Turgay Demirel’den Nihat Özdemir’e... A. Albayrak’tan Ş. Mahmutyazıcıoğlu’na...
KİMSE ETMEZ TÜRK’ÜN TÜRK’E ETTİĞİNİ...
FIBA (Uluslararası Basketbol Federasyonu) Avrupa Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Seçimi bu hafta sonu Almanya’nın Münih kentinde yapılacak.
49 üye ülke bu seçimde oy kullanacak.
Turgay Demirel, sporseverlerin çok iyi bildiği üzere, 4 yıldır FIBA’nın Avrupa başkanlık koltuğunda oturuyor. Bir Türk olarak ülkemizi
Avrupa’da gururla temsil ediyor.
Ve bir kez daha başkanlığa aday.
Aday ama...
Türkiye Basketbol Federasyonu (TBF), bu seçimde Turgay’ı Demirel’i desteklememe kararı aldı.
İnanılacak gibi değil ama aynen böyle.
Ne yalan söyleyeyim, ben bu haberi ilk duyduğumda “Yok artık, olamaz. Mümkün değil. Daha neler” dedim.
Fakat kısa bir araştırmadan sonra acı gerçek ortaya çıktı.
Belgesi mevcut...
Taraflarla da görüştüm.
*****
DEMİREL’İN DIŞINDA 2 ADAY DAHA VAR
Bu seçimde Turgay Demirel’in dışında 2 aday daha bulunuyor. Kimler mi bunlar? Biri, Sırbistan Basketbol Federasyonu Genel Sekreteri Dejan Tomasevic.
Diğeri ise, Belçika Basketbol Federasyonu adayı, aynı zamanda FIBA Avrupa Başkan Yardımcısı Cyriel Coomans.
Ve Türkiye, Sırp temsilci Dejan Tomasevic’i destekleyecek.
*****
DEMİREL’İ ÇOK SAYIDA ÜLKE DESTEKLİYOR, TÜRKİYE DESTEKLEMİYOR...
Hiç yorum yapmadan devam etmek istiyorum.
Edindiğim bilgiler doğrultusunda yazıyorum.
Bu seçimde Turgay Demirel’i şu ülkeler destekliyor:
Fransa, Finlandiya, Arnavutluk, Azerbaycan, Gürcistan, Makedonya, Ukrayna ve Monaco.
*****
SIRP TEMSİLCİ İÇİN KOLLAR SIVANDI
Şöyle bir iddia var:
22 Mart 2019 tarihinde Slovenya Basketbol Federasyonu tarafından Ljubliana'da düzenlenen toplantıya Türkiye Basketbol Federasyonu (TBF) Başkanı Hidayet Türkoğlu, Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Beşok ve TBF Genel Sekreteri Serbülent Şengün katıldı.
Hidayet Türkoğlu bu toplantıda Türkiye olarak Turgay Demirel'i desteklemediklerini, adaylarının Sırbistan Basketbol Federasyonu Genel Sekreteri eski ünlü basketbolcu Dejan Tomasevic olduğunu söyledi. Tomasevic'in başkan olabilmesi her türlü çabanın gösterileceği de yine bu toplantıda dile getirildi.
Toplantıya Türkiye'nin yanısıra Slovenya, Sırbistan, İsrail, Hırvatistan, Karadağ, Rusya, Litvanya, Bosna Hersek ve Finlandiya temsilcileri katıldı.
Öte yandan... Ülkemiz basketboluna uzun yıllar hizmet veren efsane isim Petar Naumoski ile ilgili olarak da çok şaşırtıcı bir durum ortaya çıktı. Petar Naumoski’nin, Turgay Demirel için verdiği desteğin ortadan kaldırılması için Makedonya federasyon başkanlığı görevinden düşürüldüğü ifade edildi.
*****
İŞTE O BELGE...
Şimdi... Belgeye gelelim.
Sayın Hidayet Türkoğlu, 8 Mayıs tarihinde kendi mail adresinden Avrupa’daki diğer başkanlara gönderdiği mesajda düşüncelerini çok açık bir şekilde bildirdi. (Bu belgeyi bu yazının en altında görebilirsiniz)
Hidayet Türkoğlu, gönderdiği mailde “Cyriel Coomans ve Dejan Tomasevic seçim süreciyle ilgili bizimle temasa geçtiler. Onlarla düzenli olarak görüşüyoruz. Turgay Demirel ise destek veya herhangi bir iletişim kurmak için bizimle temasa geçmedi. Bu eşine az rastlanır durumla ilgili doğabilecek yanlış anlama ve iletişimsizliklerden kaçınmak için şunu açık bir dille söyleyebilirim ki Türkiye Basketbol Federasyonu olarak Mr. Demirel’in başkan adaylığını desteklemiyoruz” dedi.
Daha ne desin!
*****
DEMİREL: “EVET DOĞRU”
TÜRKOĞLU: “EVET DOĞRU”
Bu yazıya son noktayı koymadan önce hem Sayın Turgay Demirel’in kendisiyle, hem de Sayın Hidayet Türkoğlu’nun kurmay heyeti ile telefon görüşmesi yaptım.
Turgay Demirel olayı doğruladı. Sorduğum sorular üzerine konuyu ana hatlarıyla özetledi.
Demirel, Türkiye Basketbol Federasyonu tarafından kendisine niye destek gösterilmediğine anlam veremediğini ve bilmediğini söyledi.
Hidayet Türkoğlu’nun kurmay heyeti de benzer bir yaklaşım gösterdi. Türkoğlu’nun ekibi “Bu seçim sürecinde Turgay Demirel, Türkiye Basketbol Federasyonu ile en ufak bir temasa geçmedi. Ne başkan düzeyinde, ne de başka bir şekilde iletişimde bulunmadı. Ama diğer iki aday, Türkiye Basketbol Federasyonu ile sürekli iletişim halindeydi. Her türlü planlarını ve projelerini bize aktardılar. Gerek Avrupa, gerekse Türkiye adına ne gibi güzel çalışmalar yapacaklarını ortaya koydular” dediler.
*****
İşte durum bu...
İnanılacak gibi değil ama aynen böyle.
*****
YORUMU SİZ YAPIN!
Her iki taraftan gelen açıklamaları da aktardım.
Net konuşalım, açıklamalar tatmin edici değil.
Haliyle herkes gibi ben de soracağım.
Bu nasıl iş!
Bir Türk, bir Türk’le niye anlaşamaz?
Bir Türk, bir Türk’e bunu nasıl yapar?
Türk basketbolunun iki efsane ismi arasında yaşanan bu hadiseler zinciri karşısında üzülmemek mümkün mü?
Türkiye adına çok anlamlı bir yolculukta yollar niye böyle ayrılır?
Bu büyük sıkıntının altında başka nedenler mi var?
*****
SORULAR VE SORUNLAR...
Turgay Demirel gibi hayatını basketbola adayan çok değerli bir kişi, Hidayet Türkoğlu gibi hayatını basketbola adayan çok değerli başka bir kişiden destek değil de niye köstek görür?
Bir Türk, diğer bir Türk’e engel olurken, çok sayıda yabancı federasyon başkanının aynı Türk’e sonuna kadar sahip çıkması ne anlam ifade ediyor?
Bir Türk dururken, şartlar ne olursa olsun, bir yabancıya destek verilmesi, rahatsız edici bir durum değil mi?
Uyuşmazlık ve kavga hangi boyutta olursa olsun, Türkiye’nin ve de bir Türk’ün prestiji doğrultusunda bir çözüm bulunamaz mıydı?
Dünya basketbolunda ilk kez yaşanan böylesine bir tablo, hiç kimseyi rahatsız etmiyor mu?
Hidayet Türkoğlu ve ekibi tarafından desteklenmeyen Turgay Demirel’in, üstüne üstlük bir de engellenmeye çalışılması nasıl izah edilir?
Bir Türk’ün Avrupa’nın en önemli koltuklarında birinde oturması, Tüm Türkiye için sevindirici ve gurur verici bir durum değil mi?
*****
Bu soruları çok iyi niyetle sorduğumdan kimsenin şüphesi olmaz umarım.
*****
TÜRKİYE’NİN PRESTİJİ...
Soruları artırabiliriz elbet.
Şu hususu önemle belirteyim.
Kamuoyunun bilmediği bir durum varsa, Sayın Turgay Demirel ve de Sayın Hidayet Türkoğlu bu konuya açıklık getirmelidir.
Ne de olsa... Mevzu, Türkiye’nin prestiji ve başarısı.
Konuyla ilgili şahsıma gelecek her türlü yanıtı ya da görüşü, ilk fırsatta bu köşede yayınlayacağımı belirtmek isterim.
————————
————————
NİHAT ÖZDEMİR VE SORUNLAR...
10 gün sonra Türkiye Futbol Federasyonu seçimli olağan genel kurulu yapılacak.
En büyük aday Nihat Özdemir.
Belki de tek aday.
İşaret sonucu başkanlık koltuğuna oturacak.
Karşısına cesaret edip de bir aday çıkabilir mi? Biraz zor...
Belki Fikret Orman.
Bekleyip göreceğiz.
*****
AHBAP ÇAVUŞ İLİŞKİLERİ...
Nihat Özdemir’in Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı olması ne derece doğru olur, elbette tartışmaya açık bir konu bu.
Değişik yorumlar ortaya konabilir.
Deyin ki, oldu... İşi çok zor.
Her şeyden önce radikal kararlar alması gerekir.
Bu radikal kararlara da kulüp temsilcileri onay verir mi bilinmez.
Lafı uzatmayayım.
Türkiye Futbol Federasyonu’nda bulunan bazı kurullar, bugüne kadar genelde ahbap çavuş ilişkileri sonucu oluşturuldu.
Liyakat, bilgi, görgü bir kenara bırakıldı.
İşte bu yüzden sağlıksız ve de adaletsiz bir mecrada top koşturuyoruz.
Ne yazık ki, adil kararlar alması gereken kurullar, özellikle son yıllarda işlevinden çok uzaklaştı.
Çoğu kurulun kamuoyu nezdinde güvenilirliği kalmadı.
Bu konuda çok sayıda örnek verebilirim.
İzninizle en tazesini seçeyim.
*****
VUR, KIR PARÇALA... NASIL OLSA CEZA YOK.
Rizespor Başkanı Hasan Kartal, Rizespor ile Galatasaray arasında oynanan maçın ardından hakem Serkan Çınar için “Silahım olsaydı vururdum” dedi, ağzına geleni söyledi.
Sonra! Hiç sormayın.
Ceza falan yok.
Çünkü... Aynı başkana aynı maçın ardından verilen 11 günlük ceza, maçın temsilcisine yönelik yaptığı sportmenliğe aykırı davranıştan dolayı verildi, “silahım olsaydı hakemi vururdum” sözlerinden dolayı değil.
Artık, temsilciye ne dediyse veya ne yaptıysa, bu 11 günlük cezadan kurtulması mümkün olmadı.
Size bir şey söyleyeyim mi? Normalde, aynı başkanın en yakın akrabaları 7 kişilik Disiplin Kurulu’nu oluştursaydı, verilecek ceza en az 1 ay olurdu.
Üstüne basarak söylüyorum. Bu verdiğim örnek, herkes tarafından bilinen basit bir örnek...
*****
VİCDANLAR RAHAT MI?
Tabii benimki de biraz saflık.
Acaba, Futbol Federasyonu kurmay heyetinden gelen rica sonucu mu Rizespor Başkanı cezasız kaldı!
Ne de olsa ayın 1’in de Futbol Federasyonu seçimi var.
Seçim için de herkesin gönlünü hoş etmek gerekir!
En azından bizim mecradaki zihniyet bu.
Zaten uzun süredir kimseye doğru dürüst ceza verilmiyor.
Haliyle sormak gerekir. Disiplin Kurulu üyelerinin vicdanı rahat mı şimdi?
Federasyon kurmay heyetinin gönlü ferah mı şimdi?
Tekrarlıyorum... Sadece bu süreçte değil, geçmişte de bir ton eyyam yapıldı.
*****
MAAŞA ZAM, İŞE SON...
Gülmeyin ama bir şey söyleyeceğim.
Futbol Federasyonu Başkanlığını düşünen kişilerin yapacağı ilk iş, Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu başta olmak üzere eyyam kararlarına imza atan kurul üyelerini toplu halde federasyondan uzaklaştırmak olmalıdır.
Hem de acilen ve acımasız bir şekilde...
Çünkü, ülke futbolunun eyyama değil, adalete ihtiyacı var.
Hiç olmazsa bu federasyon seçiminde, olaya ortadan bakan liyakat sahibi kişiler göreve getirilmelidir.
Yoksa... Nihat Özdemir’in de zaman içerisinde Yıldırım Demirören’den pek bir farkı kalmaz.
Hatta... Haluk Ulusoy’u bile mumla aratabilir. O derece yani!
*****
KİM ADAMINI BULURSA...
Bazı büyük kulüplerin değişik dönemlerde Futbol Federasyonu’nda büyük ağırlığı oluyor. İstedikleri adamları özellikle Disiplin Kurulu’na ve de Tahkim Kurulu’na yerleştiriyorlar. Haliyle istedikleri kararları kolay bir şekilde çıkartıyorlar.
Merak edenler için hemen söyleyeyim. Hem Disiplin Kurulu’nda hem de Tahkim Kurulu’nda halen bu tablo var.
*****
BU NASIL ADALET?
Son durumu aktarayım. Disiplin Kurulu’nda 7 kişilik üye sayısının 4’ü bir büyük kulübümüzün temsilcilerinden oluşuyor. Tahkim Kurulu’nda ise başka bir kulübümüzün ağırlığı var.
Bu ortamda kararlar ne derece adil olur, takdir sizin.
Mevzuyu toparlayayım. Daha sağlıklı bir mecra için, bu ahbap çavuş ilişkileri bitirilmelidir, objektif insanlar ivedilikle iş başına getirilmelidir.
——————
——————
SAYIN ALBAYRAK... MİKROFON SİZDE.
Galatasaray 2. Başkanı Abdurrahim Albayrak, bu sezon çok sivri ve çarpıcı bazı söylemlerde bulundu. Albayrak, “Birileri birilerini şampiyon yapacaksa biz oynamayalım” dedi.
Ayrıca “Elimizde VAR kayıtları mevcut” şeklinde bir paylaşımda bulundu
Önce VAR paylaşımından başlayalım.
Sayın Albayrak... VAR’ı bir izah edin lütfen. Bu kayıtlar elinizde bulunuyor mu gerçekten?
Bulunuyorsa, devlet sırrı gibi saklanan bu kayıtlar, hangi düşünce doğrultusunda sizinle paylaşıldı?
Diğer kulüpler VAR kayıtlarının yanından bile geçemezken... Her türlü talepleri geri çevrilirken... Size takdim mi edildi acaba?
TRT’de 3 gün önce katıldığınız programda “Bunlar boşa konuşulmamış şeylerdir. Öylesine söylenmedi. Durup dururken böyle bir iddia ortaya atılmaz. Ama şu an ortamı germeye gerek yok. TFF de seçim sürecinde. İnanıyorum ki TFF’de çok şey değişecek. Elimdeki VAR kayıtlarını Bahri Havadır’a dinletirim” dediniz.
Yani... Söyleminizin arkasında duruyorsunuz Sayın Albayrak.
Fakat bir yandan da “Ortamı germeye gerek yok” diyorsunuz.
Hayır... Bu işin izahı gerekir Sayın Albayrak.
Kapatılamaz...
Vehamet haliyle her geçen gün büyüyor.
Bu olayın üzerine gidilmelidir.
Kimsenin üstünü örtme lüksü olamaz,
Lafı uzatmayayım. Galatasaray’ın bu konuda bir ayrıcalığı varsa herkes bilsin, öğrensin.
*****
Diğer konu, Sayın Albayrak’ın “Birileri, birilerini şampiyon yapacaksa biz oynamayalım” şeklindeki söylemi.
Ne oldu, peki?
Galatasaray şampiyon.
Demek ki... Bu tür algı söylemlerine hiç gerek yok.
Diyeceksiniz ki, diğer yöneticiler pek mi farklı söylemde bulunuyor?
Hayır...
Ama sonuçta hedefe siz ulaştığınız için, bu söylem de doğal olarak sizin önünüze konulur.
Hani demem o ki, “Amaca ulaşan her yol meşrudur” zihniyetinden uzaklaşmak gerekir.
————-
————
ŞAFAK BEY BELGE PEŞİNDE...
Okudunuz mu bilmiyorum, geçen hafta da belgeli bir haber yaptım. “Beşiktaş ve 150 Bin Dolar’lık ihtarname... İşte o belgeler” başlıklı bir yazı kaleme aldım.
Konu ne miydi? Şuydu:
“Gayrimenkul sektörünün önemli isimlerinden biri olan Atalay Demirbaş, 9 Mayıs 2019 tarihinde, yani geçen hafta, Umut Güner, Özen Kuzu ve Şafak Mahmutyazıcıoğlu’na noterden bir ihtarname çekerek “150 bin Dolar’ımı istiyorum” dedi.
Malumunuz, Umut Güner ve Şafak Mahmutyazıcıoğlu, Beşiktaş Kulübü’nün çok önemli iki ismi... İkisi de Fikret Orman’ın hemen yanıbaşında bulunuyor.
Özen Kuzu da ülkemizin önde gelen inşaat şirketlerinden biri olan Kuzu Grup’un CEO’su...
Ortada bir de 10 Milyon Dolar’lık bir iddia vardı..
Detaylı bir şekilde kaleme aldım.
*****
MEVLANA’NIN SÖZÜ...
Sonra ne oldu? Haberde ismi geçen Şafak Mahmutyazıcıoğlu, 4 sayfalık bir basın bülteni yayınladı.
Şöyle bir baktım, şahsıma yönelik bir dolu hakaret var.
Güldüm geçtim.
Ben kendimi de, kimin ne olduğunu da iyi bildiğim için, Şafak Mahmutyazıcıoğlu’na herhangi bir tepki göstermedim.
Gerek duymadım.
Mevlana’nın bir sözü ile karşılık verdim.
Zaten, Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nun basın bülteninde somut bilgi ve belgeler değil, öfke ve nefret dolu söylemler vardı.
*****
BELGELERİ BEKLER OLDUM
Ertesi gün ne oldu? Aynı Şafak Mahmutyazıcıoğlu “Ha birde unutmadan söyleyeyim, hakaretin ile alakalı suç duyurusu ve tazminat davası Cuma namazı öncesi açılacak. Bundan sonra söz bitti evraklar konuşacak” şeklinde Twitter’dan bana bir cevap yolladı.
Haliyle çok mutlu oldum. Mutluluğumu da sanal ortamdan ifade ettim.
Öyle ya, bakalım nasıl belgeler ortaya koyacaktı?
*****
KENDİN PİŞİR KENDİN YE...
Hatırlatmamda yarar var. Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nun 4 sayfalık basın bülteni adeta kelime oyunları ile doluydu.
Öyle ki, avukatlığını yaptığı Kuzu Grup’un basın açıklamasını kamuoyunun önüne belge olarak sunuyordu.
Kendileri tarafından kaleme alınan yazıyı belge olarak ortaya koyuyordu.
Kendin pişir, kendin ye, yani.
Belge olarak sunulan bu işte.
*****
ACABA UMUT GÜNER NİYE SUSUYOR?
Başka!.. Basın bülteninde 150 Bin Dolar mevzusu da vardı.
Diyor ki Şafak Bey “Benim haberim yok. Nitekim gerçek olduğu belirtilen tutanakta da şahsıma ait bir imza mevcut değildir...”
Yine kelime oyunu... Kendisinin imzası yok ama çok yakınındaki bazı kişilerin böyle bir süreç içinde olup olmadığını geçiştiriyor.
Nihayetinde noter aracılığı ile yollanılan ihtarnamede kendisinin de adı yer alıyor.
Ben de belgeyi yayınladım.
Aralarında çözsünler!
Bakın... Umut Güner’in sesi hiç çıkıyor mu?
Çıkmıyor.
Doğrusunu yapıyor!
——-
KENDİSİ DEĞİL AĞABEYİ ORTAKMIŞ!
Başka? Basın bülteninde meşhur Fulya Otoparkı mevzusu da var.
Kendisi istedi, açıklıyorum.
Otopark mevzusunu kaleme aldığım süreçte, Atıf Keçeci ile bir görüşme yaptım. Beşiktaş camiasının önde gelen isimlerinden biri olan ve son Beşiktaş Genel Kurulu’nda Divan Başkanlığı yapan Atıf Keçeci ile bir süre sohbet ettim. Laf lafı açtı. Kendisine “İyi güzel de, Beşiktaş Kulübü, Fulya Otoparkı’nı ihalesiz bir şekilde Mehmet Sağın’a verdi. Mehmet Sağın’ın, başka bir şirketteki ortağı da, Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nun ağabeyi Celal Mahmutyazıcıoğlu... Elimde belgeler mevcut. Bu nasıl etik anlayış” dedim.
Kapattık telefonu... 10 dakika sonra Sayın Atıf Keçeci aradı. Keçeci “Atilla, Şafak Bey ile konuştum. Mehmet Sağın ile kendisinin değil, ağabeyinin ortak olduğunu söyledi” şeklinde durumu aktardı.
Ne yalan söyleyeyim, içimden, “Yok bir de kendisi ortak olsaymış” dedim.
*****
KAPI GİBİ BELGELER VAR
Aynı Şafak Mahmutyazıcıoğlu, aradan 3-5 gün geçtikten sonra “Ağabeyim ile otopark işletmecisinin ortak olduğu iddiaları tamamen yalandır. Kanıtlamayan kişiler şerefsizdir” şeklinde çeşitli medya organlarında söylemlerde bulunmaya başladı.
Önce pas geçtim. Kendi kendime “Atilla, fazla üzerine gitme” dedim. Ama konuşmaya ısrarla devam etti.
Baktım olacak gibi değil, Ticaret Sicil Gazetesi’ndeki kapı gibi belgeleri sanal ortamdan peşpeşe yayınladım.
Ne mi oldu? Yayınladığım belgeleri belki görmedi, belki de başka nedenlerden dolayı olsa gerek, söylemlerine yine aynı hızla devam etti.
Tabii, hep kelime oyunu yaptı. “Ağabeyim ortak değil” derken, Fulya otoparkını kastetti.
Oysa... Ağabeyi ile Mehmet Sağın arasındaki ortaklık, CVS adlı başka bir şirkette idi.
Öyle ki bu CVS adlı şirketin adresi, Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nun iş adresi...
Belgelerde açık açık yazıyor.
Üstelik Ticaret Sicil Gazetesi’ndeki resmî bilgiler ve belgeler bunlar.
İsteyen her kişiye anında gönderebilirim.
Zaten bu yazının en altında bu belgeleri çok net bir biçimde görebilirsiniz.
*****
2 MİLYON LİRA MEVZUSU...
Şafak Bey’in basın bülteninde “Beşiktaş’ta 2 milyon liralık 2 makbuz” başlıklı haber de yer alıyor.
Tabii ne diyor, “Hakettik biz bunu”...
Başka ne diyecek!
Unutanlar için hatırlatayım. Şafak Bey, Beşiktaş Kulübü’nde hukuk işlerinden sorumlu yönetim kurulu üyesi... 2 Milyon Lira’nın gittiği yer de kendisinin sahibi bulunduğu Kültür Hukuk Bürosu.
Beşiktaş Kulübü’nde birbirinden değerli avukatların bulunduğu bir hukuk departmanı bulunduğunu hatırlatmak isterim.
——-
EVRAK NEREDE?
Ben kapı gibi belgeler yayınlarken, Şafak Bey’in kendisi benim belgeleri izah etmeye çalışıyor.
Kendisinin yayınladığı bir belge yok ama “İşte belge” diye rüzgar yapıyor.
Evraklar konuşacakmış.
Hele bir sağlam evrak bulun, sonra konuşturursunuz Şafak Bey.
*****
HAKARET DAVASI...
Bana karşı açılan davanın konusu hakaret...
Dikkatinizi çekerim, hakaret.
Hakaret etmişim.
100 Bin Lira talep ediyor.
Tetikçileriyle başaramadı, parayla korkutmaya çalışıyor.
Tam da buldu korkacak adamı!
Devam...
*****
CEVAP VERMEYE GEREK DUYMADIM
Şafak Bey, bu süreçte bana son bir ileti yolladı. Kendisi için paylaşmış olduğum Mevlana’nın sözünü bana hatırlattı. “Sözün doğru hali bu” dedi. Bir de şahsıma bir imada bulundu.
Tabii berbat ötesi cümleler kurarak...
Artık kendisiyle birebir uğraşarak vakit kaybetmek istemediğim için cevap vermeye gerek duymadım.
Bundan böyle belgeler konuşacaktı çünkü.
Ama yine de merak ettim. Kendisi için gönderdiğim iletinin Mevlana’ya ait olduğunu ilk dakikadan itibaren biliyor muydu acaba?
Ertesi günü cevap verme ihtiyacı hissettiğine göre sonradan mı öğrendi?
Bu sözün Mevlana’ya ait olduğunu bilseydi yine hakaret davası açar mıydı?
————
————
GURURUMUZ BARIŞ!
Haberin güzelini şimdi yazacağım.
Barış Telli’yi tanıyorsunuz değil mi?
Bir kahraman.
Ampute Futbol Milli Takımı’nın müthiş golcüsü.
Çok sayıda branşta müthiş işler başaran gerçek bir sporcu.
Ampute Futbol Milli Takımı forması altında bize Avrupa şampiyonluğu ve Dünya ikinciliği onurunu yaşatan kahramanlardan biri.
İşte bizim Barış, yine büyük bir gurur yaşayacak ve yaşatacak.
Çok değerli spor adamı Hakan Türkmen’le birlikte Madrid’de olacak.
UEFA, 1 Haziran’da Madrid’de Liverpool ile Tottenham arasında oynanacak olan Şampiyonlar Ligi finaline Barış’ı ismen çağırdı.
Özel konuk olarak davet etti.
Bir süre önce Türkiye’ye gelen ve Barış’ın yaşamı ile ilgili çok güzel bir belgesel hazırlayan UEFA, Barış’ı bu kez de Madrid’de onurlandıracak.
Her iki takımın futbolcularıyla maçtan önce tanışacak ve muhabbet ortamı doğacak.
Hatta kendisine her bakımdan çok benzetilen Muhammed Salah ile de sohbet etme durumu oluşacak.
Helal olsun Barış.
Gururumuzsun.
Güle güle git, güle güle gel.
Bu ülkenin senin gibi gerçek sporculara ve gerçek spor adamlarına ihtiyacı var.
(Bu gurur davetini bu yazının en altında görebilirsiniz)
******
NUR İÇİNDE YAT TAKİ AĞABEY.
Acı haberi tekrar paylaşmak istiyorum.
Taki Doğan’ı kaybettik.
Gördüğüm görebileceğim en büyük gazetecilerden biri olan; dostluğunu, güleryüzünü, sevgisini, desteğini benden hiç bir zaman esirgemeyen Taki Ağabey, yaşam mücadelesinden ne yazık ki mağlup ayrıldı.
Ah be Taki ağabey... Güzel ağabeyim.
Ne yazsam az.
Ne kaleme alsam, nafile...
Çok sık dertleşirdik.
Uzun uzun konuşurduk.
İnanılmaz zekasının yanısıra müthiş kültürü, bilgisi ve deneyimi ile bana hep yol gösterirdi.
Mekanı Cennet olsun.
Allah rahmet eylesin.
Çok değerli ailesi, meslektaşları ve kadim dostu Prof. Dr. Ünsal Söylemezoğlu başta olmak üzere tüm sevdiklerine başsağlığı diliyorum.
Nur içinde yat Sevgili Ağabeyim.
ATİLLA TÜRKER