"Tudor, resmi çekemediği gibi..."
"Sneijder saha içindeki lider"
Sneijder’in ayrılması malumun ilanı olacak. Igor Tudor, Sneijder’i istemediğini belli ediyor. Profesyonelce topu taca atıyor. Dediklerinin tercümesi, ”Sneijder planlarımda yok. İstemediğimi söyledim. Ayrılmasını bekliyorum.” şeklinde bir sonuç var. Sneijder tarafında baktığımızda o da Tudor ile çalışmak istemediğini belirtiyor. Bir türlü aralarında kurulamayan bir bağ ve otoriteyi tanımaz bir tutum var. O da mutsuz. Belhanda’nın gelişiyle birlikte alternatifsiz olmadığını düşündüğü de ortada. Gündemdeki tüm transferleri alsalar da Sneijder halen bu takımın saha içindeki lideri. Fenerbahçe’de Alex de Souza’nın takıma damga vurduğu bir dönem vardı. Saha kenarındaki teknik adamla birlikte hareket etmediği, soyunma odasında kenetlenmediği noktada Alex ve kulübedeki teknik adamın başarılı olması mümkün müydü? Ya da başka bir örnek olarak ; Hagi ile Fatih Terim arasında bir çekişme olsaydı başarılı olunabilir miydi?
"Oyuncuyu yönetmek maharet ister"
Fatih Terim, Hagi’yi kenara almayı bilmiyor muydu? Bu ikili çatışsaydı o dönem başka şampiyonlar vardı. UEFA Kupası ve UEFA Süper Kupası da başka kulüplerin müzesindeydi. Lider, bazen defansif orta saha ya da stoper olur. Saha içinde mutlaka bir lider vardır. Mutlaka kaptan olması da gerekmez. Standartların üstüne çıkan kariyerler vardır. Kenardaki teknik adamla uyum, olmazsa olmazdır. Bu zaten takımı da her türlü etkiliyor. Sadece Tudor ile Sneijder arasındaki problem olmaktan çıkıyor. Futbolcular ister istemez taraf tutmaya başlıyor. Tudor ile Sneijder çatışınca başka oyuncular da kendine rol biçiyor. Sneijder, Bruma’nın yanında olsaydı bu kadar afra-tafra yapabilecek miydi? Bu sadece Galatasaray’a has bir durum değil. Takımın mihenk taşları arasında uyum ve destek olmalı ki soyunma odasında takım kenetlenebilsin.Beşiktaş’ta öyle bir konu oldu mu? Her futbolcunun ayrı egosu yok mu? Kariyerli oyuncu geliyorsa elbette egosu olur. Bunları yönetmek ise bir maharettir.
"İş sadece antrenman yaptırmakla bitmiyor"
Teknik direktörler değişebiliyor. Antrenman metotları çok fazla değişiyor mu? 4-2-3-1 dünyanın her yerinde aynı. Teknik direktör kalitelerini oluşturan başka şeyler var. Oyuncu kalitelerini işlemek, antrene etmek bu işin %30’unu oluşturuyor. Futbolcuları nasıl motive edeceğin önemli. Genç oyuncuyu motive etmenin dili farklı, Sneijder gibi oyuncuyu motive etmek farklı. Yerli oyuncu ya da yabancı oyuncuya da farklı olabiliyor.Her takımda 7 ayrı dil kullanılıyor. Herkesin farklı alışkanlıkları, futboldan beklentisi ve futbola verdikleri farklı. İşin psikolojisini yönetmek ve bunun sportif boyutunu iyi yapmak ve bunların anlatılması gerekiyor. Tudor ile Sneijder konusu başlı başına muammadır.
"Sneijder adım atarsa, Tudor iki adım atmalı"
Sneijder bu takımda kalırsa, gelecek sezon diğer takımların teknik-taktiğini konuşuruz. Ama Galatasaray’a gelince mutlaka Sneijder konuşulur, konu olur. Her olumsuzlukta Tudor-Sneijder krizi ortaya çıkar. Bu Galatasaray için iyi olmaz. Bu konunun çözülmesi gerek. Ya Sneijder’i ya da Tudor’u gönderecekler. Ya da ikilinin arasını yapacaksın. Sneijder’in bir adım attığı yerde Tudor’a düşen iki adım atmaktır. Eğer Tudor, Sneijder’i şu noktadan sonra kazanabilirse, en büyük transfer bu olur. Yapacağı asist ya da golden bahsetmiyorum. Takımın futbol iklimine katacaklarından bahsediyorum. Ama bu hal ne Tudor’da ne de Sneijder’de var…
"Igor Tudor, Bruma konusunda haklı ama..."
Bruma ile ilgili madalyonun yüzüne baktığımızda Tudor çok haklı. Bruma’nın yeteneği var ama bir o kadar da sorunlu bir profili olduğunu görüyoruz. Yetenek önde gidiyor. Yeteneği taşıyacak karakter ise geriden geliyor. Çok yetenekli olup da kaybolan sayısız futbolcular var. Tek başına oyuncunun yeteneğine baktığında, ”Yahu ne futbolcuymuş” diyebilirsin. Bruma’da bir problem olduğu ortada. Tudor, “19-20 oyuncu bana bakarken, Bruma başka yere bakıyordu” diyor. Bruma, otoriteye saygısızlık yaptı. Messi de olsa bu anlamda Tudor haklı. Ama Tudor da aynaya bakmalı. “Galatasaray’daki 3-4 aylık dönemim ile ilgili kitap yazarım” diyor. Tudor’u, Bruma konusunda haklı görmeme rağmen Hırvat teknik adamı eleştireceğimiz noktalar da var.
"Otoriteye karşı bir saygısızlık var"
Igor Tudor, bu takımın patronu. Yönetim bu teknik adamı takımın başına koymuş. Futbolcunun da maaşı her ay hesabına yatıyor. Ortada ciddi bir profesyonellik dışı hareket ve otoriteye saygısızlık var. Futbolcunun maaşını yönetim veriyor. Böyle olunca Tudor’a değil, yönetime saygısızlık yapıyorsun. Tudor’un çaylaklığından da kaynaklanan problemler var. Tudor’un taktiği ya da antrenmanı farklı değil. Ama Conte ile Tudor arasında dağlar kadar fark var. Tudor’un arkasında bir tek Karabükspor vardı. Galatasaray’a geliş sebebi; Karabük’te oluşturduğu hava, atmosfer. 500 bin Euro bedeli de var diyorsun ve göreve getiriyorsun. Disiplinli, genç, atletik teknik adam Galatasaray’a kim bilir neler oynatır diye takıma getiriyorsun. İş burada bitiyor mu? Hayır. Tudor’un elbette geleceği parlak olabilir. Ancak oyuncuları yönetmek başka bir iştir. Takıma nasıl konuşacaksın, bireylere nasıl konuşacaksın. Bu da önemli.
"Igor Tudor da aynaya bakmalı"
Tekerlekli sandalyedeki adamı hemen ayağa kaldırmak maraton koşturmaktan geçmiyor. Bu bir süreç. Bir anda yükleme yaparsan futbolcu sakatlanabilir. Fenerbahçe’de Zeman dönemi vardı. Örnek vermiştim. Sınırları zorlamak bir yandan doğru da, koyduğun hedef ulaşılabilir bir hedef olmalı. Futbolcunun kendini o hedeflere ulaşabilir görmesi gerek. Yoksa kendini bırakabilir. Sen ona öyle bir hedef koyuyorsun ki adam buna inanmıyor ve gerekli eforu da sarf etmiyor. 3-4 ayda kitap yazabilmek Galatasaray’daki malzemeden değil, Tudor’un yetersizliğinden kaynaklanıyor. Galatasaray hocalığın öğrenileceği yer değil. O kadar çok öğreneceğin şey var ki… Tudor, çaylak bir teknik direktör. Takımın ne kadar yetersiz olduğunu da doğru tespit edeceksin. Koyduğun hedefe, oyuncuları kaybetmeden ulaşabileceksin. Tudor resmi çekemediği gibi yapamadıklarıyla da ön planda. Yaptığından o kadar çok yanılmış ki kitap yazabiliyor. Bruma konusunda haklı ama Tudor bir aynaya bakmalı. Kendisini ifşa ettiğini de verdiği röportajdan anlayabiliriz.
"Gomis'i denemeye değer"
Gomis’in konuşulan maliyetlerle denenmesi gerekir. Denemeye değer. Lyon’da zirve yaptı. Son 4-5 yılı düşüşle geçen, Lyon’daki zirve yaptığı günleri arayan ama o günleri arayan bir oyuncu. 6-7 milyon Euro’ya hatta daha da aşağısına Gomis’i denemeye değer. Belhanda’dan beklenti yüksek. Fakat ; bu oyuncuları alırken konuşulmalı gereken şeyler de var. Sneijder olmadan oluşacak Galatasaray’a 1-2 oyuncu daha almak gerek. Yasin ve Rodrigues ile sadece bu iş olmaz. Sneijder’siz bir Galatasaray’a sadece Belhanda yetmez. Beşiktaş 2 yıldır şampiyon oluyor. Senin Talisca ve Ryan Babel’in kim? Tudor, 20 gol ve üzeri atan bir forvet ve onu besleyecek oyuncular olması gerektiğini belirtiyor. Öyle olunca bu takım ya şampiyon ya da ikinci olur. Belhanda yetmez. Yine oyuncu lazım. Sakatlığı, cezalı oluşu ve performans yetersizliği durumunda alternatif olmalı.
"Maicon kaliteli ama sorunlar yaşadı"
Galatasaray arka tarafta toparlanacak. Clichy, Maicon ve Acerbi gibi isimlerden bahsediliyor. Beşiktaş stoper arıyor, Fenerbahçe’de Kjaer giderse oyuncu almak zorunda. Herkes kendi Kjaer’ini almak istiyor. Hangisi Kjaer’in performansına en yakın olanı? Kjaer, Fenerbahçe için çok önemli. Yerini doldurmak zor. Mesela ; Beşiktaş için de Vida konuşuluyor. Kjaer’i referans alarak konuşuyorum. Danimarkalı oyuncuya en az benzeyeni Maicon… Maicon, Porto’da çok iyiydi. Ama Sao Paulo’ya gidişi Maicon’u geriye götürdü. Sao Paolo’da da hocayla sorunlar yaşadı. Kariyerli bir oyuncu, markalaşmış bir oyuncu. Galatasaray’a gelmek istemesi iyi bir şey ama sorunları da var. Türkiye’ye tatile bile gelmemiş olabilir. Maicon bir düşüşte. Maicon ile ilgili kafamdaki soru işareti var. Kötü oyuncu değil. Fakat ; Acerbi ve Vida performans olarak daha çok dikkat çeken stoperler.
"Seçme şansım olsa Acerbi'yi isterdim"
Acerbi’nin ederi 12 milyon Euro ama bu futbolcunun ederidir. Mutlaka bu kadar para vermek zorunda değilsin. İyi ve profesyonel bir futbolcu olduğunu biliyoruz. Sassuolo, Serie A’da orta sıralara oynayabilen bir takım oldu. Hocasını Roma’ya gönderdi. Oyuncular da takımla birlikte büyüdüler. 2 senedir Beşiktaş’ın oyuncuları ne kadar değerlendiyse, Sassuolo’da hoca ve oyuncular da değerlendiler. Acerbi de fiyatını artırdı. Acerbi iki hamleli bir oyuncu. Tudor, en çok onu istiyor. Tudor da geçmişinde bir stoper oyuncusuydu. Acerbi, Maicon’dan daha iyi. Seçme şansım olsa, ben de Tudor gibi Acerbi’yi isterim.
"Marcelo giderse Vida kesin alınmalı"
Beşiktaş’ın gündeminde Vida var. Vida, Acerbi’den daha iyi. Her takım Kjaer arıyorsa Vida yeterli bir oyuncu. Vida, sürekli yükselen bir futbolcu. Her bir oyuncunun ayrı bir ekonomik hikayesi var. Vida, otoriteyle sorunu olan, sakatlık sorunu olan bir futbolcu değil. Maicon gibi hoca ile çatışan bir oyuncu da değil. Vida, Dinamo Zagreb sonrası Kiev’e gidiyor ve değeri sürekli artıyor. Vida, olgunlaşmış görünüyor. Beşiktaş kendi Kjaer’ini bulmaya çok yakın. Marcelo gitmeden Vida’yı alsalardı Beşiktaş çok daha güçlenmiş olacaktı. Marcelo’nun gitmesi yüksek ihtimalse Vida’nın alınması kaçınılmazdır.
"Kjaer için gelen teklif çok düşük"
Milan, Kjaer’i istiyor. Kjaer için resmi teklif 7-8 milyon Euro civarında deniliyor. Vida, Maicon, Acerbi gibi futbolcular, Türkiye’nin ikliminde en iyi olabilecek futbolcular. Daha iyi isimli, performansı çok fazla soru işareti barındırmayan, kaliteli oyunculardan bahsediyoruz. En azından bunlardan daha sorunsuzunu ve kalitelisini bulamayacaksın. O zaman, Kjaer için 7-8 milyon Euro çok az. Herkes bir Kjaer arıyorsa, Fenerbahçe bu fiyata neden versin? Ayrıca Kjaer’i de ikna etmek lazım. Bu fiyatlara Fenerbahçe büyük özveri göstermiş oluyor. Bunu Kjaer’e anlatmak gerek.
"Beşiktaş, Talisca'nın boşluğunu doldurmakta zorlanır"
Marcelo, Talisca ve Aboubakar’ın gidebileceği konuşuluyor. Beşiktaş’ın kimleri alacağı gidecek oyunculara bağlı. Beşiktaş hiçbir oyuncu kaybetmese şampiyonluğun en güçlü adayı. Ama ayrılacak oyuncular var. Giden oyuncuların yerine gelecekler takıma ne verecek? Soru işaretleriyle beraber dengeler değişebilir. “Ayrılan olursa daha iyisi gelir” demek, “Türk milleti zekidir, çalışkandır” gibi bir cümledir. Aboubakar’ın yerini doldurmak mümkün. Oğuzhan’ın, Marcelo’nun yerini doldurmak da mümkün. Ama Talisca’nın boşluğunu doldurmak kolay değil. Fikret Orman’ın yaptığı mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya benziyor. Beşiktaş, eğer giderse en çok Talisca’nın boşluğunu doldurmakta zorlanacak.
Fenerbahçe'nin transfer gündemi...
Lucas Perez pahalı bir oyuncu. Arsenal’de büyük bir hayal kırıklığıdır. Van Persie ayrıldı diyelim… Fenerbahçe bu futbolcu varken bile oyuncu almalıydı. Kocaman, Fernandao’nun adını bile henüz anmıyor. Emenike ile ilgili bir planı olduğunu da çok fazla zannetmiyorum. Van Persie de ayrıldığında çok büyük bir risk oluşuyor. Böyle olursa Fenerbahçe’nin en sıkıntılı bölgesi üçüncü bölge olur. Aykut Kocaman fizik ve taktik anlamda bu takımın üstüne kabus gibi çökecek. Dick Advocaat ile aralarında fark var. Van Persie’nin ciddi bir maliyeti olduğunu biliyoruz. Ondan maliyet anlamında kurtulmuş olabilirler ama yerine gelecek oyuncunun da kaliteli ve tecrübeli olmalı.
"Kale mevkisinde tasarruf yapılabilir"
Fenerbahçe’nin halletmeye çalıştığı başka konular da var. Kaleci konusunun bu kadar ön planda olmasını anlamıyorum. Kameni’nin adı Fenerbahçe ile anılıyor. Bence Fenerbahçe’nin önceliği kale mevkisi değil. Volkan’ın yerine bir kaleci bakıyorlar. Volkan’ın arkasında oynayacak bir isim alarak orada bir tasarruf edebilirsin. Başka durumlar var. Örneğin; Fenerbahçe’ye forveti oynatacak adam geldi ama forvet kalmıyor.
"Aykut Kocaman yeni sezon öncesi mesaj veriyor"
Fenerbahçe’nin hazırlık maçı takvimini görenler, kendine çok güvenen bir teknik adamı görebilir. Ayrıca bu hazırlık maçı takvimi, Fenerbahçe’nin nasıl bir takım olacağının sinyalini veriyor. Başka bir teknik adam zorlu takvimden kaçabilirdi. Demek ki teknik adam gelecek transferlere de, takıma da güveniyor. Bu takımlarla hazır şekilde oynaman lazım. Demek ki takımı iyi hazırlayacağını da düşünüyor. Bir ve ikinci etap kamplarında ne kadar iddialı olduklarını göstereceklerini düşünüyorlar. Fenerbahçe, sert takımlarla oynayacak. Yeni sezon öncesi bu bir mesajdır. Fenerbahçe’nin ciddiyetini gösteriyor.
"Büyük takım olmak başka şey"
Florentino Perez net şekilde konuştu. “Ronaldo’nun serbest kalma bedeli 1 milyar Euro” ne demek? “Biz bırakmadıkça Ronaldo gidemez” demek. Ronaldo bir rest çekti. Fakat ; Real Madrid çok büyük bir kulüp. Karşılıklı oturacaklar ve anlaşacaklar. Ronaldo’nun ödeyeceği para da kulüp tarafından ödenebilir. Karşılıklı kazanımlar var. Peki, bizim takımlarımız adına nasıl bir mesaj almalıyız? Sen ne kadar büyüksen, menajer ve futbolcu karşısında o kadar dik durabiliyorsun. Ronaldo, kontratına neden sözleşmesine serbest kalırım maddesi koyduramıyor? Büyük takım olmak, marka değerinin büyük olması çok önemli. Biz henüz bu kadar büyük olamadık. Kulüplerimizin öğrenmesi gereken şeyler var.
YASAL UYARI : BU HABER AJANSSPOR.COM TARAFINDAN YAZILMIŞTIR. KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.