Sinan Güler: "Taraftarlarımız bizi desteklemeye hazır olsunlar"
Ev sahibi olduğumuz bir organizasyonda milli takımın bir parçası olmak, o formayı hak etmek bile gurur kaynağı. Bu noktada arkadaşlarımızla paylaşması daha kolay oluyor. Milli takım gerçekten çok büyük bir fırsat herkes için. Özellikle kendi kariyerini yüceltmek isteyen, kendi kariyerine basamakları zıplamak isteyen sporcular için bir fırsat. O özveriyi vermek, vermemek nasıl bir hareketde bulunmak, takım ortamında neler yakalayacak olmak aslında biraz daha kararları kolaylaştıran bir şey haline geliyor. Ve bazı oyuncular kendi kulüplerinde almadıkları rolleri milli takımda alabilecek fırsatları yakalayabiliyor.
Ve o fırsatlarla kendi oyuncu karakterlerine herkes daha farklı şekilde gösteriyor. Bu hem milli takımlardaki oyuncunun kariyerine hem kulüp takımındaki oyuncuların kariyerine gerçekten böyle hayatına etkiler yaratabilir. Bunu yaşayan oyunculafdan biri olduğuna inanıyorum. Bu noktada tecrübelerimi genç arkadaşlarla da paylaşıp aynı zamanda o özveriyi sahada devam ettirerek bu süreci yaşadığımızı söyleyebilirim.
Her şeyi tek bir kanal yapamaz. Bence oyuncular federasyondan her şeyi beklememeli, kulüpler federasyondan ve oyunculardan her şeyi beklememeli, federasyonda oyuncular veya kulüplerden her şeyi beklememeli. Bu noktada birinci şey iletişim ve bu üç kanalın bir birleriyle yapıcı bir şekilde ortamı büyütmesi. Sonuç olarak başarı odaklı bir işin içerisindeyiz hepimiz. Başarı oldukça gelirler artıyor, izlenebilirlik artıyor, marka değeri artıyor vs...
Oyuncu tarafından baktığında bu noktada aktif olarak olduğum sürece elimden geldiğince oyuncuların düşünce yapısını savunmayada devam edeceğim.
Bu toplanan takım çok iyi bir örnek olabilecek fırsatı var. Hem oyuncuların kendi kulüplerinde aldığı rollerden dolayı hem de herkesin kendi bireysel yeteneklerin yanına ekleyebileceklerinden dolayı. Cedi'den bahsettik ama aynı seviyede Euroleague'de belli seviyelerde süre alan veya kendi takımlarında daha farklı Avrupa kupalarında işte. Furkan Korkmaz var, Doğuş var, Göksenin, Melih var. Herkesin farklı rolleri var, herkesin farklı oyuncu karakterleri var. Ve herkesin yapabileceği şeyler ortada.
Oyuncuların bunların farkına varması ve bu yönlerde hem yeni yönlerde nasıl geliştirebileceğini görmesi lazım. Biz bu konuda bireysel olarak yapılması gerekenden daha fazla dışarısının bizim için ne yapabileceğine bazen bakmak durumunda kalıyoruz. Ama aynı zamanda da birey olarakta en kolay kırılacak bir kabuk olduğuna inanıyorum.
Ufuk Sarıca gençbir antrenör olarak hem hırsını hem gelişme arzusunu oyunculara çok iyi hissettiriyor. Bunu hem antrenmanlarda net bir şekilde görebiliyoruz hem de bire bir ilişkilerimizden dolayı net bir şekilde görebiliyorum. Bir de parantez açıyım; kendi takımındaki oyuncularında burda bize gösterdikleri destekte çok önemli aslında. Oyuncuların gelişimide net bir şekilde ortaya çıkıyor. Ufuk abinin yanında bence Türk basketbolcuları için bir diğer fırsatta çok yakın bir zamanda basketbolu bırakmış bir ekip federasyonun başında.
Ve o iletişimi gerçekten kurabilecek noktadalar. 7 sene önce benzer turnuvada aynı heyecanı beraber yaşadığımız oyunculardan bir tanesi şu an federasyon başkanı bir tanesi genel yöneticisi. Kerem abiyle her gün beraberiz, menajerimiz bu heyecanı onlar farklı bir atmosfer ve tecrübede yaşıyorlar şu anda. Onlar içinde bir tecrübe. Ama oyuncularla da onu en net şekilde yaşayacak ortamdalar. Bu iletişimi de kurabilmek önemli. Hepsi bir arada hepimizin de yapabileceği şeulerde ortada.
Bence kesinlikle topun kontrolü ne kadar çok bizdeyse o kadar iyi bir tarafında. Onun yanında da gerçekten çok fazla top kullanmamız gerekiyor. Bu demektir ki, sorumsuz bir şekilde bunu yapmak oturtmaya çalıştığımız sistem içerisinde herkesin hem savunmada hem hücumda neden enerjisini ortaya koyması gerektiğinden dolayı o hücumları doğru şekilde harcamamız gerekiyor.
Bunun en güzel örneğini seyircisiz oynadığımız bir maçta Karadağ maçında Ufuk abi belirtmişti.
Normalde her oyuncunun atabilecği bir şutu kullandım ben, orada topu tutmamız lazımdı ve ona göre o topu kullanmamız lazımdı.
İlk günle bugün arasında gerçekten üzerine ciddi seviyelerde koyduğumuz şeyler var. Ve her gün daha da iyi oluyoruz.
Şimdi maçlar başladığında da atmosferle, heyecanla ve destekle beraber çok farklı bir yere taşıyabiliriz oynamak istediğimiz oyunu.
Benim için şu an en önemli değişken; çok daha tempolu bir basketbolun içerisindeyiz şu anda sistem olarak. Aslına bakarsan Ufuk abinin gelişiyle ve yansıtmaya çalıştığı basketbolla bence şu an Türk milli takımlarının karakterinde olmalı konusunda bir çalışma var ve konuda da iyi adımlar atılıyor. O enerjiyi biz sahada gösterebilirsek, o tempoyu biz sahada gösterebilirsek gerçekten izlemesi keyifli bir basketbol olur ortada. Bu noktada benim parçam nedersen zaten, tek şeyim alışkanlıklarımı değiştirmek ve tempoyu yakalamak oldu bu süre içerisinde.
Çünkü daha çok yarı saha basketboluna alışkkanlık bir 3-4 sene geçirdim. O tempoyu yakalamk ve genç oyuncuların biraz peşinden koşturarak o tempoyu yakalamak keyifli bir hedef oldu benim için. İstediğim noktayada geldim diyebilirim basketbol olarak. Ama aynı amanda da en önemli olan şey bu güne kadar yaptıklarımız değil Cuma gününden itibaren yaptıklarımız.
Türk sporunun en belirgin negatiflerinden bir tanesi kırılgan oluşu. İniş-çıkışlarımız biraz sert olabiliyor. O enerjimizi ve bir birimizi yükseltmeyi maç boyunca yapabilmeyi bahsettik. Yere düştüğünde kaldırmak, hepimizin bir birimize ihtiyacı olduğu ve o etkiyi kendi içimizde yaratmaya başlamamız gerektiğini konuştuk. Basketbol olarak sürekliliğimizi sağlamak adına hücum olarak, savunma olarak ve enerji olarak önce bir birimize kenetlenmemiz lazım.
Gururlanarak söylüyorum; 2010 senesi büyülü bir seneydi Türk basketbolu için. O günlerde yaşadığımız her şeyi yaşayabilmek için o enerjiyi dışarıyla da paylaşmamız gerek. Katlanarak büyüyecek bir heyecan oluşmaya başlayacak o zaman. Bunu yaratmakta ilk günden itibaren bizim elimize olacak. Umuyorum ki basketbol olarak yaptığımız bütün özveriyi sahada en yi şekilde yansıtarak ondan sonraki süreçte de seyircinin enerjisiyle de daha da büyümek istiyoruz.
Herkesin elini taşın altına sokması lazım. İlk günden beri artılarımızda eksilerimizde Ufuk abi de net bir şekilde bizimle konuşuyor. Ve herkesin yapması gereken belli. Yeri geldiğinde bende Doğuş'ta, Melih'te, Bobby'de ikişer, üçer tane ekstra ribaund almak için orada bulunacağız. Çünkü, her ne kadar biz hem savunmada hem hücumda koşturuyorsak sahanın etrafında dolaşıyor olsakta uzunlarımızda itişe kalkışa yorgunluk yaşuyor ve bizim onlara bir yerde çok büyük destek olmamız lazım o eksikleri kapamak adına.
Bir oyuncu değil 12 oyuncu sahanın içinde neyi nasıl yapacağını bilip o enerjiyi ilk girdiği andan çıkana kadar ki ana sahip olması lazım ki o eksiklikleri farklı şekillerde kapayabilelim. Yani o şuta izin vermeyecek şekilde, dediğim gibi farklı format taktikleri uygulayoruz. Onun içerisinde belirli farklı hatalara zorlayalım. Bizim ribaund eksiklerimizi kapatabileceğimiz imkanlar yaratalım.
Oyuncuların bireysel yetenekleri, kabiliyetlerine göre hareket ediyoruz. Burada önemli olan esas maçlar yaklaştığında maçlara göre nasıl hareket edeceğimiz, maçın gidişatına göre nasıl hareket edeceğimiz önemli olacak. Cedi'yi 4 numaraya çekmek bizim için ofansif anlamda çok büyük avantajlar açıyor bir anlamda ama yeri geleceği zaman biraz daha uzamak gerekecek belki.
Sertaç'ı belki Semih'in yanına Furkan'ı koymak gerekecek. Hücumsal anlamda belki aynı açıklığı yaratmasak bile orada belki daha aklıllı hücum etmeye başlayacağımız belki daha az risk alacağız. Ama savunmada belirli kuvveti göstermeye başlayacağız. O noktada uzunlarımızın faul probleminde olmaması mühim bir etken olacaktır. Yani eninde sonunda eksiklerimizi bir arada kapıyabilecek ve birlikte hareket edecek şekilde çaba göstererek yapabileceğimize inanıyorum.
Bu tarz turnuvalarda ev sahibi olmanın en büyük avantajı yolumuzu kendimiz çizebilecek imkanlara sahibiz. Önemli olan tabii ki ilk maç ve onun enerjisinin devamını getirdikleri. Ama aynı zamanda adım adım nere gideceğimizi görmek. Çünkü baktığımızda erkek basketbolunda en net örneği İspanya mesela, gün geliyor bir ya da iki tane grup maçlarında daha rahat oynadığı maçlara kaybederek, bir bakıyorsun maçı kazansa gruptan birinci çıkacak ya da ikinci çıkacak ama maçı kaybettiği noktada gruptan çıkamayacak noktaya koyuyot kendini. Ve o noktadan itibaren üstüne koyarak basketbol oynuyor. Orada turnuvası nasıl oynamamız gerektiğini iyi analiz etmemiz lazım. Grubun bütün parçalarını teknik ekibimiz zaten 40 gündür bunla alakalı çalışıyor.
Bizede yavaş yavaş bunların mesajlarını vemreye başladılar rakiplerle alakalı. Hangi oyuncu nedir ne yapar. Bundan önemlisi bizim nasıl oynadığımız önemli. Grubu nasıl bitiririz bugünden söyleyebileceğim bir şey değil ama 2010'da net bir şekilde gördük bugün de net bir şekilde yaşayacağımıza eminim bu haftadan itibaren. Cuma günü oynayacağımız maçla üstüne koyarak hem bizim oynadığımız basketbolu hem bize verilen desteği ve enerjiyi üstüne koyarak herkesin gurur duyacağı bir noktaya gelmek istiyoruz. Kolay değil bunun farkındayız ama aynı zamanda da bu çabayı gösterecel seviyede olduğumuza inanıyorum.
Bütün oyuncular kendilerini kanıtlamak istiyorlar belli seviyelerde. Yani tamam herkesin hayalinde madalya kazanmak var tamam eksiklerimizi artılarımızı sabaha kadar insanlar konuşabilirler ve insanların beklentilerinden öte bence önemli olan burada oluşan ailenin beklentileri ve yapabileceklerinin farkında olması. Bugün baktığında işte iki numaralı formayı Erkan giyiyor en ufak forma numarası olarak, 61 numarada Göksenin var, herkesin kanıtlamak için bir sebebi var. Bu noktada herkes kendini kanıtlamak isteyecektir. Herkes bunu takım oyunu içerisinde yaptığında da hem takım başarılı olacaktır hem oyuncular başarılı olacaktır. Ama başarının değerini bugün ben bir yere koymakta bence çok erken.
Cuma gününden itibaren taraftarlarımız bol bol kırmızıların temiz tutsunlar ve bizi desteklemeye hazır olsunlar. Bayram dolayısıyla İstanbul'dan gitmiş bir sürü insan olacaktır ama aynı zamanda şu an sadece tüm dünyanın gözü üzerinde olan bir organizasyon başlayacak İstanbul'da Her ne kadar bir sürü eksiği olsa bile FIBA organizasyonlarının en çekişmeli şampiyonası başlayacak. Bu çekişmeninde en güzel günleri İstanbul'da olacağı kesin, umuyorum ki herkesin keyifli olacağı keyif alacağı bir turnuva olur.
(YASAL UYARI: BU YAZI AJANSSPOR TARAFINDAN YAZILMIŞTIR, KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ)