Sosyal mesafeli futbola merhaba
Wuhan'dan doğan kâbus
Bütün bunlar zihinlerde yerini almışken Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde cılız bir şekilde bir salgından söz ediliyor ama Çin’in batısındaki Avrupa’da ve hatta baktığınız yöne göre, ister batısı ister doğusun deyin, Amerika’da bu haber herkes tarafından “Tarihte yaşanan salgınlardan biri işte” algısıyla karşılanıyordu.
Bu gerçekten de hepimiz için böyleydi. Ama Ocak ayı sürerken birden salgının batıya doğru yayıldığı haberleri gelmeye başladı. Yine de çoğunlukla ülkede işin ciddiyeti henüz anlaşılamamıştı. Şubat ayına gelindiğinde de bu böyle sürdü. Liglerde maçlar devam etti, Avrupa kupaları oynandı. Ama 28 Şubat günü işin çok ciddi olduğuna dair ilk önemli sinyal Dünya Sağlık Örgütü’nden (WHO) geldi. Örgüt, salgının global olarak yayılma riskinin çok yüksek olduğunu açıkladı ve çok geçmeden de 11 Mart günü bu salgını dünya çapında kategorisine sokarak resmen pandemi olarak ilan etti.
Futbol çıkmaz sokağa girdi
10-11-12 Mart günleri ise Şampiyonlar Ligi’nde dört Avrupa Ligi’nde ise altı maç zorlamayla da olsa oynandı. Bir hafta sonra ise yine çok sayıda maç vardı ama artık oynamak mümkün değildi çünkü spor sert bir fren yaparak durdurulmak zorunda kalmıştı. Bu arada işin ciddiyeti Türkiye’de tam olarak anlaşılamadığından olsa gerek 30 Nisan'a kadar seyircisiz oynama kararı verilen Süper Lig, 13-17 Mart tarihlerinde zorlamayla oynatılmış ama daha sonra durdurulmak zorunda kalmıştı.
Dün yeniden başlayan ilk büyük lig olan Bundesliga da 7 ve 8 Martta 25. Hafta maçlarını oynamış 26. Haftaya hazırlanıyordu. Ancak ülkede büyük bir tartışma başlamıştı. Maçların seyircisiz oynama kararı verilmiş buna rağmen çok yüksek sesle itirazla geliyordu. DFL sonunda çaresi bu seslere kulak vermek ve 13 Mart Cuma günü başlayacak 26. hafta maçlarını ertelemek zorunda kaldı.
Sonrasında her bir bireyin yaşamını etkileyen bu salgın insanların fazlasıyla ilgi alanına girdi ve bu günlere geldik. Bu sıra dışı süreci istisnasız herkes birebir yaşadı. Dolayısıyla defalarca anlattığımız şeyleri burada tekrar etmeyeceğim. Almanya Covid-19 ile mücadelede başarılı ülkelerden biriydi. Bundesliga ise her ne kadar sağlıklı ekonomisine karşın iflas noktasına gelen birçok kulübü nedeniyle mümkün olan en kısa zamanda sezona devam etmeyi amaçlıyordu.
Çünkü ekonomisi ne kadar sağlıklı olursa olsun sıfır noktasına gelen gelirler kesilince aynen kalan giderler dağ gibi duruyordu. Sonunda tartışmalar ve karşı olanlar olmasına rağmen siyasetten izin çıktı ve tarih olarak 16 Mayıs belirlendi. Oysa 16 Mayıs normal sezonda şampiyon takımın şampiyonluk tepsisini alacağı tarihti.
Ve futbol döndü, ekran başına geçtik
Ben de Bundesliga’yı çok yakından takip eden biri olarak Alman yayıncı kuruluş Sky’ın konferans yayınını izlemek üzere televizyonun karşısına oturdum.
Öncelikle dünyanın tribünlere en çok taraftar çeken ligi olan Bundesliga’nın maçlarının seyircisiz oynanması gerçekten üzücüydü. Bunun yanında hazırlanan sağlık konsepti çerçevesinde alınan önlemler ve herkes için çok yeni uygulamalar bize yepyeni bir futbol düzeninin içinde olduğumuzu adeta haykırıyordu. Açıkçası garip duygularla maçları seyrettim. Ama en azından futbol izleyebilmeye başlamayı da kötünün iyisi olarak tanımlayabiliriz.
Uzaktan röportajlar
Maçlarla ilgili izlenimlerim ve aldığım notlar ise şöyleMaçları canlı yayınlayan Sky, normalde maç öncesi saha içinde röportajlar yapardı. Yeni düzende ise artık teknik direktör yine sahada ama sahada bulunma hakkı olmayan muhabir tribünde elinde uzun saplı bir mikrofonu bir başka görevli yardımıyla saha kenarına gelen teknik adama uzatıyor ve röportajını o şekilde gerçekleştiriyor.Maçtan sonra ise futbolcular ve teknik direktörlerle yapılan röportajla ise uzaktan yapılıyor. Örneğin ligin özet yayın haklarına sahip flaş röportaj hakkı olan kurumlarından ZDF, maçlara sadece tek bir muhabir gönderebilirken tüm röportajlarını merkezdeki stüdyolarından gerçekleştirmiş. Basın tribününde bulunan gazeteci sayısı ise sadece 12...
Yayıncı kuruluş Sky, seyircisiz maçlar nedeniyle her kulüp için ayrı bir ses kanalı açarak o kulübün taraftarlarının tezahüratlarını dinleme imkanı verdi.
Taraftarlara maç anlattırıldı
Dortmund-Schalke derbisinde ise yine birer ayrı ses kanalından iki kulübün taraftarlarına maç anlattırıldı. Sky ayrıca 'koltuk tribünü' adlı bir etiket açarak taraftarlardan evden fotoğraf paylaşmalarını söyleyerek gelen fotoğrafları yayınladı. Futbolcular ve teknik ekibin her zaman oturduğu yedek kulübelerine hemen kulübelerin arkasındaki tribünler de dahil edilmişti.
Böylece herkes belirli mesafeler korunarak oturdu ve maske taktı. En ilginç yedek kulübesi ise Leipzig’deydi. Red Bull Arena’da tribünün çok yüksek olması nedeniyle sahadan tribüne çıkmak için Leipzig havaalanından getirilen bir uçağa biniş merdiveni kullanıldı. DFL tarafından hazırlanan konsepte genellikle uyulduğu ve konseptin başarılı bir çalışmayı içerdiği görüldü.
Kalecinin tükürmesi!
Ancak alışkanlıklarla kurallara uymayan bazı oyuncular yok değildi. Örneğin Karlsruhe kalecisi Uphoff, kalecilerin adeta alametifarikası olan 'eldivenlere tükürme' alışkanlığını sürdürdü ve sonra da topu eline aldı. Hertha Berlinli oyuncular ise gol sonrasında yine kurallara aykırı olarak sevinçlerini sarılarak gösterdi. Maçta sonra yapılan röportajda ise gol sevincini sarılarak yaşayan Ibiseviç, “Gol başka türlü kutlanmaz kusura bakmasınlar” açıklamasını yaptı.
5 oyuncu değişikliği
Yeniden başlayan Bundesliga’da ilk başlama vuruşu Düsseldorf-Paderborn maçında oldu. İlk gol Dortmund’un genç golcüsü Haaland’dan gelirken 16:30’da başlayan beş maç içinde ilk bitiş düdüğünün çaldığı maç ise Deniz Aytekin’in yönettiği Dortmund-Schalke derbisinde oldu. IFAB’ın geçici olarak uygulamaya koyduğu 5 oyuncu değişikliği kuralı Bundesliga’da da uygulanmaya başladı.
Ancak DFL Futbol Komitesi, kulüplere bir tavsiyede bulunarak bir kerede maksimum iki oyuncu değişikliği yapmalarını önermişti. Bunun, açıklanmasa da, oyunun gidişatının radikal şekilde değişmesini önleme amacı taşıdığını düşünüyorum. Bundesliga 1 ve 2 takımları buna Hertha Berlin dışında uydu. Ancak Hertha Teknik Direktörü Bruno Labbadia, takımı 3-0 öne geçtikten sonra bir defada 3 oyuncu değiştirerek bu tavsiyeye uymayan ilk teknik adam oldu.
Yasal uyarı: Bu haber Ajansspor.com tarafından yazılmıştır, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.