Pierre Webo: "Fenerbahçe, Avrupa'da kupa kaldırabilecek potansiyele sahip bir kulüp"
Benim için hayat futbolla geçiyor. Şu anda bir takımın oyuncusu değilim ama antrenmanlara çıkıyorum ve futbol oynuyorum. Bilirsiniz ki alışkın olduğum bu bağı koparmak kolay olmuyor. Aynı zamanda birçok maçı da takip ediyorum. İspanya'da hayat güzel gidiyor ve mutluyum.
Futbol oynamaktan büyük keyif alıyorum. Her zaman bu işi yapmak istiyorum çünkü oynadığım zaman kendimi mutlu hissediyorum. Fakat hayat sizi aynı zamanda farklı noktalara taşıyor ve başka şeylerle meşgul olmaya yönlendiriyor. Bir kariyerden sonra yeni bir yaşam başlıyor ve bunlar hayatın gerçekleri.
Kendimi İstanbul'da evimde gibi hissediyorum. Buraya her zaman gelmeye çalışıyorum. İstanbul'da çok arkadaşım var. Sevdiğim birçok insan burada yaşıyor. Aynı zamanda bildiğiniz üzere fanatik taraftarı olduğum Fenerbahçe takımı da maçlarını burada oynuyor. Geçtiğimiz hafta eski takımlarından birisi olan Başakşehir ile oynadılar. Ben de buraya gelip eski takım arkadaşlarımla hasret giderme fırsatı buldum. Bir kez daha benim için İstanbul'un renklerini, anlamını taşıyan insanlarla görüştüm.
Türkiye'den ayrıldıktan sonra da ligdeki maçları takip etmeye devam ettim. Ligi hem oyuncu gözüyle hem de eski bir ferdi olarak izlemeye çalışıyorum. Hem Süper Lig, hem TFF 1. Lig maçlarını seyrediyorum.
İspanya Ligi, Uruguay Ligi ve Türkiye Ligi'nde forma giydim. Türkiye'de futbolumu çok geliştirdiğimi söyleyebilirim. Benim dönemimde Türk takımlarının UEFA Avrupa Ligi ve Şampiyonlar Ligi'nde etkili olamaması üzücüydü. Yine de alt sıralardan gelip üst sıralara oynayan ve en çok bilinen takımlara kafa tutabilen ekiplere sahip bir Türkiye Ligi var. Son yıllarda Başakşehir bu takımlardan birisi oldu. Konyaspor'un Türkiye Kupası'nı kazanması da önemli bir gelişim. Bence Türkiye'de futbol yıllar geçtikçe daha rekabetçi bir hâl alıyor.
Fenerbahçe benim Türkiye'de en uzun kaldığım takım ve profesyonel kariyerimde en çok forma giydiğim takımlardan biri ve çok enteresan, iz bırakan olaylar yaşadığım bir kulüp. Sizin de bildiğiniz gibi Fenerbahçe'de şampiyonluklar ve kuapalar kazandık, üzücü anılarımız da oldu. Otobüsümüz kurşunlanması ve sonrasında yaşadığımız sıkıntılar oldu. Birlikte olduğum oyuncu topluluğu Volkan'dan Topal'a Emre'ye kadar çok özeldi. Çok önemli kişiliklerle bir arada bulundum. Kulübe saygı duymayı öğrendim. Bu da bizi bir daha birleştirdi ve daha güçlü kıldı. Lig şampiyonluğu, Süper Kupa, Türkiye Kupası gibi önemli zaferler kazandık. Bu başarıları yakalamak çok güzeldi. Bunun dışında Fenerbahçe camiası ve taraftarının sevgisini bugüne kadar hep hissettim. Avrupa'da ve Amerika'da bile Fenerbahçeli taraftarlar beni gördüğü zaman hep ilgi gösteriyor, sevgilerini ortaya koyuyorlar. Aynı şekilde diğer takım taraftarları Galatasaraylılar, Trabzonsporlular da saygı gösteriyor. Fenerbahçeliler beni taraftarları olarak görüyor. Onlara müteşekkirim. Onları bu şekilde selamlamak bana keyif veriyor. Tabii ki, takıma ait kulüpte ve Samandıra'da çok hoş anılarım var.
Geçtiğimiz sezon için neye göre kötü demek lazım... Sizinle tam olarak aynı fikirde değilim. Fenerbahçe geçtiğimiz sezon çok büyük bir değişim yaşadı. Ve her değişim sancılı olur. Yeni bir başkan, yeni bir teknik direktör ve yeni oyuncular... Ama sonuçta göreve gelen bir Türk teknik adamla kötü günler atlatıldı. Takıma antrenör eli değdi. Ersun Yanal farkını ortaya koydu. Benim oynadığım dönemde de Fenerbahçe'nin Başakşehir'i yendiği gibi birçok maç kazanmıştık. Benim son dakikalarda attığım gollerle galip geldiğimiz karşılaşmalar oldu. Ama bu başarı sadece bizim yeteneğimizden kaynaklanmıyordu. Çünkü Ersun Yanal nasıl çalıştırması gerektiğini çok iyi bilen bir teknik adam. Nasıl verim alınacağını çok iyi biliyor. Bir takımda futbolcular kendini güçlü ve hazır hissediyorsa, ciddi sakatlık yaşamıyorsa o takım her şeyin üstesinden gelebilir. Eğer çok önemli bir sakatlık yaşamazsa Fenerbahçe'nin bu sezon başarılı olacağına inanıyorum.
Daha önce de vurguladığım gibi sırrımız çalışmak, birlik olma ve takım olmaktı. Benim kariyerimde çıkış yapmamı sağlayan detaylar vardır. İnsanlar bazen bunun farkında olmayabilir. Fenerbahçe'nin Gazişehir'i yendiği maçta Emre'nin attığı penaltıyı hatırlayın. Tüm kulübe kenetlenmişti. Tüm ekip tek bir kalp olarak atıyordu adeta Ersun Yanal'ın en büyük özelliği böyle kaliteli oyunculardan kurulu bir takıma ruh eklenmesidir. Fenerbahçe'nin attığı gollere bakın tüm kulübe adeta havaya uçuyor. Benim oynadığım döneme ait de benzer detaylar var. O zaman yaşadığım şeyleri şimdi kameralardan izliyorum ve Fenerbahçe'nin doğru yolda olduğunu görüyorum, aynı zamanda Fenerbahçe'nin bu sezon büyük işler yapacağına inanıyorum.
Fenerbahçe, Avrupa'da sadece yarı final oynayabilecek değil kupa kaldırabilecek potansiyele sahip bir kulüp. Bizim yarı final oynadığımız sezon Benfica ile yaptığımız rövanş maçında birçok talihsizlik yaşamıştık. Ben sarı kart cezam nedeniyle forma giyemedim, sakatlanan Meireles'in yanı sıra Gökhan Gönül de karşılaşma içerisinde çok ciddi bir sakatlık yaşamıştı. Çok şanssız da bir gol yemiştik. Ancak ben her şeye rağmen bir gün Fenerbahçe'nin Avrupa Ligi'ni kazanabileceğine inanıyorum. Çünkü Fenerbahçe tarihi açıdan çok büyük bir kulüp. Bu taraftar açısından bir rüya olabilir. Ama umarım Fenerbahçe bir gün Avrupa Ligi ya da başka bir uluslararası kupa kazanır ve ben de o gün o statta olurum.
Emre ile olan dostluğumuzu bir kenara koayarak bunu her zaman söylüyorum Emre, Türk futbolunun tartışmasız en büyük yeteneği. Kimsenin olmadığı kadar da fantastik derecede bir profesyonel. İşte futbol da yetenek ve profesyonellikten ibarettir zaten. Emre her zaman kendisini bir Fenerbahçe taraftarı olarak görüyor ve bunu hissediyor. Onu iyi tanıyorum. Onunla çok bir arada oldum, sohbet ettim, birlikte sayısız antrenman yaptım. Büyük bir profesyonel. Özellikle bunu söyleyebilirim size.
Fenerbahçe'nin son maçında tribündeydim ve onu çıplak gözle seyretme imklanım buldum ve dedim ki, "Hep böyle kal, çalışmaya ve savaşmaya devam et. Tanrı seni sakatlıktan korusun." Fenerbahçe taraftarı böyle yürekten oynayan ve takım ruhunu sahada hissettiren oyuncuları çok sever. Bununla birlikte Vedat'ı daha önce oynadığı takımlardan tanıyorum. Özellikle geçen sezon Rizespor'daki performansıyla önemli işler yapmıştı. Vedat çok iyi bir golcü. Umarım hep böyle devam eder. Fenerbahçe zaten her zaman büyük golcüleri kadrosunda bulundurmuştur. Vedat, günümüzden örnek verecek olursak, Ibrahimovic, Milosevic, John Carew tipinde onlara benzer profile sahip bir futbolcu. Tank diye tabir edilen pivot tipi santrfor. Son maçlarda onu izlediğimde çok özellikli bir futbolcu olduğunu gördüm. İlk maçında Emre'nin pasında zor bir pozisyonda çok doğru şutla gol yapmasını bildi. Bu gol vuruşu tank diye tabir edilen santrfor tiplerinde çok görülen bir özellik değildir. Vedat doğru bir teknik direktör ve iyi bir antrenörün elinde çok daha iyi yerlere gelebilir. Dilerim ki, Fenerbahçe'nin başarısı ve kendi geleceği için daha çok goller atar. Umarım Fenerbahçe, Vedat'ın atacağı gollerle şampiyonluklar ve kupalar kazanır.