'Ozan'ın golü çölde vaha gibiydi'
Ayıplı, defolu, dertli maç - Attila Gökçe (Milliyet)
Önce ulusal marşlar. Konuk takım Andorra’nın “El Gran Carlemany” marşı çalınıyor… Milli Takım İstanbul’a döndü ya, kapalı gişe stadı doldurduk ya… Bir coşku, bir coşku sormayın. Ama coşku utanca dönüşüyor. Tribünler maç boyunca homudanıyor, ıslık çalıyor, şarkısını söylüyor. Hiç kaale almıyor Andorra’yı... Hadi hepimizi mahçup ediyorsunuz da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da mı görmüyorsunuz? Spor Bakanı Kasapoğlu’nu da mı görmüyorsunuz? Onların önünde bu saygısızlığı sergilemeye ne hakkınız var. Sizin devlete de saygınız yok anlaşılan. Saygıyı öğreninceye kadar gelmeyin bu statlara…
Efendi gibi gelenler tribünleri saygı ile doldurur nasıl olsa!(Kaderin cilvesine bak : Fransa Arnavutluk maçında yanlışlıkla Andorra marşı çalınmış. Arnavutlar çok şaşırmış. Asıl yuhalama orada olmalıydı. Arnavutlara karşı ayıp eden Fransızlar için. Neyse… Adamların marşı yanlış da olsa orada dinlenmiş!)HHHMaça dönersek… İlk yarıda sahada iki Andorra vardı. Birincisi konuk Andorra. Teknik Direktör Koldo Alvarez’in belirlediği basit taktikle oynadı. İte kaka, alan daraltarak, faul yaparak, omuz koyarak, çelme takarak ellerinden geleni yaptılar. Üstüne bir de kaleci Gomes… Biraz yer tutması, bolca da şansıyla gelen topları bir ya da iki hamlede tutuverdi.Bir de ev sahibi Andorra vardı. Bizimkiler Andorra’nın istediği oyun ne ise onu oynadılar.
Anormal baskılı oynuyorlardı ama her defasında golü kaçırarak, kötü tercihler yaparak, bol bol korner kullanırken etkili ve isabetli şutlar atamayarak ip gibi gerildiler. Tam da rakibin istediği oyun!Bu maça Emre Belözoğlu ile Hakan Çalhanoğlu’nun başlaması, en çok eleştirilen konuların başında geliyordu. Ne var ki Emre takımın en sakin, en sabırlı oyuncusu olurken, Hakan Çalhanoğlu da en azından duran topları kullanabilirdi. Yine de Yusuf Yazıcı ile Hakan Çalhanoğlu’nun ilk yarıda attıkları şutlar güzeldi. Aslında bu zor maç için kapalı savunmaları açacak, yüksek tempo ile adam geçecek Abdükadir Ömür ve Emre Mor akla geliyordu ama, biri sakat öteki de çağrılmamıştı.
Milli Takım kötü oynadı diyebilir miyiz? Sinir bozucu, yılgınlık yaratan tablolar var ama ellerinden geldiğince işi çözmeye, sonuca gitmeye çalıştılar. Maç içinde bir çok varyasyon denediler. Olmadı. Böyle maçlarda kazansan bile can sıkar. Bizim başımıza da Lüksemburg ve San Marino’da gelmeyen kalmamıştı. Güneş’in hamleleri en azından Ozan’ın oyuna sürülmesiyle beklenen sonucu verdi. Yusuf’un korner atışına kafa koyan Ozan Tufan, hem günü kurtardı, hem bozulan moralleri ülkeye iade etti, hem de bir kez daha değerini kanıtladı.Maalesef bu maçta gördük ki Cenk Tosun gol atmayı unutmuş, özgüvenini kaybetmiş. Çok yazık olmuş.Her neyse… Hamamın namusu kurtuldu, şimdilik!
Sadece şans golü! Erman Toroğlu (Fotomaç)
Takım çok kötü bir sınav verdi. Kendileri ağır ağır oynadılar, kağnı gibi. Yan top yan top... Hem tribündeki seyirci hem televizyon başındaki bizler resmen 9 doğurduk. Az daha düşük yapacaktık. Bir korner ve hava topu bizi kurtardı. Andorra takımının bizim kaleye gelecek ne kalitesi ne de gücü var. Peki böyle bir takıma karşı neden böyle kabız futbol oynadık? Esas cevap burada. Türkiye'de genelde bu tarz futbol oynanıyor. Yan top yan top yan top... Sonra televizyonda herkes konuşuyor 'Top yüzre 75 bizde kaldı' diye. Dün gece yüzde 85 bizde kaldı. O golü bulamasak evde kalacaktık. Bırakın bu işleri, bu işler bitti. Oynanan futbola bakın. Milli takım dün gece çok kötü futbol oynadı.
Bakın kötü değil çok kötü.Neden öyle diyorum? Rabike baktığımız zaman sanki karşımızda Fransa var. Allah muhafaza çabuk gelirse duman eder gibi orta sahada kalabalık, geride kalabalık futbol oynuyoruz. Karşındaki mahalle takımı. Biraz risk al, cesaretlen, aralara derelere gir, şut mu atacaksın yan topla kafa mı vuracaksın birini yap. Ama bunu ilk yarım saatte yap.Her geçen dakika Andorra'nın da pili bitti bizim de... E biz hücum oynuyonuz, top bizde. Fazla topla oynayan adam daha zevkli oynayıp rakibi yorar. O da yok. Rakip defanstan rahat rahat top çıkarıyor.Soruyorum size 'baskılı oynadık, yüzde 85 top bizde' diyorsunuz rakip kaleci kaç top çıkardı? Ve biz kaç pozisyona girdik? Şöyle hazırlanışı net...
Bir tane ilk yarı.Onda da topu auta attık.Bir de utanmadan tribünlere gidip 3'lü çekiyoruz. Adam kafasını eğip içiri girer. Hakeme de hiçbir sebep bulamayız. İskoçya'da futbol bizim gibi değil erkek gibi oynanıyor. Yani çatır çatır. Bizde de çıtır çıtır...Allah yüzümüze baktı şans golüyle galip geldik maçın özeti budur.Gerisi hikaye. Kimse bana hikaye anlatmasın hiç sevmem..
Saçmalığın kıyısından dönmek! Ali Ece(Fanatik)
Andorra maçından önce bu elemelerde oyun kurmaktan çok rakibin oyununu kırıp hatalarından faydalandığımız oyun sekanslarında başarılı olduk. Fransa zaferi bunun zirve noktasıydı, İzlanda yenilgisi ise dip noktası olmuştu çünkü rakip İzlanda zaten kendi sahasında ağırladığı takımın oyununu kırarak sonuca giden bir takım. Andorra şüphesiz iki rakibimizin çok gerisinde bir ekip. Daha çok topun arkasına geçip mümkün olduğu kadar az gol yemek A planı olan hatta B ve C planı da aynı olan Andorra karşısında mutlaka erken bir gol bulmak gerekiyordu.Kalecilerinin şutlar karşısında topu en az iki hamlede kontrol edebilmesini de hesaba katarak Şenol Güneş oyuncularımıza “Kaleyi görünce şut atın” talimatı vermiş.
İlk yarıda maalesef oyuncularımız ilk iki kelimeyi duymamış gibi çoğu zaman rakip savunma kalabalığında kaleyi bile görmeden şut kastılar. İlk 45’in büyük bölümünü böyle harcadık.2. yarıda daha da saçma oynamayı başardık. Günün sorusuGole ihtiyaç varken Enes ve Deniz Türüç gibi iki ofansif oyuncu sahaya girmeyecekse neden kadroya alındılar? Maçın starıAndorra teknik direktörü Koldo Alvarez. Maçın olayıAndorra’nın ilk kez Euro elemelerinde bir deplasman maçında 89 dakikayı gol yemeden oynaması. Kısa mesajArtık milli takımımızın hocası kim olursa olsun zamanını ligdeki yabancı sınırı tartışmasıyla harcamasın!
Ozan'ın golü çölde vaha gibiydi - Gürcan Bilgiç (Sabah)
Baskıyı daha maç başlamadan, İzlanda'nın kazandığı haberi geldiğinde duymaya başladılar. Kazanmaları gerektiğini biliyorlardı ve daha ilk saniyeden itibaren bunun için enerji ve hırs ürettiler. Tek kale maçtan da öte, "tek saha" maç haline döndürdüler oyunu. Her an gol haberinin gelmesini bekleyen, heyecanla çarpan kalplerdik.Fırsatlar yakaladık, fırsatları kaçırdık. "Nasıl olmaz" dediğimiz Zeki ve Çağlar'ın vuruşları da vardı, Cenk'in direkten dönenleri de. Tam takım siper olmuş bir rakibe karşı , en ufak gediği değerlendirmek üzere uğraşıyordu "bizim çocuklar"… Yalnız, kazanma arzusunun, "telaşa" dönmesi, peş peşe yanlış kararları ve hataları beraberinde getiriyordu. Farkında değildik. Evet, Emre 100. milli maçında takımın ve oyunun lideriydi ama, sürekli gergin ve asabi kaldı sahada. Onun tavrı, diğer gençlere "Bir an önce" fikriyle bulaştı.
Doğru geliyor ama bir türlü doğru pasa, şuta veya ortaya karar vermiyorlardı. Bunu Şenol Hoca'da da hissettik. Kenan Karaman'ın oyuna gelişi doğru ama neden Yusuf değil de, Güven çıktı. Alışık olduğu sahada, daha verimli olmasına rağmen, Şenol Güneş en zayıf halkaya attı ilk çengeli. Oyunu kanatlara genişletirken, İrfan Can Kahveci'nin iki tarafta da tam bir "şov" yaptığını da söylemeliyiz. Cengiz Ünder'in eksikliğini hissederken, bu performans ile avunuyorduk. Maç eksiği Cenk Tosun'u "Pozisyon ezici" rolüne soyundurdu. Defans kalabalığının içinden doğru zamanda ve alanda topla buluşturacak forvet bulamadık. Ellerini göğüslerinde bağlayıp, bu çabayı gösteren oyuncularımızı tiyatro fazında izleyen seyircilerimize, görevlerini hatırlatan Ozan Tufan'ın kafa vuruşu ile gelen gol oldu. 89'da bulduk golü. Çölde vaha gibiydi. Gerçekten de puan kaybetmemiz çok üzücü olacaktı.
Hafife almayalım - Ömer Üründül (Sabah)
Dün gece 89. dakikada attığımız golle üç puanı aldık ama o dakikaya kadar ölüp ölüp dirildik. Karşımızda Avrupa'nın en zayıf takımı var. 2-3 pas dahi yapamayan, hücum gücü sıfır bir rakip. Sadece geride kapanıp, bizi bozmaya çalıştılar. Bunlara ilaveten 40 bin seyircinin desteği var. İlk dakikadan itibaren oyunu domine ediyoruz. Yüzde 85'e yüzde 15 gibi rekor sayılabilecek bir topa sahip olma oranımız var. Buna rağmen gol atamıyoruz. Bu yoğun baskıya rağmen net pozisyonumuz da sınırlı. Bunun birçok nedeni var. Öncelikle kalabalık, alan daraltan savunma kurgularına karşı set oyununda alışılmış yetersizliğimiz var. Çabuk verkaçlar yapamıyoruz. Dar alanda adam eksiltemiyoruz. Santrforumuz Cenk'in kaleye sırtı dönük oynama özelliği yok.
Ayrca bu tip tek kale maçlarda fazla pas yapmak yerine daha realist oynamak gerekir.Bol şut atmak lazım. Bunları atacak oyuncularımız da olmasına rağmen kimse şutu düşünmüyor. Ayrıca baskılı, tek kale oyunlarda arka arkaya yüksek toplar denenip rakibi hataya zorlamak lazım. Bunlar da yapılmadı. Fazla pas yapıp ortalar ondan yapılınca defans blokları yerleşti, 39 yaşındaki stoperleri Lima da yıldız oldu. Eğer bu maç berabere bitseydi, bu ağır yükü zor taşırdık.Bir de bizde şöyle yorumlar yapılıyor: Kapanan zayıf takımlara karşı erken gol bulamazsan zorlanırsın. Bu doğru ama Andorra için geçerli değil.
Çünkü Andorra gerçekten her yönüyle çok zayıf bir rakip. Dünkü maç şu gerçeği ortaya koydu ki; İnşallah İzlanda maçında Cengiz'in sakatlığı olmaz. Bu sıkıntılı gecenin bana göre tek faydası var. Artık Moldova deplasmanını hafife alma lüksümüz kalmadı.
Son nefeste - Cem Dizdar ( Fanatik)
FIFA sıralamasında 135. basamakta olan Andorra’nın anlattığı bir şey varsa, o da “Savunma futbolu oynamak o kadar da zor değil” olmalı. Sert oynadılar ama onları uzun süre fazlasıyla dirençli kılan biraz da bizim oyun anlayışımızdı. O yaştaki Emre Belözoğlu, stoperlerin önüne gelip top alıp, oyun kurmaya kalkarsa rakip kendi alanını kolay savunur elbette. Hala iki uluslararası stopere oyun kurma hakkı tanımıyoruz nedense! Neyse ki devre sonuna doğru Andorra gol yememek için içeri büzüştü de doğruya yakın baskı oyununu bulabildik. O sıkışıklıkta Emre Belözoğlu’nun sağa sola atacağı uzun mesafeli yön değiştirmelere gerçekten ihtiyaç var mıydı? Gerek Fenerbahçe gerek milli takım abartılı biçimde Belözoğlu oyunu oynamaya çalışıyor.
Bakalım bu sıkıntıyı ilk hangi hoca görecek? Onca çabadan sonra böylesi bir maçta gol bir kornerden geldiyse bunun üzerine de eni konu düşünmek gerek... Her şeye rağmen kazanmak ve yarışta kalmak önemli.Gecenin sorusuBöylesi bir maçta topla oyuna çıkacak stoper Merih olmalıyken, top hükmü sınırlı olan Çağlar ’ın üstelik kanat beki gibi ileri çıkması nasıl açıklanmalı? Ve bu zemine kim, ne zaman ciddiyetle el atacak?Maçın starıAndorra kalecisi Gomes diyecektim ama sahanın en yaşlısı 1979 doğumlu Lima diyeceğim...
Sahi olgun ve yabancı sever ülkemizde kimse bu oyuncuyu izlememiş mi?Maçın olayıBiz neden her düzeyde hakeme en çok itiraz eden oyun tipinin temsilcisiyiz? Grubun en zayıf takımıyla oynanan maçta bile dördüncü hakem Şenol Güneş ’i uyarmak zorunda kalıyorsa bu dert üzerine ciddi ciddi düşünmemiz gerek.Kısa mesajFransa galibiyetinden buraya... Zaman zaman sansasyonel galibiyetler yetmez. Bir seviyede kalıcı olup oradan yükselmeye başlayamamak temel sorunumuz olan metodoloji eksikliğimizin göstergesidir... (Skorer)