Peter Kenyon'dan önemli açıklamalar! "Türkiye Süper Lig'i, Avrupa'nın en güçlü 4. ligi olabilir..."
Peter Kenyon, "Türkiye Süper Ligi, Avrupa'nın en güçlü 4'üncü ligi olabilir. İngiltere Premier Lig'i, İspanya La Liga'yı, Almanya Bundesliga'yı geçmesi bence mümkün değil ama dördüncülük mümkün" dedi.
Manchester United'ı dünyanın ilk global futbol kulübü haline getiren insanların başında gelen Peter Kenyon, dünya çapında saygı gören, büyük bir yönetici. Chelsea'nin çılgınca para harcayıp hiçbir şey kazanamadığı dönemde Maviler'i devralıp Jose Mourinho'yla kulübü taşıdığı nokta da ortada. Kenyon, kulüplerin ve liglerin potansiyeli üzerine konuşabilecek Avrupa'nın en yetkin isimlerinden birisi olarak Türkiye Süper Ligi üzerine cüretkar bir iddiada bulunup bize "Neden Avrupa'nın büyük dördüncü ligi değilsiniz?" diyor ve gerekçelerini sıralıyor. SABAH'ın düzenlediği Uluslararası Futbol Ekonomi Forumu için İstanbul'a gelen Kenyon, Uğur Karakullukçu'yla Türk futbolunu masaya yatırdı.
"İYİ SPONSORLARINIZ VAR"
Türkiye'de çok önemli bir fırsat görüyorum, bunu da dile getirmekten çekinmiyorum. Türkiye Süper Ligi, Avrupa'nın en güçlü 4'üncü ligi olabilir. İngiltere Premier Lig'i, İspanya La Liga'yı, Almanya Bundesliga'yı geçmesi bence mümkün değil ama dördüncülük mümkün. Futbol delisi, büyük bir nüfus var. Harika stadyumlar yapıldı. Üstelik nüfus da genç... Futbolun inanılmaz başarılı bir noktaya gelmemesi için hiçbir sebep yok. İyi sponsorlarınız da var. Sonuç olarak sinir bozucu olan şu: Neden değil? Öncelikle evinizi düzenlemeniz gerekir. Yerelde iyi olmalısınız. Uluslararası biriyle konuştuğunuzda ilk bakacağı şey evinizde yaptığınıza iştir. İş dünyası böyle yürür. İçeride daha iyi, daha güçlü ve pozitif bir mesaj verebilmesiniz.
"DEĞERİNİNİ ÜZERİNDE PARA VERMEK SİZE ZARARLI BİR ŞEY"
Kendinize yeterince değer vermiyorsunuz ve potansiyelinizin farkında değilsiniz. İnsanları buraya getirmek için daha çok para vermeniz gerektiğine ikna olmuşsunuz. Neden ki? Bunun için bir sebep yok. İstanbul, Avrupa'nın en kozmopolit şehirlerinden bir tanesi… Oturduğumuz yere bir baksana, şu manzara bile muhteşem (Tarabya'dan söz ediyor). Elinizdeki imkanları çok daha iyi satabilmelisiniz. Güçlü bir futbol kültürünüz var. Futbolcu büyük bir İstanbul takımına geliyorsa Avrupa'nın önde gelen kulüpleri kadar büyük bir taraftar kitlesiyle karşılaşacak. Bu paketin yeterince iyi satılmadığını düşünüyorum. Değerinin üstünde para vermek size zarar veren bir şey… Türkiye, bir futbolcunun dünyanın herhangi bir yerinde alacağı paranın iki katını alabileceği bir yer değil. Transfer edilecek oyuncuları ben yaşlı ve genç olarak değil, doğru ya da yanlış olarak ayırırım. Her kulübün kendi kültürü var ve ona göre karar vermeli.
"UZUN VADELİ DÜŞÜNÜN"
Kulüpler güçlü olmak istiyorsa önce ligi güçlendirmeli. Lig güçlenirse bu zaten kulüpleri daha da yukarı taşıyacak. Premier Lig'de yayın ihalesini ayrı ayrı satmaktansa beraber satma fikriyle kurguladı. Uzun vadeli düşünmelisiniz. Futbol korkunç derecede kısa vadeli, bu doğru, hepimiz taraftarı olduğumuz takımın Pazar günkü maçını düşünüyoruz ama yönetirken buna takılı kalamazsınız. Ortama uygun, uzun vadeli bir stratejiye ihtiyaç var.
Akıllı olmalısınız.
"ÇİN'E GEÇ KALDINIZ"
Asya pazarı konusunda bir örnek vereyim. Chelsea'de göreve başladığımda kulübü Asya'ya götürmeme kararı aldım. Herkes Asya'daydı. "Biz ABD'ye gidelim" dedim. Gelişen, büyük bir pazardı. 2003'te ilk maçımızı 30 bin kişiye oynadık. Faciaydı. İkinci maçımıza da 30 bin kişi geldi, bunların sadece yarısı Chelsea'yi destekliyordu. 5 yıl boyunca sürekli gittik ve 2008'de 90 bin kişiye oynuyorduk ve hepsi Chelsea taraftarıydı. Bu 'bağlılık' odaklı bir programla olur. Eğer sadece senede iki maça giderseniz bir anlamı olmaz. Futbol okulları açtık, reklam kampanyaları düzenledik. Taraftar toplantıları düzenledik. Futbol 7 gün, 24 saattir. Galatasaray ya da Fenerbahçe İstanbul'da senede 3 maça çıkarsa aynı desteği göremez. Niye Çin'e gidip senede bir maç yapsınlar?
"TÜRK FUTBOLU İÇİN OLUMLU KONUŞACAK İNSANLAR BULMALISINIZ"
Ligin doğru tanınmasında en kritik nokta elçiler. Türk futbolu için olumlu konuşacak insanlar bulmalısınız. Bu eski bir futbolcu, teknik direktör, rakip kulüp yöneticisi bile olabilir. Bence kapsamlı bir elçi programı oluşturmalısınız ama karşılığında insanların sizi yargılanmasına da hazır olun. Bir şey söyleyip tam tersini yaparsanız sizi bitirirler. Örneğin Avrupa kupalarına katılma hakkı kazanıp kuralları deldiğiniz için gidememezlik yapamazsınız. Bir kulüp için söylemiyorum. İstikrarlı olmak zorundasınız. Devamlılık esastır. Türk kulüplerinin Şampiyonlar Ligi'nde düzenli olarak yer alması bazılarının tecrübesinin artmasına, önce 16, sonra son 8'e girmesine neden olacak. Neden birisi kazanma şansı elde etmesin? Sizin en büyük sorununuz kendinize inanmamanız. Elbette bu zor bir şey, farkındayım ama imkansız değil.
"FERGUSON KAZANAN KARAKTERİ GÖRÜYORDU"
Bir gün Ferguson bana yıldız adayı bir futbolcu için şunu söylemişti: "Bu çocuk bir gün dünyanın en iyisi olabilir ama Old Trafford'da oynayamaz. Herkes burada oynayamaz ve Old Trafford'un talepleri farklıdır." Karakter önemlidir, arzu önemlidir. Oyuncu sadece daha çok para verdiğiniz için değil, size inandığı için gelmeli. Ferguson nasıl kazanacağını biliyordu ve kazanan oyuncu karakterini fark edebiliyordu. Onun en büyük başarısı son sezonunda elde ettiği şampiyonluktur. Tartışmasız bir şekilde Premier Lig tarihinde şampiyon olmuş en kötü kadroydu ama bir stili vardı.
"HER KULÜBÜN DNA'SI VAR"
Kendinize bir model alırken şunu dikkate almalısınız, her kulüp kendine has bir yapıya sahiptir ve bir kulüp model olarak başarılı oldu diye aynı yolla diğeri de olacak diye bir şey yok. Kulüplerin DNA'sı vardır. Artık buna marka deniyor gerçi. Onlara hak ettiği gibi ince davranmalısınız. Bir topluluk, kitle oluşturuyorsunuz. Manchester United'a gittiğimde geçmişinde Avrupa başarıları olan bir kulüp vardı. Ben de Manchester'da doğdum ve empati yapabiliyordum. Kulübü şirkete dönüştürdük, benim de görevim tüm yapıyı kurmaktı. Her kulübün kendi şartları vardır. (Sabah)