Şansal Büyüka, Fenerbahçe'deki seçimi değerlendirdi: Dip dalga fena vurdu ama…
“Ali Koç geldi, artık şampiyonuz” duygusuna şimdiden bu kadar inanılırsa, yarınlarda önemli bir hayal kırıklığı yaşanabilir. Bu sınırsız heyecana, bu moral patlamasına, Başkan Ali Koç'a “Full destek, tam destek” anlayışına saygılar… Ama şampiyonluk başka bir şey…
beIN Sports'un Fenerbahçe muhabiri Alper Yemeniciler'e seçimden 10 gün önce gelişmeleri sordum. Alper, “Abi 20-21 bin katılım olur, Ali Koç 13 bin, Aziz Yıldırım 8 bin oy alır” dedi.
Alper'e, “Abartmadın mı?” dedim, “Hayır abi” dedi, “Öyle bir dip dalga geliyor, öyle bir sessiz çığlık var ki, bu sandıklarda patlar, Aziz Yıldırım direnemez” dedi. Alper'e oyların kullanıldığı pazar günü saat 14.30'da telefonla aradım bir daha sordum, “Durum nasıl?” dedim. Alper, “Fikrimi değiştirdim abi, 15 bine 5 bin biter” dedi. Gerekçesini de, “Sandıkların bulunduğu kabinlere beyaz oy yetiştiremiyorlar. Sarılar yerinde sayıyor, sürekli beyaz oy kullanılıyor” dedi.
Koç fırtınası
Nitekim ortaya tarihi bir fark çıktı. Seçimden iki akşam önce bir yemekteydim. Karşımızda uzun bir masa vardı. İçlerinden biri çıkıp geldi, “Biz Köln Fenerbahçeliler Derneği'yiz. Oyumuzu Ali Koç'a atmaya geldik” dedi. Arkamızda Amerika'dan gelen 4'lü bir masa, Ali Koç için İstanbul'a geldiklerini söylediler. Bu arada Amerika uçaklarından fotoğraf çekip WhatsApp'la, “Ali Koç'a oy atmaya geliyoruz” diyenler… Çin'den Dubai'den gelenler…
Nitekim sonuç ortada… Bizim Alper'in dediği çıktı. “Dip dalga” fena vurdu. “Sessiz çığlık” müthiş patladı. Heyecan, coşku dorukları aştı.
Ali Koç ismi dünyanın dört bir yanından kongreye binlerce insan getirtti. Sayım sırasında dışarıda en az 15-20 bin seyirci bekledi. Mazbata töreni bile bir maçtan daha fazla seyirci topladı. Son basket maçında inanılmaz bir Ali Koç fırtınası esti.Seçim sonuçları belli olmaya başladığı andan itibaren insanlar birbirlerine mesaj atmaya “Yarın gidelim, kombinelerimizi ayırtalım” demeye başladılar. İki yıldır bir türlü dolmayan, yarı yarıya oynayan Kadıköy'ün yeni sezonda, “Kapalı gişe” yapacağı şimdiden belli oldu.
Dereyi görmeden…
Ama… İşin koca bir “ama” sı var. Seyirci başta olmak üzere bütün camia, “Ali Koç geldi, uçanı-kaçanı alacak, kadroyu yıldızlarla dolduracak, şampiyonluklara ambargo koyacak” duygusuna kapıldı. Koç bunu anlamış olacak ki, mazbata töreninde üstüne basa basa, “Size şampiyonluk sözü vermiyorum” dedi. Zaten bu sözü verse inandırıcı olmaz. Üstelik şampiyonluk sözde değil, sahada oluyor.
Fenerbahçe taraftarının işine gelse de gelmese de şunları kabul etmesi lazım:
1) Sadece iyi oyuncuları alarak iyi bir takım kurulmuyor. İyi takım birbirlerini tamamlayan oyunculardan kuruluyor.
2) Şampiyon takım için sadece para gücü yetmiyor. Sadece parayla şampiyon olunsaydı, bugün Avrupa'nın çok önemli üç-beş kulübü, Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna ambargo koyardı.
3) Fenerbahçe bugün UEFA kontrolü altında… UEFA denk bütçe istiyor. Yani gelir-gider hesabının tutmasını… Fenerbahçe'nin UEFA ile yaptığı bir anlaşma var. Bunun dışına çıkarsa UEFA'nın gözünün yaşına bakmayacağını biliyor.
4) Fenerbahçe'nin 400 milyon euro borcu var. Yani nefes almakta zorlanıyor. Bu bakımdan adımlarını son derece dikkatli atması gerekiyor.
5) Şampiyonluk için iyi bir takıma, bu takımı son derece iyi yönetecek bir teknik direktöre, takımdaşlık duygularına, transfer paralarının geç kalmadan zamanında ödenmesine, adanmışlık duygusunun takıma yerleşmesine ve kayıtsız-şartsız full bir seyirci desteğine ihtiyaç var.
Sözün sonu şu: “Ali Koç geldi, artık şampiyonuz” duygusuna şimdiden bu kadar inanılırsa, yarınlarda önemli bir hayal kırıklığı yaşanabilir. Elbette Fenerbahçe her zaman şampiyonluğa oynar, bunun aksi düşünülemez. Ama kimseye siparişle şampiyonluk verilmiyor. Bizzat Başkan Ali Koç'un sıkça söylediği gibi “Dereyi görmeden paçayı sıvamamak” lazım… Bu sınırsız heyecana, bu moral patlamasına, Başkan Ali Koç'a “Full destek, tam destek” anlayışına saygılar… Ama şampiyonluk başka bir şey…
Lige yabancı kalmasınlar!
Fenerbahçe futbol işlerini belli ki büyük ihtimalle yabancı yönetici ve teknik adamlara teslim edecek. Yabancılar elbette futbolun evrensel kurallarını çok iyi biliyorlar. Futboldan son derece iyi anladıkları için önemli noktalara gelebiliyorlar.
Ancak her ülkenin kendi yerel özellikleri, alışkanlıkları, hatta duyguları var. Özellikle Türkiye'nin… Bu bakımdan Ali Başkan'ın yabancı patronların ekibine çok iyi bir Türk teknik adamı monte etmesi gerekiyor. Lisan bilen, tercüman olmadan patronla direkt konuşabilen, hatta teknik, taktik konusunda kendisi ile tartışabilen ve oynayacakları rakipleri için sağlıklı bilgiler aktarabilen bir Türk teknik adam, bir yardımcı…
Unutulmasın bu ülkede Piontek varken yardımcısı Fatih Terim'di. Derwall çalışırken yanında Mustafa Denizli vardı. İkisi de o dönemlerin en büyük iki ismi Piontek ve Derwall ile futbol adına, takımları adına çatır çatır mücadele eder, en iyiyi bulmaya çalışırlardı.
Şimdilerde yardımcı hoca olarak elbette bir Fatih Terim, bir Mustafa Denizli'yi bulamazsınız… Ama mevcutların içinden bu özelliklere en yakın bir ismi bu yabancı patronlara monte etmek gerekiyor. Yoksa Fenerbahçe'deki futbolun yabancı patronları bizim lige yabancı kalabilirler.
Para sihirbazları
Fenerbahçe'nin yeni yönetiminde iki “Para sihirbazı” var. Burhan Karaçam ile Şaban Erdikler… Karaçam bankacılığın duayenlerinden… Şaban Erdikler, Türkiye'nin önde gelen bağımsız denetim şirketlerinden birinin sahibi… Bu iki isim şu anlama geliyor; Fenerbahçe'nin geçmiş yıllarıyla ilgili hesaplar da incelenecek, geleceğe yönelik “tek kuruş”un hesabı da yapılacak.
Yıldız yaratmak sonraki yıllarda
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un ilk icraatlarından biri, futbol direktörü olarak Fransız Daniel Comolli'yi getirmek oldu. Futbol yorumcularına göre sıradan adamları bulup yaratan, yıldız noktasına taşıyan bir özelliği var Daniel Comolli'nin… Ancak Fenerbahçe camiasının bir futbolcunun yıldız olmasını bekleyecek hali yok. Onlar en kısa sürede şampiyonluk istiyor. Fransız futbol adamının haberi olsun… Sıradan oyuncu alıp yıldız yaratmak sonraki yıllara…
Fenerbahçe Genel Kurulu'na çok uzun süre varken Ali Koç sanıyorum Yeşilköy Wow Otel'de bir toplantı yaptı. Seçim kampanyasının belki de ilk günleri, ilk toplantılarından biriydi. “Salonda 4 bin kişi var” dediler, kimse inanmadı… Aziz Yıldırım yandaşları “1000-1500 ancak onların çoğu da delege değil” dedi.
Ali Koç'a gönül verenlerin bir bölümü bile bu rakamı abartılı buldu. Oysa o gece salonda üç aşağı, beş yukarı 4 bin kişi vardı. Belki de genel kurulda 11 bini geçen büyük farkın ilk işaret fişeğiydi bu… Bu farka kimse inanmadı, kimse göremedi.
İlaç gibi…
Fenerbahçe basketbol takımının Eurolig maçlarının tamamına yakınını izledim. Hiçbir maçta, Tofaş'la oynanan son maçtaki büyük heyecanı, coşkuyu, isteği görmedim. Parkede bir saniye durmayan basketçiler, tribünlerde bir saniye susmayan, ortalığı inleten taraftarlar vardı. Şurası kesin: Ali Koç, Fenerbahçe'ye ilaç gibi geldi.
Aşık'ın dediğinin fazlası bile çıktı
Fenerbahçe kongresine iki ay vardı. Murat Aşık'a (Eski Başkan Metin Aşık'ın oğlu) “Seçim ne olur?” diye sordum. “Abi” dedi, “%70'e, %30 Ali Koç alır.”
Sevgili Murat, iflah etmez bir Aziz Yıldırım karşıtı olduğu için taraflı ve duygusal konuşuyor sandım. Ama dediği çıktı, hatta daha fazlası… İki ay önceden %70'e %30'u tahmin etmek kolay iş değil… Kongre nasıl bitti: %77'ye %23…
Hayallerden gerçeğe
Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz göreve geldiği günden beri her konuşmasında, “Fenerbahçemiz, Beşiktaşımız” dedi. Belki fanatikleri kızdırıyor ama doğrusunu yaptı.
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç seçim çalışmalarına başladığı günden beri, “Rekabete sonuna kadar devam ama rakiplerimizle bütün takımlarla iyi ilişkiler kuracağız, Trabzonspor'a barış elimi uzatıyorum” dedi. Trabzonspor'un usta yöneticisi Hayrettin Hacısalihoğlu, “Bizim hukuk mücadelemiz devam edecek ama Ali Koç'un uzattığı barış elini sıkarız” cevabını verdi.
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman zaten Kulüpler Birliği Başkanı ve bunu herkesten çok ister. Ali Koç seçim öncesi, “Bir hayalim var gerçek oluyor” ifadesini kullandı, bu hayali gerçek oldu. Büyük kulüp başkanlarını bir fotoğraf karesinde birlikte görmek de çok uzunca bir zamandır bizim için hayaldi. Bakıyorum bu hayal sanki gerçek olacak gibi…
Çantada keklik değil
Beşiktaşlı Negredo, Türkiye‘ye ilk geldiğinde, “Bu ligde 35 gol atarım” demişti. 10 golü bulamadan ligi bitirdi. Fenerbahçe futbol takımının başına gelecek yabancı patronların haberi olsun, bizim Süper Lig, uzaktan, dışarıdan göründüğü gibi “Çantada keklik” bir lig değil… Aksine “Puanın aslanın ağzında” olduğu bir lig…
Gazetelerde geçen hafta okudum; Vagner Love, “Beşiktaş'ta çok mutluyum” demiş. İyi hoş da Beşiktaş taraftarı Vagner Love'dan ne kadar mutlu? Önemli olan orası…
Tam isabet
Rizespor, Gençlerbirliği kalecisi Hopf ile prensip anlaşmasına varmış. Tam isabet… Hopf yıllardır Süper Lig'de oynuyor. Kurtardığı çok maç var, kaybettiği maçı hatırlayan bile yok. (Sözcü)
Öze dönmeli
Trabzonspor'un yeni hocası Ünal Karaman ilk açıklamasında “Korku benden uzak” dedi. Doğrusu bu… Trabzonspor geçmiş yıllarda korkulan takımdı, şimdi neredeyse korkan takım haline geldi. Korkusuz olmak, rakiplerini korkutma Trabzonspor'un doğasında var. Trabzon aslına dönmeli… Yeni sezonda korkusuz Trabzonspor'u bekliyoruz.
Trabzonspor ile Burak Yılmaz'ın yolları ayrılacak gibi… Her yıl 25-30 gole abone olan Burak Yılmaz, golcü arayan, bu uğurda milyon dolarları harcamaya hazır olan büyükler de dahil, her kulüp için “Bulunmaz nimet” değil mi?