"Şenol Güneş'e dayatma bir kontratla gidersen..."
İyi biten bir şeyin ardından, hangi duyguyu verirsen ver iyi olur. Ne yazarsan yaz, bu şampiyonluk sonrası güzel olur. Bunun tiraj bakımından bir değeri vardır. Gazeteler, Beşiktaş’ın şampiyonluğundan ekmek yemeye devam edecek. Gazeteler, sayfaları doldurmak için uğraşacak. Bu hikayenin içinde Beşiktaş’ı şampiyonluğa taşıyan faktörleri ve o süreç içinde Beşiktaş’ın zafiyetlerini konuşmak gerek. Çünkü bunun bir değeri var. Geleceğe yönelik Beşiktaş’ın ne yapması gerektiği konuşulmalı. Şenol Güneş ve Beşiktaş’ın bugüne kadar olan kısmı geride kaldı. Yarın, artık yeni şeyler konuşmak lazım.
Beşiktaş maçlara niye tedirgin çıktı? Şenol Güneş, ”Tam istediğimiz bir takım olamadık hep bir eksiğimiz vardı” dedi. Şenol Güneş burada bir mesaj veriyor. “Eğer takımda kalacaksam, önceki yıllara göre başka şeylere de ihtiyacım var” diyor. Beşiktaş’ın en zorlandığı yer ilk olarak defansın göbeğiydi. Tosic ve Marcelo iyi bir ikili oldu. Bu ikili bozulduğunda ise Beşiktaş sorun yaşadı. Üst üste 2 yıl şampiyon olan takımın bir sonraki yıl şampiyon olması daha da zor olabilir. Rakiplerin durumu da burada önemli. Beşiktaş, Juventus ya da Lyon olmayı başarabilecek mi? Takımda Atiba-Oğuzhan bu takımın ortak noktası. Atiba, son maçlarda yorgunluk sebebiyle sıkıntı yaşadı. Buralara baskı yapıldığında, ofansif bölgeye top taşımada sorunlar yaşadığını gördük. Şenol Güneş, sadece Atiba-Oğuzhan üzerinden gitmek istemiyor. Beşiktaş’ın lehine ve aleyhine durumlar oldu. Sen, arkadan oyun kuran bir stoperle birinci bölgeyi daha iyi noktaya getirir ve merkez bölgeyi de rahatlatabilirsin. Rakibin önlem almasını da zorlaştırırsın. Böyle bir Beşiktaş olmak istediklerini söylüyor. Kanat bekleri ve kaleciler problemli olmasına rağmen Beşiktaş şampiyon olmuştu.
Beşiktaş gelecek sezon için kadroyu koruyacak. Dar kadroyla iyi işleri başardı Beşiktaş... Birinci ve ikinci bölgenin defansif tarafları önemli. Oğuzhan takımda kalacak mı? Gidecekse Tolgay takımda kalacaktır. Beşiktaş’ta Atiba bir yıl daha yaşlı olacak. Gökhan İnler’den hiç katkı alınamadı. Bir tek ilk 11’e Tolgay katkı sağlamıştı. Biraz daha geniş rotasyonlu anılması gereken bir bölgeden bahsediyoruz. Beşiktaş’ın oyun karakteri hücuma yönelik. Ryan Babel ve Quaresma’nın alternatifi yok. Babel geldi ve katkı sağladı. Olcay ve Gökhan Töre ayrıldı. Yerleri ne kadar dolduruldu? Sonradan gelen Babel’den katkı alındı. Quaresma ise disiplinsiz davranışlarıyla dikkat çekti. Bir çok maçta kırmızı kart görebilirdi. Beşiktaş’ın tedirginliğin ardında hep bu hikayeler var.
Talisca gibi oyuncun varsa işin kolay değil. Asist tarafı olmadığı ortada. Beşiktaş ileride çabuk çoğalıyor, ofansif ve cesur bir takım. Talisca, Quaresma ile birlikte en verimsiz oyunculardan biri. Talisca, Sosa gibi asistçi bir oyuncu değil. Ceza sahasına golcü gibi girerken etkili. Yapmazsa takım 10 kişi kalıyor. Sahada tutmaya mecbursun. Bu tip oyunculardan en fazla 1’ini sahada tutabiliyorsun. Yoksa modern futbolda sıkıntı yaşıyorsun. Bunun için bir tedirginlik yaşanıyor. Güneş, Cenk ve Aboubakar’ı birlikte oynatmıştı. Çok fazla alternatifi yok. Beşiktaş’ın en büyük sorun yaşadığı şeylerden biri ofansif oyuncuların alternatifinin çok fazla olmaması. Şampiyonlar Ligi’nin hakkını vermek kolay değildir. 2’nin üstüne 3’ü koymak önemli. Şampiyonlar Ligi’nde hedef koyabilmek istiyorsan, bugünkü Beşiktaş’ın üstüne bir şeyler koymak lazım. Beşiktaş’ta devam edecek bir Şenol Güneş, geriye dönüp baktığında mesajı veriyor. Eksikler nelerdir, bunun ekonomik karşılığı nedir? Bunlar hep hassas dengeler. Beşiktaş’ın kafa yorması gereken noktalardan bahsediyoruz. Şenol Güneş’in bugüne kadar yaşadıkları kendisini bir adım daha ileriye taşımayacak.
Şenol Güneş’in tartışılacak bir tarafı var mı? Bursaspor’daki başarısı ortada. Hangi oyuncuyu hangi profile soktuğu ortada. Fernandao gol kralı oldu, Volkan Şen parlıyor, Ozan Tufan parlıyor. Şenol Güneş olmadan ne oldukları ortada. Beşiktaş’ın Şenol Güneş’i göreve getirerek ne kadar doğru tercih yaptığını da anlıyorsun. Sosa gidiyor, farklı tipte bir oyuncu geliyor. Gomez gidiyor, farklı bir tipte oyuncu geliyor. Birinci kalecim dediğin kişi seni hiçbir zaman taşımıyor. Stoperde tandem yaratıyorsun ama yeterli olmuyor. Bu sorunları taşıyarak iki yıl şampiyon olunuyor. Eksikleri tolere ediyorlar. İşler yolunda gitmediğinde yapabileceğin tek hamlen var. İşte bunları iki yıl boyunca taşıyorsun. Başarıda en fazla pay Şenol Güneş’indir. Takımın başına hangi hocayı koyarsan koy Beşiktaş buralarda olur muydu? Bunu söylemek çok kolay değil.
Anderson Talisca’nın annesi rahatsız, ama herkesten saklıyor. Takım olmak böyle bir şey. Birlikte sevinip, birlikte üzülüyorlar. Talisca’nın uzun süre herkesten sakladığı hikayesi ortada. Hep bir takımı düşünmek var ve kendine değil, takıma oynayan bir görüntüsü var. Ne kadar para alırsa alsın, takımın performansı üstünde herkes kafayı yoruyor. Doğru dengeleri kurduğunda, Şenol Güneş gibi bir teknik adamla da çalıştığında başarı geliyor.
Şenol Güneş gibi bir adama, ”Şirketimizin sözleşmeli personeli” ifadesini kullanıyorsun. Ahmet Nur Çebi’nin açıklamaları var, bunlar bir vefasızlık olarak değerlendirilebilir. Şenol Güneş’in bir şekilde hakkını teslim ederler diye düşünüyordum. Şampiyonluk geldiği günde Şenol Güneş’in, durumu hakkında 3 ihtimalden bahsetmesi bize konuşma hakkı doğuruyor. Beşiktaş, niye Şenol Güneş’in sözleşmesini konuşuyor diye söyleniyorlar. Bunu bu noktaya getirenlere sormak lazım. Çıkan haberlere göre Şenol Güneş’in eski kontratı yırtılıyor ve yeni kontrat yapılıyor. Alacağı 2,5 ya da 3 her neyse… Şenol Güneş ile böyle konuşulur. Kendisiyle böyle konuşsaydın daha iyi olurdu. Şampiyonluk var ama kontrat yok. 2 yıllık şampiyonluğun mimarı olan bir adama opsiyonla gelinmez, yeni kontrat yapılır. 1,5 aydır hocaya farklı yaklaşıyorsun… Güneş, ”Bana kontrat dayatırsanız, mesleği de bırakırım” dedi. Fikret Orman gitti, düşündü, döndü ve dedi ki, “Biz hocanın hakkını teslim edelim.” İşte Şenol Güneş’in hakkını teslim etmek budur. Dayatma bir kontrat değil, geleceği şekillendirecek bir kontrat yapmak en doğru olanıdır.
Son haftalarda girerken hep gördüğümüz bir tablo var. Ceza sınırında olan futbolcular, lig bitmeden tatile erken çıkmak için kart görürler. Bunu genelde yabancı oyuncular yaparlar. Takımların içinde böyle hikayeler var. Oyuncuyla birebir konuşmakla etkili olunabilir. Fakat bunun, oyunculara aşıladığın disiplinle alakalı olduğunu düşünüyorum. Premier Lig’de gördüğümüz sorumluluk anlamında ne verebildiğin önemlidir. Bu, kulüp, takım yönetmektir. Bundesliga ve Premier Lig gibi yerlerde böyle şeylere çok fazla denk gelmek zordur.
İlk yarıdaki Galatasaray ile ikinci yarıdaki Galatasaray arasında fark var. İkinci yarıda Galatasaray sahada yok. Sneijder de etken tabi ki. Ama Galatasaray’ın nasıl maç seçtiği, formayı hak etmeyen oyunculardan kurulu bir takım olduğunun özetidir. Sezonu çöpe atmış bir kadro var. Bruma, Sneijder, Selçuk, Sabri, Eren, De Jong… Hepsi kuruş kuruş paralarını alıyorlar. Bu oyuncular Galatasaray camiasına, taraftarına ne veriyor? Kocaman bir hiç. Sezonu zaten bitirmiş takımlara karşı ya da “şu lig bitse de tatile çıksak” diyen takımlara karşı nasıl oynuyorlar? Bu işleri böyle takımlara karşı oynamaları normaldir. Bu oyun Galatasaray için hiçbir anlam ifade etmiyor. Üçüncü bitirecekler mi, bitirmeyecekler mi? Ligi 1 hafta ya da 10 gün erken açacaklar… Bu hiçbir anlam ifade etmiyor. Bu sportif performans bir şey getirmiyor.
Bu galibiyetler, sadece göz boyamadır. Galatasaray bugüne kadar neredeydi? En kritik yarışlarda neredeydi bu oyuncular? Bruma, Sneijder kendini o zaman gösterseymiş. Bruma laf dinlemiyor, Sneijder maç esnasında tuvalete gidiyor. Aralarındaki aşkları, nefretleri çoluk çocuklara anlatsınlar. Tudor hikaye anlatıyor. Tudor ile Bruma arasında aşk ya da iyi ilişki yok. Ne aşkı yahu? Senin yardımcın daha dün, kanat değiştirme talimatını veremedi. Senin yardımcını da seni de tanımıyor. Sonra da söylene söylene oraya geçti ve “lütfen” oynadı. İsteksiz bir şekilde oynadı ve hiçbir şey oynamadı. Sneijder ve Bruma, Igor Tudor’u takmıyorlar.
Gelecek yıl baştan aşağı yapılanacak bir Fenerbahçe ile ya da güçlü bir Beşiktaş ile yarışacaksın. Galatasaray toplumu nasıl ikna edecek? Neyin planlaması yapılıyor? Tudor, Sneijder ve Bruma’nın olduğu bir üçgenle bu olmaz. Dursun Özbek yeni sezona öyle başlarsa kumar oynamış olur. Asıl ihtiyacın olan bölgeye oyuncu arıyor musun? Şımarık, profesyonellikten uzak, maç seçen oyuncular kadar, kafaya çıkamayan, yerleşim konusunda sıkıntı yaşayan defans oyuncuların var. Muslera haricindeki oyuncuların amatör performans sergilemesi, Galatasaray’ın şu pozisyonunda olmasında etkili olduğu gerçeği var. Gelecek yılki planlama için bu maçtan ne çıkarıldı? Bruma, Sinan Gümüş, Selçuk İnan gibi oyuncularla ilgili planlama anlamında ne üretti? Hiçbir şey. Tudor takımı şampiyon yapma anlamında ne kadar yeterli bir adamdır?
Şu Fenerbahçe’de Volkan Demirel ile Mehmet Topal ayakta kalan 1-2 futbolcudur. Trabzonspor, Fenerbahçe’yi Kadıköy’de yine yenemediyse bunda Volkan’ın payı büyüktür. Fenerbahçe’yi son dönemlerde tek başına sırtlayan bir Volkan Demirel var. Çıkıp işini yapıyor, sürekli önündekileri de uyarıyor. Fenerbahçe’de armanın gerekliliğini yapan belki de ilk adam Volkan Demirel’dir. Volkan Demirel ile bir kere kontrat yapmak durumundasın. Volkan’a ihtiyacın var. Fabiano artık yok sayılıyor, Ertuğrul ise tartışılır. Takıma 7-8 oyuncu lazım, kaleci hariç… Volkan Demirel varken, birinci kaleci pozisyonunda başka bir isim araması lükstür. Beşiktaş’ınki gibi oturmuş bir kadro olsaydı birinci kaleci için farklı bir isim bulurdun. Ama öyle bir durum yok. Sözleşme 2 yıl, ya da 3 yıl olur mu? Oturup pazarlığını yaparlar.
Geçen gün Chelsea’de Terry’in, Roma’da da Totti’nin vedasını gördük. Biz bu ülkede daha böyle bir veda görmedik. Bu oyuncular uzun yıllar takımda oynamış, yıllarını vermiş, özdeşleşmiş oyuncular. Bir Terry, bir Totti arıyorsan, elinde bir Volkan Demirel var. Yönetim samimiyetle konuşursa, Volkan da mantıklı şekilde yaklaşacaktır. Volkan Demirel’in dışında 1 numara yok. Bu formuyla da kaleyi doldurduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Ne zaman bırakacaksa da son maçını Terry gibi, Totti gibi oynaması gerekiyor. Kulübün bunu belirlemesi gerekir. Transfer konusuna gelecek olursak… Fenerbahçe’ye yeni gelecek hocanın Allah yardımcısı olsun.
Eskişehirspor ve Göztepe finali beklenen bir final. Bir tarafta Mustafa Denizli, diğer tarafta Yılmaz Vural var. Bu takımlardan hangisi Süper Lig’e giderse gitsin, yakışacak. Göztepe kötü yönetimlerle daha önce sıkıntılar yaşamıştı. Bu takımlar amatöre bile düştüğünde taraftar bırakmaz. Dipten yukarıya kadar çıkabilen takımlardan bahsediyoruz. Amatörden buralara nasıl geldiklerini, küllerinden nasıl doğduklarını hatırlarlarsa bugün olmazsa, yarın yine lige çıkarlar. Final maçında hiçbir zaman kolay rakip olmuyor. Hangi takım Süper Lig’e çıkarsa çıksın yakışacaktır.
Ziraat Türkiye Kupası’nda Medipol Başakşehir – Atiker Konyaspor finali oynanacak. Fenerbahçe’ye ne olur, Galatasaray’a ne olur diye konuşuyoruz. Sahte performansları taraftarlar artık yutmuyor. Bu yılın karnesini iyi okumak için ne yapmak lazım? Oturup düşünülmeli. Fenerbahçe ve Galatasaray, Beşiktaş’ı seyrediyor. Kupa finalini de izliyorlar ve kupa finalinde taraf tutuyorlar. “Aman Başakşehir kazansın” diye bekliyorlar. Sezonu açma noktasında, kamp programı anlamında fikstür onları etkilediği için Başakşehir’in kupayı almasını istiyorlar. Acınacak bir vaziyetteler. Bu, ortadaki tabloyu gösteriyor.
Rizespor, Osmanlıspor maçında kazanarak yapacağını yaptı. Çaykur Rizespor son hafta da kazanmak için her şeyi yapacak. Bursaspor ise Gençlerbirliği’ne yenildi. Şimdi Trabzonspor deplasmanına gidiyorlar. Kendi haline ağlamak durumunda Bursaspor… Rizespor’un ya da başka takımların senin için yapacağı hiçbir şey yok.
YASAL UYARI : BU HABER AJANSSPOR.COM TARAFINDAN YAZILMIŞTIR. KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.