Spor yazarları Kasımpaşa - Fenerbahçe maçını değerlendirdi!
Uğur Meleke - 1-0’ı oynayamıyorlar - Hürriyet
MOURINHO’nun Chelsea’si, 2004-2005’te rekor 95 puanla Premier League şampiyonu olurken, enteresandır, 29 galibiyetinin 12’sini 1-0’lık skorla almıştı. Futbolda “1-0’ı oynamak” diye bir kavram var. Ve doğrusunu söylemek gerekirse, Fenerbahçe bu sezon o meziyete pek sahip değil.
Dün Beyoğlu’nda oynanan müsabakayı 3 ayrı bölümde ele almak lazım:
Birinci bölümde, yani ilk yarım saatte Kasımpaşa’nın cılız baskısı, Fenerbahçe’nin cılız kontra çabaları var. Popov hem hücumda oluşturduğu tehdit, hem de savunmada verdiği açıklarla maçın kader adamı olacağını hissettiriyor. Gol de onun kanadından verdiği açıkla, 30’da Souza’dan geliyor.
Mehmet Demirkol - Galibiyetin pırıltısı - Fanatik
Fenerbahçe’yi yarışta tutan bu galibiyetin tabelaya yansıyan pırıltısı bir yana, oyun sezon başındaki sıkıntılarla doluydu. Dirar’ın yokluğunda özellikle Alper’in çıkarken yaptığı top kayıpları Sarı-Lacivertliler’i kompakt oyundan kopardı. Savunma ve hücum olarak 6’ya 4 bölündüler neredeyse. Şansları Kasımpaşa’nın da benzer bir krizle uğraşmasıydı.
Aslında Souza’yla bulunan ilk gol bu durumu daha net anlatıyor. Top, sol kanatta Giuliano’da karşısındaki Popov sadece bekliyor. 20 metre geriden Hasan Ali önce yavaş yavaş geliyor. Brezilyalı onu bekliyor. Popov’a yardım eden yok. Sonra Hasan Ali hızlanıyor. İlhan Depe, Hasan’ı takip etmiyor. Bir ara pas Hasan Ali boşta arkaya sarkarken onu yine Popov takip ediyor. Bir yardım yok. İki takım da böyle kopuk oynadığında genelde kazanan önde iş bitiricileri fazla ve şanslı olan oluyor.
Gecenin sorusu
Fark bu sefer de suni mi? Bugün göreceğiz.
Maçın starı
Savunma hücum kopukluğunda arayı biraz olsun dolduran performans Souza’dan geldi. Kasımpaşa orta sahası ne Hasan’ı ne de onu kovalayınca içeri girip golü atan ve sadece skor olarak değil oyun olarak da dengeyi bozan da oydu. Baskın rakip akınlarda da her seferinde yardıma geldi.
Maçın olayı
2. golde Şener’in Veigneau’yu kasığını bulan ortasıyla geçişi ve ardından direğe asılışı. Çıkacak tartışma belli. Topu dışarı atmalı mıydı?Bu tip durumlarda oyunu durdurma yetkisi tamamen hakemde olmalı ve bu bir savunmayı ekarte etme yöntemi olarak kullanılabilir mi?
Kısa mesaj
Dış sahada 16 maç 9 galibiyet 2 yenilgi. Bunu sezon başında Kocaman’a söylesen o an şampiyonluk kutlamasına başlardı.
Rıdvan Dilmen - Aykut Hoca istifa edecek - Sabah
Fenerbahçe bugünleri gördüyse son deplasman performanslarıyla yaptı. Galatasaray'la 13-14 averaj farkı varken, farklı galibiyetlerle arayı kapattı.
Fenerbahçe. Kayserispor'u 5 farklı yendiler, önlerinde Karabük maçı var, iki iç saha maçları var. Galatasaray'ın fikstürü daha zor. Çok hassas bir derbi oynanacak. Beşiktaş ile Galatasaray arasındaki maç çok tuhaf bir hale geldi. Başakşehir'in Osmanlı maçına göre bambaşka pozisyonlarda derbiye başlayabilir Beşiktaş ile Galatasaray...
Yediği gol Fenerbahçe'yi kendine getirdi. Şu anda Türkiye Ligi'nin son 16 haftasının lig lideri Fenerbahçe. Yani teknik direktörün hem takımını daha iyi tanıması ve fiziksel olarak öne çıkması bunu getirdi. Fiziksel olarak ligin en iyisi tartışmasız Fenerbahçe... İlk yarıda Fenerbahçe lehine verilmeyen bir penaltı var. İkinci yarıda da itiraz edilen var ama ben vermem. Diagne'nin Kasımpaşa'nın itiraz ettiği bir pozisyon var. Benim gördüğüm açıdan üçüncü gol öncesi Giuliano'nun topu dışarıda, Tarık Ongun da kötü bir açıdaydı. Önde oynamak isteyen bir Fenerbahçe vardı ilk yarıda ama Kasımpaşa oynatmadı sarı-lacivertlileri. Onlar da üzerinize Trezeguet ve Diagne'yle yıprattılar. İlhan da yıprattı... Aykut hoca baktı ki durum iyi değil, 'gerekirse yenileyim' diyerek 4-4-2'ye döndü, kanatlar Valbuena ve Giuliano oldu. Bu riske rağmen savunma zaafı yaşanmadı, üzerine goller geldi. Mehmet Ekici de girince gardı düşmüş rakibe karşı pozisyonlar geldi. Pas yüzdesi arttı, çok rahat geldiler, uzatmanın son saniyesi de averaj farkı için çok kritik bir gol atarak maçı bitirdiler. İkinci golden sonraki performansı Kasımpaşa'nın gardının düşmesi kadar Fenerbahçe'nin vites artırması önemliydi. Valbuena girdikten sonra olağanüstü oynadı. Maçın en iyisi Şener'di. Şener insanüstü bir iş yaptı bindirmeleriyle.
Aykut Kocaman ligin ikinci yarısındaki deplasmanlarda büyük iş yaptı. Deplasmanlarda 32 puan, +16 averaj var. Zaman zaman eleştiriyoruz ama çok büyük yıldızlardan oluşmayan ama her oyuncunun maksimum limitini zorladığı bir takım çıkardı. Ayrıca hoca şampiyon olsa da olmasa da istifa edecek. Çalışmak istemediği için değil, kongreye yardımcı olmak için.
Son olarak Rizespor'u ve Ankaragücü'nü kutlayalım... Büyük camialar. Hem İbrahim Üzülmez, hem de İsmail Kartal hocaları tebrik ederim.
Erman Toroğlu - Valbuena varsa futbol güzel - Sabah
Fenerbahçe'de Valbuena oyuna girdikten sonra iş değişti. Bazı futbolcular topla sevişerek oynar, bazıları topa işkence eder. Valbuena işi güzelleştirenlerden... İlk 45 dakikadaki Fener bildiğimiz gibi. Daha bir iştahlı oynayan taraf Kasımpaşa. Daha çok şut girişiminde bulunan Kasımpaşa. Daha çok pozisyona giren Kasımpaşa. Ama bir gol var o da Fenerbahçe'den. İkinci devre Fenerbahçe gol yiyene kadar "Ben bu maçı nasıl olsa götürürüm" havasındaydı. Golü yiyince bu işin öyle bitmeyeceğini anladılar. Çünkü her şeyi kaybedeceklerdi. Ondan sonra tekrar bir kımıldadılar maç bir anda 3-1 oldu.
Dün gece Fenerbahçe'de şu net gözüktü: Valbuena oynamadığı zamanlarda topun Fenerbahçe'de nasıl dolaştığı, rakibe ne kadar etkili olduğu... Valbuena girdikten sonra aynı topun nerelerde dolaştığı ve ne kadar etkili olduğu. Bu Valbuena'nın oyun görüşü de farklı, topu oyuna soktuğu yerler de farklı. Daha da önemlisi topu ayağına aldıktan sonra kolay kolay vermiyor. Rakibi sinirlendiriyor, ceza alanı civarında faul yaptırıyor. Attığı toplarda da rakip defanstan birkaç kişiyi eksiltiyor. Bazı oyuncular vardır, bunlardan çok fazla markaj bekleyemezsiniz. Ama oynadıkları zamanda da rakip takımlar onu markaj etmek mecburitendedirler. Yani otomatik olarak sen bu oyuncuyla rakipten birkaç futbolcuyu rakipten eksiltirsin. Futbol makine işi değildir. Bilgisayarla da oynuyorsun ama bir de o topun ruhu var, canı var. Ve o topla sevişerek de oynayan futbolcu tipi var. Ve o topa işkence ederek oynayan futbolcu tipi de var. Teknik adam bunlardan hangisini seçer, onun sorunu. Ama şu bir gerçek Valbuena girdikten sonra Fenerbahçe'nin oyunu güzelleşiyor, seyir zevki artıyor.
Peki hangisi doğru, kim haklı? Kazandığın zaman haklısın. Gerisi hikaye. Kasımpaşa'nın evinde Fenerbahçe'yi ağırladığı maçta tartışılır pozisyonlar var. Hakem Cüneyt Çakır hiçbirine inanmadı. Çekimler yine bildiğiniz gibi çok kötü. Top dışarıdan mı çevrildi gözükmüyor. Penaltı pozisyonlarında top futbolcunun neresine vuruyor belli değil.
Kalite farkı - Serdar Ali Çelikler - Habertürk
Öncelikle maçın başından sonuna kadar iki takım arasında oyun üstünlüğü anlamında pek bir farkın olmadığını belirtmem lazım. Kemal Özdeş’in bu özelliğini seviyorum. Kapanıp, 9 kişi ile savunma yapıp kontratak arama yoluna gidebilirdi ama öyle yapmıyor. Oynamaya çalışıyorlar. Aslına bakarsanız ilk yarıda Fenerbahçe’den daha çok pozisyon buldular. İki tane boş kafa gol olmadı, hatta bir başka atakta kaleci de yokken topu dışarı vurmayı becerdiler! Buna karşın Fenerbahçe’nin, Giuliano’nun durağan, Aatif’in etkisiz, Soldado’nun da top alamadığı ilk yarıda geliştirdiği ilk organize atakta golü bulduğunu gördük.
Kanattan bekin bindirmesi, ikili oyun, orta saha oyuncusunun bindirmesi ve şık bir tek vuruş skoru getirdi. Oyun üstünlüğü yokken bir takım 3 pozisyon bulmuş, diğeri 1 pozisyon üretebilmişken; farkı yaratan kalite oldu. İkinci yarıya Kasımpaşa yine istekli başladı. Fenerbahçe savunmada bekliyor vaziyetteyken bir karambolde beraberlik golü geldi. Bundan sonraki 10 dakikada Kasımpaşa’nın ikinci golü bulamamasının tek açıklaması yine kalite farkıdır. Şener imkânsız bir golle takımını yeniden öne geçirdi. Skor olarak yine öne geçip takım moral bulsa dahi oyun üstünlüğü Sarı-Lacivertli takımda değildi. “Tehlike anında camı kırınız” oyuncusu Valbuena’nın golü ile maç bitti. Fenerbahçe kalan 4 haftadaki görece en zor maçını 3 puanla geçti. Muhtemelen ligi 72 puanla bitirecekler. Sonra ne olacağını göreceğiz. Keyifli ve güzel bir maçtı, seyir zevki aldık. Ancak çok ilginç ve çok şaşırtıcı bir şey de oldu. Skrtel’in kafası yarıldı ve kan aktı... Halbuki biz kafa yarıldıktan sonra kanamadığını zannediyorduk!!! Cüneyt Çakır ise her zamanki gibi eyyam dolu bir maç yönetti.
ŞENER Son haftaların en formda ismi. Formunun ödülünü şahane bir golle aldı. AATIF Aslında sahanın en kötüsü diyemeyiz ama sanırım en verimsiz oyunlarından birini oynadı.
0-0’I BİLİYOR AMA...
- İkinci bölümde, yani 30’la 52 arasındaysa deyim yerindeyse bir “Kasımpaşa kasırgası” var. Bu bölümde ev sahibi ekip harika bir önde baskı yapıyor. Sonucunu da sayısız pozisyon ve dakikalarca “geliyorum” diyen İlhan golüyle alıyor. Bu 22 dakika için özellikle şunun altını çizmek gerek: Fenerbahçe, skor 0-0’ken nasıl oynaması gerektiğini iyi bilen bir takım. Ama 1-0 öne geçtiklerinde ne yapacaklarına dair fikirleri yok gibi. Maalesef Aykut Kocaman, kötü bir “1-0” oyuncusu.
52’den sonra oyunun üçüncü ve son bölümü başlıyor. Tek taraflı bir Fenerbahçe oyunu. Valbuena girdikten sonra daha da derinleşen bir baskı. Ve haklı galibiyet.
Sanırım bu maçtan Fenerbahçe’nin çıkaracağı bir başka önemli ders de, önde baskı gördüklerinde geriden çıkmayla ilgili çalışmaları gerekliliği. Özellikle Volkan’ın hızlı oyun kurayım derken, baskı altındaki takım arkadaşlarına attığı kötü paslar dikkat çekiciydi. Volkan defalarca oyunu hızlı başlatma arzusuyla verdiği kötü paslarla Kasımpaşa’ya kolay hücum fırsatı tanıdı dün.
MAÇIN ADAMI: TREZEGUET
- GIULIANO, galip gelen takımın en iyisiydi. Ama maçın yıldızı Mısırlı idi dün. Trezeguet, ilk devrede sol, ikinci devrede sağdan aksiyonlarıyla tek başına takım gibiydi adeta.