Şenol Güneş: Burak’ı, Kenan’ı, Enes’i çıkarmam lazım
A Milli Futbol Takım teknik direktörü Şenol Güneş, gündeme dair açıklamalarda bulundu. Güneş kadroya alınan ve alınmayan oyuncular hakkında da konuştu. İşte detaylar.
Şenol Güneş'in açıklamalarından satır başları şu şekilde:
Gine maçı kesinleşti. Azerbaycan’la geçen sene de oynama düşüncemiz vardı. Savunma anlayışıyla oynayan bir takım ama bizim asıl amacımız, kampın ilk dönemlerinde oyun sistemi açısından denemeler yapmak ve bazı oyuncuları görmek.
Amacımız Brüksel’de Belçika’yla oynamaktı. Teknik direktörleri Martinez’le de konuşmuştuk ama Belçika istemedi. Yunanistan’la da konuştuk, ‘olmaz’ dediler. Bu sefer Moldova’yı aldık. Hazırlık maçlarında savunma anlayışını göstereceğimiz maç olmayacak ama Norveç ve Hollanda maçları olumlu işaretti. Hücumda sıkıntılarımız var. Dört oyuncu fazlamız var. Hepsine bakacağız.
Başarılı olmak önemli
Futbola biraz farklı açıdan bakmak lazım. Yabancıları şampiyon yapsın diye alıyoruz, Türkler gidip Lille’i şampiyon yapıyor. Genelde fazla oyuncu oynatıp, 2 veya 1 oyuncusuyla şampiyonluğa giden takımlar var. Oyuncu üretmek, göndermek ve başarılı olmak önemli. Bununla övüneceğiz ama yeterli değil, sayısı az. İsviçre’nin çok oyuncusu var, İtalya’nın var. Galler biraz farklı. Dolayısıyla uluslararası alanda oynayacak çok oyuncusu olan takımlarla oynuyoruz. Onun için bu iki turnuva çok önemli. Bu kadro bunu başarabilirse, güçlü oyunlarla yapabilirsek, o zaman bunlar hedefine ulaşmış olur.
Burak, Yusuf, Zeki hakkında...
Lille başarılı bir dönem geçirdi. Burak, Yusuf, Zeki, üçünü de tebrik ediyorum... Kampımıza bu gece gelecekler. Avrupa'dan gelen oyuncularımız var. Onun için kampın bu dönemini daha çok rahatlama, dinlenme şeklinde geçiriyoruz.
Üç rakibimiz var. İtalya maçını çok önemsiyoruz, sonuç kadar oyun olarak önemsiyoruz. Kazansak da kaybetsek de hiçbir şey bitmeyecek. İtalya savunmayı da hücumu da çok iyi yapıyor. Geriden çıkınca çok hızlı geliyorlar ama baskıda biraz sıkıntı yaşıyorlar. İsviçre hücum yönünde etkili. Galler çok önemsenmiyor ama ben çok önemsiyorum. Kontratağı etkili yapıyorlar.
Duran toplarda sıkıntı yaşadık
Bir oyunumuz var ve bu oyunu iyi yaptığımızı düşünüyorum. Rakibin alanlarını kapatıp topla hızlı çıkabilme özelliğini kullanabiliyoruz. Her maçı kendi içinde değerlendirmek lazım. Letonya sadece oyun olarak artısı-eksisi olan bir maç değildi. Duran toplarda da sıkıntı yaşadık. İlk golde duruşumuz doğru, eylemimiz yanlıştı. Dikkatten, konsantrasyondan ve yorgunluktan olabilir. O maçtan sonra oyuncularımız koronavirüs geçirdi. 3-3’ten sonra hiç tempo yapamadık. Skordan bağımsız, o tepkiyi koyamamak bir güç eksikliği.
Letonya beklediğimizden iyiydi. Kapandılar, açamadık desek, öyle de yapmadılar. 2-0’ı yakaladık, 2-1 yaptılar. 3-1’e getirdik, arka arkaya 3-3’e getirdiler. Her maçı kendi içinde değerlendirmek lazım. İtalya da çıkarsa çok etkili ama çıkamazsa hata yapıyor. Norveç maçında çok güzel durduk, çıkışımız da çok iyiydi. Hollanda maçında her şey iyi giderken çok basit goller yedik. Bunların hatası başka, bir de rakibin size üstün oynayarak hata yaptırması başka. Rakiplerimiz bize üstün olarak, ezerek oynamadı. Bu bizim için bir artı.
Geçmişten ders almalıyız
Her zaman istediğimiz olmuyor. Mesela Merih bu maçlarda yoktu, Cengiz de yoktu, Cenk de yoktu. Cengiz bizim için çok önemli bir oyuncu. Fransa maçına baktığımızda orta sahamız Mahmut-Dorukhan-İrfan’dı. Son maçta Okay-Ozan-Yusuf’tu. Bu güzel bir zenginlik. İşimiz iyi gidince yarının kaygılarıyla bugünü yaşıyoruz. Ben bunları istemiyorum. Geçmişten ders alıp bugünü yaşayalım, geleceği de planlayalım diyorum.
Letonya maçında ilk golde sağ bek öne bastı, stoper yerine geldi, herkes birbirinin yerine kaydı. Rakip sayısal üstünlük yakalar veya arkadan bir oyuncu sızdırırsa o bir eksikliktir. Sayı fazlalığımız varsa orada pozisyon hatası vardır.
Sistem hatası yok, pozisyon hatası var
Norveç maçında kalemize geldiler, 6 kişiyle karşılarken Sörloth topu çekti ve direğe vurdu. Burada sistem hatası yok, pozisyon hatası var. Fransa maçının ilk yarısı dışında oyun olarak geride kaldığımız maç hatırlamıyorum.”
Oyuncularımızda fiziksel ve zihinsel yorgunluk var. Geç gelenler de var. Hazırlar, maç oynadılar ama dinlenme süresini vermezsek problem yaşayabiliriz. Dünya Kupası’nda bu süreci iyi kullandığımızı düşünüyorum.
Dizilişleri, sistemleri, taktikleri yardımcı bir rol, hedefe giden bir unsur olarak görüyorum. Aslolan oyuncudur. Kalecim direk gol atabiliyor mu? Atsın tabi. Mesela Yusuf santrfor değil ama Burak’la yan yana oynadı. Bunu yapacak Hakan var, Abdülkadir yeteneğini katabilir, Cengiz katabilir, Kenan, Enes, Halil İbrahim ve Kerem var. Hepsi kullanılabilir
Cenk, Aboubakar ve Demba Ba forveti istiyordum
Futbolun dili bir. Oyuncuların arasında uyum da önemlidir. Tekrar yaptığınız zaman bunu uygular, rakibin zaafından faydalanabilirsiniz. Mesela Oğuzhan ve Cenk bunu yapabiliyordu. Yusuf’la Burak yapabiliyor. Kenan da yapabiliyor. Ben Beşiktaş’ta Cenk, Aboubakar ve Demba Ba forveti istiyordum. Açıktan içeri girebilen forvet düşünüyordum. Larin gibi, Kenan gibi, Mandzukic gibi santrfor ama açık oynayabilen oyuncular değerli.”
Caner’i Beşiktaş’tayken de kendi oyuncum olmasına rağmen almamıştım. Caner’i seviyorum, işini de seviyor, hücum yönünde başarılı ama hissi davranamam. Tartışmanın içine girmeyi doğru bulmuyorum. İki maçta Umut’u oynattım, son maçta hücumda ihtiyaç olduğunu düşünerek Caner’i oynattım. Şimdi Caner’i mi alayım, Rıdvan’ı mı alayım derken Rıdvan’ın daha iyi olacağını düşündüm. Göreceğiz.
Burak’ı, Kenan’ı, Enes’i çıkarmam lazım
Serdar Dursun hareketli, koşucu, hareketli ve o ligde başarılı. Kenan’dan daha fazla gol attı. Bunu ölçü alamayız. Bir kaleci harika oynadıysa Uğurcan’ı bırakalım mesela. Bu şekilde olmaz. Serdar, Adem, Muhammet, hepsi olabilir. Hepsi iyi oyuncu, hepsi başarılı. Okan Bursaspor’da 2 kere gol kralı oldu, onu da almadım. Sonra Konfederasyon Kupası’nda oynadı, beğendim ama devam ettiremedi. Hak edeni almam gerekirken Burak’ı, Kenan’ı, Enes’i çıkarmam lazım.
Enes son dönemlerde oynuyor. Zaman zaman gol attı. Takım savunmasına da katkıda bulundu. Enes 23 yaşında. Serdar 29 yaşında, Adem 30’un üzerinde. Tabi ki bir şey olursa, ihtiyaç duyarsak bu oyuncular aklımda. Uğur Çiftçi de aklıma geliyor mesela ama Rıdvan’ı kazanabilirsek bize avantaj
Adem’i alırız
Ali Akman çok yetenekli ama oynamıyor. Berat olabilirdi ama Okay vardı, Taylan vardı. Bu oyunculardan vazgeçmedim. ‘Niye bu oyuncular yok’ dediler diye kızmıyorum ama bununla hesap kesmek doğru değil. Hepsine saygı duyuyorum. Adem’i alırız, 3 gol atabilir. Serdar’ı alırız, gol atamayabilir. Ama biz şu an Burak’la, Enes’le, Kenan’la turnuvayı geçirebileceğimizi düşünüyoruz. Mesela Caner’i belki yarın yine alırsın.”
Çok formda dediğin adam bir şey yapmaz, yeni gelen çok şey yapabilir. Çok istekli olur ama isteği karşılık vermez. Bunların hepsi soru işareti. Dorukhan Fransa maçında oynarken o performansı kim bekliyordu? Cengiz, Rusya’da en iyi maçlarından birini oynadı ama ikinci yarıda girmişti. Cengiz çok istekli mesela ama baskı hissediyor. Mahmut bir dalgalanma geçirdi. Olumlu, pozitif bir oyuncu.
Abdülkerim beklentiyi karşılayamadı
Daha joker almadık. Ben jokersiz oynuyorum. Şansa inanmıyorum. Her mevkide oynayan oyuncu avantajdır. Oyuncu avantajdır, ben değilim. Mesela Kaan sağ bek oynar, stoper oynar, orta saha oynar ama mesela sol bekte o tip oyuncu sayım az. Mesela Tosic böyle bir oyuncuydu.
Ravil iyi bir oyuncu mesela. Stoperi iyi oynarsın, bu avantajdır ama önünde Merih, Çağlar, Ozan, Kaan var. Ravil sol bek oynarsa önü boş kalır ama. 10 sene formayı alır. Abdülkerim iyi bir oyuncu ama beklentiyi tam karşılayamadı. Atınç da böyle bir oyuncu mesela, Beşiktaş’ta sol bek oynatmıştım onu.”
Sonuna kadar gidebiliriz ama herkes gidebilir. Grubu önemsiyorum. İlk maçı önemsiyorum. Her şeyden önce gruptan çıkmamız lazım.
Vazgeçmek yok
2002’de açılış maçımız Brezilya’ydı, onlarla ikinci maçımızı da yaptık. İtalya da bana bunu hatırlatıyor. İlk maçımız onlarla, belki ikinciyi yaparız.”
Benim hayalim çocukken vardı. Şimdi hayallerim sizinle, Türkiye’yle ortak. Ortak hayallerimiz var bizim. Türkiye’den ne bekleniyor? Fair-play, imaj, sportif başarı, futbol kültürü, sürdürülebilirlik… Oynadık, kazanamadık ama doğruyu yaptık mesela. O zaman vazgeçmek yok
Kaybedersek sorumluluğu alır, üzüntüyü taşırım
Bu takım seviliyor, sahipleniliyor. İki senedir yaptığımız asıl iş bu. Benim takımım değil, hepimizin takımı. Ben temsil ediyorum. Her şehirde, herkesin sevdiği takım. Çocuklarına baktıkları gibi bakıyorlar. Çocuklarımız da onları aile gibi görüyor. Birlik beraberlik içinde olduğumuzu göstererek ülkenin imajını da yukarı çıkaracağız.”
Futbol, pazarlama açısından çok güçlü bir silah. Bir bütünüz, bir geminin içindeyiz. Ayrıştırmayı ortadan kaldırmamız lazım. Kulüplerin kavga etmesi birbirlerini yok ettiklerini gösteriyor. En iyisi için uğraşınca güçlü takım, birbirleri sayesinde güçlü oluyor. Ortak hayallerden bahsedelim, ortak düşünelim, ortak çalışalım. Kaybedersek sorumluluğu alır, üzüntüyü taşırım. Bu çocuklar olağanüstü özveriyle hazırlar. Yaptıkları şey geleceği yazmak olacak.
Filozoflar kalecilerden çıkar
Üretilen oyuncular döviz getirecek. Türkiye’nin tanıtımını yapacak. Çocuklar için iş kolu olacak. Ürettiğimiz her şeyin karşılığında bir mesaj veriyoruz. Sadece bir iş yapmıyoruz. Yanlış bir şey yapılıyor ve okullar ihmal ediliyor. Güzel bir örnek var ve finalde; Altınordu. Bu şekilde de oraya gelinebiliyor. Bunları konuşacağız ama şu an yapacağımız şey hep beraber İtalya maçına hazırlanmak.
TRT olarak doğru, dürüst şekilde kamuoyuna sunuyorsunuz. Eksiğimizi de söyleyeceksiniz tabii ki. Bu bir felsefe, toplumda da böyle olmalı. Dikkat et, herkes küfür ve ötekileştirmeye başarılı olduğunu sanıyor. Bizim hatalarımızı, yanlışlarımızı söyleyin. Eksiğimizi düzeltin ama herkesin önünü açalım.
Kafamda gelecekte bir kulüp takımı yok. Yazılıyorsa anla ki iş olsun diye yazılıyor. Tartışmalar daha seviyeli olur, kısır çekişme olmaz, o zaman belki… Artık yeni, genç antrenörler ve oyuncular için ne yapabiliriz diye düşünmemiz lazım diye düşünüyorum.
Filozoflar kalecilerden çıkar. Tam tersini söylerler ama bak, Albert Camus da kaleciymiş.