The Last Dance... Her şey yeni başlıyor!
EREN TUNCAY
Michael Jordan belgesel yayınlanmadan önce, "Belgeseli izlediğinizde benim kötü bir insan olduğumu düşüneceksiniz." demişti. Bu yorum, aslında Michael Jordan'ın kariyerini canlı bir şekilde takip edenlere veya bizler gibi sonradan çeşitli mecralardan izlenenler ve okunanlarla bilenlere yabancı gelmez. Çünkü zaten Michael Jordan'ı iyi tanıyanlar onun nasıl bir insan olduğunu biliyor.
Sportif anlamda kahraman olan, her zaman en üst düzeyde en iyi şekilde bunu sürdüren kişilikler, normal hayatlarında da bildiğimiz anlamda "iyi" olmak zorunda değiller. Bu belgeselde bolca kötülük, ondan da çok kaos izleyeceğiz ve yine de kendisine hayran bıraktıran bir hanedanı enine boyuna bugüne kadar çok bilinmeyenleriyle öğreneceğiz.
The Last Dance'in ne kadar muazzam olacağı yönünde hiçbir basketbolseverde şüphe yokken, yayınlanan iki bölüm, geriye kalan 8 bölümün habercisi niteliğinde oldu. 1996-1997 sezonun sonunda beşinci NBA şampiyonluğu kazanan Chicago Bulls takımının son sezonuna girmeden önce ne gibi yönetimsel sorunlar yaşadığını zaten biliyorduk. Ancak bunu o zamanının aktörlerinin bizzat ağzından dinlemek gerçekten güzel bir deneyim yaşatıyor. 'Eski bir Chicago sakini' olan Barrack Obama da buna dahil.
Bu belgesel tabii ki de sadece o Chicago Bulls takımının 1997-1998 sezonuna odaklanmıyor, yaptığı 'flashback'lerle bize Michael Jordan, Scottie Pippen, Genel Menajer Jerry Krause, takım sahibi Jerry Reinsdorf ve gibi isimlerin altyapılarını da hazırlıyorlar.
1984 yılının NBA draftlarında Michael Jordan isimli bir çocuk, üçüncü sıradan Chicago Bulls tarafından seçiliyor ve yaptığı açıklamalarla bize kendisi hakkında bazı fikirler veriyor.
"Chicago Bulls organizasyonu; Philadelphia 76ers, Boston Celtics ve Los Angeles Lakers organizasyonları gibi saygı görsün istiyorum."
Tabii o zamanlar basketbolun oynanışı ve dinamikleri günümüzden farklı. O zamanlar uzunların mutlak egemen olduğu bu oyunda, yalnızca 1,98 boyunda olan bu çocuk, gayet vasat bir takım olan Chicago Bulls'u zirveye taşıyabilecek miydi?
Eski New York Knicks efsanesi Walt Frazier, o zaman bu konuyla ilgili çok net; belki de zamanına göre yanlış olmayan bir açıklama yapıyor: "Bir oyuncu en az 2 metre 13 santim değilse, bir takımı sırtlayamaz."
Sonraki yıllar gösterdi ki, Michael Jordan 2,13 boyundan küçük olan herhangi bir oyuncu değildi. Bunu önce North Carolina Üniversitesi'ndeki asistan koçu Roy Williams'tan duyuyoruz: "Michael Jordan bana burada oynamış en iyi oyuncu olmak istediğini söyledi. Lisedekinden daha çok çalışmalısın dedim. En sonunda bana, 'Sana göstereceğim. Kimse benim kadar çok çalışamaz.' dedi."
Michael Jordan'ın babası James Jordan ise bizzat şunları söylüyor: “Michael’ın en iyi performansı için ona bunu yapamayacağını söyle. Ya da birisiyle kıyasla. Sırf haksız olduğunuzu kanıtlamak için bunu gurur meselesi haline getirecektir.”
Belgesel burada, Michael Jordan'ın en önemli kırılma noktalarından birine bizi götürüyor. Henüz ikinci sezonunun üçüncü maçında, 29 Ekim 1985'te oynanan Chicago Bulls-Golden State Warriors maçında bir pozisyonda sol ayağından ciddi şekilde sakatlandı. Michael Jordan sakatlığıyla ilgili samimi bir açıklama yapıyor: "Mahvolmuştum. Çünkü daha önce hiç sakatlanmamıştım. Endişeliydim."
Michael Jordan o ana kadar ne lisede, ne üniversitede, ne de NBA'de bir maç bile kaçırmamıştı. Ancak bu sakatlık onun 64 maç kaçırmasına sebep olmuştu. Michael Jordan'ı biraz bile tanıyan herkes bu sakatlığın onu nasıl bir psikolojiye soktuğunu tahmin etmekte güçlük çekmez.
Zaten sonrasında görüyoruz ki takımdan gizli bir şekilde antrenman yapmaya olması gerekenden daha erken başlıyor ve kendisini hazırlıyor. Takıma daha erken dönmek istiyor. Erken dönerse bir daha aynı şekilde sakatlanma ihtmali %10. Jordan buna aldırış etmemek istiyor ama güzel bir soruyla karşı karşıya kalıyor: "Baş ağrın var. Sana 10 tane hap veriyoruz. İçlerinden dokuz tanesi seni iyileştirecek ancak bir tanesi öldürecek. Hapı içer miydin?"
Michael Jordan: “Baş ağrısının şiddetine bağlı.”
Çünkü o sezon Chicago Bulls'un play-off'a girme ihtimali var Jordan oynamak zorunda. Takım o sezon play-off'a girene kadar süre kısıtlamalarına maruz kalmıştı.
Play-off'lara girmeyi garantiledikleri dramatik maç sonrası Michael Jordan artık serbestti, artık dakika kısıtlaması yoktu ve karşılarından o zamanın süper takımı Boston Celtics duruyordu. Şu an Boston Celtics'in Genel Menajeri olan, o zamanki Celtics takımının önemli parçalarından biri olan Danny Ainge'in Jordan'ı nasıl kışkırttığını anlattığı serinin ilk iki maçında Michael Jordan bu süper takıma, hem de kendi sahalarındaki iki maçta toplam 112 sayı atıyor. Ancak sonraki maçta da sonuç değişmeyince Bulls'un sezonu orada bitiyor.
Aslında hiçbir şey bitmiyor. Her şey daha yeni başlıyor. Belgesel de bize bunun sinyallerini veriyor.
- What time is it?
+ GAME TIME!