"Şenol Güneş Kadıköy'de tiyatro yapmadı"
Beşiktaş'ta iletişim sorumlusu olarak görev yapan Altuğ Atalay, siyah-beyazlılarda yaşadıklarını anlattı. Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında oynanan olaylı derbide neler olduğunu anlatan Atalay, neden görevine son verildiği hakkında da konuştu.
Ajansspor Haber Müdürü Kenan Başaran ve Ajansspor yazarı Hüseyin Özkök'ün 'Evde Futbol' programına konuk olan Altuğ Atalay, Trabzonspor ve Beşiktaş'taki kariyerine dair detaylı açıklamalarda bulundu.
Her teknik direktörün tarzı farklıydı
Çok sayıda teknik direktörle çalıştığını anlatan Atalay, hepsinden farklı şeyler öğrendiğini söyledi:
''Kulüplerin kendilerinin gerçekleştirmesini beklediğim iletişim yükümlülüklerini üstlenmem için Trabzonspor'dan bir teklif gelmişti. Ben 10 yılı kulüplerde, 24 yılı da medyada olmak üzere 34 yıllık bir kariyere sahibim. Medya sektöründen gelen isimlerin Türk futbol kulüplerinde çalışmalarının ilk örneklerinden birisiyim. Çok fazla hocayla çalıştım: Ersun Yanal, Şenol Güneş, Abdullah Avcı, Ünal Karaman, Tolunay Kafkas... Bu hocaların hepsinin de farklı tarzları var. Ve ben de hepsinden farklı farklı şeyler öğrendim.''
Trabzon'un temel şeyi Trabzonspor'dur
Trabzon şehrinin kimliğini belirleyen temel şeyin Trabzonspor olduğunu kaydeden Atalay, şöyle devam etti: ''Trabzon'da şehrin kimliğini belirleyen şey Trabzonspor. Orada yaşayan insanların çoğu Trabzonsporlu. Dolayısıyla medya çalışanlarına baktığımızda da başka bir takım tutmaları pek karşılaşılan bir durum değil. Ancak her ne kadar maç içerisinde sevinçlerini gizlemeseler de gazetecilik söz konusu olduğunda; örneğin Trabzonspor Kulübü kurumsal anlamda bir yanlışın içerisinde olduğunda, en büyük eleştiriyi de o gazeteciler yapar. Bakın bundan 30 yıl kadar önce futbolu bırakan kişilerin spor medyasında bulunmaya başlaması çok büyük tartışmalara neden olmuştu. Attila Gökçe gibi duayen isimler, bu kişilere 'futbolcu eskileri diye benzetme yapıp, tavır koyardı. Daha sonrasında Hıncal Uluç, sarı-kırmızı kaşkolu takınca, 'taraftar gazeteci' tartışmaları gündeme geldi geldi.''
'Taraftar muhabir' kulüplerin yanlış yönetimini besliyor
Atalay, kulüp taraftarlığı ile muhabirlik arasındaki farkın anlaşılamadığına vurgu yaparken, ''Bugün bir 'taraftar gazeteciliği'nden söz edilir oldu. Artık her takımın muhabirleri çıktı.Takımların muhabirinin olmasının doğru olduğu gibi yanlışları da var. Muhabirler kulübün yanlışlarını bir taraftar gibi değerlendirmeye başlarsa, o zaman problem ortaya çıkabiliyor. Kulüp taraftarlığı ve kulüp muhabirliği arasına bir çizgi konulamaması, kulüplerin de yanlışlara rağmen daha rahat ilerlemesini sağlıyor belki. Bu tarz muhabirlerin yükselişini hızlandırıyor ama bugün kulüplerimizin içerisinde bulunduğu durumların en büyük nedenlerinden biri, medyanın kamusal denetimi yapmamasından kaynaklanabiliyor.'' diye konuştu.
"Ekonomik çıkmaz Trabzonspor'u olumlu etkiledi"
Hedeften uzakken kimsenin Trabzonspor ile uğraşmadığını anlatan Atalay, "Ancak potaya girdiği zaman bir takım sportif yapının içerisindeki karşı faktörler, hemen devreye giriyor. Şu an içerisinde bulunan iyi durum, para olmadığı zaman yapılamayan yanlışlardan kaynaklanıyor. Çünkü paranız olmazsa, yanlış hamle yapma şansınız da azalıyor. Bu seneki yapının temeline bakarsanız ekonomik anlamda çıkmaza giren yönetim, zorunlu bile olsa, kendi çocuklarına yöneldi. Bu zorunluluk da Trabzonspor'u olumlu etkiledi" dedi. Yakın geçmişteki Mehmet Ekici'nin Trabzonspor'dan olaylı ayrılığına da değinen Atalay, "Ben Trabzon'da gazetecilik yaptığım zaman Yusuf Yazıcı, Samsunspor'a kiralık gönderiliyordu. Ancak sonrasında Mehmet Ekici'nin, Fenerbahçe'ye gitme durumu oluşunca Yusuf'a şans verildi ve bu şans sayesinde Trabzonspor büyük bir gelir elde etti. Trabzonspor'da sokakta yürürken gördüğünüz 10 çocuktan en az 2'si futbolcu olur. Çünkü oranın kimliği böyle. Şu an Trabzonspor şampiyonluk yarışının içerisinde. Bundan sonraki süreç çok önemli. Çünkü Trabzonspor'un yarışı etkileyebilecek bir konumda olduğu zaman neler yapacağı daha önemli oluyor" diye konuştu.
Şenol Güneş bir Fenerbahçe kompleksi yok!
Altuğ Atalay, Beşiktaş'ta da birlikte çalıştığı Şenol Güneş hakkındaki bazı iddiaları açık şekilde yanıtladı. Atalay, "Şenol Güneş'in Fenerbahçe'ye karşı bir kompleksi var" diyenlerin yanlış düşündüğünü belirterek, Güneş-Fenerbahçe konusuna bakarken, başarılı teknik adamın tüm kariyerini göz önüne almak gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
"Şenol Güneş'in Fenerbahçe ya da Kadıköy kompleksi yok. Şenol Güneş, Mustafa Denizli ve Fatih Terim gibi isimler söz konusu olduğunda komplekslerden bahsetmek doğru olmaz. Şenol Güneş'in futbolculuk zamanına; yani özellikle 70'li yıllara baktığımızda Trabzonspor'un en büyük rakibi hep Fenerbahçe olmuş. Burada bir rekabet kültürü var. Bu rekabet kültürünün getirdiği bir altyapı var ancak buna kompleks denemez. Şenol Güneş'in teknik direktörlük dönemine bakıldığında da rekabetten kaynaklanan bir durum var. Bu rekabetin çoğunu kazanan isim olmasına rağmen, kaybettiklerine çok içerlenmiş birisidir. Çünkü kaybettiklerini saha içinde olmayan nedenler yüzünden kaybettiğini düşünüyor. Hem hoca, hem şehir böyle düşünüyor. Ki bence bunun gerçeklik payı da var" dedi.
Şenol Güneş, bordo mavi kravatıyla mesaj vermiş olabilir
!Şenol Güneş'in Beşiktaş ve hatta milli takımın başındayken de Kadıköy'deki maçlara bordo mavili kravat ile gitmesi kamuoyunda çok tartışıldı. Bu durum da yine Güneş'in Fenerbahçe ile bir meselesi olduğu şeklinde yorumlandı. Altuğ Atalay, bunun gerekçesini ise şöyle anlattı:
''Şenol Güneş duygusal bir insan. Duygularıyla hareket eden birisi. Trabzonspor'u da kendisinin çocuğu gibi görüyor. Nereye giderse gitsin, o kimliğini her yere götürüyor. İnsanlar, profesyonellerin de duygularının olduğunu bilmeli. Kıyafet ya da takılan bir kravatla her şeyi açıklayamayız. Örneğin; Beşiktaş'a ilk gittiğindeki kadroyla, bıraktığındaki kadroyu kıyaslayamazsınız bile! İlk sezonundaki kadronun normal şartlarda şampiyon olması zordu. Bunu kıyafet ya da kravat açıklar mı? Bazı yaşadığı haksızlıklar sonucu mesaj vermiş olabilir. Ancak bugün bana sorsanız, yaşadıkları şeyleri işine karıştırmayan 10 kişi söylemem gerekirse en başta söyleyeceğim isimlerden biri Şenol Güneş olurdu.''
Şenol Güneş 'Tiyatro yaptı' demek komedi
Beşiktaş, şampiyonluğun en büyük adaylarından biriyken Fenerbahçe ile Ziraat Türkiye Kupası çeyrek finalinde eşleşti. İki derbide olaylıydı. Ama ikincisi daha büyük olaylara sahne oldu. Tribünden atılan yabancı maddeler sonucunda Şenol Güneş başından yaralandı. Bunun üzerine Beşiktaş sahadan çekildi. Derbi yarım kaldı. Daha sonra kaldığı yerden oynatılmasına karar verilse de Beşiktaş, tarihi bir kararla, derbiye çıkmadı ve kupadan elendi. Bu derbiden geriye kalan en büyük tartışma Güneş'in yaralanması oldu. Özellikle Fenerbahçe cephesi, "Şenol Güneş tiyatro yaptı" diyerek, itham etti. Olayların en yakın tanığı Altuğu Atalay, o gün Kadıköy'de neler yaşandığını ve 'tiyatro' iddiasını da cevapladı:
''Beşiktaş'ın Kadıköy'de yaşananlardan sonra maça çıkmama kararı alması bence Türk futbol tarihinde alınmış en başı dik ve onurlu kararlardan bir tanesi. İşin 'tiyatro' denilen kısmına girmiyorum bile. Tamamen komedi bu konuşmalar çünkü. Ki Şenol Güneş bunu yapacak en son kişilerden birisi. Çünkü takımı sahada. Eğer Şenol Güneş'in takımı sahadaysa, o saha dışındaki tartışmaları, olayları kenara bırakır ve takımına konsantre olmuş demektir. O olaylı maçta ben de Beşiktaş kafilesindeydim ve daha maça başlamadan önceki atmosferde bazı şeylerin yaşanacağı belliydi. Ancak Ali Koç başkanlığa geldikten sonra Kadıköy'e gittiğimde atmosfer geçmiş yönetime göre çok farklıydı. İyi yönde farklıydı. Ben Trabzonspor'da çalışırken de bazı olaylar yaşanmıştı. Sonuçta o atmosfer kendisini zaten en başında belli ediyor."
Beşiktaş'ın soyunma odasına gitmesini hakem istedi
Olaylı kupa maçının tekrar edilmesinin büyük yanlış olduğunu savunan Atalay,
"Şenol Güneş neden böyle bir tiyatro yapsın? Bunu bir tiyatro gibiymiş şeklinde yorumlamakta çok yanlış. Türk futbolunun kurallarına baltığınızda maçın yarıda kalmasının ardından alınması gereken kararlar belli. Bu karar çıkmadığı zaman Beşiktaş Kulübü net bir tavır ortaya koydu. Olaya nereden bakarsanız bakın; bir müsabaka evsahibinin yaptıkları yüzünden yarım kalıyorsa, bunun sonucu bellidir: 3-0 hükmen mağlup olması gerekir. Bunu planlayamazsınız. 'Beşiktaş kurallara aykırı biçimde soyunma odasına girdi' haberleri çıktı. Ancak biz orada kendi isteğimizle içeri girmedik. Maçın hakemi bize içeri girmemizi söyledi. Gelip hocanın başına da baktı. Hatta bir süre sonra bize soyunma odasından çıkmamamız gerektiği de söylendi" dedi.
Beşiktaş, Burak Yılmaz'ı almadığı için şampiyonluğu kaybetti
Şenol Güneş'in Fenerbahçe kupa maçını ligin önüne almasının şampiyonluğu kaybettirdiği iddiasına da Atalay, karşı çıkıyor ve çok önemli bir iddia ortaya atıyor:
''Beşiktaş, üst üste 3. şampiyonluğu Burak Yılmaz'ı almadığı için kaybetti! Kulübün yanlış transfer politikası yüzünden şampiyonluk kaybedildi. Bugünkü başkan Ahmet Nur Çebi, Burak transferine karşı çıkmıştı. Ben bunu o zamanki başkan Fikret Orman'ın yüzüne karşı da söyledim. Ben Beşiktaş'a geldiğim ilk zamanlarda Fikret Başkan bana 'Ne yapmamız gerekiyor?' dediğinde 'Burak Yılmaz'ı alın' demiştim. Az önce dediğim gibi, futbolda ne zaman paramız yoksa o zaman doğruları yapıyorsunuz. Beşiktaş'ın o zamanlar parası olmasaydı böyle hatalar yapmazdı. Bütün bunlara baktığımız zaman Beşiktaş'ın o şampiyonluğu kaybetmesinde Kadıköy'deki maçın bir etkisi yok. Yanlış hamleler yüzünden kaybedildi şampiyonluk. Türkiye'deki bütün kulüplerin iki tane beklentisi var: Bankadan kredi ve devletten af. İki sene üst üste şampiyon olmuş takım ve bu şampiyonluklardan 80 milyoun Euro gelir elde etmişti Beşiktaş. Cenk Tosun satılırken üzerine kulübün bir de yüklü bir bütçe harcaması oluştu. Gelirleri iyi yönlendiremediğiniz zaman başarılı olamıyorsunuz. Ne zaman kısıtlı kalırsanız o zaman doğruları yapabiliyorsunuz."
Karius, o travmayı bir türlü atlatamadı
Altuğu Atalay, Beşiktaş'ta çok tartışılan Karius'un beklentilerin altında kaldığını kabul ederken, bunun nedeninin Alman oyuncunun Liverpool'daki travmayı atlataması olduğunu söyledi. Karius'un başarısızlığına rağmen Utku Yuvakuran'na neden şans verilmediğine değinen Atalay, şunları anlattı:
''Genç kaleciler genelde hep o şans anını beklerler. Bu anı iyi değerlendirmeleri gerekiyor. Örneğin Onur Kıvrak kadro dışında kalınca Uğurcan Çakır oynadı ve başarılı oldu. Ancak; Utku'da durum böyle olmadı. Eline geçen fırsatlarda sorunlar yaşayınca kenarda kalmaya başladı ve mecbur olarak Karius oynadı. Çoğu zaman görüyorum 'Kiralık olarak gitsin' deniliyor ancak durumlar öyle değil. Fabri gittiği zaman Beşiktaş'ta sadece bir kaleci bulunuyordu. Bu bir yönetim politikası hatasıydı. Beşiktaş kalecisi sahaya çıktığı zaman iyi oynamak zorunda. Örneğin Altay, Fenerbahçe'ye hazır şekilde geldi. Ancak Utku öyle değil. Ne zaman, ne performans göstereceği belli değil. Hep belirsizlik var ortada. Utku'nun gitmesi gündeme geldi ancak dediğim gibi Fabri ya da Karius bugün gitse takımda bir kaleci kalıyor. Bu yüzden kiralık olarak da gidemiyor. Karius'un da beklentilerin altında kaldığı doğrudur. Liverpool ile Real Madrid'e karşı çıktığı Şampiyonlar Ligi finalinde yediği o hatalı gollerin etkisinden tam olarak kurtulamadı. Kiralık olarak gelen futbolcu da geri döneceğini bilir. Bir dönem Şenol Hoca'nın yönetiminde iyi performans gösterdiği oldu ama genel olarak başarısız oldu.''
Beşiktaş'ta görevime neden son verildiğini bilmiyorum!
Medya mensuplarıyla Beşiktaş A Takımı ve teknik heyeti arasında iyi bir iletişim köprüsü kuran Altuğ Atalay, Sergen Yalçın'ın göreve gelmesinden kısa bir süre sonra Ahmet Nur Çebi yönetimince görevden alındı. Altuğ, görevine neden son verildiğini bilmediğini söyledi:
''İşime son verilme sebebini bilmiyorum ancak konunun iş ile alakalı bir sebep olmadığını biliyorum. Bir gün idmana giderken, ertesi gün kulüpte olmamamız dolaylı yoldan bize söylendi. Beşiktaş Futbol Direktörü Ali Naibi tarafından karar bildirildi. Ancak bunlar normal şeyler. Profesyonel yaşamda bunlar da var. Kendileri bizi en dışarıda gördükleri isim olarak tanımlayıp, böyle bir karar almış olabilirler. Futbolda yönetimler olaylara kendi penceresinden bakabiliyorlar. Vicdanen rahatım. İyi işler yapmaya çalıştım ve çoğu kişi buna şahit oldu. Bugün kulüplerde söylenen kurumsallık kavramı gibi bir şey ortada yok. Türkiye'de yöneticiler aldığı kararları kulübün içerisinde bulunan kişilere kabul ettirerek yollarına devam ettirmeye çalışıyor. Türkiye'deki yöneticilik anlayışı üç aşamada ilerliyor: Birinci aşama: 'Arkadaşlar bu işleri nasıl yapacağız?' İkinci aşama: 'Arkadaşlar bu işleri şöyle yapsak, daha iyi olmaz mı?' Üçüncü aşama: 'Arkadaşlar siz bilmezsiniz bu işi böyle yapmalıyız'... Şahsi düşüncem yönetimler daha ikinci aşamada, yani 'Arkadaşlar bu işleri şöyle yapsak daha iyi olmaz mı?' dediği anda o yönetimi değiştirmek gerekir.''