"Rıdvan öldü deseler kurban kesecekler var"
Sağlığın nasıl? Geçirdiğin hastalıklar hayata bakışını değiştirdi mi?
Annemin vefatından sonra geçen kış Hz. Ali Camii’nin hocası, dostum Bekir Hoca’yı anneme dua okuması için eve çağırdım. Yalnızdım. O zaman annemin vefatının 52’nci günüydü.
Futbolculuğum sırasında 13 defa ameliyat oldum. İki evlilik yaptım. Çocuklardan ayrıldım. Üzerine kalp krizi geçirdim. Dört stent takıldı. Bir de kansere yakalandım. Hem ameliyat oldum hem de radyoterapi gördüm.
Bir de anam vefat etti. Babamı 12 yaşında kaybetmiştim. Bekir Hoca “Allah sevdiğini sınarmış, senin derdin yoksa eyvah de” dedi. 55 yaşında bunu öğrendim. Bunu cebime koydum. Biraz da duygusal bir durumdu. O gün benim için milat oldu.
Ne yaptın...
Biraz motivasyonumu artırmaya çalıştım. Kansere yakalananların röportajlarını okuyorum zaman zaman. “Ben hasta gibi görmem kendimi” söylemi var ya, yalan o. Hasta gibi görürsün kendini ve ona göre yaşamaya çalışırsın. Ben de ona göre yaşamaya çalışıyorum.
Kalp krizi geçirdiğinde futbol oynuyordun değil mi?
Acun’larla (Ilıcalı), Fatih Hoca’larla (Terim) haftada bir gün top oynuyorduk. Top oynarken rahatsızlandım, gittim kenara oturdum. Kalp krizi geçiriyormuşum meğer. O sırada farkında değiliz. Acun geldi yanıma, “Abi devam etsene” dedi. Aynı takımdayız. “İyi değilim” dedim. “Ben senin yerine idare ederim gel” dedi bana. Benim yerime koşacakmış sahada...
Stentler takıldıktan sonra Acun’un hastanede ilk sözü “Ben işimi yarım bırakmam” oldu. “Öldüreceğim” diyor espriyle. Kalp krizi geçiren insanlar “Işığı gördüm” filan der ya, yok öyle bir şey. Hastaneye girerken ex (ölü) olmuşum. İğneyle geri getirmişler. Hiç ışık filan görmedim. Direkt karanlık gördüm. Işık mışık yalan. İnsanlar cebine koysun bunu.
Kanser nasıl ortaya çıktı?
Boynumda yumurta gibi bir şişlik çıktı. 1-2 ay sonra geçti. Nesil Hoca’ya gittim, akrabamdır. Ultrasondan baktı, MR çekti, biyopsi yaptı. Ben kötü bir şey çıkacağını düşünmüyordum.
Allah’ın takdiri tabii. Sonra boğazımda bir tümör olduğunu, metastaz yaptığını ve boyna ilerlediğini, ciğere de geçebileceğini, hemen ameliyat olmam gerektiğini söyledi. İki tümörü aldılar. 32 lenfi temizlediler. Sonra da radyoterapi gördüm. Şimdi çok şükür iyiyim. 17 Kasım’da bir seans daha radyoterapim var.
Terapide saçların dökülmedi mi? Seninkiler hep aynı duruyor...
Başımın arka tarafı ve sakalımın sağ tarafı tamamen döküldü. 7 ay boyunca yediklerimden de hiçbir tat alamadım. Tuz da aynı, çikolata da aynı geliyordu. Tat terapinin 7’nci ayından sonra geri geliyormuş. Şu anda yüzde 60 tat alıyorum. Yine de Allah’a şükrediyorum.
Ölümden korktun mu?
Bundan 10 sene önce bu soruyu sorsaydın “Tırstım” derdim. Korkmadım dersem yalan olur ama bu Allah’ın takdiri. Bizim vaktimiz belli. Sınavdan geçiyoruz. Geride ne kadar iyi şeyler bıraktığın önemli.
Acun işini tamamlamaya çalışıyor mu? Hâlâ top oynuyor musunuz?
Yok. Acun’a o fırsatı vermedim. Rıdvan öldü deseler kurban kesecekler var.
Türk futbolunun en büyük problemi ne sence?
Futbol bir oyun değil Türkiye’de. Herkes kimin ne yaptığını biliyor ama kimse sesini çıkarmıyor. Adalet var mı? Yok. Şeffaflık var mı? Yok? İftira var mı? Var. Hakaret var mı? Var. Bu dört unsur olduğu zaman fair (adil) olma şansı hiç yok. Konya’daki bıçaklı taraftar en az suçlu olandır.
Arda, Fatih Terim olayları insanların meşguliyeti oldu. Yoksa bunlar sporun içinde olabilecek şeyler. Herkes hata yapabilir. Ama bizde herkes ego, para ve güç peşinde olunca problemler çıkıyor. Medyadaki spor müdürleri. Federasyon’u yönetenler ve kulüpleri yönetenler. Hiçbirinin taraftar filan umurunda değil.
Ne yani kandırılıyor muyuz?
Çok açık söylüyorum; evet kandırılıyoruz. Ben de taraftarım, kandırılıyorum. Gözümüzün içine baka baka hem de kandırıyorlar bizi. Mesela Fatih Terim’in gönderilmesi...
Pazar günü bu röportajı okuduklarında “Rıdvan iftira atıyor” diyebilirler, tekzip yayınlayabilirler. Hatta savcılığa da verebilirler.
Çünkü çok iddialı konuşuyorum; her türlü yalan yanlış iftirayı atıyorlar. Hatta yalan belge bile düzenliyorlar. Savcı çağırabilir bu söylediklerimden sonra. Herhangi bir şahısla ilgili “Terör örgütü üyesi” bile diyebiliyorlar.
Federasyon’un içinde mi atılıyor bu iftiralar?
Evet, federasyondaki bazı kurumlar atıyor bu iftirayı.Birkaç kişi için atıldı. Hem de önemli insanlardı. Federasyondan uzaklaştırıldılar o raporlarla.
Ben bunlara “sahte raporlar” diyorum. Federasyon, “Hayır, bunlar devletin raporlarıdır” diyorsa beni savcılığa şikayet etsinler. Eğer savcı bunu ciddiye alıyorsa beni çağırsın.
Fatih Terim “Büyük büyük adamların aldığı kararları küçük küçük adamlara uygulatmayacağım” dedi. Ne demek bu?
Açıkça çıkıp söylesin “Şu karar şöyle uygulandı” diye. Benim biraz önce anlattığım, Federasyon’un içindeki olayları kastetmiş olabilir.
Sen bu tartışmaların içinde neden kaldın?
Bana bir yararı var mı bunların? Yok. Bana bu yüzden mi NTV’de program yaptırıyorlar? Hayır. Futbol direktörlüğü mü bekliyorum? Hayır. Ama benim bu görevi beklediğimi düşünüyorlardı, o yüzden de Fatih Terim gider gitmez Futbol Federasyonu’nun aldığı ilk karar futbol direktörlüğünü kaldırmak oldu. Hiç kendilerini kandırmasınlar, benim yüzünden yaptılar bunu. Ola ki gelir Rıdvan, birtakım rezaletleri deşifre eder diye o makamı kaldırdılar. Benim gelebileceğimden korktular. O göreve gelmek gibi bir niyetim yoktu benim.
Federasyon başkanı olmayacağına dair namusun ve şerefin üzerine yemin ettin. Peki Yıldırım Demirören ve ekibi gittikten sonra teklif gelirse?
Asla olmayacağım. Ben yeminimi ettim ve o konu kapandı. Yıllar önce Reha Muhtar’ın “Ateş Hattı” programına katılmıştım. O zaman Fenerbahçe’nin teknik direktörlüğünden ayrılmıştım. “Tekrar yapar mısın?” dediğinde “Asla, taraftar olarak kalacağım” dedim. Ondan sonra en az 8 kere teklif geldi ama yapmadım. Federasyon başkanlığı konusu da benim için aynı şekildedir.
Bu yıl Aykut Kocaman’dan önce de geldi mi sana teklif?
Aziz Bey “Bu kapı sana her zaman açık” demiştir. 10 gün önce de aynı şeyi söyledi.
Federasyon başkanlığı senin gibi bir futbol adamı için uygun olmayabilir. Ama futbol direktörlüğü senin için cazip bir şey değil mi?
Evet ama ben gelecek teknik direktörü yönetmeyeceğim ki. Ben sadece düzensizlikleri, yabancı kurallarını, seyirci kurallarını bu işi bilen insanlarla dizayn ederim.
Hemen insan kaynaklarını değiştiririm. Göreve gelsem federasyonda çalışanların yüzde 50’sini gönderirim. Hiçbir kongre üyesini kurullara sokmam. Ben Aziz Yıldırım’a oy atacağım, sonra gidip ceza vereceğim. Nasıl olacak? Avukat mı yok? Hukukçu mu yok? Kurallar belli, tak tak tak uygulayacaklar. İşte bunlardan hep rahatsız oldular.
Futbol direktörlüğünün kaldırılmasını doğru buluyor musun?
Kesinlikle doğru bulmuyorum. Ben futbol direktörlüğü ile teknik direktörlüğünü bir arada doğru bulmuyorum. Teknik direktör A Milli Takım’la birlikte mücadele edecek. Futbol direktörü ise üstte oturacak, ne sıkıntılar varsa onları görecek.
“Şunu yapardım, bunu yapardım” diyorsun ya, bence kafanın bir yerinde futbol direktörlüğü var senin...
Futbol direktörlüğü var. Ama şu anda böyle konuştuğum, eleştirdiğim insanlarla birlikte bunları düzeltemeyeceğime göre mümkün değil. Şimdi başlamış olsam futbola zarar veririm. Çünkü beğenmediğim bir yönetim tarzı var.
2019’da görev süresi dolmuyor mu şu anki yönetimin?
Evet, görev süreleri 2019’da bitiyor. Yıldırım Bey’le benim şahsi problemim olamaz. Hiçbir yöneticiyle olamaz. Aylardır bu konuların altını çiziyorum. Bir tane medya kuruluşu yazmıyor. Neden yazmıyorlar biliyor musun? Turkcell televizyonu ve BIP Sport var. Gazete müdürlerinin pek çoğu, etkin insanlar burada çalışıyor ve maaş alıyorlar. Anaların ak sütü gibi helali hoş olsun.
Ne diye maaş alıyorlar?
Örneğin “Galatasaray şöyle oynadı” diye video gönderiyor ve maaş alıyorlar. Herkes ekmek yesin. Ama Turkcell’in CEO’su Kaan Terzioğlu Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi, nasıl yapacağız şimdi? “Ligin değerini 500 milyon dolara çıkardık” diyorlar. 500 milyon dolara 20 tane firma girdi de mi değerini çıkardınız? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı olmasaydı, Katar’la ilişkilerimiz böyle olmasaydı ihaleye giren bir tane firma yoktu.
Fatih Terim neden bunları değiştiremedi? Sonuçta o da futbolda çok güçlü bir figür...
Açıkçası Hoca’yla bunu birkaç kez görüştüm. Son birkaç aydır görüşmüyoruz. Maksimum yapabileceklerini yapmaya çalıştığı dönemdi. Bunun da sıkıntısını hissettim açıklamasa da bana.
“Davul bende tokmak başkasında” durumunu gördüm Hoca’da. Keşke sadece antrenör olarak kalabilseydi. Onun değiştirmek istediği şeyleri ben de değiştirmek istiyorum.
Ama şu andaki konjonktür buna müsait değil. Siyaseti katıyorlar ya. Gerçekten şu söylediklerimle Cumhurbaşkanı’na gitseler ve bu projeyi doğru aktarsalar hemen uygular.
Sen o kadar yakınsın Cumhurbaşkanı’na, sen neden aktarmıyorsun?
Bu dedikoduya girer, sanki insanları şikayet ediyormuşum gibi olur. Ben Spor Bakanı’na, Yıldırım Bey’e ve Göksel Gümüşdağ’a söyledim. Daha kime söyleyeceğim? Tayyip Bey’e mi şikayet edeceğim?
Bize yakışık almaz. Spor adamıyız sonuçta. Ben 1.5-2 yıldır bekliyorum. Ve soruyorum... İki sene önce bir futbol yasası hazırlandı, ona ne oldu? Nerede? Yok. Çünkü o yasada şahıslar sorumlu değildi. Bugünlere gelmek için her şeyi yaptılar ve kulüpleri batırdılar.
Bittik. Aykut Kocaman’ın sözlerini yapıştırın, “Türk futbolu bitti” diyor. O yasada şahıslar sorumlu tutulmadı. O zaman ben de başkanlık yaparım, sen de yaparsın. İşte gördük. İstiklal Marşı’nı sahada üç-dört oyuncu zor okuyor artık.
Yabancılar çoğunlukta olduğu için mi?
Evet. Pepe’nin cümlesi aslında o kadar önemli ki. Adam 34 yaşında, “Hayatımda ilk kez seyircisiz oynadım” diyor. Biz daha bunu çözemedik.
Aklına çözüm yolu gelen birileri vardır mutlaka. Mesela “Altyapıdan oyuncu alın, mecbursunuz” diyorlar.
Şimdi kalktı mı bilmiyorum. “Eğer oyuncu almazsan 50 bin lira ceza” diyorlar. Bunlar peşin veriyor cezayı, sonra almıyorlar oyuncuyu. Nerede genç takımdan gelecek olan oyuncu? 50 bin lira cebinden de çıkmıyor. Kulübün kasasından veriyor.
Az önce Fatih Terim’le birkaç aydır görüşmediğini söyledin. Neden?
O kırıldı. Kendine göre haklı olabilir. Ben de kırıldım. Arda’yı savunma meselesi değil. Ben Arda’yı severim. Fatih Hoca da çok uzun yıllardır tanıdığım, dostluğunu gördüğüm, evine girip çıktığım bir abimizdir. Türkiye’de işin sıkıntısı şu, şeffaf değiliz. Herkes birbirinin arkasından konuşuyor. Arayıp da “Böyle bir durum oldu mu” diye soracak kadar mesafemiz yakındır Fatih Hoca ile...
Lucescu’yla anlaşılmasına ne diyorsun?
Yıldırım Demirören A Haber’de Serkan Korkmaz’ın programına çıktı. “31’inde biz hoca ile görüştük” dedi. Lucescu için söylüyor. Bu arada bir parantez açayım. 31’inden çok daha önce anlaştılar. Bunda iddialıyım. Hatta şunu söyleyeyim, Fatih Terim’i göndermeden anlaştılar Lucescu’yla. Hadi yalanlasınlar...
Terim görevdeyken ne ara gittiler, ne ara anlaştılar?
Teknoloji var. Daha da ileri gidiyorum, Şenol Güneş’le formaliteden görüştüler. Abdullah Avcı’yla hiç konuşmadılar. Abdullah Avcı’ya teklifi Göksel Gümüşdağ ayın 1’inde yapıyor. Adamla dalga mı geçiyorsunuz? 31’inde Lucescu’yu açıkladılar. Üşenmedim Abdullah Hoca’yı aradım ve görüşüp görüşmediklerini sordum. “Yoo” dedi. Ayın 1’inde Göksel Gümüşdağ “İki takımı çalıştırman zor olmaz mı?” demiş. Ya Abdullah Hoca “Olmaz” deseydi? Lucescu ile anlaşmışlardı zaten. İşin daha dramatik yani şu: Lucescu Galatasaray’la görüşüyor. “Ayın 1 ya da 2’sinde görüşelim” diyorlar. 31’inde anlaşmış ama Milli Takım’la. Lucescu sen bunu neden Galatasaray’a söylemiyorsun?
Romanya’ya kadar gitti yöneticiler. Bir kahve içip döndüler. Ben bunu söylediğim zaman neden gazete müdürleri haber yapmıyor? Önemli bir haber değil mi bu?
O zaman koskoca Galatasaray’ın başkanı kandırılıyor...
Evet. Uçak yoldayken, Galatasaraylı Ali Dürüst’ün de olduğu, Yıldırım Demirören’in de bindiği uçak Lucescu’yu almaya gidiyor. “Ben Galatasaray’da antrenörlük yaptım, siz gelmeyin ben Milli Takım’la anlaştım” demesi gerekirdi. Sakın bana “Daha anlaşmamıştık” demesinler. Bildiğimi biliyorlar.
Bildiğimi bildikleri için futbol direktörü yapmazlar zaten beni. Bu son konuşmam ama eğer bunları inkar ederlerse tekrar sana söyleyeceğim. Bak çok çarpıcı örnekler veriyorum sana.
Ama kimse üzerine gitmiyor bunların…
Gidemezler ki... Turkcell, BIP Spor ve beIN Sports diyorum sana... Hadi gitsinler. Söyle spor gazetecilerine, basın toplantısında sorsunlar Dursun Bey’e. Ama sormuyorlar. Çünkü onlara “sorma” diyorlar. Sorsalar yazılmıyor da. “Havada bulut var” dediğimde bile manşet oluyor, bunları söylediğimde yazılmıyor. Ama sen yazacağın için rahat rahat söylüyorum. Yazık Dursun Başkan’a, Galatasaray taraftarına. Bugün bunu yapan Lucescu, beni dünya kupasına götürse ne olur götürmese ne olur? Antrenörlüğünden banane. Böyle insan kaynaklarıyla nasıl mücadele edeceğiz?
Türk antrenör getirilemez miydi?
Türk ya da yabancı. En az 10 Türk antrenör sayarım A Milli Takım antrenörlüğünü yapabilecek. Ama istemediler zaten. Milletin ve kendilerine göre bir yerlerin -karışmadığı halde- gazını almak için Lucescu’yu getirdiler.
Ben Şenol Güneş’in Yıldırım Demirören ve Servet Yardımcı ile buluştuğunda yapılan teklifi kabul edip etmediğini çok merak ediyorum. Ne dedi? Teklifi kabul etti de Fikret Orman mı istemedi?
1.5 saatte Şenol Güneş’in adı geldi ve gitti. Abdullah Hoca hiç konuşulmadı. Hop karambol oldu, Lucescu geldi. Şunu söyleyeyim, müthiş bir antrenödür. Neden buradaki hocalara dört maçlık anlaşma öneriyorsunuz da Lucescu ile 2.5 sene anlaşma yaptınız?
Neden?
Bilmiyorum. Yoksa Şenol Güneş’in dört maçta iki takımı aynı anda çalıştıracak kapasitesi yok mu? Var. Abdullah Hoca da aynı şekilde. Lucescu dört maçlık teklife gelmezdi. Zaten Galatasaray istiyordu.
Sana bu tavrından dolayı futbol camiası tepkili değil mi?
Rıdvan Dilmen öldü” haberi görseler, Allah korusun, kurban kesenler olur. Benim için önemli olan kamu vicdanı.
Kamu vicdanında, siyasi konularda insanlar bana karşı biraz tepkili ama onu da izah edeceğim.
Bu arada şunu söyleyeyim; bir daha bu konuları asla gündeme getirmeyeceğim.
Ama cevap verirlerse, belgeleriyle cevap veririm. İnşallah bundan sonra düzelirler ve temenni ediyorum iyi olurlar.
Bu samimi bir temenni mi?
Evet. Benim ne derdim olacak yoksa? Spor camiasındaki durum muhtemelen ekonomide de var. Sürekli “Beyefendi onu dedi, Beyefendi bunu dedi” deniyor. Atasözü oldu.
Halbuki Beyefendi’nin haberi yok. Bir poz veriyorlar, sonra misal “Beyefendi 14 yabancı dedi” diyorlar. Atıyorum bunu ama genelde böyle. Kimse de gerçeğini sormuyor nasıl olsa.
Benim başıma da geldi. Çok önemli bir televizyon kanalının CEO’su “Beyefendi ile görüştük, aman NTV’de kalsın” demiş.
Ben de hemen “Beyefendi öyle şeylere girmez” dedim.
Öyle bir tarzı yok. Fatih Hoca’ya da aynısını yapıyorlar işte. “Biz vereceğiz tazminatı ama yukarıdan gelen mesaj”, “Biz sarılıyoruz sana ama Beyefendi’nin takdiri”...
beIN Sports’a gitmemenin altında bu nedenler mi yatıyor?
Biraz önce anlattığım olayı beIN Sports’la yaşadık zaten. Hesapta CEO Cumhurbaşkanımızdan beni istemiş.
Cumhurbaşkanımız da “Yok o NTV’de kalsın” demiş. Cumhurbaşkanı o ara Trump’la görüşüyor. Bir yandan da Rıdvan oraya gitsin gitmesin diye uğraşıyor, olacak iş mi! Bunun gibi daha neler var. ◊ Ben senin 2020’de futbol direktörü olabileceğini düşünüyorum. Allah sağlık verirse. Ben önce sağlığımı düşünüyorum. Hayat bakalım neler gösterecek.
Bu işler benim sağlığımı daha da olumsuz etkiledi. Sonra düşündüm bir yere de varamıyorum, destekçi de göremiyorum...
“Arda’yı evet kampanyasına dahil ettiğim için benim de hatam var” demiştin.
Kavgaya giden yolu açtığım için öyle dedim.
Arda için ona isyan edenlerin yüzde 50’lik kısmı ‘evet’le ilgiliydi. Siyaseten tepki gördü.
Bu Murat Boz ve Burak Yılmaz için de geçerli. Benimki yüzde 100 öyle.
2019 başkanlık seçimlerinde de ‘Var mısın’ benzeri bir kampanya yapar mısın?
Referandumda yaptığım kampanyadan hiç pişman değilim, bugün olsa yine yaparım. 2019’da ihtiyaç olursa yine yaparım. Çünkü Tayyip Bey’in bu ülke için çok önemli bir değer olduğunu düşünüyorum. Ama diğer taraftan benim sağcısıyla, solcusuyla hiçbir problemim yok. Olmadı da. Bu ülkenin kurucu değerleriyle de yok. Ben Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu büyük Cumhuriyet’in evladıyım.
Ne yazık ki “Atatürk’ümüzü seven Tayyip Bey’i sevemez, Tayyip Bey’i seven Atatürk’ü sevemez” gibi bir ortam oluşturuldu. Hayır kardeşim ben ikisini de seviyorum.
Tayyip Bey’i de bu Cumhuriyet’i daha da ileri taşımak isteyen biri olarak görüyorum. Bu sadece duygusal ilişkimiden kaynaklanmıyor, yaptıklarına da bakıyorum.
Bu benim görüşüm, beğenmeyebilirler. Ama ben Recep Tayyip Erdoğan’ın bu ülke için bir şans olduğunu ve içinde müthiş derecede çocuk ruhu olduğunu biliyorum.
Onu görmüyorlar. Son derece çocuksu, sıfır kini olan, hayata pozitif bakan bir insan.
Senin Cumhurbaşkanı’na yakınlığın biliniyor. Belki Türk futbolunda elini taşın altına koyabilirsin...
Tayyip Bey’in binlerce işi var. Türkiye’de huzur ortamını oturtmak istiyor. Biz de elimizden geldiğince bu olayları ona hiç yansıtmadan dile getirmeye çalışıyoruz. Bilemiyorum. Ama asla başkanlık gibi bir düşüncem yok. Bugüne kadar bir gün bile Cumhurbaşkanımız bana “Federasyon başkanı ol” demedi. Doğru, Hidayet Basketbol Federasyonu Başkanı olduktan sonra benim için de böyle bir imaj oluştu.
Federasyon bile telaşlandı “Acaba olur mu?” diye. Yok öyle bir şey. Tam aksine Tayyip Bey’in ailesi bana “Sakın ha, sağlığına bak, hiç bulaşma bu işe” dediler. Benim çok sevdiğim ve saygı duyduğum Cumhurbaşkanımızın kardeşi Mustafa Abi “Sakın kardeşim, sen sağlığına bak” dedi. Düşündüklerinin tam tersi yani durum.
Tayyip Bey’le yakınlığınız nereden geliyor?
Belediye başkanlığı döneminden. O zaman karşılıklı top da oynamıştık. Hiç unutmayacağım bir de anımız var.
Ben bir yıl gecikmeli jübile yapmıştım. Kar, kış kıyametti. Tipi yağıyordu. Ve belediye başkanı olarak Tayyip Bey plaket vermek için gelmişti.
Fakat rakibimiz Bursaspor gelememişti. Maç ertelendi. Ertesi güne alındı. Yine ertelendi. Ve üçünde de Tayyip Bey o karda kışta gelmişti. Bana onur verdi. Daha sonra spor ortamlarında, Samandıra Tesisleri’nde filan karşılaşmıştık. 12 yıl önce de kardeşiyle ve ailesiyle tanıştım. Sayın Cumhurbaşkanımızı çok fazla rahatsız eden biri değilim. Bayramlarda ve kandillerde ararım. Bazen evine davet eder sağ olsun. Sohbet ederiz.
Danışmanlık teklifi gelse?
Cumhurbaşkanımızın vereceği görev benim için her zaman önemlidir. Ben geçmişimden, Nazilli’den ve Dilmen soyadından gurur duyarım. Ama özellikle 12 yıl öncesinde Erdoğan ailesinden başta Mustafa Abi ve Ziya Enişte ile samimiyet kurduktan sonra hayatımda eksik kalan şeyleri de görme şansım oldu. Bu sadece dinle ilgili değil.
Hayata bakış açısında da... Bana insanlar yalaka diyebilir, hatta kızabilirler.
Özellikle Bodrum tarafına giderken bu röportajı uçakta okuyanlar beni eleştirecek.
Ama bunlar gerçek. Ben onların demokrat ve adaletli olduklarını gördüm. Ofislerinde hamal da gördüm, Koç Ailesi üyelerini de gördüm. Gardiyan da gördüm, Aziz Yıldırım’ı da gördüm. Onlar için herkes aynı. İnsanların siyasi görüşleri ne olursa olsun.
Bodrum’a giden herkes için demiyorsundur...
Bodrum’a giden herkes için demiyorum tabi ki. Ben her yerde sevgi ve saygı gören bir insanım. Bir kere bir tacize uğradım. Filiz Akın’ın kardeşi uçakta yanımda kızım da varken bana hakaretler etti.
Çok canım acıdı. Okan Bayülgen de tanık oldu hatta. Filiz Akın’ı çok severim. Hayranıyımdır ama kardeşi çok saygısızca davranmıştı. Bunun tam tersini düşünelim. “Hayır” diyen bir insan olsaydı benim yerimde, ben hakaret eden kişiye “Yapma” derdim.
Herkes bu tür meselelerde çok katı değil mi, sen de dahil...
- Günümüzde insanlar siyaha beyaz diyebiliyorlar. Ve kesin kararlılar. Bunu her iki taraf için de söylüyorum. Ben neden yaraladım karşı tarafı? Bu arada “karşı taraf” demek de doğru değil. “Hayır veren cepheyi” diyelim. Benim çevremde hayır oyu veren insan sayısı daha fazlaydı. Verebilirler.
Ben evet kampanyası ile ilgili asla önceden konuşmadığım kimseye bağlanmadım. Toplam sekiz kişiyi aradım. Üçü “Ben girmeyeyim” dedi. İsimlerini de asla vermem. Beşi “Gireriz” dedi. Arda, Murat Boz, Burak bildiğiniz isimler...