ÖZEL I Hareketin Sanatçısı: Spor Fotoğrafçısı
Spor Fotoğrafçısı Yaşar Yılmaz, Ajansspor için yaptığı özel açıklamalarında mesleği ile fotoğrafladığı Melissa Vargas, Ebrar Karakurt ve Mehmet Akif Üstündağ hakkında konuştu.
Spor fotoğrafçılığına nasıl başladınız?
Her zaman hızlı hareket eden objeleri fotoğraflamayı çok sevmişimdir. Çok klişe bir söz var, "Zamanı durdurmayı seviyorum." Bir çok fotoğrafçı gibi doğru zamanda doğru şekilde deklanşöre basmayı çok sevdim. Spor fotoğrafçılığını diğer fotoğrafçılıklardan ayıran en büyük durum da bu. Çok hızlı hareket eden sporcuları fotoğraflamak her zaman benim için bir zevk oldu. Bu yüzden spor fotoğrafçılığına başladım ve bu alanda profesyonelleştim.
Alanınızı seçerken sizi etkileyen bir olay ya da kişi oldu mu? Olduysa nedir, kimdir?
Birçok farklı fotoğrafçıyı takip edip yaptıkları fotoğrafları inceliyorum. İyi bir fotoğrafçı olmak için farklı kişilerin yarattığı fotoğrafları inceleyip yorumlamak gerekir. Spor fotoğrafçılığında kopyala yapıştır maalesef yok. Her maçta fotoğraf çekmezseniz ortaya bir şey çıkmıyor. Her maçta sürekli aynı şekilde motive olup hazırlanmak gerekiyor. Kişilerden etkilenmedim fakat bu işin doğasındaki doğru zamanda doğru kareyi çekme hırsı ve zevki beni bu sektöre itti.
Fotoğraflamayı en çok sevdiğiniz spor dalı hangisi?
Birçok spor dalını fotoğraflıyorum, her sporun farklı yanları ve güzel fotoğrafları var. Fakat ben daha çok voleybol fotoğrafları paylaşınca insanlar beni takip etmeye başlıyor. Ne zaman farklı bir fotoğraf paylaşsam takipçi sayımda azalma oluyor. O yüzden voleybol fotoğraflamayı ve insanların fotoğraflarımı beğenmesini çok seviyorum.
Sizin için voleybolu diğerlerinden ayıran şey ne?
Voleybol çok güzel bir spor dalı. Çok fazla coşku ve hüzün aynı anda yaşanabiliyor. Voleybol aynı zamanda bir şov, diğer spor dallarından farklı olarak insanlar maçlara görsel şovları ve oyuncuların aksiyonlarını görmeye geliyor. Tabii ki bu şov Türkiye’de biraz az olsa da Avrupa’nın farklı ülkelerinde, özellikle yaşadığım Polonya’da çok fazla. Sadece maç değil, spikerin taraftarı yönlendirip alınan sayı ya da yapılan bloklarda taraftarlara koreografi yaptırması çok güzel bir durum. İnsanlar maçlara gerçek anlamda eğlenmeye, enerji atmaya geliyor. Polonya’da maçlarda aynı zamanda ponpon kızlar da var. İnsanların patlayan mısırları alıp ışık şovunu izlemesinden tutun, oyuncuların bağırması yada nabızlarının yükselmesi her şeyiyle voleybol muhteşem bir spor dalı.
Voleybolda sizi en çok zorlayan nokta nedir?
Oyuncuların maçlarda çok fazla tepki vermemesi beni en çok zorlayan nokta. Heyecansız bir maç, duygusuz bir maç ortaya güzel fotoğraf çıkarmıyor. Taraftarların etkisi ya da oyuncuların hırsı olmayınca ne kadar iyi fotoğrafçı olursanız olun ortaya bir şey çıkmıyor. Bence en zor iş bu durumda çıkıyor.
Şimdiye kadar çektiğiniz fotoğraflar arasında en sevdiğiniz hangisi, bu fotoğrafı sizin için özel kılan şey ne?
Çekmiş ve paylaşmış olduğum fotoğrafların hepsinin bir anısı var. Zaten beğenmesem paylaşmam ve kimse görmez, o tarz fotoğraflar direk çöp kutusunda oluyor. Fotoğraflarımın arasında gerçekten ayrım yapmayı seven biri değilim. Fakat özel fotoğraflardan bir tanesi sizin de daha önce haber yaptığınız, Vargas’ın elini göğsüne koyarak yapmış olduğu anlamlı bir duruş vardı. O fotoğraf benim için çok anlamlı oldu çünkü birçok kişi benimle iletişime geçti. Fotoğrafı Vargas da paylaşınca çok fazla etkileşim aldım. Tabii ki bu durum beni çok mutlu etti ve gurur duydum.
Bir spor fotoğrafı çekerken en çok neye dikkat edersiniz?
Benim netlik konusunda bir takıntım var. Fotoğraflarda sporcuların yüzünün ve vermiş olduğu tepkilerin net olmasına özen gösteren biriyim. Bir diğer konu da arka plan. Doğal arka planlara çok önem gösteririm. Bazen şans eseri bazen de fotoğrafçının kendisini iyi pozisyonlamasıyla muhteşem arka planlar oluşabiliyor. Örneğin, Ebrar'ın sevincinde arkada çılgınlar gibi sevinen kişi Türkiye Voleybol Federasyonu Başkanımız Sayın Mehmet Akif Üstündağ. Bu tarz fotoğrafları yakalamak benim için muhteşem bir duygu.
Spor fotoğrafçılığının en zor yanı sizce ne?
Bazen çok fazla seyahat etmek gerekiyor, her zaman bavulunuzun hazır olması lazım. Birçok fotoğrafçıyı en çok zorlayan nokta bu olabiliyor. Aynı zamanda yedek kamera ve lenslerinizin ya da donanımınızın olması önemli. Kameranız bozulduğunda ya da lensiniz arızalandığı an her şey bitebilir. Yedek parçalarla çalışıyor olmak çok önemli.
Bu zorlukla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Her zaman yedek kameram yanımdadır. Birden fazla lens ile çalışıyorum. Yolculuk konusuna çok alıştım, özellikle araç kullanmıyorum çünkü tren, otobüs ya da uçakla yolculuk yapmak demek aynı zamanda oturup bilgisayarda fotoğrafları düzenlemek demek. Zamanı iyi değerlendirmek fotoğrafçı için çok önemlidir.
Spor fotoğrafçısında mutlaka olması gereken özellikler nelerdir?
Bence spor fotoğrafçılığının en önemli noktası gözlem yeteneği. Fotoğrafçıda ne kadar yüksek gözlem yeteneği olursa o kadar fazla detayı görüp fotoğraflayabilir. Aynı zamanda farklı yerlerden farklı açılardan fotoğraf çekmek çok önemli. Kenarda oturup önünüze ne gelirse fotoğraflamak sizi özel kılmıyor, ben sürekli hareket edip farklı şeyler denemeyi seven biriyim. Bu özellikler bence fotoğrafçıları farklı kılar ve bu şekilde de devam edeceğim.
Sizin gibi spor fotoğrafçısı olmak isteyenlere tavsiyeleriniz neler?
Genç arkadaşlar bana soruyor, "Ne yapalım?" Hep söylüyorum bence bu işin başlangıç noktası bir sporcu ya da bir kulüp ile iletişime geçip onlara özel fotoğraflar çekmek. Yapmış olduğunuz fotoğrafları güzel bir şekilde yayınlayıp hem sporcu ya da kulübü yüceltmek hem de o fotoğraflarla kariyerinizi geliştirmek. İnsanların sizin yapmış olduğunuz işi görmesi için bir basamağa ihtiyacınız vardır. Bu basamakları çıkarken bazen hemen para kazanamayabilirsiniz. Bir kulübün sosyal medyasını yönetmek ya da bir sporcuya özel fotoğraflar çekmek sizi çok hızlı şekilde uç noktaya getirebilir. Benim de tavsiyem bu yönde, genç arkadaşların kendilerini farklı kılan şeylere imza atıp onları güzel bir şekilde sporcu ya da kulüplerle servis etmesi lazım.