Spor yazarları Beşiktaş-Galatasaray maçını yorumladı
G.Saray ilk ikiye bile giremez! - Ahmet Çakar - (Sabah)
Önce Sayın Dursun Özbek'e soruyorum; G.Saray dün gece 3-0 kaybetti, aslında 6-7 farkla kaybetmesi içten bile değildi. Bütün bu rezilliğe rağmen Tudor'un arkasında durmayı ve onunla devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Aslında ilk yarıda G.Saray fena değildi. Taktik disipline bağlı oynadılar. Ayağa paslarla çıktılar, pozisyon da buldular. Ama ikinci yarı maçın zor olacağını düşünürken bence Muslera, 46. dakikada maçı, derbiyi, belki de şampiyonluğu Beşiktaş'a hediye ediverdi. Çok rahat tutabileceği topu elinden kaçırdı, Cenk de boş kaleye yuvarlayıverdi. Büyük takımlar, büyük hocalar, mağlup duruma düştüklerinde de oyun disiplinini kaybetmezler. Ama koskoca G.Saray bu golden sonra darmadağın oldu. Hele bir bölüm vardı ki 60 ile 68. dakika arasında Beşiktaş tam 4 tane net pozisyon kaçırdı. Hem de ne pozisyonlar... Oğuzhan, Quaresma, Gökhan beceriksizdiler ve karşı karşıya gol kaçırdılar.
Tosic ikinci golü attıktan sonra zaten her şey bitiverdi. Bu dakikadan sonra Beşiktaş her türlü geldi. Cenk kaçırdı, Medel kaçırdı, iddia ediyorum maç 2-0 olduktan sonra 20 milyon G.Sarayl ı 'İnşallah maç böyle biter' diye dua etmişlerdir. Çünkü baktığımızda sadece ikinci yarıda Beşiktaş'ın 7-8 çok net gol atağı var. Ve noktayı Negredo koydu. Defanstan sıyrılıp Muslera'ya da geçip üçüncü gole imzayı attı ve böylelikle Beşiktaş da şampiyonluk yarışında diğer rakipleriyle durumu eşitledi. Belki puan olarak gerideler ama eğer Beşiktaş şampiyon olacaksa bunun ilk kilometre taşı dün geceki derbidir.
G.Saray, Tudor ile devam ederse bırakın şampiyon olmayı, ilk ikiye bile giremez. Büyük takım hocası değil, zor maçların hocası hiç değil.
AYDINUS BİRİ DIŞINDA HAKLI
Gelelim Fırat Aydınus'a... 3-4 penaltı itirazı var. Bir pozisyon dışında hepsinde haklı. Ama ilk yarınını son dakikalarında Beşiktaşlı Oğuzhan'a yapılan çelme o kadar açık bir penaltı ki nasıl vermedi anlayamıyorum. Beşiktaş kazandı da fazla toz kalkmayacak. Ama tersi olsaydı Fırat tüm hafta en çok konuşulan isim olurdu.
Kartal'dan yılın uçuşu - Attila Gökçe (Milliyet)
Futbolsuz oynanan onca maçtan, gole boğulan kupa müsabakalarından sonra futbolseverlerin ortak beklentisi, dolu dolu bir derbiydi. Lafı eğip bükmeden doğrudan söyleyelim. Gerçekten dolu dolu bir maç izledik. İki takım da oynamaya, üretmeye çalıştı. İlk yarının bastıran tarafı ev sahibi Beşiktaş oldu. Birinci dakikada Cenk’le pozisyona girdiler. Galatasaray savunmasının arkasına sarkan Cenk, acele etti. İstediği gibi vuramadı ve topu Muslera aldı. Sonrası, Beşiktaş’ın ezici baskısı, üst üste attığı kornerler, Quaresma’nın ve Gökhan’ın sağdan, Babel ile Adriano’nun soldan ortalarıyla şekillenen tek taraflı bir oyundu. Galatasaraylı futbolcular, belki deplasmanda oynamanın yarattığı baskıyla telaşlı ve sert oynadılar. En başta Gomis olmak üzere Galatasaray’ın üst üste sert faullerle seçilmiş hedef Tolgay Arslan’a faul yaptığını gördük. Fırat Aydınus’un bu duruma kartlarla müdahale etmesi gerekirdi, olmadı. İlk yarıda her iki takımın birer hayal kırıklığı kahramanı vardı: Oğuzhan ve Belhanda. Doğrusu, iki takımın 10 numarası da kendilerinden beklenen yaratıcı performansı sergileyemediler.
Ancak ikinci yarıda Oğuzhan’ın oyuna katılarak takımının rekor gol pozisyonuna girmesinde başrol üstlendi. Galatasaray niye yenildi? Takım halinde Beşiktaş’ın ezici baskısına karşı bir direnç gösteremediler. İkinci yarının hemen başında Cenk Tosun’la golü bulan Beşiktaş, yükselen moraliyle oyunun temposunu yükseltti. Maçın kalitesine de katkıda bulundu. Atiba, Tolgay ve Beşiktaş savunması, Galatasaray’ın pas trafiğini bozarak kazandıkları toplarla oyunu zaman zaman tek kaleye çevirdiler. Tek kaleye dönen maçta Beşiktaş en azından beş kez gol pozisyonuna girdi. Gökhan, Cenk, Quaresma ve Babel inanılmaz biçimde mutlak golleri kaçırdılar. Nihayet onca kaçandan sonra Tosiç ve Negredo ile futbol zenginliğine gol bolluğunu da kattılar. Bu maçta Fırat Aydınus’un tartışılan kararları da var. Faullere gerektiği kadar müdahil olmaması, belki de oyunun akışını korumak için... Ancak daha keskin ve belirgin pozisyonlar da var. 35’te Belhanda’nın kolu vücuduna yapışık. Ama sağ kolu açıkta ve yaptığı müdahale penaltı... Aydınus “devam” dedi. 39’da Oğuzhan, kaval kemiğine inen Fernando darbesiyle düştü. Eh, bunun adı da penaltı yani! (26’da Fabri - Serdar Aziz kapışmasında, İspanyol kalecinin rakibine teması topu tuttuktan sonra. Penaltı tartışması gereksiz.) Şimdi skor tabelasına hiç bakmadan oyunu değerlendirelim. Galatasaray bu oyunun ortağı olamadı. Bir derbide taraflardan hiç birinin kum torbasına dönme hakkı yoktur. Kimse Tudor’un hatalı tercihlerinden, taktiğinden filan dem vurmasın. Bu maç Hırvat Hoca’nın kenar yönetimiyle açıklanamaz. Asıl eleştirilmesi gerekenler sahadakiler. Beşiktaş nasıl oynadıysa, onlar da oynamalıydı. Kimse Tudor’u günah keçisi yapmasın. Onun yerine Şenol Güneş’i ve takımını saygıyla alkışlamak sportmenliğin ve futbolun gereğidir. Bravo arkadaşlar!
Tarihi fark kaçtı - Bilal Meşe (Milliyet)
Hakemlerimiz yoğun eleştiriler nedeniyle belli ki baskı altındalar, pozisyonları süzmekte zorlanıyorlar. Evet haftanın derbisinde tecrübeli hakemlerimizden Fırat Aydınus’un ilk yarıda Fernando’nun Oğuzhan’ı düşürmesini es geçmesini onun klasına yakıştıramadık! Diyeceksiniz ki dokunmuyor. Hayır temas var, buz gibi penaltı! Üstelik pozisyon Aydınus’un burnunun dibinde! Artı Gomis’in Tolgay’a dirsekle vurması sarı karttı, onu da vermedi Aydınus! Ters korner kararlarını da pas geçemeyiz. İlk yarıdaki en büyük hatası penaltı pozisyonuydu. Galatasaray’ın hocası İgor Tudor çift forvet eleştirilerinden belli ki etkilenmiş, yani fabrika ayarlarına dönmüş. Cim-Bom’un ilk yarıda savunmasına yaslanmasını asla yadırgamadık, doğruydu. Yani önce Beşiktaş’ın baskısına set çekmek ve kontra toplarla pozisyon üretmek. Aslan’ın bu oyun düşüncesini Cenk Tosun’un birinci dakikada rafa kaldırması işten bile değildi, kaçırdığı pozisyona kendisi de şaşırdı! İlk yarıda baskılı oynayan Kartal, rakibine oranla etkili ve üretkendi. Futbol kalitesi mi, ehhh işte...
Feghouli, bu yarıda en net gol pozisyonu yakaladı dersek abartmış olmayız. İkinci yarı mı? Valla gözlerimize inanamadık! Derbide hiçbir takımın bu kadar pozisyon ürettiğini ve de kaçırdığını ben hatırlamıyorum, ya sizler? Cenk Tosun ve Tosic’in golleriyle iki farkı yakalayan Kartal, ikinci yarıda oyunu tamamen rakip alana yıktı. Gerçi Cenk Tosun golünde Muslera’nın inanılmaz hatası, siyah-beyazlı futbolcunun fırsatçılığı ön plandaydı. Bu gol zaten baskı nedeniyle savunmasına yaslanan Aslan’ı moral olarak oyundan düşürürken, Kartal’ın rakip kaleye pikelerini izledik. Siz deyin dört, biz diyelim beş net pozisyon golle taçlanmadı. Hangisini saysak? Cenk Tosun, Quaresma (2) Oğuzhan ve Medel. Yani öyle pozisyonlar ki, hani isteseniz kaçırılmayacak cinsten! Neyse ki Tosic bunlardan birini gole çevirirken takımını da rahatlattı. Dememiz o ki abartmıyoruz Beşiktaş ezeli rakibi karşısında tarihi farkı kaçırdı. Evet, Kartal uzun bir ayrılıktan sonra yeniden iç hat seferlerine başladı, dönüşü de muhteşem oldu. Üç farklı skorla derbiyi geçen Kartal, zirve yarışında yine söz sahibi olduğunu gösterdi. İşin özeti mi? Beşiktaş iç hatlardaki şanssızlığına son verirken, zaten tartışılan İgor Tudor’u da ateşe attı! O savunmayla Aslan bu maratonu zirvede tamamlaması çok zor!
20 yıldır böyle derbi görmedim - Rıdvan Dilmen (Sabah)
Galatasaraylısı da Beşiktaşlısı da Fenerbahçelisi de ikinci yarıdaki gibi bir futbolu derbilerde uzun zamandır görmemiştir. Şampiyonlar Ligi'nde Porto maçının 45 ila 65 arası oynadığı bölüme benziyordu. Şenol Güneş dün müthiş hazırlanmış. İlk yarıda iyi oynamadılar ama Beşiktaş ikinci yarıda herkesin önünü ilikleyeceği bir maç oynadı. Gökhan Gönül kaçırdı, Medel oyuna girdi kaçırdı. Quaresma 34 haftalık periyotta toplam bu kadar pozisyona giriyor. Herkes önde görüyordu ama benim çok net favorimdi Beşiktaş. Galatasaray'a gelince yine önemli bir maçı yitirdiler. Başakşehir maçından daha çok pozisyona girdiler.
Galatasaray maç kaybedebilir, büyük maç kazanırsın, kaybedersin. Tudor tabii ki tartışılacaktır. Medyayı eleştirirken bugünü de düşünerek konuşmalıydı. Tudor'un nesi doğruydu ki değişikliklerini eleştireyim. Dün Galatasaray'ın 3-0'la kurtulması büyük bir balıdır. Oyun hezimetine skor hezimeti eşlik edecekti. Görünen köy kılavuz istemez. İyi bir teknik direktörü yok Galatasaray'ın. Galatasaray camiası skora değil, oyunun kabullenilmesine üzülmüşlerdir. Quaresma boş kaleye kaçırıyor, Medel altıpasta pozisyona giriyor. Yakın dönemde Beşiktaş-Galatasaray tarihinde 3 farklı bir maç hatırlamıyorum. Galatasaray'da yönetimin kazanırken dahi gelecekle ilgili düşünceleri olması lazım, haftaya Akhisar'ı yense dahi... Dursun Bey lideriz, niye eleştiriliyor diyordu ama skorun dışında oyunu da görerek yorum yapıyoruz. Galatasaray'ın dün 1-2 pozisyonu vardı, Başakşehir maçında o da yoktu. Galatasaray'ın güçlü orta sahayla oynaması lazım... Ndiaye kayboldu, Belhanda kayboldu, Selçuk girdi kayboldu. Rodrigues kayboldu. Fernando gibi önemli oyuncu bile ışınlandı bu baskı altında. Galatasaray'ın, Gençlerbirliği, Alanya gibi maçlarında zaten taraftar yapıyor ne yapacaksa... Şenol hoca Oğuzhan'ı oynatmıyor diye eleştiriyorduk ama bazen bazı oyuncuları eğitmek lazım. Çok önemli yıldızları yönetmek kolay değildir, bazen oturtmak gerekebiliyor. Talisca'yı Real Madrid, Barcelona istese de banane kardeşim dedi. Medel, Şili Milli Takımı'ndan gelsen, Inter'den gelsen ne yazar, Tolgay oynuyor dedi. Lider bir teknik adam çünkü... Bence oyuna göre az skorlu maç çıktı, 3-0 az. Hak eden kazandı. Son olarak, dün şartlar Fırat Aydınus'u kurtardı. İlk yarıda Oğuzhan Özyakup'a yapılan penaltıyı vermemişti, skor onun da işine geldi.
Beşiktaş ezdi geçti... - Şansal Büyüka (Milliyet)
Beşiktaş gibi gerçek bir kadro kalitesine sahip olsanız da, Şenol Güneş gibi büyük bir hocanız bulunsa da, Şampiyonlar Ligi’nde yenilgi almadan gruptan birinci çıkmayı garantileseniz bile, yendiğinizde puan farkını 3’e indireceğiniz, kaybederseniz farkın 9’a çıkacağı ve adeta yarışta darbe yiyeceğiniz bir maçı oynamak, hangi tecrübeye, başarıya ve olgunluğa sahip olursanız olun kolay iş değil... Böyle bir maçın tekniğini, taktiğini uygulamak, psikolojini yaşamak ve gerilimini taşımak bile her babayiğidin harcı değil... Beşiktaş puan açısından böyle ince ve hassas hesaplara dayalı Galatasaray maçına müthiş bir başlangıç yaptı... Feghouli’nin yeteri kadar yardıma gelmeyişi ile savunmada kaderi ve Quaresma ile başbaşa kalan Denayer, tüm çabasına ve iyi niyetine rağmen Portekizli yıldızı durdurmakta zorlandı... Gökhan Gönül bile Quaresma’nın yanına, yani hücum alanına yardımcı aktör olarak gelince Beşiktaş bu kanattan dakika başı yeni bir atak geliştirip, yeni bir orta yaptı...
Galatasaray orta alanı da Beşiktaş orta alanı karşısında yeterli direnci sağlayamayınca, topu tutup oyunu yavaşlatamayınca, savunmanın uzaklaştırdığı her top neredeyse saniyesinde geri geldi... Beşiktaş bir derbi maçında, böyle müthiş bir baskıya rağmen, Cenk’in ilk saniyelerde bulduğu pozisyon dışında, bu baskısına yeteri oranda pozisyon zenginliği katamadı... İlginçtir, böyle bir baskı yiyen Galatasaray, 20. dakikadaki ilk önemli atağında Feghouli biraz çabuk olabilse, 30. dakikada Rodrigues belki de maçın en uygun pozisyonunda daha düzgün bir vuruş yapabilse, ilk 45 dakika bittiğinde oyun kayıtsız şartsız Beşiktaş’ın olsa da skor avantajını eline geçirmişti... Tolgay için üzüldüm ve endişelendim... Kasıtlı olmasa bile ilk yarıda adeta “dayak“ yedi... Gene bu yarıda Belhanda’nın kullandığı frikik atışında Fabri önce Serdar Aziz’i bozup sonra mı topu tuttu, bu tartışılabilir... Ama 40. dakikada Fernando’nun ceza alanı içinde Oğuzhan‘a müdahalesi sanki tartışmasız penaltıydı... Beşiktaş‘ın ilk yarıda yapamadığını ikinci yarının başında Muslera yaptı... Haftalardır sallanan Muslera bu defa elinden kaçırdığı topla hem kendini, hem takımını yıktı... Cenk için “boş kaleye golü attı“ denebilir ama o ortayı, o topu takip etmek önemli bir fırsatçılık değil mi? Beşiktaş’ın 60’lı dakikalardaki futbolu ve baskısı adeta “zirve“ yaptı... Öyle ki Beşiktaş üç dakika içinde Oğuzhan, Quaresma ve Gökhan Gönül ile mutlak üç pozisyona girdi ve kullanamadı... Hele 66. dakika... “Aman Allahım“, neler oluyor, neler kaçıyor, göz kamaştıran bir futbol ortaya koyan Quaresma neleri atamıyor... Abartısız “beş dakikada Beşiktaş“ olurdu... Dakikalar 66-67’yi gösterirken, tabela 5-0‘ı yazardı... Bunları nasıl kaçırırsın Beşiktaş... Bu kadar nasıl dağılırsın, çaresiz duruma düşersin Galatasaray... Beşiktaş‘ın golü kaçıranlarını, golü atanlarını düşünün... Sağ kanat savunucusu Gökhan Gönül kaçırıyor, stoper Tosic ikinci golü atıyor... Hani topuyla tüfeğiyle, savunmasıyla, orta alanıyla rakibin üstüne kâbus gibi çökmek bu olmalı... Çok uzun yıllardır böyle ezici bir derbi görmedim...
Bir büyüğün, karşısındaki büyüğü bu kadar ezdiğine, böyle darmadağın ettiğine tanık olmadım... İkinci yarıyla başlayıp tam 70. dakikaya kadar süren görülmemiş Beşiktaş fırtınasından başım döndü, ortaya koyduğu futboldan gözlerim kamaştı... Beşiktaş’a gönül verenler takımlarıyla çok haklı olarak gurur duyuyorlar... Beşiktaş gerçekten büyük oynadı, çok büyük oynadı... Galatasaray derseniz, yatıp kalkıp bu 3-0‘a dua etsin... Denilebilir ki “Koca Galatasaray bu, derbi de olsa 3-0’ı asla kabul etmez“... Öyle de, görünen köy kılavuz istemez.. Tabela 6-0’ı, hatta 7-0’ı yazardı...
Beşiktaş çok daha güçlüydü - Güntekin Onay (Vatan)
BEŞİKTAŞ ilk 25 dakika müthiş bir baskıyla başladı. G.Saray ise ‘6 puan öndeyim’ duygusuyla savunmada kalmayı seçti. Beşiktaş’a fazla alan vermediler ancak çıkmakta zorlandılar. İlk yarı topa daha fazla sahip olmasına rağmen siyah-beyazlılar adına pozisyon zenginliği azdı. İKİNCİ yarının başlaması ile gelen gol Beşiktaş’a inanılmaz bir özgüven ve moral getirdi. Özellikle Oğuzhan’ın rakip ceza sahasına yakın oynaması, hücumda son derecede yaratıcı işler yapması G.Saray’ın dengesini bozdu. 46 ile 70 arasındaki 25 dakikalık süreçte Beşiktaş, deyim yerindeyse G.Saray’ı sürklase etti. İnanılmaz goller kaçtı. Özellikle de Oğuzhan ve Quaresma çok net fırsatlardan sonuç alamadılar. Ancak G.Saray savunmasının adeta darmadağın olduğu bu bölümde savunmacı Tosic sahneye çıktı ve Beşiktaş’ı rahatlatan gole imza attı.
OĞUZHAN YILDIZLAŞTI
QUARESMA dün takım arkadaşlarına fazla ayak uyduramadı. Şayet Şenol Güneş, 2-0’dan sonra Lens’i oyuna alsaydı açık alanlarda çok daha etkili olabilirdi. Şunu belirtelim ki Medel’in girişi de Oğuzhan’ın oyuna daha çok katılmasını sağladı ve orta sahayı güçlendirdi. DÜN gece daha fazla isteyen ve kalitesini fazlasıyla sahaya yansıtan bir Beşiktaş gördük. G.Saray ise sahada yoktu ve daha farklı bir yenilgi almadığı için şanslıydı. Beşiktaş’ta herkes çok çalıştı. Ama sahanın yıldızıysa Oğuzhan’dı.
Şampiyonlar Ligi seviyesi bu - Uğur Meleke (Hürriyet)
Aslında Güneş, bu maçı dün gece 21:30’da değil, salı 22:30’da kazanmaya başlamıştı.
Birinci sebebi şu: Türkiye Kupası’nda Manisa maçına 11 yedekle değil, 5-6 as, 5-6 yedekle çıkması çok iyi bir karardı. Hem Negredo, Lens, Orkan, Oğuzhan gibi alternatif oyuncularının durumunu gördü, hepsi çok iyi seviyedelerdi gerçekten. Hem, onları as kadroyla harmanlayarak bir arada oynama becerilerini geliştirdi. Hem de as oyuncuların gözünü korkuttu bu performanslar. Quaresma’nın dün gece Beşiktaş kariyerinin en iyi maçlarından birini oynamasında, kulübede görünmez adamlar değil, Lens ve Orkan gibi gerçek tehditler olmasının da etkisi var.
Güneş’in dün geceki maçı santradan önce kazanmaya başlamasının ikinci sebebi de Malatya’da gizliydi: Beşiktaş Talisca’yla adı konmamış bir 4-4-2 oynuyor. Bu 4-4-2’de Talisca’nın rolü, bir ofansif orta saha gibi değil, ikinci santrafor gibi. Pas trafiğine çok az katılıyor, top rakipteyken neredeyse kayboluyor, topu ayağına aldığındaysa harika bir gol silahı. Ama Talisca’nın bu oyunu, asist-gol yapmadığında Beşiktaş’a ciddi bir fatura ödetiyor. Malatya, Aytaç-Murat-Azubuike’li sert ve bozan orta sahasıyla siyah-beyazlılara ecel terleri döktürdü, merkezde bir kişi eksik kalan Beşiktaş kendi oyununu oynamaya fırsat bulamadı. Muhtemelen Malatya maçından ilham alan Tudor’un da planı buydu: Feghouli ve Rodrigues’in içeriye çok yakın oynadığı bir beşliyle Beşiktaş’ı merkezden çökertmek istediler. Ancak 25-45 arası hariç rakiplerinden topu neredeyse hiç alamayınca, uygulamaya konamadan ölü doğmuş bir plan oldu bu.
FATURA ARTIK KESİLMELİ Mİ?
Başakşehir ve Trabzon maçlarından sonra Beşiktaş karşısında da varlık gösteremeyen Galatasaray’da fatura Tudor’a mı kesilmeli peki? Büyük ölçüde evet. Gençlerbirliği planıyla, Eren’e uzun vurarak Başakşehir’i alt edemeyeceğini bilmesi gerekirdi Hırvat Hoca... Beşiktaş’a karşı da 45-70 arası oyunu tüm taraftarlarla beraber seyretmesi akıl almaz. O sıralarda Beşiktaş her topu kazanıyor, Muslera’nın eline gelen her top voleybol filesinden seker gibi geri dönüyor. Ve Tudor, daha 50-55’lerde çıkarması gereken Belhanda ve Feghouli’nin ikinci devre ortalıkta hedefsiz dolaşmalarına göz yumuyor. Bu, kolay affedilir bir hata değil.
Son olarak şunu da eklemem gerek sanırım: Sonuçtan bağımsız, çok iyi bir maç izledik Vodafone Park’ta. İyi futbol, iyi futbolcuyla oynanıyor; bu sene lig iyi, takımlar iyi, sporcular kaliteli ve iyi niyetli. Bir ligde iyi takım ve iyi maç sayısı fazla ise bu durum Avrupa kupalarına da yansıyor; Beşiktaş’ın dünkü futbolu zaten Şampiyonlar Ligi seviyesi. Ve bence bu seviyede futbol oynadıkları sürece, özellikle Dolmabahçe’de yenemeyecekleri takım çok az. Muhteşem Tolgay-Atiba orta ikilisiyle Beşiktaş, önümüzdeki hafta iyi bir kura çekerse, Şampiyonlar Ligi serüveni de heyecan verici olacak gibi.
Beşiktaş, 6-0'ı tarihe gömebilirdi - Fatih Altaylı (Habertürk)
Galatasaray Genel Kurulu, sabah Galatasaray’ın idam fermanını yazdı.
Akşam Beşiktaş infazı gerçekleştirdi.
Dün sabah Galatasaray Yönetimi, pardon ortada bir yönetim yok, Galatasaray Başkanı, batırdığı Galatasaray’ı daha da batırmak için genel kurulun karşısına çıktı.
Genel kurul, geminin dibini delme talebini alkışlarla kabul edip, “Özbek Brothers” kumpanyasına açık çeki vererek, Galatasaray’ı bitirmeye yönelik bir adım daha attı.
Böyle dönemler ülkelerin ve kulüplerin tarihinde vardır.
Bir yönetim gelir, ülkeyi batıracak her türlü hamleyi yapar, varlıkları satar savar, içeride ikilikler yaratır, borç-harç, sahte bir bahar yaşatır.
O yönetimi seçenler büyülenmiş gibi alkışlarlar, aklı başında eleştiri yapanlar hedef olur.
Sonra bir bakarsınız ki, kulüp ya da ülke batmış.
O dönemi tarihten silmek ister geride kalanlar.
Galatasaray işte böyle bir dönem yaşıyor.
En ucuzu 3 milyon Euro alan “şahane” bir takım kur, başına beceriksiz bir adamı getir.
İkisi derbi dört büyük maç oyna ve sadece kendi sahanda tek puan alabil!
Bu maçların birinde fark ye, diğerinde ise tarihi bir fark yemekten şansınla kurtul.
Al sana ‘Özbek Kardeşler’in Galatasaray’ı...
Rezaletin dün oynanan son perdesinde...
Futbol yorumcularını dinlerken, kafayı yiyecektim dün akşam.
İlk yarı bitmiş, “Galatasaray istediğini alıyor” gibisinden aptal saptal laflar ediyor, ayağı topa değmiş ama kafası topa basmayan cühela sürüsü...
Halbuki perşembenin gelişi, çarşambadan belli.
İlk yarı Galatasaray bir iki cılız pozisyon bulmuş ama Beşiktaş 3 atma fırsatı yakalamış da olmamış.
Çünkü “İyi kadro çıkardı” denilen Tudor, enayiliğin büyüklüğünü yapmış, savunmanın soluna Denayer’i koymuş ki bu bölge olmuş yol geçen hanı.
Beşiktaş’ın en güçlü yeri, Quaresma ve Gökhan Gönül’ün üst üste bindirdiği yer, Galatasaray’ın en zayıf karnı olarak bırakılmış.
Bunu beceren adama da Avrupa Fatihi takım teslim edilmiş.
Ama ‘Özbek Brothers’a kulübü verirsen, Tudor’a takım vermişsin çok mu!
Neyse ki, ilk yarı kazasız belasız 0-0 bitti.
Kulübede biraz hocaya benzer bir şey olsa yapılacak belli.
Belhanda’yı çıkar yerine Selçuk’u al. Oyun değişsin.
İkinci yarı başladı, gol geldi. Müthiş kaleci Muslera, bir top ikram etti. Cenk de ayıp olur diye geri çevirmedi.
Sonrasında Galatasaray bir 10 dakika oynamaya çalıştı fakat pozisyon yok. Çünkü Beşiktaş doğru dizilmiş, orta saha ile savunma şahane bir birliktelik içinde.
Palavradan bir baskı var ama pozisyon falan yok.
55. dakika itibarıyla Galatasaray’ın orta saha tam anlamıyla çöktü.
Tudor denen futbol cahili, en olmayacak şeyi yaptı ve takımın tek ayakta kalan hücumcusu Rodrigues’i çıkardı ki, televizyon başında saç baş yolmaya başladım. Zaten tepemde dört tel kalmış, onlar da gitti.
Oysa ilk çıkacak adam Belhanda sahada.
Yetmedi, hücumda sıfır savunmada sıfır Denayer “Beni çıkarın” diyor oyunuyla ama Tudor görmüyor.
Sonunda Belhanda çıktı ama o sırada zaten maç gitmiş.
Orta saha dökülüyor. Savunmada 6 kişi, ilerde 4 kişi. Orta alan kalmamış, yolgeçen hanı gibi.
Beşiktaş pozisyon üstüne pozisyon buluyor. Galatasaray kalesinde gol atma şansı yakalayamayan tek Beşiktaşlı; kaleci Fabri. İleri çıksa o bile pozisyon bulacak.
Quaresma, double double yapacak kadar pozisyona giriyor. Tek maçta gol krallığında iddialı hale gelmesi işten değil.
Cenk kaçırıyor, Gökhan Gönül kaçırıyor, herkes kaçırıyor.
Maicon tek başına aslanlar gibi mücadele edip, Tudor’un kellesini kurtarıyor.
Ama o da bir yere kadar.
Beşiktaş hak ettiği en az 6 hatta 7 pozisyonu, dolar karşısındaki TL gibi harcıyor. 7’si de yüzde yüz gol.
Ama sonunda yine şansa, bir savunma şanssızlığı ile 2’yi buluyor. Sonra da Negredo iki stoperi birbirine kilitleyip 3’ü atıyor.
Ve çok şükür maç bitiyor.
Beşiktaş, Fenerbahçe’nin Galatasaray’a 6 attığı maçı unutturacak bir farkı kaçırıyor.
Normal şartlarda Beşiktaş’ın kupa maçında bulduğu skoru tekrarlaması gereken bir maç, Beşiktaş’lı oyuncuların bitiricilikteki zaafları nedeniyle “Makul” bir skorla bitiyor. Beşiktaş, Fenerbahçe’nin Galatasaray karşısındaki 6-0’lık galibiyetini tarihe gömme şansını kullanmıyor.
Şampiyonluk potasındaki takım sayısı bir anda 4’e çıkıyor.
Galatasaray’daki en büyük sorun ne biliyor musunuz?
Bu takımda iyi oyuncular var ama Galatasaray ruhu yok.
Lejyonerler ordusu gibi.
Vatan için savaşmıyorlar.
Para için savaşıyorlar.
O da bu kadar oluyor işte.
Beşiktaş’ı ise kutlamak mı lazım, eleştirmek mi bilemiyorum.
Müthiş oynadılar ama az attılar.
Fakat kötü olan taraf şu.
Beşiktaş rakip seçiyor.
Güçlü takımları yenmeyi seviyor, zayıf takımlar karşısında seriyor.
Şenol Güneş, Tudor gibi bir zayıf adamla dalgasını geçiyor.
Ve bana göre Beşiktaş’ta maçın kahramanlarından biri Tolgay. Müthiş oynuyor. Oğuzhan ise uzun bir aradan sonra yeniden Beşiktaş’a dönüyor.
Hakemlere gelince.
Beşiktaş öyle bir ezdi ki, hakemlere pek iş düşmedi.
Bu sezonun en iyi hakemi, bu maçı da kazasız belasız tamamladı.
Şenol Güneş : 3 - Tudor: 0 - Ercan Taner (NTV Spor)
Ercan Taner, Beşiktaş'ın 3-0 kazandığı Galatasaray derbisini yazdı.
1-İlk yarının en flaşı, yüzde 64 topa sahip olan Beşiktaş’ın, bu üstünlüğünü sonuca yansıtamaması oldu...
2-Galatasaray sahasında kalıp, ani ataklarla sonuca gitme planı yapmıştı.
3-"Tudor, derbileri kaybediyor” eleştirileriyle, şu sonuca varmış... O zaman, ben de otobüsü park ederim, gol bulursam, ne mutlu bana!
4-Denayer karşısında, ilk yarı boyunca, Q7 etkisini gösteremedi. Denayer çok sallandı, bu konunun ana sebebi, Feghouli’nin oyundan çok kaybolması ve defansına katkı sağlayamamasıydı...
5-Beşiktaş şut girişimi dahil, hücum prensiplerini tamamen sahada uygulamaya çalıştı.
6-Fakat, hücum girişimleri içinde en önemli madde, ceza sahası içinde çoğalamamak olunca, fazla gol pozisyonuna
giremedi ev sahibi...
7-Talisca’nın yedek kulübesinde beklemesini, ben, saygı ile karşıladım. Çünkü, en son Malatya maçı dahil, oyunda ağırlığı tamamen kaybolmuştu.
8-Galatasaray’da Yasin, bu tarz maçlarda tercih edilebilir. Tabiki bu durumda da, Tudor’a saygı duyarım. Antrenmanları yaptıran o...
9-İlk yarıda, Galatasaray’ın kapalı savunma anlayışı, ikinci yarıda çok erken bitti.
10-Otobüs taktiğinde, iki temel faktör çok önemlidir.
11-Ani ataklara çok çabuk çıkacaksın...
12-Ve kalecin, kesinlikle hata yapmayacak. Yaparsa, sarsılırsın...
13-Gol, Galatasaray’ı biraz canlandırdı. Fakat ileri çıkmak, bu derbide, riskleri de doğal olarak beraberinde getirdi.
14-Çıkarsan, savunma defoların olduğu için, çok pozisyon verirsin! Beşiktaş dört pozisyon buldu, arka arkaya...
15-Ve Tosic, Beşiktaş forvetlerinin kaçırdığı inanılmaz pozisyonlara, “topa böyle vuracaksınız, arkadaşlar” diye, vurduğu topla cevap verdi.
16-Porto maçında oynadığı, bir 9 dakika var... Porto’nun, rakip yarı alanda taç bile atamadığı...
17-Galatasaray, öyle bir fırtınaya yakalandı, ikinci devre...
18-Linnes, Denayer değişikliği, 85.inci dakikada değil, daha önce, belki de maç öncesi, son anda olabilirdi.
19-Denayer’in kanadı, ikinci yarı koridor oldu...
20-Galatasaray, tarihi bir mağlubiyet alabilirdi. Tudor maçı tekrar izlerken bile, terleyebilir...
21-Fırat Aydınus, kötü maç yönetti... Maçta kritik pozisyonlar var, ama Fırat Aydınus o pozisyonlarda yok...
22-Negredo’nun golü için şunu yazmak lazım, tipik santrafor golü... Beşiktaş mükemmel oynadı ve hak etti...
Spor yazarları Beşiktaş'ın 3-0 kazandığı Galatasaray maçını değerlendirdi.