Türkiye basketbolu çok seviyor
TÜRKİYE 77-52 İSVEÇ
Edebiyatımızın en değerli ikinci yenilerin şairlerinden Cemal Süreya’nın çok güzel sözlerinden biri: “ Eğer aşk varsa, aşkı yaşamak, aşkın acısını çekmek, hatta en önemlisi aşkından ayrı kalmak varsa şair olmanın tadına varılmaz.” Ayrı kalmak! Benim bin yıllık basketbol maceramın çoğu salon içindeki atmosferi yaşamak ile geçti. Yıllar önce vücudumu işgal eden “BASKETBOL SEVGİSİ” virüsü öylesine beni teslim almış durumda ki, televizyonda canlı olarak yayınlanan 3x3 basketbol maçları dahil basketbol adına ne varsa hepsi ilgi alanımda ve bir çoğunu dillendirip yazıyorum. Yazmak eylemi ruhuma iyi geliyor. Basketbol yazarken “aşk tazeler gibiyim. Hele salonda o atmosfer içinde aşk yaşamak ömrüme ömür katıyor.”
Uzun zaman sonra Ankara’da Salondayım. İsveç ile çok önemli sıralamayı ilgilendiren, aynı zamanda istim üzerinde olan genç nesil yeni basketbolcu dostlarımı izlemeye geldim. Aman Allahım ne büyük coşku. Basketbola Ankara’da başladım. Çok önemli basketbol “ÜLKESİ ANKARA” hiç değişmemiş. Ankara’lı yediden yetmişe salonu tıklım tıklım doldurmuş durumda. Federasyon önemli ve güzel iki organizasyonla Ankara serisini tamamlamak üzere. Devre arasında eski Ankara’lı hakemlere plaket verilmesi önemli bir vefa örneği. Gerçekten eski dostları görünce gözlerim buğulandı. Ömer Ozan, Gökhan Günalp, Doğan Ersavaş, Aydemir Ekti. Yıllarca parkelerde çaldıkları düdüklerle, basketbolun önemli parçaları oldular.
Her halde yeni bir şarkı güfteleri böyle başlayacak: “Cedi, Wilbekin ve Furkan varsa merak etme sen.” Orhan Abi mi besteler bilemem İlk çeyreği 17/15 biten maçın ikinci çeyreğinde coşan Milli oyuncularımız, Wilbekin 6, Cedi 11, Furkan 18 sayı atarak inanılmazı başardılar. Hele Furkan takımımızın ikinci çeyrek başında ilk 12 sayıyı ve bitimdeki turnikeyi atarak. 18 sayı ile mucizeye virgül attı. Çünkü bir yirmi dakika daha var. Devre 39/25 ile biterken sanki bu bize yetmez diye tiribünler haykırıyordu.
İlk yarı bittiğinde Ankara Salonu basketbol çığlıkları ile inlerken, tribünlerde ki, seyircinin coşkusu içimi çınlatıyor tüylerimi diken diken ediyordu. Cemal Süreya’nın dediği gibi, “Bu satırlar yüreğimin ortasında koparak sayfaya taşınıyor. Bunun tek nedeni: “ Ayrılık hasreti çektiğim aşkım basketbola Milli maçta kavuşmamdır. Hem de zor, hem de önemli İsveç maçında. Seyircinin coşkusu tüm ülkeye yayılıyor.” Ben bir kaç satır karalama telaşında iken skor boarda baktığımda, 64/39 aman Allahım İsveç’e Ankara sıcağı iyi gelmemiş eriyip bitmek üzereler. Devşirmeleri Thomas ilk yarıyı sıfı sayı! Üçüncü çeyreği ise 3 sayı ile tamamladı. İsveç bence bu kadro ile bizim ligde küme düşmeye oynar! Üçüncü çeyrek 64/41 biterken skor herkesi keyiflendirdi. Hani sayı atamıyorduk. Hani skor üretmekte zorlanıyorduk. Oh be doya doya basketbol bunun adına derler.
Son çeyrek adeta tüm oyuncularımızın oynadığı bir bölümdü. Bu güzel görüntülerin en büyük nedeni bence: “ Basketbol Federasyonunun yabancı konusunda aldığı karardır. 5 yabancılı lig bile tartışılmalı. Bu takıma Ersan ve Ömer katıldığı zaman çok buyük olumlu gelişme içinde olacağız. Bu kadar sayıya rağmen hala üç saniye içinden basketbol bulmakta zorlanıyor. Hatta bu konuda ısrarcı olmuyoruz. Basketbolda bazen şutlar girmeyebilir. Bu nedenle boyalı alandan rakibi tehdit etmek ve sayı bulmak durumundayız.
Çok sert üç takım canavar gibi ağızlarını açmış bizleri bekliyor. İspanya, Slovenya ve Karadağ işimiz bu son iki maçta ki kadar kolay olmayacaktır. O gruptan en az birini al aşağı etmeliyiz. Eylül maçlarında Ersanlı ve Ömerli ve de Furkan, Cedi hatta Wilbekinli takım bizi bizden alacak düzeyde. Elinize sağlık kardeşlerim bu sergilenen basketbol aşkımı tazeledi ve bu ülke sizinle gurur duyuyor.