Sadece Lemina!
Futboldan hiç tartışmasız biçimde anladığı için sözüne kulak vermek gerek; Hamit Altıntop geçen sezonun ilk yarısında Fenerbahçe’nin kazandığı bir maçın ardından ‘işler düzeliyor galiba’ şeklindeki yorumlar üzerine şunu söylemişti: Hiçbirşey olmaz. Fenerbahçe bundan sonra 1 maç kazanır, 1 maç kaybeder; öyle sonuna kadar gider. Şunu da eklemekte yarar görmüştü: Bunun Fenerbahçe ile bir ilgisi yok, hangi büyük takım o duruma düşse aynı sıkıntıyı yaşar.
Galatasaray elbette ki Fenerbahçe’nin geçen sezonki durumunda değil ama bu kadar büyük yatırım sonrasında takımın hiçbirşey oynayamaz hale gelmiş olması da biraz bunu düşündürüyor. Benzer yönü ise bir yığın transfer yapıp eldeki oyunculardan bile yararlanamaz hale gelmiş olması. Takımın belli bir 11’i yok. Buna bağlı bir oyun düzeni filan da sözkonusu değil. Kendi sahasında taraftar desteğiyle iyi-kötü birşeyler yapmaya çalışıyor ama onun da ne kadar tatmin edici olduğunu boşalan tribünler anlatıyor.
Cuma akşamı Ç.Rizespor dışında başka bir ekip Galatasaray’ı darmadağın edebilirdi. Karadeniz ekibinin de böyle bir parıltısı kalmamış gibiydi. Kendi kalelerine attıkları gol ve hemen ardından gelen penaltı Galatasaray’a peşpeşe çıkan iki büyük piyango gibiydi. Nitekim kalan bölümde bunun dışında hemen hiçbirşey yapamadı Sarı-Kırmızılı takım. Rakibin kalecisinin çıkıp ilk kez Süper Ligi maçı oynayan yedeğini bile çok rahatsız edemediler.
Galatasaray’ın hücum yetersizliği elbette ki bu bölgede oynayan oyuncuların hem kendi aralarında hem de takımla hemen hiçbir bağının bulunmayışından kaynaklanıyor. Sözü edilmeğe değer bir kişisel yetenek de ortaya konulamayınca bir kör dövüşüdür gidiyor. Bunda Babel’in önemli bir sorumluluğu var. Takımın herşeyiymiş gibi numaralar yapıyor ama verimi sıfır. Özellikle ilk 15 dakikada gol olabilecek 3 pozisyonda en küçük bir etkinlik gösteremedi.
Bunlardan birinde çizgiye kadar inmiş olmasına karşın oradan topu geri çıkarırken yaptığı saçma harekete inanmak zordu. İkinci yarının başında da kontrol edemediği bir top mutlak gollük pozisyonu heba etti. Ayrıca çok daha önce belini tutmaya başlamışken dakikalarca oyunda tutulmasının niçin gerekli olduğunu anlamakta zorlandık. Jimmy Durmaz, Adem Büyük çok daha önce oyuna alınabilirdi. Şener’den daha fazlasını bekliyorduk ama veremedi.
Andone’nin çırpınışı görmezden gelinemez ama takımdan kopuk çırpınışın sonuç vermesi zor. Emre Mor nihayet 11’deydi ama bunu hakettiğini kanıtlayamadı. İlk yarıdaki her pozisyonda düşmesi, fizik kalitesinin yetersizliğiydi. İkinci yarıda nihayet iyi bir şut atabildi ama hemen sonrasında penaltının 1 metre gerisinden bomboş durumda topu ağlara değil dağlara attı! Bir başka pozisyonda Adem’in gol vuruşunun Jimmy Durmaz’dan dönmesi yaşanan curcunanın bir başka kanıtıydı.
Sarı-Kırmızılı takımın bu sezonki felaketi Seri. Aslında Emre Mor, Ömer Bayram, Nagatomo gibi fiziksel açıdan durumları belli oyuncular sahadayken Seri’nin tercih edilmesi hatalı bir karardı. Neyse ki Ç.Rizespor’un bunları cezalandırabilecek durumu yoktu. Ahmet Çalık’ın herhangi bir arızaya yol açmadan maçı bitirme iönemliydi. Belki de bu maçın en büyük kazanımıydı. Lemina sahanın her yerinde etkili oldu ve takımını rahatlattı. Luyindama da iyiler listesine yazılabilecekler arasındaydı.
Elbette ki geçen maçlarda takımın oynuyormuş gibi yapmasını savunmak mümkün değil. Terim’in takımı silkelemesi doğru bir uygulama. Bu takım çok daha istekli ve mücadeleci idi ancak bu kez de kalite eksiği sırıttı. İkisini biraraya getirmek de benim görevim değil. Sarı-Kırmızılı takım için bu kritik dönemde Ç.Rizespor karşısına çıkabilecek en uygun rakip gibi göründü.
Elbette ki kazanılan bir maçın ardından ağlayıp sızlanmak gerekmiyor. Ayrıca, maç kazanarak sorunları çözmek çok daha kolay olur. Dolayısıyla bu 3 puanı cebe koyup ileri bakmak gerekiyor. Ancak Galatasaray geçen sezonki seviyesinin çok uzağında ve bu haliyle taraftarını üzüyor. Bunun için de Terim’in Ocak hedefinden başka birşeyler yapmak gerekiyor.