Torba 50 yıl önce kalktı!
Torba 50 yıl önce kalktı!
Bu konuyu gündeme getirmeye çalışmaktan dolayı gerçekten bezginim. Ne yaparsınız ki çok yavaş ve zor öğreniyoruz. Cem Dizdar kardeşim gibi hemen her sözünün altına imzamı duraksamasız atacağım bir arkadaşımız, 18 Kasım Pazartesi günkü programda konu edilen bir gazete haberi nedeniyle “Artık torba demesek, kategoridir o” diye naif sayılabilecek bir önermede bulundu. (Birkaç yıl önceki bir kura çekimi sırasında da Güntekin Onay kardeşimiz, ‘Niye torba deyip duruyoruz, kuralar cam küreden çekiliyor’ demişti ama o işin başka bir yanı.)
Düşünün ki yaklaşık 20 yıldır bu kavgayı veriyorum ve torba lafını işittiğimde kusacak gibi oluyorum.
Nedeni çok basit: Gerek Avrupa ve Dünyada gerekse ülkemizde kura çekimlerinde torba usülü gerçekten vardı ama yaklaşık yarım asır önce kaldırıldı. Biz 50 yıl önce kaldırılmış olan bir usülü hala geçerli sanıyor ve buna göre konuşup yazıyoruz.
Evet, çok zor ve geç öğrenen bir insan topluluğu olduğumuz çeşitli uluslararası ölçme-değerlendirme çalışmalarında dile getiriliyor, bununla ilgili acıklı denilebilecek türden rakamlar veriliyor. Fakat bu kadarı artık insanı tiksindiriyor.
Hani kavrama yeteneği çok sınırlı bazı insanlar için, ‘şuna anlatır gibi anlattım’ diye bir laf ortaya çıktı. Söylediğim gibi, 20 yıldır tv ekranlarında, gazete sayfalarında ve internet sitelerinde çok açık biçimde anlatıyorum ama bir türlü anlamıyor bazıları. Üstelik bu ‘bazıları’ topluma seslenme ayrıcalığına sahip milyonlarca kişiyi etkileyebilen birileri.
***
Bir kez daha anlatayım. Torba usülü şuydu: Herhangi bir kura çekimi organizasyonunda bütün takımlar bir torbaya dolduruluyor (Aslında orada da torba-çuval filan yok çünkü kura çekimleri her zaman cam kürelerden yapıldı ama bu işin başka bir yanı.) ve artık ne çıkarsa bahtına der gibi bir usülle eşleşmeler oluyordu.
Bu nedenle örneğin Real Madrid ile Milan eşleşebiliyordu. Bu da ikisinden birinin daha ilk turda elenmesi anlamına geliyordu. (Böyle bir eşleşmenin 1961-62 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası ilk turunda ortaya çıktığı ve Real Madrid-Barcelona eşleşmesinin olduğunu geçenlerde TRT’nin tarih programında verildi. Henüz bakamadım ama yanlış söyleyecek halleri de yok!)
Aynı kura çekiminde yine ilk turda Arnavutluk’un Tiran takımı ile Malta’nın La Valette ekibi eşleşebiliyor ve ikisinden biri ikinci tura geçiyordu.
Düşünün ilk turda Milan ya da Real Madrid eleniyor, buna karşılık Tiran ya da La Valette ikinci tura geçiyor…
Kim ister böyle bir kupayı? Nitekim kimse istemedi ve hemen değiştirildi. Sonrasında da defalarca bu doğrultuda değişiklikler yapıldı. Bugün artık ister kulüp takımı ister milli takımlar düzeyinde sahip olduğunuz puana göre bir kategoride yer alıyorsunuz ve kura çekimleri de ona göre yapılıyor.
Özellikle Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi kuralarında hemen her yıl çeşitli değişiklikler yapılıyor. Bunda da takımların kategorik durumları yani puan sıralamalarındaki yerleri esas alınıyor. Ancak bizim memlekette bu işlerin hala torba usulüyle yürüdüğünü sanan birileri var ve üstelik bu kişiler çalıştıkları yerlerde yetkili konumlarda olabiliyor. Bu da bizim sayısız dramımızdan biri.
***
Türkiye, tarihinde ilk ve son kez 2004 Avrupa Şampiyonası elemelerinde 1.kategori takım oldu ve bu muhteşem birşeydi. 2002 Dünya Kupası ve ardından 2003 Konfederasyonlar Kupasındaki sonuçlar bizi bu noktaya taşımıştı. FIFA Dünya sıralamasında 7.liğe kadar yükselmiştik. Dolayısıyla kura çekiminde de Avrupa’nın en güçlü ekipleri ile eşleşmekten kurtulmuştuk. (Gerçi ‘Çek bir Letonya!’ fiyaskosu yüzünden o avantajı kullanamayıp 2004’e katılamamıştık ama o da ayrı bir azap.)
Şu anda dünya sıralamasında 36.durumdayız ve bu da 3.kategoride olmamız anlamına geliyor. Son iki maçın sonuçları nedeniyle biraz daha yükselebiliriz ama 2.kategoriye geçmemiz olanaksız. Oysa en kötü, burada olmalıyız; yani Dünya sıralamasında 20.likten aşağı düşmemeliyiz. Bunu başarmış olan ülkelere bir göz attığımızda bizim de bunu kolaylıkla yapabileceğimizi görürüz. Zaten Şenol hoca yönetiminde o yoldayız.
Konu bu kadar açık. Ancak medyadaki arkadaşlarımızın tamamına yakını 50 yıl önce gündemden kalkmış olan ve ayrıca çok iğrenç bir ifade olarak gördüğüm torba’dan bir türlü vazgeçemiyor.
Göreceksiniz, 30 Kasım’da Milli Takımın Avrupa Şampiyonası kura çekimiyle ilgili olarak yine ortalığı bir torba lafı saracak.
Çoğuna aldırış ettiğim yok ama içlerinde görüşlerine değer verilecek arkadaşlar da var. Onların bu konuda doğru kavramı kullanmaya kulak asmayışları da, anadil bilincinden yoksun oluşumuzdan kaynaklanıyor. Onlar bile konuya ’N’olmuş yani, o da o, öteki de!’ diye bakınca söylenecek birşey kalmıyor…
Ciddiye alınabilecek fikirler, doğru kavramlarla ifade edilir. Yoksa anlatmaya çalıştıklarınız çorbaya döner. Bundan haberi olmayan bir insan topluluğuna neyi nasıl anlatabilirsiniz ki…