İbrahim Toraman: Beşiktaş'ta Sinan Engin'in bana takıntısı vardı
Beşiktaş'ın unutulmaz oyuncularından İbrahim Toraman, İbrahim Üzülmez'den Sinan Engin'e, Mesut Özil'den Arda Güler'e Valerien Ismael'den Sergen Yalçın ve Fatih Terim'e kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu.
"SANTRAFORSUN AMA SENDEN İYİ STOPER OLUR"
-Sohbetimize klasik soruyla başlayalım. Futbola ne zaman ve nasıl başladınız?
Bunlar ezberlenmiş şeyler ama kısaca anlatayım. (Gülerek) Ben Sivas doğumluyum. Okuldaki Beden Eğitimi öğretmenim ile mahallede bir abimiz vardı. Onlar beni amatör takıma götürdüler. Sivas DSİ Spor ile 15 yaş grubunda Türkiye bazında derece elde ettik. Daha sonra alt yapıya önem veren Gençlerbirliği, Çanakkale Dardanel ve Gaziantepspor gibi kulüpler bize talip oldu. Biz 4 arkadaş Gaziantepspor’a gittik.
-Hangi mevkide oynuyordunuz?
Santrafordum o zaman. Gaziantepspor’a santrafor olarak transfer oldum. Savunmaya ise Mehmet Şahan hoca çekti. Kendisi bir gün maç toplantısında bana defansta görev vereceğini söyledi. ‘Çok rahat stoper oynarsın merak etme. Hava toplarında iyisin, çabuksun…Çık oyna. Hata yapsan bile sorumluluk benim.’ dedi. Ben çok iyi oynayınca stoper olarak oynamaya devam ettim.
-İdolünüz veya beğendiğiniz bir futbolcu var mıydı?
Cannavaro’yu beğenirdim. Sahadaki savaşçı özelliğinden dolayı…Sergio Ramos’un stilini de hoşuma giderdi. Aynı şekilde Barcelona’dan Puyol’u da beğenirdim.
"SHAKHTAR'A NİYET BEŞİKTAŞ'A KISMET"
-Yıldızınız Gaziantepspor’da parladı. Beşiktaş ile yollarınız nasıl kesişti? Teklif ağlınızda neler hissettiniz?
Gaziantepspor’daki ilk sezonum güzel geçmişti. Ertesi sezon çok iyi performans sergiledim. Büyük takımların hepsi beni istedi. O zaman menajerim yoktu. Doğrudan kulüp başkanı Celal Doğan’ı arıyorlardı. Ama o sezon UEFA Kupası’ndaki hedeflerimizden dolayı başkanımız beni vermedi. Bir sene daha Gaziantep’te oynadım. Üçüncü sene sonunda Lucescu beni Beşiktaş’a çok istiyordu. Ancak kendisi Shakhtar Donetsk’e gidince transferim olmadı. Bu kez beni Shakhtar’a götürdü. Hatta sağlık kontrollerinden bile geçtim. Ama orada yapamayacağımı hissettim ve Türkiye’ye döndüm. Sonrasında Beşiktaş’ın teklifini değerlendirdim.
"KAPTANLIK VERİLİNCE DAHA DA BAĞLANDIM"
-Beşiktaş'taki ilk günlerinizde zorlandınız mı?
Açıkçası zorlandım. Geldiğim de A Milli Takım oyuncusuydum. Süper Lig’de 100’ün üzerinde maça çıktım. UEFA Kupası’nda oynadım fakat büyük takımlarda oynamak bambaşka bir duygu. Özellikle İnönü Stadı’nda…İlk kez bir derbi maçında Beşiktaş formasını giydim. Çok heyecanlandım. O atmosferi yaşamak herkese nasip olmaz.
-Beşiktaş’ta aralıksız 10 yıl forma giydiniz, takım kaptanlığı yaptınız. Bunun sırrı neydi?
Beşiktaş’a gelirken çok güçlü bir transfer olarak geldim. Üç büyük takımın ısrarla istediği bir oyuncuydum. Ama ben gönlümden geçen takımı seçtim. Gönül bağım vardı Beşiktaş’la. Büyük takımlarda oynamak kolay değil. Zorlu bir mücadelenin içine giriyorsunuz. Tecrübeli ve yıldız oyuncuların arasında kendiniz kabul ettirmeniz gerekiyor. Ben de en iyi şekilde mücadelemi vermeye çalıştım. Bana ikinci yılımda kaptanlık verdiler. ‘Seninle uzun yıllar beraber olmayı düşünüyoruz. Ona göre kendini kaptanlığa hazırla.’ dediler. Bu beni Beşiktaş’a daha da bağladı. Disiplinli bir oyuncuydum. İşimi iyi yapıyordum. Hocalar ve yöneticilerle hiçbir sorun yaşamadım. Beşiktaş için her türlü fedakarlığı yaptım.
"BANA KALSA ORTA SAHA OYNARDIM"
-Sizi teknik adamlar adeta joker gibi birçok mevkide kullandı. En çok hangi pozisyonda oynarken başarılıydınız?
Beşiktaş’a stoper olarak transfer oldum. Benim için zor bir mevkii değildi. Fakat şöyle bir durum var; stoperde 4’liye bağlısınız. Sizin bireysel performansınız bir yere kadardır. O dörtlünün oyun anlayışı, sistemin oturması çok önemli. Bu yüzden orta saha oynamak benim için daha keyifliydi. Orada oynadığım maçlarda başarılı olduğumu düşünüyorum.
"VALERIEN ISMAEL KAPALI KUTU"
-Şimdi de günümüzden bahsedelim. Beşiktaş’ın teknik direktör olarak Valerien Ismael'i tercih etmesi sizi şaşırttı mı?
Beşiktaş uzun süredir teknik direktör arayışı vardı. Onun için araştırmalar yapıyordu. Bu açıdan iyi çalışmalar yaptıklarını düşünüyorum. Ona göre karar verdiler. Valerien Ismael ismini duydum fakat oyun anlayışını, antrenörlük performansı hakkında yeterli bilgiye sahip değilim. Sonuçta belli bir kariyeri ve geçmişi var.
"KADRO ÜÇLÜ SAVUNMAYA GÖRE DEĞİL"
- Ismael'in üçlü savunma anlayışını benimseyen bir hoca olması Beşiktaş için sorun yaratır mı? Geçen sezon Fenerbahçe’de Vitor Pereira bu nedenle eleştirilmişti.
Bana göre üçlü savunmanın artıları var eksileri var. Zor bir sistem. Kolay değil. Taktiksel olarak bu uygulayacağınız çok iyi oyuncularınızın olması lazım. Bence Beşiktaş’ın mevcut kadrosunda bu sisteme uygun savunma oyuncuları yok. Ama Ismael'in şöyle bir şansı var; daha önünde 8 hafta var. Takımı tanıyacaktır. Takımda kimlerin kalıp kalmayacağına dair planlamayı yapabilir. Üçlü sisteme göre transfer yaparsa avantaj elde edebilir. Ama illa ben 3’lü savunma oynayacağım derse yanlış yapar. Önemli olan elindeki malzemedir. Onlara göre bir sistem oluşturmak daha faydalı olur.
"SERGEN YALÇIN, BIRAKMAK İSTEDİ"
-Sergen Yalçın, iki kupa kazanmasına rağmen onunla devam edilmedi. Bunun için yorumunuz nedir?
Dışardan bakan biri olarak içeride neler yaşandığını bilmiyorum. Kazanılan şampiyonlukla sezona iddialı başladılar. Avrupa’da başarılı olmak için iyi transferler yapıldı. Ancak Şampiyonlar Ligi’nde puan alınamayınca hem yönetim hem Sergen Yalçın demoralize oldu. Yönetim, yapılan açıklamalarla Sergen Yalçın’ın arkasında durur gibiydi. Ama Sergen hoca artık görevi bırakmak isteyen bir tutum içindeydi.
"STOPERLERİN ŞANSI ATİBA VE JOSEF"
-Beşiktaş’ın stoperlerini nasıl buluyorsunuz?
Beşiktaş’ta Vida’nın dışında iki yıldır genelde aynı stoperler var. Montero, Wellington ve zaman zaman Necip oynuyor. Belli bir performans ortaya koydular. Ama onların en büyük artısı çok güçlü bir orta sahasının olmasıdır. Öyle şanslılar ki; sağ kanatta Rossier iyi defans yapan atletik bir oyuncu. Önlerinde Atiba ve Josef gibi sağlam, tecrübeli oyuncular savunmayı rahatlattı. Fakat bireysel olarak stoperlerde sorun var.
"EN İYİSİ FENERBAHÇELİ KIM MIN-JAE"
-Dört büyükler içinde en iyi stoperlere sahip takım kim? Servet Çetin, Galatasaraylı Marcao dışındakileri sıradan bulduğunu söyledi.
Birbirlerinden pek farklı yetenekte olmayan oyuncular. Stoperleri ön plana çıkaran unsur takımın sağlam bir omurgaya olmasıdır. Bir sisteminiz varsa stoperler o zaman ön plana çıkabilir. Bazen birebirde kritik müdahaleler veya mücadele gücüyle fark yaratabilirler. Ben Fenerbahçe’de Kim Min-Jae’nin biraz daha özverili, sorumluluktan kaçmayan ve iyi niyetli olduğunu düşünüyorum. Diğerlerine göre daha iyi bence.
"NECİP NEDEN ISLIKLANIR, BİLMİYORUM"
-Beşiktaşlı taraftarlar kaptan olmasına rağmen Necip Uysal’ı zaman zaman ıslıklamasına ne diyorsunuz?
Bunun sebebini ben de bilmiyorum. Ne olabilir? Sonuçta Beşiktaş’ın altyapısından yetişmiş bir oyuncu. Son derece profesyonel biri. İşini yapıyor. Çalışıyor. Takım oyuncusu. Hocaları görev verdiğinde de elinden geleni yapmaya gayret ediyor. Böyle oyunculara taraftarların destek çıkması gerekiyor. Tabi ki Necip’in de zaman zaman performansı kötü olabilir. Ama takım için faydalı bir oyuncu. 11’de düşünmeseniz bile her zaman kadroda bulunması gereken oyunculardan biri.
"MESUT ÖZİL GEÇMİŞTE KALDI!"
-Fenerbahçe’de Mesut Özil’in kadro dışı kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Olayın iç yüzünü bilemeyiz. Ama Mesut Özil’in gelişi çok ses getirmişti. Ondan beklentiler büyüktü. Bence burada yanlış yapılıyor. Dünyanın en iyi oyuncusu olun tek başınıza hiçbir şey yapamazsınız. İkincisi; hazır bir oyuncu değildi. Belki form tutmadan erken oynatıldı. O baskı ve beklenti kolay değildir. Türk futbolunda yapılan yanlışlar bunlar bence. Mesut tabii ki kendini ispatlamış bir oyuncu. Ama geçmişte yaşananlar geçmişte kalıyor. Günümüze bakmak lazım. Bir oyuncu üzerine takım kurmaktansa sistemler üzerine kurulmalı.
-Siz de Mesut’la bir dönem aynı kaderi yaşamıştınız. Kadro dışı kalmak nasıl bir duygu? Mesut bundan etkilenir mi?
Kesinlikle etkilenecektir. İleride affedilse bile bir burukluk veya sıkıntı yaşayabilir. Futbol hayatının içinde bunlar var ama kadro dışı kalmak zordur. Bence sorunu çözmeniz lazım. Taraflar ya tamam ya da devam demeli.
"BURAK YILMAZ DOĞRUSUNU YAPTI"
-Burak Yılmaz, Portekiz maçı sonrası Milli Takım’ı bıraktığını açıkladı. Sizce doğru bir karar mı yoksa penaltıyı kaçırdığı için duygusal mı davrandı?
Bence Burak, daha önce bu kararı düşünmüş ve vermiş diye düşünüyorum. Sonuçta Burak, 37 yaşında. Bu yaşına kadar sürekli Milli Takım’da oynadı. Arkadan gelen gençlere yol vermek lazım. Biz çok büyük bir ülkeyiz. Milli Takım’da forvet bölgesi için yeni oyuncular çıkaracak güçteyiz.
-Eski bir savunma oyuncusu gözüyle şu anda Milli Takım’da birinci santrafor olmalı diyeceğiniz biri var mı?
Enes Ünal, formda. Fakat Milli Takım’ın direkt birinci santraforu olabileceğini göstermedi. Kendini daha geliştirip bu olgunluğunu sahaya yansıtırsa bunu başarabilir.
"ARDA GÜLER, YAVAŞ YAVAŞ ISINMALI"
-Arda Güler’in Fenerbahçe’de sürekli oynaması gerektiğini savununlar var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben de bunu anlamıyorum. Şimdi onun hocaları var. Onlar da Arda’nın oynamasını ister. Her şeyin zamanı vardır. Bu çocuk daha 17 yaşına yeni girdi. Fenerbahçe taraftarının önüne çıkmak, o baskıyı yaşamak, stresi yaşamak kolay değil. Arda yetenekli ve zeki bir oyuncu. Bu zamana kadar etkilenmedi. Ama şansına oynadığı maçlar kazanıldı. Kaybedilse, kötü oynasa kendine güvenini yitirebilir. Toparlanamayabilir. Bence yavaş yavaş oynatıp gelişimini gözlemlemekte fayda var.
"BİR TEK CARVALHAL'E ISINAMADIM"
-Çalıştığınız teknik adamlar arasında sizde olumlu ve olumsuz anlamda iz bırakan hocalar kimlerdi?
Birçok kaliteli ve tecrübeli hocayla çalıştım. Hepsinden çok şeyler öğrendim. İnşallah günün birinde hoca olduğumda bunları harmanlayıp uygulamaya çalışacağım. Beşiktaş’ta sadece Carlos Carvalhal ile anlaşamadım. Bir tek onunla ciddi sorunlar yaşadım.
-Yabancı teknik adamlarla mı çalışmak daha keyifli yoksa yerli hocalarla mı?
Hocasına bağlı. Futbolcu akıllıdır. Hocanın ona ne katıp katmadığını anlar. Yerlisi yabancısı yok. Hocanın doluluğu yani becerisi, bilgisi ve birikimi önemli. Eğer hoca bir şeyler veriyorsa futbolcu ona saygı duyar.
"FATİH TERİM, DAHA FAZLASINI VEREBİLİRDİ"
-Siz Milli Takım’da Fatih Terim ile çalıştınız. Fatih Hoca için daha çok motivasyon açısından oyuncuları etkilediği söylenir.
Evet, onunla çalıştım. Birçok maçta beni oynattı. Fakat son dönemde biraz sıkıntı yaşadım. Herkesin görüşü farklıdır tabii ki. Ben şahsen Fatih Terim’den daha çok şeyler öğrenmek isterdim. Ama kendisinden çok fazla bir şey aldığımı söylemem.
"MİLLİ TAKIM'DA ENGELLERE TAKILDIM"
-Milli Takımlarda Beşiktaşlı futbolcuların hakkının yendiği iddia ediliyor. Siz yeterince milli formayı giydiğinize inanıyor musunuz?
Daha fazla giyebilirdim. 32 kez A Milli, 18 defa ümit milli oldum. Bizim jenerasyondan milli takım formasını ilk giyen benim. 2002’de Şenol Güneş oynattı. Dediğim gibi daha fazla milli olabilirdim. Bir takım sıkıntılar, o anki ortamlar, tercihler buna izin vermedi. Demek ki nasip değilmiş.
"SÖZDE FUTBOL OTORİTELERİ TEMİZLENMELİ"
-Size göre Türk futbolunun en büyük sorunu nedir?
Ülkemizin çok fazla potansiyeli, gençleri var. Futbol tutkuyla bağlı bir spor. Ama Türk futbolu yanlış yönetiliyor. Kamuoyunda veya sosyal medyada çok konuşan spor otoriteleri var ya; işte bence bunlar futbolumuza zarar veriyorlar. İnsanları yanlış yönlendiriyorlar. Garip bir kaosun içerisindeyiz. Bunların temizlenmesi lazım.
-Kariyerinizde unutamadığınız maç veya gol hangisi?
Birçok gol ve maç var. Son hafta Denizli’de şampiyonluk maçımız vardı. Sol ayağımla bir gol atmıştım. 2-1 galip gelmiştik. Hatırası güzel olduğu için o karşılaşma hep aklımda.
-Pişmanlık duyduğunuz ve keşke olmasaydı dediğiniz bir olay var mı?
Uzun bir kariyerim olduğu için birçok keşkelerim vardır. Bunlardan ders çıkardım, tecrübe kazandım. Ama somut bir örnek veremiyorum.
"İBRAHİM ÜZÜLMEZ OLAYINDA MAĞDUR OLAN BENİM"
-Mesela İbrahim Üzülmez ile bir kavganız vardı. Keşke o olay keşke yaşanmasaydı diyor musunuz?
Maalesef yıllar geçse de sürekli sorulan bir olay. Buna cevap versem bir dert vermesem bir dert…O olayı defalarca anlattım. Beşiktaş camiasına kendimi ifade ettiğimi düşünüyorum. Ben olayın içinde kendimi buldum diyebilirim. Mağdur olan, zarar gören taraf benim. Bununla senelerce mücadele eden benim. Sıkıntılı bir süreçti.
-Peki size göre Beşiktaş camiası bu olayda hangi tarafı mağdur buluyor?
Onu bilemem. Fakat olayın bir yaşanmışlığı ve gerçekliği var. Gerçekleri en iyi bilen de o dönemki teknik direktördür, yönetimdir, idarecilerdir. İlk olaydan sonra sorunun çözülmesi lazımdı. Hadi çözülmedi diyelim. Karşı taraf geldi özür diledi. Tekrardan başladık falan…Ya bunları anlatınca üzülüyorum gerçekten.
"SİNAN ENGİN'İN BANA TAKINTISI VARDI"
-O dönem sanırım menajer Sinan Engin’di. Sizi barıştırma adına yeterli çabayı gösterdi mi?
Evet, menajerdi. Olay canlı yaşanırken o da vardı zaten. Bence olayı daha fazla alevlendiren, yönetime ve basına anlatan kendisi. Hem bize hem takıma zarar verdi. Bu olayı orada görüyorsunuz. Ya bunu oturup birkaç gün içinde çözersiniz ya da teşekkür edip takımdan gönderirsiniz. Öyle değil mi? Herkes yoluna bakar yani…Bence o krizi Sinan Engin iyi yönetmedi. Nedenini bilemiyorum. Zarar verdi. Bu olayı bir şekilde tatlıya bağlayabilirdi. Kamuoyunu da daha iyi anlatılabilirdi. Bu olay çok fazla uzamazdı. Kimse yıpranmazdı. Bu olayı çözmek de istemedi diyebiliriz. Bilemiyorum artık. Sıkıntılı bir dönemdir. Sinan Engin’in bana karşı takıntısı vardı. Kendisi söylemese de başka birilerine anlatarak hakkımda kötü yorumlar yapılmasına, algılara neden oldu.
-İbrahim Üzülmez ile futbolu bıraktıktan sonra hiç bir araya geldiniz mi?
Hayır gelmedim.
"İBRAHİM ÜZÜLMEZ İLE BARIŞSAK NE OLACAK?"
-Görüşseniz belki de barışacaksınız?
Barışıp barışmamak çok önemli değil. İbrahim Üzülmez ile barışsak ne olacak, barışmasak ne olacak? Bizim bir ortak noktamız yok ki. Yaşanan olay o dönem çok fazla uzatıldı. Aradan nerdeyse 10 yıl geçecek hâlâ konuşuluyor. Bunlar bana zarar verdi. Ben o zaman bunları hiç konuşmadım. Sustum. Hep karşı taraflar konuştu. O zamanlar gençtim. Hakkımda yalan yanlış şeyler konuşuldu. Algılar oluşturuldu. Ama ben hiçbir şeyin farkında değildim. Futbolu bırakınca görmeye başladım.
"HOCALIK İÇİN KENDİME GÜVENİYORUM"
-Gelecekle ilgili planınız var mı?
Futbolu ve Beşiktaş’ı seviyorum. Kendime antrenörlük konusunda güveniyorum. Daha çok Almanya’dayım. Orada takımların maçlarını ve idmanlarını izliyorum. Yabancı dil olarak kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Ama ülkemizde futbolun ortamı zor. Kaos var, dedikodu var. Bu karmaşanın içinden çıkmak çok kolay değil. Bunları gördüğüm için çok da futbolun içine girmek istemiyorum.
KİMLİK KARTI
Adı Soyadı: İbrahim Toraman
Doğum tarihi: 20 Kasım 1981 (40 yaşında)
Doğum yeri: Sivas
Boyu: 1,79 m
Mevkii: Stoper, orta saha
Forma numarası: 58
Altyapı kariyeri: 1996-1998 Sivas DSİ Spor
Profesyonel kariyeri: 1999-2000 GASKİ, 2000-2001 Gaziantep BB, 2001-2004 Gaziantepspor, 2004-2014 Beşiktaş, 2014-2015 Sivasspor.
Toplam : 390 maç (36 gol)
Milli takım kariyeri: 30 kez A Milli
Başarıları: Beşiktaş Süper Lig (1): 2008-2009 sezonu. Türkiye Kupası (4): 2006, 2007, 2009, 2011. Süper Kupa (1): 2006.