'Puan farkı sende, futbol farkı sende, fikstür avantajı yine sende...'
Galatasaray rövanşı aldı - Aksal Yavuz / Milliyet
Galatasaray seyircisinden aldığı enerjiyle coşkulu oynayan bir takım. Tribünlerden gelen o tezahürat tabiri caizse ölmüş adamı canlandırır! Maçtan evvel birileri sarı-kırmızılı futbolculara “Trabzonspor karşısında bu kadar rahat oynayabileceklerini, rakibe gol pozisyonu dahi vermeyeceklerini” söyleseydi, (bilhassa ilk yarı) hiçbir futbolcuyu inandırmazdı herhalde! Bir topa üç kişi basan, topu kaybettiğinde en yakın Trabzonsporlu oyuncuya baskı yapan sarı-kırmızılı oyuncu topluluğu. Dahası iki beki (Mariano ve Nagatomo) sürekli ileri çıkan, çoğalan bir Galatasaray... Golü de böyle buldular; Mariano’nun Abdülkadir’den kaptığı Feghouli’ye aktardığı top...
Trabzonsporlu oyuncular ilk bölümde, hatta oyunun genelinde ayağında top tutup-pas yaparak Galatasaray’ın etkili oyununa “dur” diyebilirdi ama başarılı olamadılar; pas hataları-top kayıpları Galatasaraylı oyuncuların oynama iştahını iyice artırdı.. İkinci yarıya ilk yarıya oranla daha iyi başlayan, 52’de Yusuf’la pozisyona giren Trabzonspor.. Futbol enteresan bir oyun, atamayana atarlar gerçeği devreye girdi devreye bu defa; Okay’ın Gomis’e kaptırdığı top sonrası Galatasaraylı oyuncularda moraller tavan yaptı...
Galatasaray’ın oyun planında rakibi hayata zorlayıp sonuca gitmek de vardı ve bunda da başarılı oldular. Trabzonspor’un en etkili oyun şekli Burak’a oynamaktı fakat Trabzonsporlu oyuncular pas yapamadılar ki düşündükleri planı devreye soksunlar-sokabilsinler! Galatasaraylı oyuncuların bu oyun şekline müsaade etmediler de diyebiliriz.
Özetle... Şampiyonluğa oynayan Galatasaray, Trabzonspor’un geleceği Abdülkadir ve Okay’ı hataya zorlayarak kaptıkları toplarla sonuca gitmeyi bildi. Bir diğer ifadeyle ilk yarı ilk mağlubiyeti aldıkları Trabzonspor’dan rövanşı da almış oldular. Unutmadan, nasıl ki dün gece Nagatoma ve Mariano oynadıkları futbolla gözlerimizin pasını silmişse, Kucka’nın attığı gol de o derece muhteşemdi..
İnanmışlar! - Osman Şenher / Milliyet
TT Stadı’nda dün gece taraftar rekoru kırıldı. 47 bin şampiyonluğa inanmış, coşkulu taraftar futbolcularla, teknik direktör Fatih Terim ile bütünleşince ortaya çok hırslı, gayretli, şampiyonluğun en büyük adayı benim diyen bir görüntü çıktı. Kamuoyunda bir haftadır hep bu maç konuşuluyordu. Rıza Çalımbay rakiplerini yenmek için İstanbul’a gideceklerini söylese de maçtaki görüntü çok farklıydı. Hele bir ilk yarı oynandı ki neredeyse konuk ekibin tek bir atağı yok. Orta sahada Selçuk ve Donk hayatlarının maçını oynadılar. Okay ve Kucka’ya bırakın pas vermeyi top göstermediler. Sağ bekte golün pasını veren Mariano ve onun önünde oynayan, ilk golü atan Feghouli müthiş bir performans ortaya koydular. Belhanda da gayretliydi ama skora etki edecek ne bir pas verebildi, ne de bir şut çekebildi. Rodrigues ise rakibiyle mücadele etti, rakibi geçti fakat verdiği pasların hiçbiri yerini bulmadı. Hele ikinci yarı öyle bir topu ezdi ki, bomboş pozisyondaki Gomis’e verse üçüncü golü de rahatlıkla bulabilirlerdi. Selçuk’un yan ağlara giden topunun yanında, Feghouli’nin harika şutunu ise Onur aynı güzellikte kurtardı.
Bafetimbi Gomis’in golü ders gibiydi. Okay Yokuşlu ağır hareket edince Gomis’e topu kaptırdı. Fransız forvet ise o kadar usta bir vuruş yaptı ki, tek kelimeyle harikaydı. İkinci yarı Trabzonspor biraz daha hareketlendi. Yusuf Yazıcı’nın topunu, Muslera çok iyi çıkardı ama maçın sonunda Kucka çok akıllı bir vuruşla bordo-mavililerin tek sayısını kaydetti. Maçın skoru 2-1 de olmuş olsa kazanmak isteyen, daha çok gol pozisyonuna giren baştan sona sarı-kırmızılılardı. Burak Yılmaz hiç topla buluşamadı. Genç yetenek Abdülkadir Nagatomo karşısında etkili olamadı. Japon futbolcu çok iyi bir takım oyuncusu. Hem defansif, hem ofansif anlamda her hafta futbolunun üstüne biraz daha koyuyor. Ve inanın tekme yiyor, düşüyor kalkıyor, ne hakeme itiraz ediyor, ne de kendisine faul yapan meslektaşına... Örnek bir profesyonel.
Sonuçta artık Süper Lig’in en zor haftalarına girdik. Dört takım şampiyonluk yarışının içinde. Kıran kırana maçlar oluyor ve bu yarış bütün takımlar için böyle devam edecek. Fenerbahçe maçından sonra dün gece de Galatasaray kendisini test etti. Ve bu testten başarıyla çıktı. Deplasmanlarda da bu tempoyu devam ettirirse yine söylüyorum şampiyonluk yarışının en büyük adayı olmaya devam eder.
Bu defansla şampiyon olur - Serhat Ulueren / Vatan
TEMEL kural nedir; maç kazanmak istiyorsan öncelikle çok iyi defans yapacaksın. Golü zaten birileri atar. NBA’de seyirciler ne diye tezahürat yapar; “defense...”
SAVUNMASI iyi olan takımlar en azından kolay kaybetmezler.
MUSLERA-Mariano-Maicon-Serdar-Nagatomo beşlisi çok iyi oynadılar ve Trabzonspor maçın tamamında sadece Yusuf ile net pozisyona girdi. O pozisyonda da Mariano, Yusuf’u bozdu, Muslera harika uzandı ve gole izin vermedi. Uzatma dakikalarında yenilen golde de Feghouli faul yaptıktan sonra topun başından uzaklaştı ve Kucka yılın değil, son yılların en harika golünü attı. Bu golde hata aramak saçmalık olur. Kucka hissetti ve vurdu. Muslera dahil kimsenin suçu yoktu.
DEFANS iyi oynarsa -ki dün çok iyi oynadılar- Gomis, Feghouli, Rodrigues’ten biri devreye girip fişi çekiyor. İlk gol tam derslik. Mariano, Abdülkadir’den kaptı, hızlı oynayıp Feghouli’yi gördü, o da golü attı. Sonrasında da Okay gibi milli takımımıza uzun süre hizmet etmesi beklenen 24 yaşındaki oyuncunun hatasını Gomis affetmedi ve G.Saray haftayı kolay bir galibiyetle bitirdi. Skor 2-1 olabilir ama en az 3-4 olmalıydı. Rodrigues şutlar ve paslar arasında kafa karışıklığı yaşadığı için dünü boş geçti.
CEYLANI KAPTI!
GOMIS enteresan adam. Görüntüsü ağır, göz altları şişkin, yorgun, bıkkın gibi duruyor ama sırtı kaleye dönük çok etkili ve olmadık işler yapabiliyor. Attığı golde kokuyu aldı, hissetti ve aslanın bir ceylanı kapması gibi harekete geçip golünü attı. Gomis gibi adamlar kötü, çok kötü de oynasa oyunda tutulmalı anlaşılan. Belhanda yine etkili değildi ve Sinan Gümüş oyuna erken alınmalıydı.
G.SARAY evinde asla yenilmez. Başakşehir’i yener, Beşiktaş’a kaybetmez. Deplasmanda Gençler’i yener, Akhisar’da zorlanır ve büyük ihtimalle de ligi şampiyon bitirir. Çünkü şampiyon adaylarından en fazla şampiyonluğu isteyen uzak ara G.Saray...
Fayton atları - Mehmet Ayan / Vatan
İSTANBUL Adaları’nda faytonlar olur. Yıpranmış, yaşlı, yorgun atlar... Hayattan bezmiş kolları bacakları tutmayan... Üzgünüm Trabzonspor’un dün geceki hali aynen buydu. Halbuki kalite olarak tablo şu.. Öndeki 6’lının merkezinde 2 geçen yılın Milanlısı, 1 en iyi 5 Türk orta sahadan biri, iki kanatta ülkenin geleceği 2 oyuncu, en önde de en iyi Türk golcülerden biri var! Kağıtta sorun yok yani.
MESELE kuvveden fiile geçebilmek. Koca 90 dakikada sadece 46-56 arası... 52’de Yusuf’un karşı karşıya kaldığı ve Muslera’nın kurtardığı pozisyon dışında gol dahil heyecanlandıran anları yok! Hem yapamadılar, hem G.Saray yaptırmadı. Çok büyük iş yaptı G.Saray ilk 15 dakika itibariyle... Kımıldatmadı.
GOL 7’de gelmezse 17’de gelecekti. O güneşe kar dayanamazdı! Belhanda ve Mariano müthiş bir 30 dakika oynadılar. Selçuk ve Donk (manasız sarı kartı!) deneyimleriyle önde baskının arkadaki mimarı oldular. Gomis’i ve Gary’i çok etkin göremesek de önde baskıda onlar da hep oyunun içindeydi. Trabzon’u hep geri ittiler. İkinci yarı 56’ya kadar Trabzon oyunu ele alsa da Rıza Hoca’nın Okay’ı stopere alışı işleyen ritmi bozdu. Bir de Okay, Gomis’in golünde hata yapınca maç koptu, G.Saray o anda maçı bitirdi. Sonrasında birkaç etkili pozisyon dışında oyununu ekonomik kullandı. Kart cezalısı, sakat vermeden maçtan çıktı.
NE GOLDÜ ÖYLE!
BİR not Abdülkadir’e... Olsun genç adam... İlk goldeki hata her oyuncunun başına gelebilir. Asla vazgeçme! İkinci not G.Saray taraftarına... 2 yıl Beşiktaş taraftarının maça olumlu etki yapma şampiyonluğunu bu yıl ele geçirdi. İç sahada çok çok etkinler. Rıza hoca da basın toplantısında bu konuya değindi. Son not Kucka’ya... O ne goldü öyle.. Şapka çıkartıyorum..
Zordur almak bizden kızı... - Şansal Büyüka/ Milliyet
Galatasaray’a bakıyorum... Başakşehir‘i, Beşiktaş‘ı tartıyorum... En iyisi Galatasaray... Artıları daha fazla olan Galatasaray, eksileri daha az olan gene Galatasaray... Üstelik futbol olarak, puan olarak yarıştığın iki takımın da önündesin ve yarıştaki bu iki rakibinle kendi sahanda ve seyircin önünde oynayacaksın... Puan farkı sende, futbol farkı sende, fikstür avantajı yine sende... “Zordur almak bizden kızı” misali, Galatasaray‘ın elinden bu liderliği ve avantajları almak zor gibi görünüyor. Gider Başakşehir, Beşiktaş Aslantepe‘de Galatasaray‘ı yener, o zaman başka... Ama Galatasaray şimdiye kadar Aslantepe‘de kaybetmedi ki... Bu hesapta bir başka...
Trabzon’un ilk onbirinde Sosa‘yı, Yusuf‘u, Abdülkadir‘i görünce “dişe diş” bir maç bizi bekliyor sandım... Oysa özellikle ilk yarıda çok kötü yanıldım... Galatasaray hızlı, hatta mükemmel başladı, Trabzonspor sadece kendini savunmaya çalıştı... ”Dişe diş” maç bir yana “tek kale“ maç oldu... Trabzonspor genelde deplasmanlarda kazanan takım ama “her kuşun eti” yenmiyor... Başlangıç ile birlikte yüklenen Galatasaray‘ın “hızlı hücumları“ Trabzonspor savunmasına yerleşik bir düzen alma fırsatını bile vermedi... Mariano, formayı “tapulu malı“ sanıyordu... Fatih Terim iki maçlık bile olsa “kement“i atınca Mariano kendine gelmiş... Başlangıc ile birlikte sağ kenardan “yel“ gibi esti. Erken gelen golün hazırlayıcısı oldu. Gerçi bu golde, Mariano‘ya topu kaptıran Abdülkadir’in günahı büyüktü ama kaptırana değil, oraya kadar gelip kapana bakacaksın. Aslında iki kralın sahne aldığı bir maçtı... 25 maçta 25 gol atan Gomis ile 20 maçta 20 gol atan Burak Yılmaz. 45 gollü iki oyuncudan Gomis ilk yarıda vurmak için önünü bir türlü açamadı. Burak Yılmaz topla buluşacak pozisyon bulamadı. Galatasaray ilk yarıda erken golün ardından ikiyi rahatça bulabilirdi. Atamadı...
Bu kadar kötü oyunla ve 1-0‘la içeri girmek aslında Trabzonspor’un toparlanması ve maça ortak olması adına şanstı. Nitekim ikinci yarıda hareketlenen ve Galatasaray‘a ayak uydurmaya çalışan bir Trabzonspor izlemeye başladık. 50’li dakikaların başında Yusuf ile beraberliğe bu kadar yaklaşan Trabzonspor’a bu şansı kaleci Muslera vermedi. “Yusuf mu kötü vurdu, Muslera mı iyi çıkarttı“ derseniz, ben her zaman “iyi“den yanayım... Muslera iyi çıkarttı. Bir konuyu mutlaka yazmalıyım... Daha oyunun başlangıç dakikaları. Öfke yok, gerilim yok, ortalık adeta “süt liman“... Trabzon sağ savunmasında korner noktasına yakın, Peirera, Selçuk‘a, üstelik arkadan öyle bir bastı ki, affı yok... Net kırmızı... Bu hareket Fırat Aydınus gibi bir hakemin “hoşgörü“ sınırlarına giremez... Demek ki Fırat Hoca göremedi...
İşin garip yanı görevi “görmek“ olanlar maalesef göremiyorlar... Galatasaray ilk golünde Hubocan topu kaptırmıştı. İkinci golde bu defa Okay Yokuşlu kaptırdı. Üstelik kaptırdığın oyuncu Gomis... Fırsatı verdin mi, topu ağlarından çıkartırsın... Nitekim öyle oldu. Trabzonspor’un beraberlik için umutlandığı dakikalarda Galatasaray‘ın maçı sağlama alan golü geldi... Gol sonrası Galatasaray‘a düğün bayram... Hem çaldı, hem oynadı. Sıkça da pozisyon yakaladı. Rodrigues daha önce olduğu gibi bu maçta da asist özelliğini hatırlasaydı, Galatasaray da, Gomis de çok daha fazla gol atabilirdi... Trabzonspor adına üzgünüm... Elbette maç kaybedersin... Ama mücadele edersin... “Hücum” diyorsun, yapamıyor, “savunma“ diyorsun ayakta duramıyor... Aslında kulüp yeni başkanını ararken, bizim Trabzonspor’da “futbol“ aramamız “kara mizah“ gibi birşey ya... Bakmayın son dakikadaki süper Kucka golüne... Böyle gol 40 yılda bir olur... Ama helal olsun. Çok kötü oynadığı bir maçta, çok çok uzun yıllar unutulmayacak bir gol attı... T
rabzonspor maçıyla bir daha gördük... Galatasaray kalitesiyle, etkisiyle, moraliyle, puan farkıyla, fikstür avantajı ile bitime yedi hafta kala adeta “zordur almak bizden kızı“ diye bağırıyor... Cömertçe gol kaçırmasına ve bazen “futbolun şakası olmadığını“ unutmasına rağmen...
Teknik adam farkı - Mehmet Demirkol / Fanatik
Terim’in kendi takımıyla ilgili yaptığı analiz yüzde yüz doğru. Rıza Çalımbay’ın kendi takımıyla ilgili yaptığı herhangi bir analiz yok. Terim maç öncesi maçı yaşayıp oyunu kuruyor. Çalımbay önceden panikleyip takımı sahaya salıyor. İş zaten burada kopuyor. Orta saha ve savunmada riskli ama hücum dörtlüsü anlamında ligin en iyi 2-3 ekibinden birine sahip olunca... Üstüne elinde ligin en iyi golcüsü olunca Mariano ve Nagatomo’yu birer hücümcu gibi oyuna sokup korku salmak mantıklı. Maçı hemen erkenden yorulmadan koparmak... Hele de Abdülkadir’i defakto savunma kanadı gibi kullanmak zorunda kalan bir rakip hoca varken.
İş işten geçince Terim takımını geniş alanda önde hücuma yönlendirip erkenden maçı koparmak istedi. Rıza Çalımay’ın takımı dar alanda kalıp oyun kuramaz halde kaldılar. Sonra iş işten geçince tıpkı Beşiktaş maçında olduğu gibi savumadan eksiltip hücumu çoğaltmak bir işe yaramıyor tabii. O Terim’in daha çok işine geliyor. Gecenin sorusu Galatasaray deplasman sorununu biraz olsun çözebilir mi? Yarısını çözse şampiyonluk tahmini yapmak hiç zor olmaz.
Maçın starı
Bu kadar mahkun bir oyunda maç 2-1 bitiyorsa maçın yıldızı mahkum olanın kalecisidir. Onur eğer genç yıldız adayı Okay’ın kaptırdığı pozisyonda dizlerinin üzerinde kalsa belki mçaı da kurtaracaktı. Büyük oynamadı ama iyiydi.
Maçın olayı
İki takım kadro olarak birbirinden çok farklı değil. İyi golcüler iyi kaleciler var. Orta üçlü anlamında belki Trabzon önde savunmada Galatasaray belki. Ama hocalar açısından arada dağlar var. Rıza Hoca sınıfta kaldıkça diploma alıyor. Büyük başarı. Kısa mesaj Belki tekrar olacak ama Rıza Çalımbay’ın bu oyun planını Tudor ortaya koysa ne olabilirdi tahmin etmek zor değil.
Galatasaray çok iyi hazırlanmış - Rıdvan Dilmen / Sabah
Çok iyi hazırlanan bir Galatasaray ve hazırlanmayan Trabzonspor vardı. 'Trabzonspor çok kötü' desek, Galatasaray'ın coşkusuna yazık olur... İlk yarı tek taraflı bir maç oldu. Trabzonspor son yıllardaki en kötü oyunlardan birini oynadı. Galatasaray top kendisindeyken de rakipteyken de çok iyiydi. Trabzonspor'a 5-6 pas yaptırmadı. Hem topu rakipten çabuk kazandılar hem de atağa hızlı çıktılar. Rıza Çalımbay 1 tane çok önemli hata yaptı. Maç öncesi sadece kendi takımınızı değil rakibinizi de düşüneceksiniz. Ben kadroları görünce 'Maçın oyuncusu, Nagatomo veya Mariano olur' diyordum. Zira Abdülkadir, Sosa, Yusuf ve Burak top rakipteyken futbol oynamıyor. Olcay Şahan formda veya formsuz ama en önemlisi şudur; oyun disiplinine sadıktır. Abdülkadir veya Yusuf kadar yetenekli değildir ama rakip Türk Telekom Stadı'nda Galatasaray ise ve iki bek de geliyorsa en azından Abdülkadir veya Yusuf'u kesmeliydi Çalımbay.
Hakemin, ilk yarıda Selçuk'un ayağına basan Pereira'ya kırmızı kart göstermesi gerekirdi. Başakşehir'in kazanması Galatasaray için problem olmamıştır. Galatasaray içerideki her maçı böyle oynayacaktır, onların sorunu deplasman... 47 ile 54 arası Galatasaray'ın duraklaması oldu. Trabzonspor 2-3 tane skoru değiştirecek pozisyon buldu. İşte o anda Çalımbay dedi ki; "Ben kaçırıyorum ama atacağım galiba" ve N'Doye'u aldı. O zaman da takımın en iyi presçisi Okay'ı stopere geçti ve bu da kırılma anı oldu. Zaten iyi oynayan ve gününde olan Gomis de Okay ile yaptığı mücadele sonunda ikinci golü attı.
Burada da önemli bir detay var; Okay, tıpkı Mehmet Topal gibi... Ön liberoda hata yapma lüksü var çünkü arkasında iki stoper duruyor. Topal'daki yanılmalar gibi Okay da burada yanıldı. Okay ister istemez 'Arkamda oyuncu var' diye düşündü ve gol geldi. Yani ön liberolar stoperde kendi mevkii gibi oynayamaz. Ama maçı izlemeyen biri 2-1'i görse, "Oo iyi sonuç" falan diyecek. Ama maç öyle değil. 2-3 dakikalık görüntülerde de Galatasaray'ın oyunu gösterilmez. Trabzonspor için sonuç prestij kaybı olmaz ama jeneriklik gole rağmen bu oyun takım için büyük kayıptır.
İlk yarıdaki şampiyon olur! - Ali Ece / Fanatik
Mariano’nun ilk goldeki asisti, futbolda oyun vizyonunun canlı gösterimi: Bir sağ bek rakip ceza alanında rakibine baskı yapma cesaretini gösteriyor, kaptığı topu şişirmiyor, ters ayağı olan soluyla derme çatma 10 numara gibi kale içine doğru bakarak görerek golü atacak oyuncuyu buluyor. Linnes de iyi sağ bek ama Mariano bambaşka bir seviyede. Galatasaray takım olarak çok yüksek yoğunlukta bir ilk yarı oynadı. Gomis-Feghouli-Rodriguez hücum hattı, Terim yönetiminde hem çok uyumlu hem de devamlılığı üst düzey bir ileri üçlüye dönüştüler. Nagatomo ve Mariano da zaman zaman bu hattı beşleyerek takım hücumuna fark yaratan bir zenginlik katıyorlar. Galatasaray sezonun kalanında ilk 45 ’teki kadar kaliteli oynarsa, şampiyon olur. 2. yarıda ise 2. golü bulana kadar Fernando’nun eksikliğini hissetti.
Gecenin sorusu
Halen Nagatomo’yu beğenmeyen var mı? Bir de Fatih hoca Mariano yerine Linnes tercihini eleştirenlere halen kızgın mı?
Maçın starı
Gomis, sezonun ilk maçından beri ligin hiç sönmeyen yıldızı.
Maçın olayı
Rıza Çalımbay’ın selefi Ersun Yanal’ın kovulmasına neden olan Okay’ı stopere çekme hatasını tekrarlaması.
Kısa mesaj
Galatasaray ilk 45’teki oyununu kalan tüm maçların 90 dakikasına yayarsa şampiyon olur.
Aydınus altın sezonu yaşıyor!- Ahmet Çakar / Sabah
Uzun yıllardır Galatasaray-Trabzonspor maçlarını izleriz... Gerek Trabzon'da gerek İstanbul'da... Ama dün geceki gibi bir tabloya yıllardır hiç tanık olmadık. Dün geceki 90 dakikanın özeti herhalde şu olmalı: Galatasaray, Trabzonspor'u sahadan sildi... Hele hele bir ilk yarı var ki normalde 3-4 olması gereken maç ancak 1-0'da kaldı.
Galatasaray, maça Feghouli'nin attığı golle başladı. Abdülkadir kritik bölgede çıkarken, topu Mariano'ya kaptırdı o da Feghouli'ye 'al da at' dedi. Bu dakikadan sonra ilk devrenin sonuna kadar Trabzonspor, kafasını kaldıramadı... 3 topu bir arada yapamadı. Neredeyse kaleye şut çekemedi ve herhalde ilk yarı 1-0 bitti diye dua etmiştir.
İkinci yarıda ilk 10-15 dakika Galatasaray top kayıplarına başlayınca Trabzon kıpırdanmış gibi göründü. İşte bu dakikalarda Yusuf Yazıcı çok ama çok net bir pozisyonu Muslera ile karşı karşıyayken kaçırdı. Daha sonra da Türk futbolunun yükselen yıldızı Okay, ayağındaki topu Gomis'e kaptırınca Gomis'in de ustaca gol vuruşu gelince maç kopuverdi.
Dün gece Galatasaray-Trabzonspor tarihinin en kötü Trabzonspor'unu izledik. Ama ne gariptir ki son dakikada Trabzon tarihinin en enteresan belki de en güzel gollerinden birine şahitlik ettik. Kucka 50 metreden Muslera'nın önde olduğunu gördü, harika vurdu 90'dan gol oldu. İnanın bana bu gol, bugünden itibaren tüm dünya televizyonlarında defalarca gösterilecektir.
O POZİSYONU GÖRMEDİ
Ve artık Galatasaray, dün geceki galibiyetle şampiyonluğun en güçlü adayı... Sanırım iki hafta sonra oynanacak Başakşehir maçı çok şeyi belirleyecektir. Fırat Aydınus bana göre altın sezonunu yaşıyor. İlk devre Pereira'nın Selçuk'un ayağına basmasını görmese bile maçın genelinde fevkaladeydi. Oyunu ve oyuncuları tam anlamıyla eline aldı ve çok başarılı bir performans gösterdi.
Çalımbay'ın hatası Galatasaray'ı rahatlattı - Ömer Üründül / Sabah
Galatasaray ilk yarının tek hakimi idi. Oyuna çok yüksek tempo ile önde baskı yaparak başladılar. Bu da golü çabuk getirdi. Ardından presi biraz geriye çekerek mecburen risk alacak rakipten top çalarak, Trabzonspor'u geniş alanda yakalama planını uygulamaya başladılar. Devre sonuna kadar oyunun gidişatı tam Galatasaray'ın istediği gibiydi. Her an gole yakın hızlı ataklar sahne alıyordu. Trabzonspor ise ne top kullanabiliyor ne de hücuma çıkabiliyordu. İlk yarıda yarım pozisyon dahi bulamadılar. Galatasaray'ın bu devrede tek eleştirilecek tarafı, bu kadar tek taraflı oyunda ikinci golün gelmeyişi idi. İkinci yarı değişik bir görüntüde başladı. Trabzonspor pas yapmaya ve ileriyi zorlamaya başladı. Çok da net bir fırsat yakaladı ama değerlendiremedi.
Galatasaray'ın temposu ve ilk yarıdaki başarılı performansında düşüş gözleniyordu. Bu sırada sahneye Rıza Çalımbay çıktı ve ikinci hatasını yaptı. Orta sahadaki en etkili presçisi Okay'ı stopere çekip Dame N'Doye'u sahaya sürdü. Bu yanlış değişiklikle Galatasaray rahatladı. Bu rahatlığın üstüne stopere geçen Okay da büyük bir hata yapınca, Gomis farkı ikiye çıkardı. Ondan sonra çok rahatlayan Galatasaray tempoyu zorlamadan, oyunun direksiyonunu sürekli elinde tutarak ve zaman zaman da üçüncü gol şanslarını bularak 90 dakikayı bitirdi ve üç puanı daha hanesine yazdırdı.
Maçın sonunda ise Kucka spektaküler bir golle sonucu ilan etti. Bu sezonun düşünülmeyen isimleri Selçuk ve Donk gayet başarılıydılar. Mariano da formsuz döneminden sonra önemli özelliklerini bilhassa ilk yarıda sergiledi. Belhanda ve Feghouli'de de fiziksel hareketlilik açıkça hissediliyordu. Japon sol bek Nagatomo'nun da çok isabetli bir transfer olduğu bir kez daha belgelendi.
Dün gecenin en düşük performansını bana göre Rodrigues gösterdi... Çalımbay'ın birinci hatası ise ilk 11'de idi. Trabzonspor'un kollektif yapısı yetersiz. Üstelik Galatasaray'la deplasmanda oynuyorsun. Olcay'ın ofansif yönü belki yetersiz ama bana göre ligimizde arkadaki bekinin önünü en iyi kapatan oyunculardan biri. O varken Abdülkadir, Mariano'nun karşısında oynatılınca ilk gol de oradan geldi.
Terim: 2 Çalımbay: 1 - Uğur Meleke / Hürriyet
Bu yıl Süper Lig’de büyük maçlar hemen hemen benzer hikâyeler üretiyor: Fenerbahçe, Başakşehir’e karşı önde baskı yapıp sonuç almıştı. Başakşehir, Beşiktaş’a karşı. Dün de pres yapıp rakibini çaresiz bırakan taraf Galatasaray’dı.
Dün gerçek bir büyük takım gibi 1’inci dakikadan itibaren önde baskı yapan Galatasaray’ın hakkını can-ı gönülden teslim etmekle birlikte, Trabzonspor’a da bir parantez açmak gerek: Zira, dünkü müsabaka, Trabzon’un bu sezon önde baskıya karşı çaresiz kaldığı belki beşinci maçtı. Trabzon’a karşı kim önde pres yapsa sonuç alıyor, Yanal da Çalımbay da aylardır bu probleme bir çare üretemiyorlar.
Tabii ki prese çare bulma noktasında oyuncu kalitesi önemli bir kriter. Ancak Trabzon’un özellikle Okay’lı, Yusuf’lu, Sosa’lı, Abdülkadir’li, Burak’lı ileri altılısının, ligin zirve dörtlüsünden çok aşağı kalır yanı yok. Sorun tamamen taktikle ilgili, idmanla ilgili, çalışmayla ilgili. Dünyada önde baskıyla karşılaşan ilk takım Trabzonspor değil, son takım da Trabzon olmayacak. Baskıdan çıkmanın yolu 100 yıldır aynı: Rakip sizi 500-600 metrekareye sıkıştırmak istiyorsa, siz genişlersiniz. Bekleriniz ve kenar hücumcularınız taç çizgisine açılır, merkez oyuncularınız pas almak için kalenize yaklaşır, alanı 2-3 bin metrekareye çıkarırsınız. Pas verir ve hareket edersiniz. Oradan iyi çıkarsanız, rakibin önde basması avantaj bile olabilir size. Bu yıl bunun en güzel örneklerinden birini, dünyanın en iyi antrenörlerinden ikisi, Pochettino-Guardiola izletmişlerdi bize. Tottenham, City’ye karşı önde basmış; Manchester’lılar oradan çıkınca rakiplerini eksik yakalayıp peş peşe golleri sıralamışlardı.
Ancak enteresandır, Türkiye’de oyun gelişiyor, hakemler gelişiyor, futbolcular gelişiyor, gelişmeyen tek bir departman var sanırım: O da antrenörler... Bir takımla aylarca idman yapıp, hâlâ önde basan her rakibe karşı çaresiz kalmak, ancak antrenör eksikliğiyle açıklanabilir çünkü...