Tenisin iki devinin kitapları
Martı Yayınları spor kitapları alanında büyük bir boşluğu dolduruyor. Messi, C.Ronaldo, Neymar kitaplarının ardından dünya tenisinin zirvesindeki iki adamın kitapları da peşpeşe yayınlandı. Djokoviç'le ilgili kitap biraz tuhaf ama Rafael Nadal'ın Benim Hikayem adlı kitabı tek kelimeyle muhteşem. (Bu yayınevinden efsane tenisçiler Federer ve Agassi ile Barcelonalı Luis Suarez kitapları da çıktı. Muhammed Ali ile Kobe Bryant da bunlara eklendi.)
Ahmet ÇAKIR
Önce Martı Yayınlarına teşekkür borcumuzu yerine getirerek söze başlayalım. Herkesin neredeyse arkasına bakmadan kaçtığı spor kitapları alanına onlar hızlı sayılabilecek biçimde girdi. Galaksi'nin Yıldızları dizisinden Lionel Messi, Christiano Ronaldo ve Neymar'la futbol dünyasının zirvelerinde gezindikten sonra dünya tenisinin zirvesindeki iki büyük yıldız Djokoviç'le Nadal hakkındaki kitaplar yayınlandı.
Yayınevinin Roger Federer ve Andre Agassi kitaplarıyla birlikte Luis Suarez kitabı bu külliyatı zenginleştirdi. Ardından Muhammed Ali ve Kobe Bryant kitapları geldi… Geçen hafta Avustralya Açık Tenis Turnuvasının finalinde karşı karşıya gelen bu iki büyük yıldızın kitapları yayınlanalı epeyce zaman oluyor. Daha önce yayınlanmış olan bu yazımızın, o kitapların tozlu raflardan indirilmesine yardımcı olabilmesi dileğiyle sizlere sunuyoruz.
Bu bir diyet kitabı!
Bu kitapların mutlak bir biyografi olmasını beklemiyorum, değişik yaklaşımlar olabilir hatta tek maçın anlatımına odaklanan çalışmalar bile unutulmaz kitaplar olarak ortaya çıkabilir. Djokovic'in kitabı bambaşka birşey. 'Kazanmak İçin Varım' diye kitapla pek ilgisi bulunmayan ad konulmuş. Tanıtımında, 'Djokovic’in diyet ve antrenman sırları' gibi sözler edilmiş. 'Djokovic'in glüten savaşı' diyen de var. Gerçek bu...
Kitabın içinde onun tenise başlaması ve bugünkü noktaya gelişi en fazla yüzde 10 denilebilecek boyutta yer alıyor. Yüzde 5 de Yugoslavya'nın parçalanma sürecindeki savaşla ilgili. Sırp Djokovic’i bu savaş haliyle derinden etkilemiş. Bir yandan evinizin bulunduğu bölgeye bombalar yağarken öte yandan tenis peşinde koşmak başlıbaşına roman!
6 yaşındayken Pete Sampras olmayı kafasına koyan ve bunu başaran sporcunun öyküsü başka türlü olmalıydı. Biliyorum, diyet konusu çok para ediyor ama o başka birşey! Yine de Djokovic’in o dönemdeki maçlardaki bitikliğini binlerce km uzaktaki bir kıtadan, Avustralya’dan teşhis eden Sırp doktorun, sonrasında bu soruna çözüm bulmasına kadar uzanan serüvene hayran olmamak elde değil.
Uzatmayalım, bir diyet kitabı bu. Evet, yanlış okumuyorsunuz, kitabın yüzde 80'i Djokovic'in yapmak zorunda kaldığı ve çok yararını gördüğü bir diyetle ilgili ayrıntılardan oluşuyor… Gerçi bu tam da bildiğimiz türden bir diyet değil, kabaca onun buğday kökenli besinlere karşı reaksiyonundan doğan bir durum sözkonusu. Bu beslenme şeklinde onu güçsüz düşürecek hatta maçlarda düşüp bayılmasına yol açabilecek bir sıkıntı var. Birkaç kez de bunu yaşıyor. Çareyi Avustralya’daki doktor buluyor.
Djokovic kitabının yarattığı düşkırıklığının yanında John Carlin'in kaleme aldığı Benim Hikayem adlı kitap her türlü beklentiye tam olarak karşılık veren övgüye değer bir çalışma. Orijinal adı Rafa (Rafael'in kısaltılmış hali) ama bunun bizde biraz anlatımsız kalacağı düşünülmüş olmalı. Mümkün olsa kitaptan en az 30 sayfa aktarma yapabilirdim. Bir sporcunun yetişmesi sürecinde yaşananların hemen her satırı ders olacak nitelikte. Hayır, iyi anlatamadım; ders sözcüğü burada çok soğuk kaçtı, Carlin'in muhteşem anlatımına haksızlık olur bu. En iyisi sözü hemen ona bırakalım:
"Birazdan yılın bu en büyük maçına çıkıp birbirimizi çime gömmek için elimizden geleni yapacaktık ama aslında rakip olduğumuz kadar arkadaştık da. Diğer sporlardaki rakipler karşılıklı oynamadıkları zamanlarda bile birbirlerinden nefret edebiliyorlar ama bizde böyle öyle şeyler olmaz; birbirimizi severiz. Tabii, oyun başladığında ya da başlamak üzereyken arkadaşlığı bir kenara bırakmayı da biliriz. Ne de olsa bu şahsi bir mesele değildir." (s.18-19)
Yetenekli fakir çocuk hikayesi değil
John Carlin bir yandan Nadal'ın yetişme sürecini aktarırken öte yandan da 2008 Wimbledon finalinde tenis tarihinin en büyük maçlarından birini de parçalara bölerek veriyor. Kitabın bazı bölümleri bizzat Nadal'ın anlatımı olarak verilmiş ama tamamına Carlin'in elinin değdiği açık. Bu ikili kurgu heyecan dolu bir çağdaş roman okuma rahatlığı ve keyfi veriyor.
Kuşkusuz sadece o maç için yazılmış kitaplar vardır. 4 saat 48 dakika süren maçta Nadal önce 2-0 öne geçmiş, Federer 2-2'de onu yakalamış, son seti de alıp 6 kez üstüste bu işi başarıp rekor kırmaya yakın görünürken Nadal geri dönüp kendi kariyerinin ilk Wimbledon zaferine ulaşmıştır. (Ertesi gün bir konuğumu karşılamak üzere gittiğim Bayrampaşa otogarındaki simitçinin 'dünkü tenis maçını izledin mi Ahmet ağabey?' demiş olmasını da unutamam).
Futbolcularınki gibi klasikleşmiş bir hikaye değil bu. Yani Nadal hem kendisini hem de ailesini yoksulluktan kurtarabilmek için tek çare sayılan bu yola girmiyor. Tam tersine ortanın üstünde gelire sahip ailenin çocuğu o. Üstelik, amcası Miguel Angel Nadal tam 8 yıl Barcelona forması giymiş, yani çuvallar dolusu para kazanmış biri. Dolayısıyla ailesi parayı da biliyor ünü de. Bunların olumsuz etkilerinden Rafa'yı korumak da temel amaç oluyor. Bunu da ağırlıklı olarak hala onun koçu durumundaki öteki amcası Toni Nadal sağlıyor.
Küçük yaşlarından itibaren yeteneğini ortaya koyup turnuvalar kazanması ve yıllar geçtikçe zirveye doğru yürümesi çok ilginç olmayabilir. Fakat önce tenisle futbol arasında seçme yapmak zorunda kalması, sonrasında da Toni amcanın kimileyin zalimlik düzeyine varan zorlu çalışmalar, okuyanı etkileyecek nitelikte.
"Toni de yeğenine karşı bazen fazla ileri gitmiş olabileceğini kabul edecek kadar iyi biri. Ama Rafa'ya karşı sertliğinin bilinçli, planlanmış bir stratejinin parçası olduğunu söylüyor. Yeğeninin ilk zamanlardaki maç başarılarını neredeyse her zaman küçük görmesi de bu yüzden."(s.73)
Belki biraz fazla zıplamış olacağız ama böyle bilinçli bir eğitimin Nadal'ı hangi noktaya getirdiğini de hemen aktaralım:
"Herkes yenilgilerinden ders çıkarmaya çalışır ama ben zaferlerimden de ders almak istiyorum. Teniste çok ufak farklarla kazanıldığını, oyunun doğasında matematiksel bir haksızlık olduğunu unutmamak lazım. Tenis en çok sayıyı atanın kazandığı basketbol gibi bir spor değil mesela. Sonucu genel anlamda daha iyi bir sporcu olmak değil, kritik anlarda yapılan bitirici vuruşlar belirliyor."
Aile ilişkileri kitapta önemli bir yer tutuyor. Neredeyse bir klan gibi yaşıyorlar ve birbirlerine bağlılıkları etkileyici. Özellikle Rafa'nın hayatındaki üç kadın, annesi, kızkardeşi ve sevgilisi ile ilişkileri 'bu zamanda böyle durumlar var mı' denilebilecek kadar geleneksel anlayışa uygun ve saygın…
Bu harika kitabın ancak yüzde 10'unu anlatabildim, kalanı size bırakıyorum.
_____________________
- Galaksinin Yıldızları: Rafael Nadal-Benim Hikayem, John Carlin, Martı Yayınları, İstanbul 2014, 304 sayfa
- Galaksinin Yıldızları: Novak Djokovic-Kazanmak İçin Varım, Martı Yayınları, İstanbul 2014, 224 sayfa