Önemli bir adım ve sonrası
Kulüp borçlarıyla ilgili olarak Ziraat Bankası Genel Müdürü ve Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın ile TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in birlikte yaptığı açıklamalar kamuoyunda pek tatmin edici bulunmadı. Tabii bunda açıklama öncesinde ‘kulüp borçları silinecek’ türünden anlamsız ama bizim basının da asla vazgeçemediği bir abartının rolü vardı.
İşin asıl önemli yanı, konuyla ilgili açıklamalar sonrasında da ‘ne olacak?’ sorusunun pek yanıt bulamamış olmasıydı.
Kulüplerin borçları öylesine karmaşık bir konu ki, neresinden tutulup nasıl bir formül bulunabileceğini konuşmak bile çok zor.
Ayrıca, kişisel olarak herhangi bir olayın içinde Sayın Demirören’i gördüğümde, o işten bir sonuç çıkmayacağı gibisinden bir görüşe sahibim. Buna önyargı da diyebilirsiniz, önemli değil. Demirören, Şubat’ta 7 yılı tamamlayacak TFF başkanı olarak. Bu süre içinde yaptıkları ve yapmadıkları, ona en çok inanıp güvenenleri dahi yere serecek kadar yıkıcı.
Asıl konumuz o olmadığından minik bir örnekle yetineceğim. Buna benzer bir konuyu 3 yıl önce de gündeme getirdi ve Demirören, TFF’nin çok parası olduğunu, buradan kulüplere borç verilebileceğini söyledi. Bu, öylesine saçma ve o kadar büyük sıkıntılara yol açabilecek bir durumdu ki bunu bile göremeyişi karşısında insan ürperiyordu.
Bu yeni gelişmeyle ilgili olarak da devreye girişi, inandırıcılıktan uzak. TFF olarak çok sıkı mali disiplin uygulayacakları, gerekli cezaları UEFA’dan önce kendilerinin vereceği yolundaki aba altından sopa göstermelerine sadece gülümseyebilirsiniz. Seçim yaklaştığında “futbol ailesi” söylemleri bunları siler süpürür!
O nedenle biz durumu başka yönden irdeleyip anlamaya çalışalım:
1- Belli ki yüzde 86’sı 4 büyük kulübe ait olan borçların normal gidişat içinde ödenmesinin mümkün olmadığı görülmüş ve bu konuda güçlü bir irade devreye girmiş.
2- Kulüp borçlarının en büyük iki kaynağı birbirine bağlı, transfer ve banka kredileri. Gerekli-gereksiz transferlerin en büyük finansman kaynağı olan banka kredilerinin faiz borçları zaman içinde korkunç bir noktaya gelmiş bulunuyor. Bunu daha önce Sayın Dursun Özbek, “Faize yılda 120 milyon lira ödüyoruz. Yani 5 yılda bir Florya zaten elden çıkmış oluyor” şeklinde çarpıcı biçimde ifade etmişti. Çok net söylenmesi de bankaların bu konuda daha anlayışlı davranacakları görüldü.
3- Büyük kulüplerin ortalama 600 milyon lira olarak Sayın Hüseyin Aydın tarafından ifade edilen yıllık gelirleri önemli bir miktar. Bunun akıllıca yönetilmesi sayesinde belli bir vadede borçlar tasfiye edilebilir. Tabii bu gelirlerin kağıt üzerinde olduğu, büyük bir bölümünün temlik ya da benzeri durumlar nedeniyle kulüp kasasına girmeden bir yerlere uçtuğunu da gözden uzak tutamayız.
4- Kısacası, nasıl yapılandırılırsa yapılandırılsın borçların tasfiyesi için devletin ve bankaların başka türlü birtakım desteklerinin de gerekeceği gün gibi ortada. Sözünü ettiğimiz ‘güçlü irade’nin de bunun için devrede olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu konuda nasıl bir yol izleneceğini kestirebilmek pek kolay değil.
5- Konuyla ilgili sıkıntılardan biri de kulüp borçları ve bunları ödeme konusunda herkesin aynı noktada olmayışı. Yani örneğin Galatasaray elindeki varlıkları satmak zorunda kalırken ötekilerin böyle bir adım atmaya gerek görmemiş olmaları gibisinden dengesizlikler sözkonusu. Borcu olmayan kulüplerin durumunu da bu kapsamda görebiliriz.
6- Kulüplerin kötü yönetilmelerinden doğan bu sorunlar nedeniyle sorumlu kişilerin hesap vermesi gerektiği yolunda pek adım atılamıyor. Yıllardır TBMM’de bekleyen Kulüpler Yasası ile bu son gelişme arasında bir bağ herhalde vardır ya da mutlaka kurulacaktır. Benzer durumun bundan sonra da sürdürülmesi mümkün değildir.
8- Sözkonusu borç miktarı bize çok büyük bir para olarak görünse de bankaların bugüne kadar ‘görev zararı’ diye kibarca ifade ettikleri yolla uğradıkları kayıpların yanında devede kulak bile değildir. Bu bakımdan bankaların bu borcun tasfiyesinde üstlenecekleri özveri pek de büyütülecek bir konu sayılmaz.
9- Bunun yanında 4 büyük kulübün Türk toplumunda çok özel bir yeri var. Toplumu kederde ve kıvançla birleştiren bunlar kadar güçlü başka kuruluş yok. Dolayısıyla onlara yardımcı olunması yolunda devlet ve ilgili kurumların harekete geçmesi normal. Kaldı ki kişisel bazda da yetkili kişilerin hemen tümü 4 büyük kulübün taraftarıdır demek abartı olmaz.
Sonuç: Kulüp borçlarının ödenmesiyle ilgili önemli ve olumlu gelişmeler yaşanacak. Orası kesin. Ancak bunun nasıl olacağını ilerki günlerde anlayabileceğiz.
Ahmet ÇAKIR