"Spor Toto Gomis Ligi"
Terim kazandı, tren kaçtı! / Attila Gökçe - Milliyet
Her şeyden önce iki teknik adamın tartıya çıktığı bir maçtı bu. Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Feghouli, Belhanda ve Rodrigues’i formsuzluklarına rağmen oynatarak bir anlamda motive etti. Onbiri de yabancıdan kurulu Galatasaray’da Maicon ve Denayer zorunluluktan birarada oynuyorlardı. Terim’in takımı hücum aksiyonlarında sol kanadı kullanıyor, Nagatamo ve Rodriguez Gökhan ve Pepe’yi zor durumlara düşürüyorlardı. O kulvarda Quaresma’nın bir kez savunmaya yardım ettiğini gördük. Fazlası da zaten beklenemezdi. Terim, oyuncularının çabuk oyunla Beşiktaş’a baskı yapmasını sağlarken, Fernando, Feghouli, Belhanda da soldan gelen toplarla buluşup şut denemelerine girişiyor, markajdaki Gomis’e alternatif oluşturuyorlardı. Nagatomo asistiyle Fernando’nun attığı gol, Galatasaray’ın oyununa karşılık buluyordu.
Beşiktaş çok istekli başladı maça. Hücumda en az 5 kez pozisyona girerken inanılmaz goller kaçırdı. Talisca, Negredo, Babel ve Quaresma’nın şutlarında top ya dışarı gidiyor, ya da Muslera tarafından kucaklanıyordu.
Beşiktaş’ın oyun merkezindeki kurgusu ne üretici, ne de bitirici oldu. Medel durağan oynarken Tolgay Arslan, kariyerinin kötü maçlarından birini sergiledi. En az 10 kez isabetsiz pasla rakibine ikramcı oldu. Şahsen bir kez top kaptığına tanık oldum, ama arkası gelmedi. Beşiktaş, oyunu merkezde kaybetti. Yedikleri iki golde de Galatasaray orta alanı çok çabuk geçip hücum setiyle etkili oldu.
Pepe ya kırmızı kart görüyor, ya sakatlanıyor. Birincide ağır hakem hataları da oldu. Sakatlıklar da talihsizlik. Portekizli’nin katkısı Beşiktaş’ta bir fazlalık yaratmıyor. Tosiç’in Gomis’e yaptığı penaltı ise aymazlık. Doğrudan kırmızı kartla savunmanın kimyasını bozdu.
Eğri oturup doğru konuşalım. Şenol Güneş, bilinen, klasik on biriyle maça başlarken, rakibine çok özel tedbirler almamıştı. Sahadaki 10 oyuncusu da performans düşüklüğüyle hayal kırıklığı yarattılar. Ama Fabri, yediği gollere karşılık en az dört kurtarışla hayatının en dramatik gecesini yaşadı. Şenol Güneş’in Negredo’nun sakatlığından sonra Love’ı değil, Lens’i oyuna alması işe yaramadı. Babel de gecenin en net fırsatını harcarken, oyunda hangi görevi üstlense, çaktı. Tolgay - Oğuzhan değişikliği Güneş’in geç kalmış bir hamlesi (!) idi, galiba mecburiyetten!
Özetleyelim: maçı Fatih Terim kazandı. Beşiktaş, Süper Lig’in son derbisinde rakibine eşlik edemedi. Bilinen iyi oyunlarından birini oynayarak fazlsını yapabilirlerdi ama, olmadı. Hiç kimse mazeret üretmesin... Dün gece tren kaçtı!
Şenol Güneş beni aradı / Rıdvan Dilmen - Sabah
Derbiye mecburi değişiklikler damga vurdu. Daha maçın 21. dakikasında Galatasaray adına son dönemin en formda ismi Mariano kenara gelmek zorunda kaldı. Beşiktaş, maç 0-0 giderken ve 1-0 geriye düştükten sonra en çok ihtiyacı olan santrforunu kaybetti. 35. dakikada Negredo'nun yerini Lens'e bırakmasıyla Beşiktaş, kontratak takımına döndü. Galatasaray, çok tecrübeli ve evinde en coşkulu oynayan takım. Bu coşkusu ve önde baskı yapıp sert oyunuyla Beşiktaş'ı durdurdu. Bu sezon Şampiyonlar Ligi maçları da dahil Beşiktaş'ın oyununu kabul ettiremediği bir 45 dakika seyrettik.
İlk yarıda iki kritik pozisyon vardı. Birincisi Negredo'nun karşı karşıya kaldığı ve kaçırdığı pozisyon, ikincisi ise Gomis'in kaçırdığı ki bu gol olsa skor 2-0'a gelecekti ve belki de oyun ilk yarıda kopacaktı. İlk yarının en kötü oyuncusu Pepe'ydi. Gomis'le eşleştiğinde ona kafa topu vermemesi lazım ama rakibine 3 kez bu şansı verdi. Golde de rakibinin önüne geçmesine rağmen ciddi hata yaptı.
Terim çok iyi bir yarışmacı antrenör... Kredisi de muazzam açık... Dursun Özbek'in giderayak yaptığı en önemli operasyondu bu. G.Saray'ın Fatih Terim'le olan duyguları yükseldi. Sessiz sedasız müthiş konsantrasyonla maça hazırlandılar. Beşiktaş mental olarak hafta içi olaylar nedeniyle iyi hazırlanmadı. Zaten Şenol Hoca'nın maç önü açıklamaları da bunu gösteriyordu. 'Türkiye'de futbol filan yok' demeye getirdi. Tolgay mücadele etti ama etkili değildi, Talisca sertliğe dayanamadı. Quaresma konsantrasyon sıfırdı. Beşiktaş 'Oyun benim' demedi hiç.
Muslera sıfır hata ile oynadı... Müthiş bir konsantrasyon vardı. Nagatomo mükemmel oynadı. Denayer bireysel hatalar yaptı ama çabuktu. Maicon, cepheden gelen toplarda iyiydi. Teknik direktör ve taraftar 5 yıldızdı.
Bu arada Şenol hoca beni aradı yaşanan olaylar sonrası çok demoralizeydi. Daha sonuç açıklanmamıştı. Canının çok sıkkın olduğunu hissettim. Hâlâ da sıkkın, bu da performansını etkiliyor. Abartı bir kelime kullanıyorum belki ama yenilgiyi kabullenmiş... Beşiktaş'ın bundan sonraki 3 maçı da kolay olmaz.
Geri vites! / Bilal Meşe - Milliyet
Bu tip derbilerde başka bir deyişle zirveyi yakalama adına bulduğunuzu atacaksınız, öyle fantaziyi tercih ederseniz, rakibin iştahını üst seviyeye çıkarırsınız. Bunu kime söylüyoruz, elbette Beşiktaş’ın gol yollarında umut (!) bağladığı Negredo’ya...
Galatasaray’ın sahasında aslan kesildiğini bilmeyen yok! Ender bulduğunuz pozisyonları acemice harcamayacaksınız! Negredo’nun atamadığı net pozisyonun üç dakika sonrasında Galatasaray, Fernando’nun golüyle öne geçti... Ne var ki bu pozisyonda tam tamına dört savunmacı var. Var da gole engel olamıyor ve seyrediyorlarsa neye yarar ki! Savunmanın göbeği niye bu kadar boş bırakılır ki? Gomis’i tutarken, Fernando’yu sanırım hiç hesaba katmadılar, ya da ciddiye almadılar!
Efendim 35’te Negredo sakatlandı, yerine Şenol Güneş’in, Lens’i tercih etmesini doğrusu yine yadırgadık. Soruyorum Lens, bugüne kadar oynadığı hangi maçta Kartal’ın derdine derman olabildi, ben hatırlamıyorum! Sormazlar mı, Vagner Love, golcü olarak alınmadı mı bu takıma arkadaş! İlk yarının fotoğrafı bu, yani Kartal adına Negatif!
İkinci yarıda risk alan Beşiktaş, baskı kurar gibi oldu, nitekim 53’te bu kez Babel ile net bir pozisyon üretti. Gelin görün ki, o da Negredo’yu aratmadı! Muslera ile karşı karşıya, üzerine gideceğine, plase ile köşeyi görmek istedi, auta gönderdi!
Eee, net pozisyonları gole çeviremezseniz kötü son kaçınılmazdır!
Eğri oturacağız, doğruyu söyleyeceğiz arkadaş... Beşiktaş o alışılmış baskılı ve de pas trafiğinin çok uzağındaydı. Galatasaray, özellikle Rodrigues’le baskıyı artırdığı anlarda, Kartal sahasından çıkmakte zorlanırken, bir de kırmızıya yakalandı! Tosiç’in Gomis’i indirmesi penaltıydı, artı çıkan kırmızı da doğruydu...
Ne var ki Gomis topu üst direğe nişanlarken, gözyaşlarını da tutamadı! Ancak Aslan’ın Rodrigues’i var, o nasıl bir ciğerdir arkadaş, adam ele-avuca sığmıyor, tutabilene aşkolsun. 70’te soldan geldi, şahane bir gol attı, olası puan kaybına set çeken isim oldu. Haaa Galatasaray’ın o yoğun baskısında üretilen ancak gollerle taçlandırılamayan pozisyon sayısı da oldukça fazlaydı, haksızlık etmeyelim.
İşin özeti mi? Beşiktaş çarşıya pirince giderken, evindeki bulgurdan da oldu, hem şampiyonluk şansını zora soktu! Elbette kalan üç haftayı kestirmek çok zor... Ne var ki, zirve yarışı iki takıma kaldı; Galatasaray ve Başakşehir. Bir adım öndeler, Kartal’ın yerini Fenerbahçe aldı, pusuda bekliyor.
Her yer Aslantepe olsa / Şansal Büyüka - Milliyet
Galatasaray, bildiğimiz, tanıdığımız, alıştığımız Galaasaray gibi başladı... Aslantepe’nin Aslan’ı gibiydi... Tıpkı bundan önceki maçlarda olduğu gibi... Bizi şaşırtan, hayal kırıklığına uğratan Beşiktaş oldu... Perşembeden pazara üç gün geçmişti ama sanki Beşiktaş bu üç gün içinde Kadıköy’den Aslantepe’ye gelememişti...
Oysa Aslantepe’de oynuyorsan, karşında Galatasaray varsa, bire bin katacaksın, pozisyonunu çok dikkatli alacaksın, fırsat yakalarsan “hovarda“ gibi harcamayacaksın.
Galatasaray çok iyi başlayıp, Beşiktaş tanınmayacak kadar kötü ve güvensiz başlayınca daha ilk dakikalardan oyunun Galatasaray’a döneceği belli oldu... Buna rağmen futbolun cilvesi Beşiktaş’a “Bir gol at, maça ve oyuna dön” diye bir şans tanıdı... Ancak Negredo çok net pozisyonda çok acemi bir vuruş yapınca Beşiktaş ayağına gelen bu fırsatı da tepti. Galatasaray golünün geleceği belliydi. Gökhan’ın aksadığı sağ kanatta önde Rodrigues, arkadan gelen Nagatomo ile Beşiktaş savunmasının dengesini yerle bir etti. Fernando golünde Nagatomo‘nun gerilerden bindirip savunmanın arkasına sarkarak topla buluşup asist yapması, futbolun ve maçın en çarpıcı hareketiydi...
Gol sonrası da fazla değişen birşey olmadı. Beşiktaş hücuma çıkarken topların tamamına yakınını kaptırdı, Galatasaray bu kaptığı toplarla bir derbide yakalanması pek de kolay olmayan pozisyonları arka arkaya buldu. Ama kıymetini bilmedi, bilemedi...
Öyle ilginç bir maç oldu ki, futbol kötü oyununa rağmen Beşiktaş’a gülen yüzünü göstermeye devam etti. Maicon’un ters kafa vuruşunda bu kez Babel kaleci Muslera ile karşı karşıya kaldı. Hemen yanında boş kaleye vuracak olan Quaresma... Babel vermedi, vurdu. Ama dağlara taşlara... Ardından Babel’in yetişemediği. Sonra Feghouli’nin tam “atıyorum” derken Medel‘in ayağının mucizeye uzanışı ve mutlak bir golü önleyişi. Bir derbide görülmeyen, yaşanmayan ne varsa sanki hepsi bu maçtaydı.
Gomis’in bir inadı var, bir çabası, ısrarı var. Nitekim bu ısrar, bu mücadele ile Tosic’i kırmızı, takım lehine de bir penaltı geldi. Gomis’in ısrarı tamam da, Tosiç nasıl olur da rakibini bu kadar kolay kaçırır. Ama futbol şansı Beşiktaş‘a gülmeye devam ediyordu. Gomis topu üst direğe nışanladı. Ama “görünen köy kılavuz istemez“ misali ikinci golün geleceği belliydi. Üstelik Beşiktaş bir eksik kalmış ve savunması bu kadar dağınık oynarken. Nitekim gecenin iyilerinden Rodrigues beklentileri boşa çıkartmadı. Sonuçta Galatasaray çok hakettiği bir maçı belki de beklediğinden de rahat kazandı. Galatasaray şampiyonluk yolunda dev bir adım attı. Ancak haftaya kendini kupadan eleyen Akhisar deplasmanında. Galatasaray’ın deplasman arızası biliniyor. Şampiyon olmak istiyorsa “teklememesi” gerekiyor... Beşiktaş derseniz perşembe kupayı kaybetti, üç gün sonra şampiyonluğu büyük tehlikeye attı. Her yer Aslantepe olsaydı Galatasaray çoktan şampiyondu. Beşiktaş’ta ağır hasar var...
Güneş'in hatası... / Mehmet Demirkol - Fanatik
Zorunlu Serdar Aziz-Maicon değişikliği dışında Başakşehir maçı kadrosu sahadaydı. Ön alan baskısı Beşiktaş’ı o kadar çok uzun top kullanmaya itti ki, 22. dakikada Ricardo Quaresma kenara gidip ‘neden pas yapmıyoruz. Neden sürekli ileri vuruyoruz!’ diye isyan etti. Beşiktaş, Allianz Arena’da dahi bu kadar pastan uzak oynamamıştı ilk dakikaları... O maçta kırmızı kartın hemen öncesinde baskıyı gören Güneş, savunmayı ‘uzun oynayın’ diye uyardığından beri Beşiktaş baskı görünce vuruyor. Terim, bu riski Donk’un Talisca üzerinde kuracağı baskıyı hesaplayarak almıştı. İki kanatta Q7 ve Babel ve sonra Lens’i de oynatmamayı başardılar.
Love bu maçta olmalıydı
Alvaro Negredo’nun sakatlığı sonrası santrfora santrfor değişikliği yapmayışı Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş’in en büyük hatası oldu. Vagner Love bir maç oynayacaksa o maç bu maç olmalıydı. Çünkü onun için bunda daha uygun bir savunma göbeği yok.
Gecenin sorusu
Nagatomo’nun dalıp içeri ortaladığı topta Pepe ve Tosiç nereye koşuyor. İkisinin birden Gomis’i takip için kale önünü boşaltması bu seviyede az görülür bir hamlık.
Maçın starı
Nagatomo... Bu kadar defansif görevlerle donatılmışken hücuma yaptığı etki olağanüstüydü. Sonrasında çok az hatayla ama asıl önemlisi ekstra katkıyla sahanın en iyisi oldu. Bir devre arası transferinin şampiyonluğa oynayan bir takıma bu kadar katkı yapabilmesi az görülür bir durum.
Maçın olayı
Negredo’yu anlarım da Babel’in karşı karşıyada dışarı vurduğu top inanılmaz. Tam bir kırılma anı. Ligin en garanti golcülerinden birinin ayağının bu kadar kritik bir anda dolanması inanılır gibi değil. Gerçekten olay.
Kısa mesaj
Fatih Terim belki tam bir dış saha oyunu bulamadı ama bu ön alan baskısı ve Donk’lu oyunla bir derbi oyunu bulmuş görünüyor.
Şampiyonluğun provası/ Ersin Düzen - Vatan
İKİ takımın da kazanma mecburiyeti, ortaya heyecan açısından muazzam bir derbi çıkardı. G.Saray’ın taraftar desteği ile baskılı başlama planı, Beşiktaş’ın karşı hamlesi ile aksadı. Siyah-beyazlılar oyunda belki üstünlük sağlayamadı ama alanı iyi daraltıp G.Saray’ın topu orta alanda ve kendi yarı alanında gezdirmesini sağladı.
BEŞİKTAŞLILAR birbirleriyle ve saha kenarı ile olan iletişimlerinde gerginlikleri dikkat çekiciydi. Derbinin ilk kader anı 20. dakikada Negredo’nun kaçırdığı goldü. 2 dakika sonra Rodrigues ve Nagatomo’nun ikili oyunu, ceza alanına sürpriz bir giriş yapan Fernando’nun dokunuşu ile G.Saray öne geçti.
GOLDEN sonra topla daha fazla oynayan Beşiktaş, öne daha fazla çıktı. Doğal olarak açık alan da bıraktı. G.Saray bunu sadece 1 kez Gomis ile pozisyona dönüştürebildi. Çünkü Belhanda ve Feghouli, derbide kaybolan isimler arasındaydı.
KALICI HASAR BIRAKABİLİR
İKİ takımın 30 haftalık performansında gole çevirme yüzdesi arasında fark var. Beşiktaş bol pozisyona giriyor, ancak gol sayısı aynı oranda değil. Dün de benzerine şahit olduk. 2. yarının ilk 15 dakikasındasında beraberlik için yeterli fırsatları yakaladı. Ancak ne olduysa, son yarım saatte oldu. Risk alan Beşiktaş’ın zaaflarını değerlendiren G.Saray, adeta şaha kalktı. Önce Feghouli’nin penaltıdan daha net pozisyonu heba etti, sonra Gomis penaltı kaçırdı.
2-0’DAN sonra G.Saray, skoru geliştirebilir, ikili averajda rakibinin önüne dahi geçebilirdi. Bu görkemli galibiyetten sonra G.Saray şampiyonluğu kimseye kaptırmaz. Beşiktaş’ta ise bu yenilgi kalıcı hasar bırakabilir. Ligi 4. bitirebilirler. Şenol Hoca, kendi oyunundan taviz vermeyen bir hoca ancak derbilerde bunun karşılığını fazla alamıyor. Bunun yanı sıra, saha dışı faktörlerden diğer teknik adamlara göre daha fazla etkileniyor.
21 sinerjisi / Serdar Ali Çelikler - Habertürk
G.Saray, 21. şampiyonluğa koşuyor. Bu sene yine başka camialarda şahit olamayacağımız bir biçimde 2 başkan ve 2 hoca değişikliği ile şampiyonluk için son 270 dakikasına çıkacak.
Bu koşunun en önemli etkeni bana göre taraftarının yarattığı müthiş enerji. Bu sezona Östersunds hezimeti ile başlayan; oyuncularına 4-5 ay para ödeyemeyen kulübü, bu zamana kadar taraftarı inanılmaz itti. Dün de dahil, 16 iç saha maçının 15’inin kazanılması büyük oranda bu sene herkesten çok 21’i isteyen ve inanılmaz destek veren taraftarı sayesindedir. Bu önemli etken bir yana dünkü maçta G.Saray’ı favori kılan bir başka etken de konsantresiydi. Beşiktaş ise konsantre değildi. Şenol Güneş hala maç öncesi ‘mesaj kaygısı’ndaydı.
Oysa maç başladığından çok net görüldü ki, Beşiktaş daha tok ve ne yaptığını bilen bir takım. Buna karşın 10 numarası olmayan, orta alanda yaratıcı ismi bulunmayan Fatih Terim, Başakşehir maçında olduğu gibi beklerine özel görev vermiş. 5. dakikada belli oldu ki Nagatomo’ya “Q7 nasılsa seni kovalamaz, bolca bindir” demiş Terim. Tıpkı Eboue’nin F.Bahçe maçında; Mariano’nun Başakşehir maçında yaptığı gibi Q7’nin kovalamayı bıraktığı bir anda sadece bir anda Nagatomo Pepe-Tosiç tandeminin de hatasıyla Fernando’ya golü attırdı.
Oysa sadece 1 dakika önce Negredo, bu sene neden hayal kırıklığı olduğunu kanıtlamıştı.
İlk devrede Gomis 2. yarı G.Saray oyununun sinyalini vermişti. Şenol Güneş 2. yarıda dahi kendine gelemedi. Lens hamlesi zaten aşırı yanlıştı ama 2. yarıda Cimbom’un kontra pozisyonlarını da hesap edemedi.
Babel 53’te Maicon’un büyük hatasından eşitliği sağlayamayınca bence maç orada kırıldı. Bahsettiğim sinerji işte bu; Negredo da belki ama Babel’in golü atamamasının temel sebebi o statta yaratılan atmosfer. Tıpkı penaltı kaçıran Gomis’e yağmur gibi gelen destek ile Fransız’ın hemen toparlanmasına yapılan etki gibi.
Aydınus’un Tosic’i atıp Beşiktaş’ı eksiltmesinin ardından bu kez Lens tarafından kovalanmayan sağ bek Linnes 2. golü attırdı ve maç bitti.
Fatih Terim’in adeta alamet-i farikalarından olan “bekleri kanat oyuncusu olarak kullanma” taktiği ile ilgili en ufak bir panzehir geliştirmeyen Şenol Güneş’in aklının da fikrinin de Beşiktaş’tan gittiği aşikar.
Bana göre tarihinin en zor şampiyonluklarından birine oynayan Terim ise takımını çok iyi yönetmenin karşılığını bir başka final maçında daha aldı.
Akhisar’dan 3 puanla dönerlerse yüzde 99 şampiyon olurlar.
Beşiktaş ise ligi 4. bitirir. Muhtemelen de Şenol Güneş ile de yollar ayrılır.
Fırat Aydınus fena maç yönetmedi. Belhanda’ya daha 4. dakikada sarı yerine kırmızı kart verilir miydi tartışılır. Ama bence sonrasını iyi yönetti.
NAGATOMO
Başakşehir maçını sağ bek Mariano almıştı, bu maçın da en verimli ismi Japon sol bek oldu.
LENS
Yılın kazığı. Evet, Pepe; Q7; Gönül de iyi oynamadı ama açık ara takımının en kötü ismiydi.
Güneş'in hatalarıyla kaybetti! / Metin Tekin - Sabah
İlk yarının oyun başlangıcına baktığımızda Galatasaray'ın alışılmış önde baskılı, tempolu oyunundan ziyade dengeli ve kontrollü bir görüntü vardı sahada. İlk yarıda mücadele vardı ama beceri ve kalite yoktu. Maçın geneline baktığımız zaman sorduğunuz sorunun cevabı olarak;
Galatasaray'ın maçı skorun yanı sıra oyun anlamında da hak ettiğini söyleyebiliriz. Beşiktaş 10 kişi kalınca da zaten farklı bir oyuna dönüldü. Beşiktaş'ın oyununu etkileyen en önemli faktörlerden biri Negredo'nun sakatlanmasından sonra Şenol Güneş'in Lens tercihiydi
Kabul edelim ki Lens'ten bir türlü verim alamayan bir Beşiktaş var. Ve devre arasında apar topar alınan Vagner Love'ı böyle ihtiyaç duyulan bir maçta bile oynatmayacaksınız niye bu transfer? Ayrıca bu değişiklikle Babel'i de kenardaki etkinliğinden alıp santrforda stoperlerin içine atmak zorunda kaldınız.
Maçın başlangıcında Tolgay ve Medel'in iyi olacağını düşünüyordum ama verimsiz kaldılar. Oyun kurulumunda olumsuz olarak Tolgay'ın da etkisi vardı. Bu işi sadece Medel yapmaya çalıştı.
Özellikle ikinci yarıya başlarken Oğuzhan'ı kullanmamak da bana göre bir oyuncu seçimi yanlışıydı. Beşiktaş ikinci yarının başında bir 10 dakika oyunu ele aldı ama skor 2-0'a geldikten sonra ve 10 kişi de kalınca yapacağı çok bir şey kalmadı açıkçası.
Maçın kırılma anı sizce neydi?
Birkaç kırılma anı vardı. Skor 0-0 iken Negredo'nun kaçırdığı pozisyonda vuruş tercihini çok yanlış yapması, artı 1-0 iken Babel'in Muslera ile karşı karşıya kaldığı ve atamadığı pozisyon. Ki Babel gibi bir vuruş ustası bile yanlış yaptı. Bence bu iki pozisyon, Beşiktaş açısından oyunun kırılma anları idi. Ha Beşiktaş skoru 1-1'e getirse sahadaki oyunu çok farklı bir yere getirebilirdi ama günün sonunda iç saha oyunlarını çok iyi kullanan ve gerçekten önemli bir tribün katkısı ile oynayan Galatasaray bu zor maçı kazanmayı bildi.
Bitime 3 hafta kala bu kıyasıya yarışta Beşiktaş'ın artık 4 takım arasında en dezavantajlısı olduğunu çok rahat söyleyebilir.
Aydınus mükemmeldi / Ahmet Çakar - Sabah
Galatasaray gerçekten özellikle kendi sahasında oynadığı maçlarda tarih yazıyor. Kolay değil, şampiyon adaylarını art arda Seyrantepe'de tek tek deviriyor. İlk yarıya bakıyoruz, Beşiktaş asla oyunu tutamadı. Galatasaray, sürekli baskı yaptı. Fakat ilk gol pozisyonunu bulan Negredo ile Beşiktaş oldu. Muslera açılmıştı, Negredo iyi aşırtsa gol olacaktı ama kötü vurdu. Yine ilk yarıda Gomis'in mutluk bir pozisyonu var. O da karşı karşıya kaldı, ama kötü vurdu.
Galatasaray'ın attığı ilk gol bu tür maçlar için çok önemli. Bütün taktik varyasyonlar birden değişiyor. İlk yarıda da Rodrigues ve Nagatomo iyi geldiler, Japon oyuncu sıfıra inip Fernando'nun önüne bırakıverdi.
İkinci yarı ilk 20 dakika Beşiktaş oyunu kontrol etti. Çabuk kontrataklarla çıktı ve birkaç önemli pozisyonu kullanamadılar. Ama maçın kırılma anı, penaltı ve kırmızı kart. Tosic, Gomis'i kaçırdı, daha doğrusu arkasında kaldı. Sarıldı, düşüremedi... Ama Gomis'in dengesi bozuldu, sonra düştü. Hakem de haklı olarak önce avantaja, avantaj sonuçlanmayınca da penaltıya hükmetti.
Penaltı gol olsa, iş orada bitmişti ama Gomis kaçırdı. İşte bundan sonraki bölüm Galatasaray için çok sıkıntı olacaktı ki kısa bir süre sonra Rodrigues, belki de şampiyonluğu getiren golü atıverdi.
Geriye kaldı 3 maç. Görünen o ki Galatasaray ya da Başakşehir'den biri yüzde 99 oranında şampiyon olacak. Ama G.Saray 3 maçını da kazanırsa pek tabii ki şampiyon onlar. Dün geceki galibiyet bence şampiyonluk yolunda atılmış çok net bir adımdır.
Karşılaşma hakem için masa başında çok zordu. Ama Fırat Aydınus, bana göre mükemmele yakın maç yönetti. Tatlı-sert disiplini, verdiği teknik kararlar ve en önemlisi verdiği penaltı. Hepsinde haklı. Haaa! Penaltıda sarı mı olur, kırmızı mı olur? Bu tartışmaya açık. O da düşündü ve kırmızı verdi. Bence saygı duymak lazım.
Galatasaray Şampi.../ Erman Toroğlu - Sabah
Maç başlıyor... Pozisyonlar iki tarafa da gidip geliyor. Zaman zaman öyle bir maç oldu ki futbol maçından çıktı, voleybol veya basketbol maçına döndü oyun! Top havadan aşağı inmedi. Çok kontrolsüz hücumlar oldu. Ama şu olmadı; iki takımın futbolcuları da mücadele etmemezlik yapmadılar. Bir an dedim ki; bu iki takım 65'ten sonra ne yapacak? Birbirlerine cevap verirler mi, yoksa yorgunluk mu belirir? Ama şu gözüktü, dakikalar geçtikçe Beşiktaşlı oyuncular oyundan düştü. G.Saraylı oyuncular da giderek tempolu oynamaya başladı. 60'tan sonra fark 4, 5, hatta 6'ya kadar giderdi. Peki bunun sebebi neydi? Şuydu:
Galatasaraylı oyuncular topu daha iyi gezdirdiler, boşa çıktılar, topa hakim oldular. Böyle olunca rakibin morali bozulur, top kapmak için çok fazla uğraş verir. Ve gereksiz yere sinirlenerek güç kaybederler. Topla fazla oynayan takım da maçın içinde fazla kaldığı için bu işten büyük keyif alırlar. Keyif aldıkça da daha fazla koşmaya başlarlar. Top kapmak isteyen adam çok yorulur. Oynayan adam az... Sezon başından beri şunu söylüyorum, hâlâ da aynı şeyi söylüyorum; Beşiktaş Avrupa'da iyi mücadele etti. Herkes birbirine çok yardım etti. Ama lig maçlarında aynı yardımı birbirlerine yapmadılar. Çünkü bu takımın yaşı böyle oynamaya müsait değil.
Galatasaray Tudor döneminde bir başkaydı, Fatih Terim döneminde başka oldu. Şenol Güneş'in maçtaki yüz ifadesi ise "Arkadaşlar ben bu sene sonunda 'adios amigos' yaparım. Ne haliniz varsa görün" der gibiydi. Beşiktaş sadece maçı değil, şampiyonluğu da kaybetti. Galatasaray'da mücadele etmeyen yoktu. Kötü oynayan da yoktu. Herkes savaştı... Ama Nagatomo diye bir adam vardı. Tam bir Japon ahlakıyla oynayan, bir de bu seneki yeni transfer Donk!
İş bitmedi. Galatasaray daha şampiyon olmadı. Ama bu Galatasaray takımı bu tempoda üç maçı oynarsa ki bana oynarlarlar gibi geliyor. Önündeki üç maçı kaybetmez. Yani hani derler ya klasik "Şampi..." şu andaki durumları öyle.
Hakem iyiydi, tansiyonu düşürdü, kartları yerinde kullandı. Ama topla oyuncuların arasına girdi, futbolcuları rahatsız etti. Bir de bazı yerlerde düdük çalarak gereksiz oyunu kesti, futbolcuları ve kendini dinlendirdi.
Olağanüstü / Levent Tüzemen - Sabah
Tarihe geçecek mücadele ve kaçan pozisyonlar olarak uzun yıllar unutulmayacak nefes nefese bir derbi izledik. G.Saray, Tudor'la dibe vurduğu büyük maç kazanma alışkanlığını Terim'le yeniden elde etti. Bu başarının son halkası belki de G.Saray'a şampiyonluk getirecek Beşiktaş galibiyeti oldu. Devler Ligi'nde başarısıyla iz bırakan Beşiktaş'a karşı G.Saraylı oyuncular olağanüstü bir performans ortaya koydu.
Derbinin kırılma noktası 20 ve 23. dakikalardı. Önce Negredo kötü bir aşırtma yaptı, ardından Mariano sakatlandı, yerine Linnes girdi. 24. dakikada Nagatomo'nun ortasına mükemmel koşu yapan Fernando, G.Saray'ı öne geçirdi. G.Saray doğru bir taktikle topu Beşiktaş'a verdi. Alan savunması içinde rakibin hızlı hücumlarına karşı dikkatli oldu. Kontrataklarla gol bulmaya özen gösterdi. Eğer G.Saray puan kaybetseydi kral Gomis büyük tepki alabilirdi. Çünkü ilk yarıda karşı karşıya yüzde yüz golü kaçırdı, ikinci yarı kendine yapılan penaltıyı üst direğe nişanladı.
Her şerde bir hayır vardır derler... Mariano'nun yenine giren Linnes derbinin kaderine imza attı. Hem alanını mükemmel savunan hem de hücuma etkili çıkan Linnes, Rodrigues'e attırdığı golle hem takımını rahatlattı hem de şampiyonluk kapısını açtı. Fernando ve Donk'un etkili oyunları alkışlandı. İki bek Nagatomo ve Linnes çok iyi oynadıkları gibi atılan iki gole de doğrudan asist yaptılar.
Beşiktaşlı oyuncular kupa maçının travmasını tam atlatamamışlar. G.Saray ise yine zihinsel olarak maça Florya'da mükemmel hazırlanmıştı. Terim ne kadar büyük bir hoca olduğunu bir kez daha gösterdi. Rakibi çok iyi analiz etmiş, özellikle Talisca'nın dışardan etkili şutlar atmaması için Donk'u ve Fernando'yu kalkan olarak kullandı. Tudorlu G.Saray büyük maçlarda 1 puan aldı. Terimli G.Saray, hiç yenilmedi 10 puan topladı. Bu derbi zaferi rakiplerinin de direncini kıracaktır. Kalan üç maçta direksiyonda G.Saray olacaktır.
Haklı bir galibiyet / Ömer Üründül - Sabah
Maçın önemi çok büyük ve rakip Beşiktaş olunca, Galatasaray alışılmış önde baskı klasiğini sahaya yansıtmadı. Haklı olarak kontrollü anlayışı benimsedi. Fatih Terim'in hücum planının odak noktası sol kanat ataklarıydı. Gökhan Gönül'ün hazır olmayışı ve Quaresma'nın savunma yönünün zayıf olduğunu düşünmüştü. Bunun yanında Quaresma'nın ofansif aksiyonlarındaki tehlikeyi en aza indirmek için de yine bu kanada yardımlaşmalı tedbir almıştı.
Maçın iki kırılma noktası vardı: İlk yarıda Negredo çok önemli bir pozisyonu, fiziki güçsüzlükten kötü bir vuruşla harcadı. Ardından Quaresma'nın takip etmediği Nagatomo'nun asistini değerlendiren Fernando ile Galatasaray skor avantajını yakaladı. Saha içi dengeler, Galatasaray lehine döndü. Çünkü Beşiktaş kazanmaya mecburdu ve risk alacaktı.
İkinci yarının ilk 20 dakikası çok önemliydi. Beşiktaş beraberlik golünü bulamazsa maçın gidişatı dolayısıyla Galatasaray ikinci golü bulacaktı. İşte ikinci kırılma anında Babel, çok önemli bir pozisyonda pas verse Quaresma golü atacaktı. Bunu düşünmedi, peki bu klasta bir oyuncu, böyle bir pozisyonda bu kadar kötü vurabilir miydi? Bu andan sonra Galatasaray penaltı kazandı ve Beşiktaş bir kişi eksildi. Nagatomo ile birlikte sahanın en iyisi olan Rodrigues, işi bit-i ren golü attı. Galatasaray, haklı bir galibiyet aldı. Terim, rakibin özelliklerine göre iyi bir taktik kurmuştu. Böyle coşkulu bir taraftar önünde hırslı olacakları belliydi. Şampiyonluk yolunda Başakşehir ile başbaşa kaldılar. Artık Galatasaray avantajlı ama futbolun sürprizlere açık olduğunu da unutmayalım. Negredo'nun sakatlığı sonrası Lens, Şenol Güneş'in yanlışıydı. Lens'in fizik yetersizlikten hareket edecek hali yoktu. Larin ya da Mustafa Pektemek girse en azından mücadele eder; Talisca, Quaresma ve Babel'e alanlar açar, pres yapardı. İkinci hatası da Pepe'yi oynatmasıydı. Portekizli oyuncunun, "Nasılsa 2 maç ceza alırım" diye kendine iyi bakmadığı ortaya çıktı. Fırat Aydınus zorluk derecesi yüksek maçı az hatayla yönetti. Penaltı kararı ve kırmızı kart doğruydu. Tosic'in gol şansındaki Gomis'i indirirken yaptığı hareketleri futbol oynama isteği dışında olduğu için atılması gerekiyordu.
Aydınus böyle istedi / Oktay Derelioğlu - Takvim
Dün geceki maçla ilgili söylenecek ilk şey hakem Fırat Aydınus'un 4. dakikaka Belhanda'ya Medel'e dirsek attığı pozisyonda veremediği kırmızı kart oldu. Aydınus'un bu kararı maçın gidişanıtı büyük oranda etkiledi. Eğer Belhanda atılsaydı maçın çok farklı bir senaryosu olabilirdi.
Galatasaray ilk devreyi önde kapasa da sahada denk bir mücadele vardı. Negredo müsait pozisyonda golü atabilse işler Beşiktaş adına değişebilirdi.
İkinci yarıda seyirci avantajını iyi kullanan Galatasaray, Beşiktaş yarı sahasında etkili oldu. Sarı-Kırmızılılar özellikle Quaresma ve Gökhan'ın üzerine oynayarak Beşiktaş'ın sağ kanadından etkili ataklar yaptı.
ASLAN YOLU YARILADI
Belhanda'yı ilk yarıda atamayan Fırat Aydınus, Beşiktaşlı Tosic'e ise çok rahat bir şekilde kırmızı kart gösterdi. Beşiktaş'ın 10 kişi kalmasıyla da maç koptu ve Galatasaray çok kritik bir galibiyet aldı. Bitime 3 hafta kala derbiden zaferle ayrılıp liderliğini koruyan Sarı- Kırmızılılar, şampiyonluk için önemli bir adım attı.
MAÇIN EN iYİSi: NAGATOMO
Japon futbolcu çok çalışkandı.
MAÇIN EN KÖTÜSÜ: BABEL
Hollandalı yıldız gününde değildi
Game over / Ertem Şener - Fotomaç
Başakşehir'in çay, kahve keyfi yaparak izlediği bir maçtı. Fenerbahçeli taraftarların ise ellerinde fikstür ahlar vahlar çekerek, 'bir puanımız daha olsaydı ne olurdu sanki' diyerek seyrettiği bir derbi gecesiydi. Güneş, Türk Telekom'a geldi, ayağının tozu ile Beşiktaşlı taraftarları gerdi. Öyle bir açıklama yaptı ki; 'Aklım hala Fenerbahçe derbisinde, bedenim burda' der gibiydi. Bu, takıma da yansıdı. Negatif elektrik yüklüydü Beşiktaş.
Terim ile oyuncuları otobüs camlarını yumruklayarak geldi stada. Ev sahibi olması sebebiyle G.Saray zaten 1-0 önde başlarken, yukarıda saydığım sebeplerden dolayı, ki özellikle Şenol Güneş'in inanılmaz gergin olması yüzünden, 2-0 geriden başladı dev maça Beşiktaş!
Geçtiğimiz haftalarda bu sayfalardan, bu sütunlardan yazmıştım; 'Galatasaray- Beşiktaş derbisini kazanan şampiyon olur mu bilemem ama kaybeden dördüncü tamamlar sezonu' demiştim. Hala da arkasındayım ve biraz daha geliştiriyorum; Beşiktaş'ın dördüncü olma ihtimali yüzde 99.
G.SARAY GÖZ BOYADI
Pepe keşke oynamasaydı. Yıllarca Portekiz ve Real Madrid forması giyen, dün geceki maçlardan daha büyük daha anlamlı derbilere çıkan Pepe tanınmayacak haldeydi. Özellikle de ilk yarıda. Tosic topla birlikteyken Pepe'den daha iyi. Galatasaray 'kandırıkçı futboluyla ' oynarmış gibi yaptı ama aslında göz boyadı.
Negredo ile ilk yarıda, Babel ile ikinci yarıda kaçırdığı net pozisyonlar Beşiktaşlı taraftarları çıldırttı. Bitirici bir forvet olsaydı siyah beyazlılar üst üste üçüncü şampiyonluğunu kutluyordu.
Çatır çutur bir derbi oldu. Beşiktaş kaybederken mesaj verdi. Hatta bas bas bağırdı; Bize golcü lazım.
Almeida, Gomez, Aboubakar, Cenk şart. Medel'in bir de golcü olanı gerek Beşiktaş'a. İkinci 45 dakika, sezonun unutulmazları arasında yerini aldı. Bir Galatasaray bir Beşiktaş kaçırdı.
Bir derbi düşünün, Türkiye'nin 1 numarası Fatih Terim'e, 10 kişi kalmış rakibine penaltı atarken, hem de bu isim Gomis iken gözlerini kapattırıyor, sahaya sırtını çevirmesine sebep oluyor!
Büyük bir mucize olmazsa Beşiktaş ligi 4'üncü bitirecek!..
Türkiye Kupası'ndan sonra ligi de kaybetti siyah beyazlılar. Koskoca bir sezon 90 dakikada bitti Beşiktaş için; Game Over (Oyun Bitti).
Spor-Toto Gomis Ligi / Uğur Meleke (Hürriyet)
Eğer bu sezonu Galatasaray şampiyon tamamlar, Gomis de kupanın yarısını ben eve götüreceğim derse, pek fazla itiraz edemezsiniz herhalde!
Türkiye’ye belki bu adamdan daha iyi gol koklayanı gelmişti, daha kuvvetlisi gelmişti, ama onun kadar komple bir santrfor gelmemişti bence. Gomis’e bir takma isim verecek olsam, “Bay Doğru” derdim; çünkü bu adam kadar doğru oynayanını, efektif oynayanını, her zaman/her durumda gerekeni yapanı görmemiştik bu ülkede…
Dün 23’te gelen Galatasaray’ın ilk golü, aslında Muslera’yla Gomis arasında defalarca denenmiş ve başarılmış bir senaryonun sonucuydu. Daha birinci dakikada da Gomis aynı yerde aynı topu Rodrigues’e indirmiş, oradan gol çıkmamıştı. 23’te bir daha indirdi, o hücumun sonunda Fernando golü geldi. Gomis’in hava toplarındaki farkı şu: Sadece en yükseğe çıkıp hava topunu kazanmakla kalmıyor, meşin yuvarlağı en doğru yere atıp, bir de pozisyon üretiyor...
Dün neredeyse maçın her anında o var: 66’daki penaltıyı kazandıran, Tosiç’i attıran o. 70’te Linnes driplingi yaparken sağa harika bir çapraz koşu yapıp Rodrigues’i markajdan çıkaran yine o...
Gomis’in performansıyla ilgili bir küçük detay da şu: Özellikle oyun soğuduğunda havayı çok iyi koklayıp, savunmaların bir anlık savrukluğundan da muazzam faydalanıyor Fransız forvet. 23’teki Fernando sayısı öncesi Negredo’nun kaçırdığı gol ve Mariano’nun sakatlığıyla soğuyan oyundan hemen faydalandığı gibi. Hemen her hareketi zekice, her hareketi faydalıydı Gomis’in… Şapka çıkarılacak bir performanstı gerçekten.
Tabii ki Galatasaray’ın 3 haftada iki direkt rakibini 2’şer farkla yenip şampiyonluk kupasının kulpundan tutmasını sadece Gomis performansıyla açıklamak diğerlerine haksızlık olur: Terim’in dünkü ikinci devre başlangıcının da altını çizmeliyiz mutlaka. Böyle bir maçta ilk devreyi 1-0 mağlup kapayan her takımın ikinci devreye baskıyla başlamasını beklersiniz. Beşiktaş da bunu denedi, ama karşınızda bir Fatih Terim takımı varsa, onlar otomatik olarak 1-0’ı koruma psikolojisine bürünmüyorlar. Dolayısıyla size de bir otomatik baskı fırsatı vermiyorlar. Bu da Fatih Terim farkı kesinlikle.
Dün Galatasaray, Beşiktaş’ı 2-0 yenerken tabelada Fernando ve Rodrigues’in isimleri yazıyordu ama o gollerin altına Fatih Terim ve Galatasaray tribünlerini yazsanız, asistler de Gomis’ten deseniz, çok yanılmış olmazsınız bence.