Spor yazarları Galatasaray - Fenerbahçe derbisi için ne dedi?
Süper Lig'in 25. haftasında sonucu merakle beklenen maçta Galatasaray ile Fenerbahçe golsüz berabere kaldı. Spor yazarları derbi karşılaşmasını değerlendirdi. İşte detaylar...
Atilla Gökçe: "Uğraşan F.Bahçe, kazanan G.Saray"
Golsüz, şutsuz, kornersiz… Ofsaytsız ruhsuz ve heyecansız bir ilk yarı izledik. Uzun lig maratonunda kupaların çeyrek ve yarı final eşleşmelerindeki “erken final” kavramını andıran maçta mücadele vardı. Oyun yoktu. Aylardır bu maçı bekleyen taraftar grupları da hayal kırıklığına uğradılar.
Yine de iyi niyet ve takdir duygularıyla yazmamız gereken bir not var. İki takımın kalecileri Fernando Muslera ile İrfan Can Eğribayat aşırı baskı altında kalmadılar ama rahat davranışları, arkadaşlarına güven veren anlayışları ile göz okşadılar.
Dzeko ve En Nesyri ile Osimhen’e de teşekkür borçluyuz. Skor ne olursa olsun ilk yarıda tabelayı değiştirmek için çok çaba harcadılar. Fenerbahçe’nin dört şut çıkardığı oyunda formasını giydikleri takıma “cesur konuk” kimliğini kazandırdılar.
Galatasaraylı futbolcular, 6 puanlık farkı koruma güdüsüyle biraz daha savunmacı görüntü sergilediler. Fenerbahçe ise 6 puan farkı indirmek amacıyla daha atak ve arayıcı idi. Maçta ilk korneri onlar kazandı, üç kez üst üste köşe atışı yaptılar. Çağlar’la değişerek oyuna giren Djiku, kafa vuruşuyla Muslera’yı zor durumda bıraktı.
Galatasaray topun mutlak sahibiydi ama yine de “noksan” bir hali vardı. 79’da Okan Buruk’un geciken hamlesi Mertens’le geldi. Galatasaray daha etkin oynamaya başladı ama Fenerbahçe de boş durmadı. Mourinho, Mert Müldür, Amrabat ve Talisca hamleleriyle durgun oyun fırtınaya dönüştü. Okan Buruk Kaan’la oyunu tutmayı, Kutucu ile Osimhen’i değiştirdi ama yinelenen Fenerbahçe baskısı altında denkliği bozacak bir şans bulamadı.
Diplomatik taktiklerden biri avantajlı ise anlaşma masasından çözümsüzlükle kalkabilir. Galatasaray da öyle yaptı. Statükoyu korudu altı puan farka toz kondurmadı.
Sloven konuk hakem Slavko Vincic maçı tartışmasız bir sadelikle yönetti. Soğukkanlı, titiz ve inandırıcıydı. Fenerbahçe’nin korner atışında Lemina’nın koluna çarpan topu Vincic göremedi. Fenerbahçeliler penaltı uyarısı beklediler ama, o pozisyon yoruma açık olduğu için VAR karışmadı. (Milliyet)
Halil Özer: "Aman risk almayalım"
Ben anlamadım... Bütün hafta insanlar niye bu kadar heyecan çekti... Öyle bir futbol ki klasik bir al gülüm var gülüm. Ya da ne şiş yansın ne kebap... Alan razı satan razı...
Başka deyim var mı bilmiyorum... Biri maçı kazansa lig bitecek, diğeri kazansa üç puan yaklaşacak.
Ama yok...
Biraz Fenerbahçe bastırdı. Galatasaray hiç gelmedi...
Öyle ki pozisyonu yok...
18’e gidemediler...
Takımın ayaklarına sanki gülle bağlanmış gibi hücuma çıkıyorlar. Üç ayda bu takıma ne oldu böyle anlamak mümkün değil. O yüzden Galatasaray’ın Avrupa’dan elenmesine şaşırmamak lazım.
Fenerbahçe ise 100’de 100 kontrollü oynadı. Zaten son zamanlarda bu işi çok iyi yapıyor. Ancak Belçika’daki gibi kaleci hata yapacak öyle gol yiyecek. Onun dışında duvar.
Osimhen belki hayatının en vasat maçını çıkardı. Tek top alamadı. Hoş Dzeko ile Faslı golcü de öyle.
Çünkü iki hocada aynı kafada. Emniyet ön planda...
Jandarma, polis, bekçi hepsini gol yememek için dikmişler...
Sonuçta kimse mutlu değil. Sadece Galatasaray aradaki farkı korudu o kadar.
Peki Mourinho neyi düşündü?
Onu bilemedim.
İyi savunma yapayım araya da bir gol sıkıştırırım diye düşündü. Başka açıklaması yok. O da olmadı. 2. yarı Djiku’nun kafasında Muslera’dan dönen topa Tadiç iyi vursa bütün plan işleyecekti. Zaten bu maçta bu pozisyondan başka pozisyon var mı bilemedim. Bence yok, düşünüyorum yok.
Tabii bu maçın başka bir önemi var. Sosyal medya trollerinin iflası. Bütün hafta öyle yaygara kopardılar ki.
Ama Vincic öyle bir yönetim gösterdi ki bizim Türk hakemlerini maç yönettiğine pişman etti. Ama farkındalar mı bilemem.
Bir derbi böyle yönetilir. Başka türlü yönetilemez. Ama tabii bizim ülkede utanma duygusu var mı?
Elbette yok. Herkes yazdığı ile kaldı....
Kimsenin risk almadığı bu karşılaşmada Galatasaray’da Lemina ile Muslera...
Fenerbahçe’de kaleci dahil tüm savunması ve 2. yarıda Fred. O kadar. Öne çıkanların sayısına bakın maçın yorumunu yapın. (Milliyet)
Osman Şenher: "Bu skor G.Saray’a yaradı"
Galatasaray için kendi sahasında oynamanın avantaj olması lazımdı. Tribünlerde 50 bin taraftar var. Korkunç bir destek, bu coşkuya maalesef futbolcular karşılık veremiyor. Sarı-kırmızılılar çok dağınık bir görüntü çiziyor. Verilen pasların çoğu yerini bulmuyor. Oyun kurarken zorlanıyorlar. Bunun için de dünyanın en çok geri pas yapan takımı Galatasaray’dır herhalde.
Sara, sakatlıktan döndükten sonra bir türlü toparlanamadı. İyi ki Lemina transferi yapılmış. Gabonlu futbolcu takımın en iyisiydi. Defansı toparlıyor, Abdülkerim ve Sanchez’in hatalarını düzeltiyor. Orta sahada da rakibi üstünlük sağlamasın diye olağanüstü bir mücadele ortaya koyuyor.
Sol çizgiye bakıyorsun Eren Elmalı defansta çok başarılı ama onun önünde oynayan Barış Alper, Mert karşısında hiç üstünlük sağlayamadı. Ne kaleye bir şut çekebildi ne de orta yapabildi. Sağ çizgide ise Fenerbahçe’nin en başarılısı Yusuf, Sallai’yi kıpırdatmadı. Bu yüzden Macar futbolcu çok etkisiz kaldı. Sağ bek oynayan Frankowski’nin ise ilk yarı ayakları titredi. Arkasına çok adam kaçırdı. İkinci yarı biraz daha toparlandı ama o da etkisizdi.
Burada en büyük sorun gol yollarında. Osimhen gibi büyük bir yıldız yalnız kalıyor ve gol pası alamıyor. Orta da yapan yok. Bir geriye koşuyor, bir ileri, bir sağa bir sola koşuyor, iyi mücadele ediyor ama onun vazifesi gol atmak. Bu şartlar altında nasıl gol atacak onu da bilemiyorum.
Evet Cim Bom rakibini yenebilse şu anki avantajını ikiye katlayacaktı. Okan hoca akıllı bir taktikle oynadı. Yenemiyorsam yenilmeyeyim dedi. Yenilip de aradaki puan 3’e ineceğine berabere kalır 6 puan farkla yola devam ederim düşüncesindeydi. Bu skora hiç bir Galatasaray taraftarı üzülmedi. Evet Fenerbahçe daha derli toplu oynadı. Skoru lehine çevirmek için rakip kaleye daha çok gittiler. Yüzde yüz bir gollük pozisyonda da Muslera’nın yumrukları Galatasaray açısından puan alınan kurtarıştı.
Maçın hakemine gelince... Sloven hakem Vincic için bir haftadır her şey yazıldı. Yazılmadık şey kalmadı ama şunu unutmamak lazım; dünyanın en iyi hakemlerinden biri rütbesini almak kolay bir iş değil. Bu rütbeyi de Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde tartışılacak pozisyona getirecek zeka özürlü bir hakem değil. Biz kendi içimizde birbirimizi yiyoruz, bu tür kaliteli hakemleri de kavgamıza bulaştırmak istiyoruz. Adam çıktı, ufak tefek hataları da olsa harika bir maç yönetti, futbolcular bu derbide hakemi kandıracak pozisyona bile giremediler. (Milliyet)
Gürcan Bilgiç: "İki cesaretsiz teknik direktör"
İki takımın da "anların" peşine düşmesi sürpriz olmadı. Mourinho kendi sahasında kalmak yerine ön baskıyla rakibinin oyun boyunu uzattı. Akıl pasları yerini uzun toplara bıraktı. Szymanski ve Fred orta sahayı kapatarak rakibi merkezden uzaklaştırdı. Sonuçta ilk yarıda tek şutta kalan, pas koridorları tıkanan Galatasaray karşısında, ustalarının "doğru kararlarını" bekleyen Fenerbahçe vardı.
İhtiraslı tribünlerin tutkusuna karşılık veremeyen Galatasaray vardı sahada. Buna karşılık sağdan ve soldan yüksek toplar ile santrforlarını devreye sokmak istedi Fenerbahçe. Hücum planında ceza sahasına pas ile girmenin olmadığını da anladık böylece.
Okan Buruk, Mertens yerine Lemina tercihi ile "mücadele" taktiği yaptı. "Yenilmemesi" gerektiğinin farkında olarak, topu aldı ama pozisyonlarından vazgeçti.
Fenerbahçe'nin iki hücum aklı vardı; Fred ve Tadic… Dzeko ise kriz olan her bölgede pasa kendisini gösterdi. Kostic anahtar oyuncu oldu. Hem defansta hem de hücum geçişlerinde aranan isimdi. Etkili de oynadı.
Böylesine bıçak sırtı maçta iki kalecinin de güven veren performansı da vardı. Muslera iki, İrfan Can ise bir net hamlenin sahibi oldu. İki tarafın da esas istediğini aldığı, iki cesaretsiz hocanın yönettiği maçta Sloven hakem Vincic'in yönetimi de bu yöndeydi. Kurt hakem takım tavırlarının farkında, kritik pozisyonlardaki faul kararları maçın dengede kalmasını da sağladı. Belli ki tembihlenmiş, her pozisyonu "acaba beni aldatıyorlar mı?" gözüyle seyretti. Ters kararları vardı ama çok tartışma olmadan maçı bitirdi. 13 hafta kaldı, heyecan devam ediyor. (Sabah)
Bülent Timurlenk: "Mourinho'nun filmi!"
eyrek asırdır Mourinho'nun kariyerini izleyenler, Portekizli'nin her şeyini kaybedeceği maçlardan çok şey kazanabilmek adına topuyla tüfeğiyle saldırmayacağını bilirler. Taraftarlar mutlaka 3 puan ister ama burada devreye işte duygusal zekâ girer. Akıl oyunlarından daha çok sinir harbi…
Galatasaray'ın dörtlü dizilen savunmasında Frankowski'nin Kostic ve Tadic karşısında zor durumlara düştüğü ilk yarıda, Fenerbahçe savunmasına arkasındaki boşlukta Sallai-Yusuf eşlemesinden genç stoper galip çıkıp, Barış da Oğuz Aydın-Çağlar'a üstünlük sağlamayınca Buruk'un tek çaresi, Sara'nın hat kıracak paslarıydı. O da zaten onları atamadı.
"Mourinho bu derbide beraberliğe imza atardı" demek, tabelada geri düşmediği sürece bir hızlı hücum ya da duran top organizasyonuyla golü bulmak da demekti. Buruk, kanatlarını değiştirmeyi tercih etmedi. Portekizli, kartlı Çağlar'ı alıp Amrabat ile de orta sahayı sertleştirdiğinde momentumu da almıştı. Okan Buruk yine geç kaldı ama kenardan getirdiği Yunus ve Mertens de bir katkı vermediler. Lemina hazır olmayan hali ile tek başına orta sahayı tutuyorsa, Buruk, kendi elinde hazır dediği futbolcularının haline bakmalı…
G.Saray'ın sahasında bir isabetli şut atıp, korner bile kullanmadığı maçın senaryosunu yazan da yöneten de Jose Mourinho'dur. İstediğini alıp almadığını gelecek haftalar gösterecek ama bir futbol gerçeği, Galatasaray'ın 2025 yılında derbi/büyük maç kazanacak kadar futbol oynamadığı… Derbinin en iyileri Lemina ve Fred… (Sabah)
Ali Gültiken: "Gecenin kazananı G.Saray"
Muazzam bir denge maçı oldu. Bol pozisyon ve gol bekleyenler açısından hayal kırıklığı olarak da görülebilir. Ama sonucun her türlüsünün şampiyonluk yarışını belirleyeceği bu süreçleri makul görmek lazım. Durum böyle olunca öncelik her zaman savunma oluyor. Bu açıdan baktığımızda iki takım da oyunun bu tarafını çok iyi oynadı. Karşılıklı olarak oyunu kilitlediler de diyebiliriz. İlk yarıda sıfır korner, sıfır isabetli şutla biten bir derbi herhalde yoktu, bu açıdan da tarihe geçtiler.
İki takımın savunma oyuncuları mükemmel oynadı. Fenerbahçe'de Yusuf, çıkana kadar Çağlar, Skriniar; Galatasaray'da Sanchez, Abdülkerim'in oyunun ve skorun bu şekilde kalmasında büyük payı vardı. Ev sahibi olarak G.Saray'ın Mertens yerine Sara tercihi orta alanda Lemina ve Torreira ile seçtiği oyun şekli, zaten maçı tarif eder nitelikteydi.
Fenerbahçe kazanmaya daha çok ihtiyacı olan taraf olarak oyunu dönem dönem ciddi şekilde zorladı ama belli bir noktaya kadar getirebildi. F.Bahçe'de Dzeko'nun muazzam performansına Fred'in eşlik ettiği bölümler gördük ama bunlar da istenen hücum zenginliğine dönüşmedi.
Galatasaray zaten 6 puan farkla maça başladı. Bu maçın berabere bitmesiyle beraber ikili averajda da öne geçti. Bu da 7 puan demek. O yüzden G.Saray'da Okan Hoca'nın seçtiği bu oyunu normal karşılamak lazım. Şampiyonluktaki en önemli rakiple puan farkına bir de averaj üstünlüğünü ilave ettiğinde gecenin kazananı olarak devam etti. F.Bahçe açısından da kaybetmeden hâlâ yarışın içinde olması önemliydi. (Sabah)
Ömer Üründül: "Maçı kilitlediler"
Fenerbahçe'nin deplasmanda öncelikle takım savunmasına özen göstereceği doğal bir durumdu. Galatasaray da 6 puanlık farkla önde olduğunu düşünerek savunma güvencesini ön plana çıkarıp kendi evinde alışılmış dışı kontrol futbolu oynayınca ilk 45 dakika karşılıklı sıfır pozisyonla geçti. İkinci yarıda biraz hareketlenme varsa da yine kısır döngü değişmedi. Akılda kalan iki pozisyon vardı. Biri Djiku'nun duran topta kafa vuruşunda Muslera'nın kurtarışı, diğeri de İrfan Can'ın kritik pozisyonda Osimhen'le girdiği topa başarılı müdahalesiydi. Tabii karşılıklı kilitleme maçı olunca 3 santrfor Dzeko, En-Nesyri ve Osimhen varlık gösteremediler. G.Saray'ın sağ beki Frankowski'nin takıma gün geçtikçe faydalı olacağı görüşündeyim. Bana göre en iyi ara transfer Lemina.
Gelelim F.Bahçe cephesine. Büyük kariyerine rağmen Mourinho kadar yaptığı yanlışta ısrar eden bir teknik adam görmedim. Defalarca vurguladım, bilhassa zorluk derecesi yüksek maçlarda çift santrforun biri 39 yaşında, onların arkasında fizik gücü çok yetersiz Tadic oynarsa başarılı sonuç sadece tesadüflere bağlıdır. Ve bu Tadic 90 dakika sahada kaldı. Oğuz bir kanat forveti, dün iki çıkışı dışında adeta sağ bek oynadı. Bana göre takımın en iyileri 3'lü defans, kaleci İrfan ve büyük bir özveriyle yalnızları oynayan Fred. G.Saray bu neticeyle ligde çok büyük bir avantaj elde etti. Büyük tecrübesiyle tansiyonu çok iyi düşüren ve sahada bir hakem otoritesi olduğunu hissettiren Vincic'i de kutlamak lazım. (Sabah)
Levent Tüzemen: "Bu beraberlikle stresini dağıttı"
G.Saray-F.Bahçe derbisi, prangalı bir düelloya dönüştü. İki hoca da savunma güvenliğini ön plana çıkardı, temponun yükselmesine izin vermediler. G.Saray için kazanmak çok değerliydi, ama kaybetmemek aranın kapanmaması ve ikili averajı korumak adına önemliydi. Futbolda kazanamıyorsan kaybetme kuralı her zaman geçerlidir. G.Saray taraftarını kutluyorum, sahaya yabancı madde atmadılar, rakibe kafayı takmayıp tamamen kendi oyuncularını desteklediler. G.Saray yönetimi, taraftarlarını taşkınlık yapmaması konusunda uyarırken maç sonu oluşabilecek iki takım arasındaki sataşmaları önlemek adına mükemmel bir güvenlik önlemi sağlandı. Kıran kırana bir mücadele izledik. Maçın hakemi Vincic, Şampiyonlar Ligi standartlarında bir maç yönetmedi, çok fazla faulleri çaldı, 'ne şiş yansın ne de kebap' zihniyeti ile derbiyi yönetti. G.Saray topa daha fazla hakim oldu ama gol yollarında yeterli pozisyonları üretemedi. Çünkü Osimhen kenardan etkili ortalar alamadığı gibi hücumda yalnız kaldı. Lemina, G.Saray adına maçın en iyisiydi. Arkadaşlarını bir maestro gibi yönetti, savunmaya yardıma gelip tehlike yaratabilecek F.Bahçe ataklarını çabukluğu ile önledi. Bazı maçların hikâyesi vardır. 33. kez F.Bahçe derbisine çıkan kaptan Muslera, kalesinde büyüdü, üç tane net pozisyonu önledi. Bu arada İrfan Can Eğr-i bayat'ı da kutluyorum, o da F.Bahçe adına kalesinde çok dikkatliydi. Tehlike olabilecek pozisyonları erken davranıp engelledi. G.Saray şampiyonluk yolunda yara almadı, elindeki avantajı devam ettirdi, bu beraberlik takım üzerindeki stresi aldığı gibi Okan hoca ve öğrencilerinin önlerine daha güvenli bakmalarını sağlayacaktır. (Sabah)
Uğur Meleke: "Lemina ile Dzeko dışında herkes 0-0'a razıydı"
Galatasaray - Fenerbahçe derbilerinde sıkça gördüğümüz bir senaryoya şahit olduk yine dün: Kaygılar hayalleri boğdu. Umuttan çok bir endişe derbisi izledik Seyrantepe’de. Kaygının bu kadar baskın olduğu bir 90 dakikanın sonunda neticenin de 0-0 olması sürpriz değil.
Dün soğuk havada stadyuma giden 52 bin kişiye ya da bir iş günü alel acele eve yetişip televizyon başına oturmak için çabalayan milyonlara sorsak, onlar da herhalde bu kadar emeğe değmediğini söyleyeceklerdir. İki teknik adam maçtan önce belli ki 0-0’a razılarmış. Zaten Okan Buruk maç önü demecinde (ikili averaj avantajına dikkat çekerek) “3 puan 4 puan demek, 1 puan da 2 puan demek” demeciyle bu kontrol oyununun sinyallerini vermişti. Tabloda 6 puan geride olan Fenerbahçe bir tık daha fazla şut deneyen taraftı ama Mourinho’nun da skora isyan ettiğini söyleyemeyiz. Maçın herhangi bir anında 0-0’dan çok rahatsız gözükmedi iki teknik adam da.
Belki iki teknik direktör ve futbolcuların önemli çoğunluğu beraberliğe razı gözüktüler ama birkaç adamı ayırabiliriz ekstra çabalarıyla. Fenerbahçe’de 3-4-1-2’ye dönüş sonrası oyunun kalbi haline dönüşen Dzeko, dün yine yorulana kadar takımının iyisiydi. Geriden gelen serseri topları indirerek zaman zaman olgun akına dönüştürdü. Bir pozisyonda iki kez pres yapıp, Fred’e şut fırsatı yarattı. Fenerbahçe’nin neredeyse tüm akınlarının sol kanattan geliştiğinin altını çizmek gerek. Sol stoper Yusuf, sol kanat bek Kostic ve o bölgeye yaklaşan Dzeko’ydu bunun sebebi. Oyuna girdikten sonra Djiku’nun kornerlerde bir etkinliği olduğunu da ekleyebiliriz. Galatasaray’daysa maçın defansta-ofansta yıldızı Lemina idi. Premier Lig’de Bowen’la yaşadığı soruna kadar tüm maçlarda düzenli oynayan Lemina çok hazır, çok güçlü ve çok istekli. Dün birçok pozisyonda Dzeko bağlantısını kesen oydu. 80 ve 88’de de iki gol girişiminde bulundu Gabonlu dinamo. Çok kısa sürede takımın doğal lideri rolünü üstlenen Lemina’nın yanına savunmadaki çabalarıyla Davinson ve Frankowski de eklenebilir. (Hürriyet)
Gantekin Onay: "Okan Buruk ve Mourinho derbiyi kaybetmekten korktu!"
Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki derbinin 90 dakikası sona erdiğinde iki takım da 0-0’lık skordan mutlu oldu. “Bu yarış böyle devam etsin, biz bir şekilde Anadolu takımlarını zaten yeniyoruz. Derbide birbirimizi fazla hırpalamayalım” düşüncesiyle oynadılar. Hadi Okan Buruk’un takımı 6 puan önde, ikili averajla birlikte 7 puanlık bir avantajı var.
Fenerbahçe’de teknik direktör Jose Mourinho neden kazanmak için hiçbir şey yapmadı? 200 milyon Euro’luk takım bu futbolu oynamak için mi kuruldu? Sadece gol yememek için 10 kişiyle topun arkasında bekleyen bir Fenerbahçe ve hücumda tek plan orta-kafa-gol.
Bu maç Fenerbahçe açısından bir fırsattı. “Galatasaray’a hiç pozisyon vermedi” övgüsünden ziyade “Fenerbahçe kaç kez gole yaklaştı?” sorusu dünkü maç için aslında daha değerliydi.
Galatasaray yüzde 60 topla oynadı ve risk almadı. Lemina sahanın en iyisi olurken, Dries Mertens’in yokluğunda Osimhen’in orta sahayla bağlantısı tamamen koptu.
Dün hafta boyunca yaratılan gerginliğin suni ve gereksiz olduğunu, bir Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde daha gördük. Kaybetmekten korkan iki teknik adamın bu kadar pahalı kadrolarla oynattığı, bizlere izlettiği futbol maalesef bu.
AZ Alkmaar’ın çoluk çocukla hafta içinde oynattığı futbolu da gördük. Dün derbide oynanan oyunu da...
Sloven hakem Vincic’e gelince kendisi için zor bir maç olmadı. Oyuncular ve teknik adamlar iç saha maçlarında Türk hakemlerine baskı kurabiliyorlar. Dün bunu Vincic’e yapamadılar. (Hürriyet)
Serkan Akcan: "Hakemi çıkarınca!"
Derbinin başlangıç düdüğüyle birlikte büyük sakinlik, sıfır gerginlik alışık olduğumuz bir durum değildi. Maçın Sloven hakemi Slavko Vincic ilk dakikadan itibaren futbolcular üzerinde otoritesini kurdu, hiç itirazın olmadığı, dövüş-çekişin yaşanmadığı bir ilk yarı oynandı. Vincic düdüğü ağzına az götürdü, gereksiz faulleri çalmadı, oyun akışkanlığını sağladı ve bu sayede 25 dakikanın üzerinde bir ilk yarı izleyebildik. Fakat iki takım pozisyon üretmedi, hiç ofsayta düşülmedi, kimse korner atmadı, daha doğrusu kaleye giden yoktu. Derbiden hakemi çıkarınca kavgasız gürültüsüz ama pozisyonsuz da bir ilk yarı seyrettik. İlk yarı çok yavandı; bu kadrolar, harcanan milyonlar ve vaatler çok daha fazlasını hayal ettiriyor, en azından derbilerde... Fenerbahçe, Galatasaray’ın sağ koridoruna Kostic ile üst üste hücum edince zaten sallanan Frankowski ile Sallai’nin oyundan kopmalarını izledik.
Bu Mourinho’nun maç içinde aldığı en doğru kararlardan biriydi, tıpkı sarı kartı olan ve riski her pozisyonda biraz daha yükselten Çağlar’ı çıkarıp Djiku’yu sokması gibi. Okan Buruk, Torreira, Lemina-Sara merkeziyle daha dinamik kalmayı tercih ettiğine çok daha erken pişman olur diye bekliyorduk ama hoca 70’e kadar oyundan memnun görünüyordu. Fakat Galatasaray hücumları hiç olmadığı kadar Mertens’i çağırıyordu. Galatasaray tahmin edilenden çok daha fazla Mertens’e ihtiyaç duyuyormuş, Okan hoca bunu derbide bir kez daha anlamıştır. Beraberlik Galatasaray’a yarar, zira ilk maçı kazandığı için ikili averajı koruduğu gibi aradaki 6 puanlık farkı da elinde tuttu. (Fanatik)
Cem Dizdar: "İki takımın da istediği oldu"
‘’Dünya derbisi!..’’ ‘’Yılın maçı!..’’ ‘’Kader maçı!..’’ ‘’Yabancı hakem gelirse adalet gelmezse bile şüpheler ortadan kalkar!’’ Daha neler neler… Sonuç! Harcanan milyonlarca euroya rağmen oynanamayan futbolu hakem yönetimlerine yıkarak aradan sıyrılanların memleketinde vasat altı bir yarı daha. Değil ‘’Gol beklentisi’’ gol pozisyonun mumla arandığı devrenin ironisi 40’ıncı dakikaya yaklaşırken spiker Murat Yenersoy’dan geldi: ‘’Şu ana kadar etkili pozisyonlar izledik!’’ Aynı Yenersoy devre bitiminde ironisini süratle tekzip etti, ‘’Çok fazla pozisyon yoktu ilk yarıda.’’ Topu gezdiren - daha doğrusu oyalayan - Galatasaray gol tehlikesi yaratamazken, ki korner ya da isabetli şut da atamadı, ağırlıklı olarak Przemyslaw Frankowski’nin rakip kaleci İrfan Can Eğribayat’ı ‘’çalıştırdığı’’ ortalara bel bağlar görüntüdeydi. Topa daha az temas eden ve ‘’beklemede kalan’’ Fenerbahçe ise sadece fırsat bekliyor gibiydi. Onlar da korner ya da isabetli şut atamamışlardı. Neticede iki teknik adamın da istediği oldu ve maçın süresi tek devreye indi!..
Ancak iki takım da alan yaratmak için gerekli bilgiyi ve çabayı sahaya koyamayınca alan kapatmak konusunda iki taraf da zorlanmadı. Haliyle ikinci devre de ilk gibi aynı yavanlıkta sürüp gitti. Derken değişliklikler, bunlara bağlı sistem düzenlemeleri… Fenerbahçe bir iki girişimde bulunduysa da bu kadar münakaşa, bağırış çağırış, itham, serzeniş, talep, öfkeye rağmen boşa oynanmış bir maç izledik. Korner olacak da herkes biraz heyecanlanacak! O bile olmadı… Maç bitti, saha birden polis doldu. Geri 12 maç kaldı ve bu maça kadar biriken gerilim gelecek maçlara aktarıldı. Bakalım bundan sonra hangi maçta, hangi yabancı hakem adaleti nasıl sağlayacak? (Fanatik)