97. Gazi Şampiyonu Urfa Aslanı'nı Baba-Oğul Anlatıyor
Cumhuriyetimizin en anlamlı ve 1927 yılından bu yana kesintisiz olarak gerçekleştirilmesi nedeniyle en köklü organizasyonu olan bir Gazi Koşusu daha sona erdi.
2021 yılının Mart ayında gerçekleştirdiğimiz röportajda bizlere, “Gazi Koşusu’nu kazanmak her jokeyin arzusudur. Mustafa Kemal Atatürk adına düzenlenen bu önemli yarışta elbet ben de zafer elde etmek istiyorum, henüz nasip olmadı diyelim. Geçmiş dönemlerde galibiyete çok yaklaştığım olmuştu. Önümüzdeki süreçte adımı tarihe yazdırmak için çalışmalarıma aksatmadan devam ediyorum” diyen Mehmet Kaya ilk Gazi zaferini elde etmiş oldu. Aynı anne ve babadan doğan Ömer Kaya (2007) ve Selim Kaya’nın (2010) ardından 2023 yılında Gazi Koşusu’nu kazanan Mehmet Kaya kardeşler, Gazi Derbisi’ni kazanmayı başaran üç kardeş olarak yarışçılık tarihimize yazdırdıkları adlarının altını bir kez daha çizmiş oldular.
2023 yılı Gazi Kupası’nın Winner Circle’da takdim edildiği isime; henüz 18 yaşında olan at sahibi Selim Kaya’ya gelirsek, bu önemli mücadelede Urfa Aslanı’nı idare eden jokeyin babası Mehmet Kaya’dan başkası olmadığını görüyoruz. Peki bu zafer ne anlama geliyor diye soracak olursanız, yarışçılık tarihimizde eşi benzeri olmayan ve dünya yarışçılık tarihinde varsa bile çok ender olduğuna emin olduğumuz bir zafer anlamına geliyor. At sahipliğinin ilk yılında olan Selim Kaya, kendisi adına pistte ter döken babasının bu zaferi ile bu önemli kupayı kazanan en genç isim olarak tarihe geçti. Birçok ilke ve rekora imza atılan bu yarışta başrolde yer alan Urfa Aslanı’nın yetiştiricisinin de Kaya Ailesi olması kimseyi şaşırtmayacaktır diye düşünüyoruz diyerek sözü baba - oğula bırakıyoruz...
Selim Kaya [Urfa Aslanı’nın sahibi]
Birlikte birçok ilke imza attık
“Gazi Koşusu’nun Kupası, Kaya Ekürisi olarak sahip olamadığımız ender kupalardan bir tanesiydi. Bu nedenle Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Paşa adına düzenlenen 97. Gazi Koşusu’nu kazanmak bizler için çok büyük bir onur oldu. Kaya Ekürisi olarak Arap atçılığındaki başarılarımız ile tanınıyoruz ve safkan Arap atı yarışlarında Cumhuriyet Kupası da dahil olmak üzere birçok zafere imza attık. Türk yarışçılığının İngiliz atlarına mahsus zirve noktası olan Gazi Koşusu zaferi rahmetli amcam Ömer Kaya’ya ve yine amcam olan Selim Kaya’ya jokey olarak nasip olsa da bu kupayı ekürimize kazandırabilmemiz bizler için ayrı bir gurur kaynağı oldu. Babam Mehmet Kaya için de Gazi Koşusu’nda defalarca at binmesine rağmen bu yarışı ekürimizin Urfa Aslanı adlı safkanıyla kazanmayı başarması ise tarifi mümkün olmayan bir mutluluk oldu. At sahipliğimin ilk, Cumhuriyetimizin 100. yılında 97. Gazi Kupası’nı kazanırken, hem Gazi Koşusu’nu kazanan en genç at sahibi oldum hem Kaya Ekürisi’ne ilk Gazi Kupası’nı kazandırdım hem de babam jokey Mehmet Kaya ilk Gazi Koşusu zaferini elde etmiş oldu.”
Atçılığın içine doğdum ve çok renkli bir çocukluk geçirdim
“18 Kasım 2004 tarihinde İzmir’de dünyaya geldim. O yıllarda babam kış yarış sezonunda İzmir’de at bindiği ve her Mayıs ayında İstanbul’a geldiği için biz de onunla birlikte hareket ediyorduk. Birkaç sene sonra İstanbul’da da kış yarışları başlayınca bir daha İzmir’e dönmedik. Annem Fas’lı olduğu için Fas’a da birçok defa gidip geldik. Böylece oranın kültürünü de yakından tanıma şansım oldu. Ben yarışseverlerin de gayet aşina olduğu Kaya Ailesi’nin bir bireyiyim. Babamın mesleği de jokeylik olunca atçılığın içine doğduğumu ve atlar ve atçılıkla büyüdüğümü söylemem yanlış olmaz. Kendimi bildim bileli babamla birlikte hipodroma gidiyorum. Hatta babamın söylediğine göre henüz ufak yaşlarımdayken babam beni hipodroma götürmediğinde üzülüp ağlıyormuşum. Babamın jokey olması sayesinde çok renkli bir çocukluk geçirdim. Birçok farklı meslek grubundan, farklı karakterlerde insanlar tanıdım. Her zaman doğa ve canlılarla iç içe büyüdüm. Ortaokul yıllarımdan itibaren jokey odasında da babama yardımcı olmaya başladım. Artık her yarış gününü hipodromda geçirmeye başlamıştım. Daha sonra ahırlar bölgesinde de sık vakit geçirmeye başladım. Önceleri sadece izleyiciyken yavaş yavaş at bakımı ve atı idmana ve yarışa hazırlama süreçlerini de uygulayarak öğrendim. Henüz ortaokulda öğrendiğim bu bilgileri kendi ekibimizi yönlendirmek ve onlara yardım etmek için kullanıyorum.”
Hem alaylı hem okullu olmak istedim
“Atçılığın farklı meslek dallarını yeteri kadar tecrübe ettikten sonra babamın da istek ve desteğiyle at sahipliği belgesi için başvuruda bulundum. At sahipliği belgesini aldıktan sonra atlarımızın sahipliği ekibimizden tarafıma transfer edildi. Atçılık uygulamalarını başta babam Mehmet Kaya’dan ve değerli aile üyelerimden öğrenmiştim fakat atçılık konusunda akademik bir eğitim de alabilmek için araştırma yapmaya da başladım. Üniversite sınavımdan sonra İstanbul Üniversitesi Atçılık ve Antrenörlüğü Bölümü için tercih yaptım. Şu anda bu bölümde okuyorum ve ikinci yılımdayım. Burada öğrendiğim bilgilerden de yararlanarak ekürimizin başarılarını daha üst noktalara taşımayı hedefliyorum.”
Madem bir “Anadolu Aslanı” var, “Neden bizim de bir Urfa Aslanı’mız olmasın?” dedim
“Neredeyse tüm bireyleri atçı olan Kaya Ailesi olarak her zaman birbirimize destek oluyoruz. Daha yolun başından; yani eşleştirmelerden itibaren hem yetiştiricilik hem de yarışçılık konularında her zaman fikir birliğine varıyoruz ama yine de sonunda hep kendi bildiğimizi okuyoruz. Kısrağımız Waimaria’nın Approve isimli aygırdan olan yavrusu Urfa Aslanı, 14 Nisan 2020 tarihinde dünyaya geldi. Bu tayımızın ismini verme şerefi de bana nail oldu. Babam jokey Mehmet Kaya 2021 yılı Gazi Koşusu’na Anadolu Aslanı isimli tay ile katılmıştı. O yarışta ben babamın performansını çok beğenmiş, yarış öncesinde ve esnasındaki atmosferden de çok etkilenmiştim. Babam da bu yarışı beşinci olarak tamamlamıştı. O yarıştan sonra madem bir “Anadolu Aslanı” var, “Neden bizim de bir Urfa Aslanı’mız olmasın?” dedim ve tayımızın ismini bu şekilde belirledim.”
Her zaman duygusal yaklaşamıyorsunuz
“Urfa Aslanı’nın yarış kariyeri, 12 Haziran 2022 tarihinde, yine babam Mehmet Kaya idaresinde Şartlı 1 düzeyli Bold Pilot Koşusu’nu kazanarak başladı. Bu galibiyet sonrasında aile üyelerimiz ile aramızdaki sohbette bile ‘Gazi Koşusu’nda adımıza yarışacak tayı bulduk’ demiştik. Daha sonra Gökhan Kocakaya ile katıldığı KV8 Hüsamettin Tamer Koşusu’nu kazandı. Bundan sonra tayımızı biraz yoğun bir programda koştuk. Büyük bir eküri olunca bazen atlarınıza özel bir muamele yapamıyorsunuz ve yarış koşmanız gerekiyor. Çünkü halihazırda sahada olan ve sahaya gelecek taylarınızın masrafları oluyor. Üstelik atlar canlı varlıklar ve bu nedenle zorunlu olan ekonomik sürdürülebilirlik açısından her zaman ‘duygusal’ yaklaşamıyorsunuz. Elbette bu durum ancak böyle yoğun bir tempoyu kaldırabilecek kapasiteye atlarımız için geçerli. Bu atlarımız yüksek bir ikramiye kazandığında bir süre ekürimizin masraflarını karşılayabiliyorlar. Bu nedenle Urfa Aslanı’nı da 2022 yılında yoğun bir tempoda koştuktan sonra yaklaşık 4 ay dinlendirdik.”
Gazi Koşusu’nu bizim kazanacağımızı söylemiştim
“Urfa Aslanı’nın bu 4 aylık dinlenme süreci KV8 düzeyli bir sentetik pist koşusu ile son buldu ve beşincilik elde ettik. Bu koşu için tayımız “yarış gördü” diyebiliriz. Daha sonra bir ikincilik bir de üçüncülük elde ettiğimiz 2 sentetik pist yarışı daha gördük. O yarıştan sonra babama, ‘Biz Urfa Aslanı’nı Erkek Tay Deneme’ye koşalım dediğimi çok iyi hatırlıyorum. Babam da bana, ‘Bizim tayımız uzuncu, Erkek Tay Deneme sert bir yarış olur, 1600 metrede böyle bir efor sarf etmesine gerek yok’ deyince rotamızı alışılageldiğin dışında; erkek taylar için Gazi yolundaki virajlardan olan Erkek Tay Deneme, Sait Akson ve Mehmet Akif Ersoy Koşuları yerine Dinçer Cebeci, Tevfik Çelikoğlu ve Niyazi Polatyar Koşuları olarak belirledik. Urfa Aslanı’nın ilk uzun mesafeli yarışı olan Dinçer Cebeci Koşusu’nda Anadolu Aslanı’na, 1,5 boy fark ile geçilmiştik. O yarışta tayımızın uzun mesafeci olduğunu net olarak anladım ve hiç üzülmedim. Hem güzel bir yarış koşmuştuk hem de Gazi Koşusu’nun favori isimlerinden olan başarılı bir safkana geçilmiştik. Bir sonraki yarışımız olan Tevfik Çelikoğlu Koşusu’nda ise 2,5 boy farkla Qualizto’ya geçildik. Bu yarışta ise biraz üzüldüm çünkü rakibimizi tanımıyordum. Bizim tayımız yine çok güzel koştu. Bana göre yarışın da yükünü çekerek geldiğimiz son 100 metrede transit bir şekilde geçildik. Buradaki üzüntümün sebebi Qualizto’yu tanımamam ve böyle bir sonuç beklememem oldu. Gazi öncesinde son yarışımız olan Niyazi Polatyar Koşusu’nda ise 1 boy fark ile Papagallo adlı safkana geçildik. Artık bu yarışta kazanacağımızı düşünüyordum, Gazi Koşusu’ndan önceki son yarıştı bizler için ama yine son metrelerde transit bir şekilde geçildik. Fakat ben o yarıştan sonra Urfa Aslanı’na daha da güvendim ve yarışa 10 gün kala kuzenim Hüseyin ile her konuşmamızda ve mesajlaşmamızda bu sene Gazi Koşusu’nu bizim kazanacağımızı söyledim.”
Yanında birisi olduğunda adeta bir “kedi” olduğunu söyleyebiliriz
“Urfa Aslanı’nın karakteri konusuna gelirsek; box’ına gittiğinizde, siz yanındayken adeta bir “kedi” uysallığında olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Altından geç, üstüne çık, ayağını kaldır, üstüne bir çocuk bindir ya da her ne yaparsan yap hiçbir olumsuz sayılabilecek davranışı yok. İdman ve bineklerinde biraz daha heyecanlı ve meraklı olduğunu söyleyebiliriz fakat ne zaman yalnız kalsa işte o zaman adeta bir canavara dönüşüyor; box’ında atlıyor, zıplıyor, çevresine zarar veriyor. Daha box’ımızın duvarlarını yeni kırmızı renge boyatmamıza rağmen her yer yine bembeyaz olmuş durumda. Çünkü duvarlara çifte ata ata tüm boyayı dökmüş ve box’ını bembeyaz yapmış. Bu durum Urfa Aslanı’nın çok ‘sosyal’ bir tay olmasından ve tek başına kaldığında çok sıkılmasından kaynaklanıyor. Hatta idmanlarında tek başına olduğu zaman idmana başlamama veya erken bitirmeyi istemek gibi huyları da var. Yanında bir at daha çalıştığında ise hiç bu problemleri yaşamıyoruz.”
Yukarı yaşlı yarışlarda koşmayı düşünmüyoruz
“Şu anda çiftliğimizde yaklaşık 20 adet damızlık kısrağımız bulunuyor. Sahada da 20’ye yakın koşan atımız var. Urfa Aslanı’nın annesi Waimaria’nın, Torok ve Kafkaslı eşleştirmelerinden doğan ikiyavrusunu maalesef ki kaybettik. Waimaria bu sene de aşım gördü. Battleground adlı aygırdan bir yavrusunun olmasını bekliyoruz. Waimaria 5 yavrusunu da erkek olarak doğurdu. Bakalım doğumu nasip olursa bu yavrumuz hangi cinsiyette doğacak. Ben bu defa bir dişi tayımızın olmasını arzuluyorum. Bu hafta Urfa Aslanı da annesi Waimaria’nın bulunduğu çiftliğimize dönüp bir hafta istirahat edecek. Onun gelecek yarış kariyeri için bir şeyler söylememiz gerekirse, şimdilik onu yukarı yaşlı yarışlarda koşmayı düşünmediğimizi söyleyebilirim. Elbette bu yılki yarış takviminde önümüzde en büyük yarış olan Ankara Koşusu var. Tabi kısmet olursa yurtdışı yarışlarını da hedefleyebiliriz.”
İlklerin ve rekorların Gazi’si oldu
“Gazi Koşusu’nu kazandıktan sonra adeta bir rüyada gibiydim. Ve halen de öyleyim diyebilirim. Dile kolay, bu genç yaşta, babamın idare ettiği ailemizin atı ile bu yarışı kazandık. Bir çok ilke imza atmamızın yanında 17 kez start aldıktan sonra 18’inci startı aldığımız Gazi Koşusu’nu kazanarak bir rekora da imza atmış olduk. Hemen Veliefendi Hipodromu’nun Şeref Tribünü’ndeki yerimizden padoğa, oradan da tayımızı karşılamak için pist başına doğru koştuk. Sonra orada bu sevincimizi paylaşan tüm ekibimizle, dost ve akrabalarımızla sarıldık, bu sevinci bizimle paylaşan herkesin tebriklerini kabul ettik. O anlarda bile halen rüyada gibiydim ve bir türlü kazandığımıza inanamıyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün anısına düzenlenen, üstelik Cumhuriyetimizin 100. yılında kazanmış olmamız bizler için çok büyük gurur ve onur oldu. Hele benim için henüz 18 yaşımda, at sahipliğimin de ilk yılında Türk Yarışçılığı’nın Derbisi’ni kazanabilmek benim için apayrı bir sevinç oldu. Bu başarımızı arttırarak sürdürebilmemizi diliyorum.”
Ailem beni her zaman destekledi
“Ekürimizin sosyal medya hesaplarını ben yönetiyorum. Bundan birkaç yıl önce ortaokul ve liseye gittiğim yıllarda, eğitim hayatım öncelikli olduğu için yarışları evden takip ediyordum. Fakat o zaman da ekürimizin atları, kazandıkları yarışlar ile ilgili videolar yapıp bunları sosyal medya üzerinden yarışseverler ile paylaşıyordum. Tabi zaman geçtikçe ailemden miras aldığım bu atçılık sevdası daha da ağır bastı ve o zaman hem yetiştiricilik hem de yarışçılık tarafında daha aktif olmaya başladım. Başta babam olmak üzere tüm ailem de sağ olsunlar beni her zaman olduğu gibi atçılık konusunda da desteklediler.”
Atçılığı satranç oynamaya benzetiyorum
“Kaya Ailesi’nin bir bireyi olarak dünyaya geldiğim için zaten atçılığa 1-0 önde başladım. Allah rahmet eylesin, merhum Remazan Kaya amcam Fransa’da at koşup çıtayı üst noktaya çıkartınca, ben de doğal olarak daha ilerisini hedeflemek durumundayım. Kaya soyadının tarihten hiçbir zaman silinmeyecek, hiçbir zaman unutulmayacak bir isim olmasını istiyorum. Bundan iki ay önce babam ve Ahmet Kaya ağabeyim ile bir yarış sonrasında Kocaeli’nden İstanbul’a dönerken bana “En büyük hayalin ne?” diye bir soru sorulunca bu soruya, ‘Gazi Koşusu’nu kazanmak’ olarak cevap vermiştim. Bu hayalim gerçekleşti ve sıradaki hedefimi soracak olursanız yavaş yavaş hayalini kurmaya başladığım atçılıkta yurtdışında başarılar elde edebilmek olduğunu söyleyebilirim. Ben atçılığı satranç oyununa benzetiyorum. Nasıl ki satrançta her taşın ayrı bir önemi, dizilimi, hareket kabiliyeti ve görevi var ise bence bu durum atçılıkta da bu şekilde. Ekibin tüm üyelerinin bir önemi ve görevi var. Hem atçılıkta hem de satrançta bir taş; bir kişi bile görevini layıkıyla yerine getiremezse çok hızlı bir şekilde “şah - mat” olabilirsin ya da işleyiş mekanizması kusursuz olarak çalışır ve Gazi Koşusu’nu kazanıp adını tarihe yazdırabilirsiniz.”
Urfa Aslanı’nın bu zaferi “Yeniden Doğuş”u simgeliyor
Urfa Aslanı’ndan başlamak üzere başta jokeyimiz, sevgili babam Mehmet Kaya’ya, antrenörümüz Velat Karakuş’a, seyisimiz Can Gökçe’ye, menajerimiz Erkan Gökçe’ye, nalbantımız Volkan Emre Onay’a, idman jokeyimiz Akın Coşkan’a, Yüksek Komiserler Kurulu’na, tüm Türkiye Jokey Kulübü yetkililerine ve tüm emekçilerine, kısacası yanımızda olan bu sevinci bizlerle paylaşan herkese teşekkür etmek istiyorum. Bu zaferimizi başta rahmetli Ömer Kaya ve Remazan Kaya amcalarım ile rahmetli dedem Ahmet Kaya’ya armağan etmek istiyorum. Bizim temel taşımız, yeri asla doldurulamayacak olan anneme ve arkamızda duran ve her zaman bizlere destek olan tüm yarışseverlerimize ve dostlarımıza teşekkür ediyorum. Urfa Aslanı, tam yeni bir yapılanmanın eşiğinde olduğumuz; benim için yeniden doğuşu simgeleyen, inşallah açılışını hep birlikte yapacağımız, Silivri’de çalışmaları süren yeni çiftliğimizi kurduğumuz şu günlerde yüreğini ortaya koydu ve adeta “Ben buradayım” dedi. Rabbim herkese bu güzel duyguları yaşamayı nasip etsin inşallah.”
Mehmet Kaya [Urfa Aslanı’nın jokeyi]
Waimaria Kaya Ekürisi’nde
“2010’lu yıllarda Kaya Ailesi olarak bir çiftlik kurmaya karar verdikten sonra pedigrisi iyi olan, bize katkı sunabilecek kısraklardan gözümüze kestirdiklerimizi ekürimize dahil etmeye başladık. Ben sıfırdan bir yetiştiricilik operasyonu başlatmanın çok masraflı olması ve o yıllarda bütçemizin de kısıtlı olması nedeniyle daha ekonomik olan diğer ekürilerin gözden çıkardığı ve yollarını ayırmaya karar verdiği kısrakları takip ediyordum. Buradan ismini de anmak istediğim, o yıllarda bizimle çalışan aile dostumuz, antrenör “Ayhan Kasar” ağabeyimizin sahada ortağı olan Simon Dunderdale adlı bir antrenör vardı. Bir gün sabah idmanında, orta sahada oturmuş muhabbet ederken Simon artık atçılığı bırakıp kendi ülkesine dönmek istediğini söyledi. Waimaria da onun kısrağıydı. Ben bu kısrağın birkaç yarışını seyretmiştim ve beğenmiştim. Pedigrisini de inceleyince kararımı verdim ve Simon’a ‘Madem yurtdışına gidiyorsun bu kısrağı bizim ekürimize alalım’ dedim. Orada 5 - 10 dakika içerisinde Waimaria’yı almış olduk.”
Doğa Kanunu bizlere yol gösterdi
“Waimaria ufak yapılı bir kısrak olduğu için onu kendisinden daha iri yapılı bir aygır olan Pleasantly Perfect ile eşleştirmeye karar verdik. Bu eşleşmeden 2016 yılında Doğa Kanunu isimli tayımız doğdu ve katıldığı 63 koşuda 19 - 13 - 10 - 8 - 5 bir toto elde ederek, 24 Mart 2023 tarihinde Antalya’da katıldığı Şartlı - 5 Koşu birinciliği de dahil olmak üzere toplamda 3,062,375 TL kazanç elde etmeyi başardı. Doğa Kanunu’nun yarışları bize Waimaria’nın uzun mesafede daha başarılı olabilecek yavrular verebildiğini gösterince onu daha kısa mesafeci, süratli bir safkan ile eşleştirirsek orta mesafelerde başarılı olabilecek, dengeli bir safkan elde edebileceğimizi anladık. Tabi tüm bu süreçte bizden daha eski ve tecrübeli yetiştiricilerin fikirlerine de danışıyorduk. Çünkü hem yetiştiricilik operasyonumuz yeniydi hem de İngiliz atçılığının çok daha tecrübeli olduğumuz Arap atçılığından farklı olduğunu biliyorduk. Perfect Storm adlı eşleşmeden Black Rock adlı tayımız doğdu. Ondan da çok ümitliydik. Ne yazık ki bu tayımız bazı sağlık problemleri gösterdi ve 38 yarışta 3 - 9 - 7 - 3 - 6’lık bir toto elde etti. Daha sonra Approve isimli aygırı tercih ettik ve bu eşleşmeden de Urfa Aslanı doğdu.”
"Urfa Aslanı uzuncu bir tay, onun kıymetini iyi bil..."
“Jokeyliğin yoğun koşturmacası sebebiyle Silivri’deki çiftliğimize ancak boş zamanlarımda gidebiliyorum. Arta kalan boş zamanlarımı da yine atlarla geçirmeyi tercih ediyorum. Çiftlikte ise eksiklerimizi gidermeye ve gözlemlerimi aktarmaya çalışıyorum. Urfa Aslanı’nı görür görmez çok başarılı olabileceğini anladım. Tayımızı sahaya getirdikten sonra birkaç jokey arkadaşım da Urfa Aslanı’na bindi ve ben onlara bu tayın uzuncu olduğunu söylediğimde inanmadılar. Çünkü Approve’un kısa mesafelerde başarılı yavrular verdiğini söylediler. Ben ısrarla Urfa Aslanı’nın annesine çektiğini söyledim. Ülkemizde pedigrilerde en çok dikkat çeken faktör aygır ve aygır hattı olsa da anne ve anne hattı da en az baba hattı kadar önemlidir. Bazen baba hattı da sadece babanın özelliklerine bakılarak değerlendirilemez çünkü doğan tay babasının babasına veya önceki atalarına da çekmiş olabilir. Bu jokeyler arasında bir jokey var ki hatta daha sonra Urfa Aslanı ile katıldığı bir KV8 Koşu’yu da kazanan ağabeyim şampiyon jokey Selim Kaya. Ağabeyim bana, ‘Urfa Aslanı uzuncu bir tay, onun kıymetini iyi bil’ dedikten sonra bizler tayımızın üstüne daha da eğildik.”
Yetiştiricilikteki idolüm Özdemir Atman’dır
“Ben apranti iken yaklaşık iki ay kadar eski Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı rahmetli Özdemir Atman’ın yanında kalmıştım. Sağ olsun, yine kendisinden atçılığa dair çok şey öğrendiğim rahmetli Türkiye Jokey Kulübü Asli Üyesi Osman Aksoy ağabey beni kendisi ile tanıştırmıştı. İdmanlarda onu izliyor, direktiflerini ve fikirlerini can kulağıyla dinliyordum. Daha sonra atlarının sahada nasıl yarışlar koştuğunu da analiz ediyordum. Hem kendi taylarımızın hem de başka tayların Gazi hazırlık sürecinde benim idolüm Özdemir Atman’dır. Urfa Aslanı’nın uzuncu olduğunu da bu dönemlerde edindiğim tecrübeler ile fark ettim. Bir de Urfa Aslanı daha ilk yarışı kazandıktan sonra durmayı reddetmiş ve neredeyse ikinci bir yarış sayılabilecek bir mesafe daha koşmuştu. Sonraki yarışlarında da bu alışkanlığını sürdürdü. Bir tayın o kadar yüksek bir performans gösterip yine de durmadan koşabilmesi neticesinde bile bu atın kısa mesafece olduğunu nasıl söyleyebilirsiniz? Nitekim Gazi Koşusu gibi uzun mesafeli bir yarışı kazandıktan sonra bile tayımı zor durdurdum.”
Bir kere uzun mesafe koşup, sonra tekrar kısa mesafeye dönmek istemiyorum
“Bazı kimseler, ‘Madem tayınızın uzuncu olduğunu biliyordunuz, neden uzun bir süre kısa - orta mesafe yarışlara katıldınız?’ diye sorabilirler. Ben bir tayın uzun mesafeye çıktıktan sonra tekrar orta - kısa mesafelerde yarış koşmaması gerektiğine inanıyorum. Çünkü böyle yaparsanız tayınızın ‘dengesi’ ile oynamış oluyorsunuz. Bu nedenle Urfa Aslanı’nın 1100 metre ile başladığımız yarış mesafesi, yavaş yavaş artarak 2400 metreye kadar çıktı. Halis Karataş ile bir sohbetimizde ona, ‘Halis ağabey, biz Urfa Aslanı’nın uzun mesafeci bir tay olduğunu düşünüyoruz senin görüşün nedir? diye sorduğumda o da bana, ‘Madem öyle neden uzun mesafe koşmuyorsunuz?’ demişti. O zaman ‘Ağabey, ben uzun mesafe koşup sonra tekrar kısa mesafeye dönmek istemiyorum’ demiştim. Başta oğlum ve ekibimizle oturup bu tayımız için nasıl bir yol haritası belirleyeceğimize karar verdik. Bu toplantı sonucunda Gazi’ye uzanan rotamızı sırasıyla KV8 Dinçer Cebeci, KV8 Tevfik Çelikoğlu ve KV9 Niyazi Polatyar olarak belirledik.”
Durumu kimseye çaktırmıyordum ama içim içimi yiyordu
“Gazi Koşusu’na 9 gün kala Urfa Aslanı ile bir sabah idmanına çıktık. Bu idmanda bilerek ve isteyerek sert bir galop yaptım. 1400 metre 1.25 - 1.26’lara geliyordu. Bu galop sonrasında da aslında biraz üzüldüm ve kendi kendime, ‘Acaba bu kadar sert galop yapmasaydım daha mı iyi olurdu?’ dedim. Tabi kimseye durumu çaktırmıyorum ama içim içimi yiyordu. Galop bittikten sonra tayı teslim ettikten sonra Ertul Cankılıç ağabey ile karşılaştım. Onun sahadaki tecrübesini bildiğimden hemen ona az önce Urfa Aslanı ile galop yaptığımı söyledim ama sert bir galop olduğunu da söylemedim. O da bana, ‘İnşallah sıkı bir galop yaptın değil mi?’ diye cevap verince içim öyle bir rahatladı ki... Ona, ‘Abi tam senin istediğin gibi sert bir galop yaptım’ dedim. Sonrasında da Urfa Aslanı’nı hemen dinlenmeye aldık.’
Atçılık konusunda 7’den 70’e herkese fikir danışırım
“Her ne kadar tecrübeli olsam da atçılık konusunda her zaman 7’den 70’e herkese fikir danışırım. Her yarışta kazanan ekibin neden kazandığını, kaybeden ekibin ise neden kaybettiğini sorgular, yarışı tekrar tekrar izler analiz yaparım. Geçtiğimiz gün de bir kısrağımızın ve onu eşleştirmek istediğim aygırın pedigrilerini at sahibi Hakan Keleş’e gönderdim. Onun fikrini aldıktan sonra eşleşmeyi o şekilde yaptım. Bir insan bir başarı elde etmiş ise ve bu başarıyı devam ettiriyorsa, bu durum şans değildir ve o kişinin mutlaka bir bildiği vardır diye düşünüyorum. Menajerim Çınar Sabri Tepe’nin, oğlum Selim’in, sahadaki ve çiftlikteki tüm ekibimizin, ailemden Remazan Kaya’nın çocukları olan yeğenlerim Ahmet’in ve Ethem’in, Hasan Kaya ağabeyimin fikirleri de benim için çok değerli ve önceliklidir.”
Yanında başka atlar olmadığı zaman idman yapmak istemiyor
“Bugüne kadar gördüğüm en sosyal tay olan Urfa Aslanı’nın en zor yanlarından biri de idmanlarda yanında başka bir at olmadan antrenman yapmak istememesi oldu. Tabi bu durumu anlamamız zamanımızı aldı. Başlarda bu kadar ümit bağladığımız tayımız “Rok mu acaba?” diye düşünüp üzülüyordum. Bu duruma çare bulabilmek adına önce çeşitli takılar denedik ve olumlu sonuç alamadık. Grup halinde yaptığımız sabah antrenmanlarında ise hiçbir problem yaşamıyorduk. Ender de olsa bazı atların bu şekilde yanlarında başka bir atın varlığını hissetmeden idman yapmak istemediklerini anladık. Urfa Aslanı da bu taylardan biriydi. Hatta tabiri caizse Urfa Aslanı’nın yanında bir at olsun istersen onu götür “Bakırköy’e Çarşısı’nda gez” diyebileceğimiz bir safkan olduğunu söyleyebiliriz.”
Eyvah, artık Gazi’de ciddi bir rakibimiz var
“Birbirlerinden başarılı, bu başarılarıyla Gazi Koşusu’na kayıt yaptırmaya hak kazanan tüm rakiplerimizi ayrı ayrı tebrik etmek istiyorum. Elbette ilkbahar - yaz yarış sezonu başladıktan sonra tüm diğer tayları yakinen takip etme şansım oldu. Anadolu Koparan’a geçildiğim yarışta, ikinci olmama rağmen Gazi Koşusu’nda çok başarılı bir yarış çıkartacağımızı anlamıştım. Ben başlarda Urfa Aslanı’nın hiçbir ciddi rakibi olduğunu düşünmüyordum çünkü onu henüz hiçbir yarışa ciddi olarak hazırlamamıştık. Ta ki sonraki yarışımızda Gazi Koşusu’nda ikinci olan Qualizto’ya geçilene kadar. O ana kadar Qualizto’dan böyle bir performans beklemiyordum ve ikinci kalınca yarış sonrası ekibimize de ‘Eyvah, artık Gazi’de ciddi bir rakibimiz var’ demiştim. Fakat tayımızın performansını erkenden en üst noktaya çıkartmak istemediğimiz için sabırla Gazi Koşusu hedefimiz doğrultusundaki yol haritamızı izlemeye devam ettik.”
100 kere koşsak, 99’unu biz kazanırdık
“Gazi Koşusu’nu kazanınca, kazanan jokeyin geçmiş Gazi Koşusu performansları da yeniden gündeme geliyor. 2003 yılında Gazi Koşusu’nu kazanmaya çok yaklaşmış, Keremkoç adlı safkan ile katıldığım bu yarıştan ikinci olarak ayrılmıştım. Eğer o yarışı kazanabilseydim, bugün oğlum Selim Kaya’nın ‘Gazi Kupası Kazanan En Genç At Sahibi’ olduğu gibi ben de bir ilke imza atıp ‘Gazi Koşusu Kazanan En Genç Jokey’ olacaktım. 2003 yılında henüz 18 yaşında olmama rağmen bu koşuyu tekrar tekrar izlediğimde yine hatasız bir yarış çıkardığımı düşünüyorum. O yarışta bana verilen taktik doğrultusunda hareket ettim ve elimden gelen her şeyi yaptım. Bir imkanımız olsa ve bu yarışı 100 defa daha koşabilsek muhtemelen 99’unu da biz kazanırdık. O kalan bir defada da Sufi adlı safkan kazanırdı. İşte o gün bu %1’lik ihtimal gerçekleşti diye düşünüyorum. Fakat o da bir tecrübeydi ve bugün sizinle ‘Gazi Koşusu’nu Kazanan Jokey’ olarak bu röportajı yapmamız, tüm bu tecrübelerim sayesinde nasip oldu.”
Yeltay hiç ‘bekleme yarışı’ yapamadı
“Kaya Ekürisi olarak atlarımız henüz sahaya getirilmeden önce çiftlikte özel bir eğitime tabi tutulurlar. Böylece sahaya alışma süreçleri çok daha kolay olur. Bu eğitim sürecini belirlerken örnek aldığım birçok isim oldu. Bu isimlere birkaç örnek vermek gerekirse yetiştiricilik konusunda Osman Aksoy ağabeyi, Özdemir Atman’ı ve hem yarışçılık hem de insan ilişkileri konusunda ağabeyim Selim Kaya’yı örnek aldım. Daha sonra bu kişilerin davranışları ile kendi tecrübelerimi birleştirerek bazı kurallar ortaya koyduk. Bu kurallara bir örnek vermemiz gerekirse bizim sahaya gelen hiçbir atımızda kapalı gözlük kullanılmaz. Ekürimizin sahip olduğu Yeltay adlı bir atımız vardı. Onu şimdiki bilgi birikimime ben eğitmiş olsaydım çok daha başarılı olabilirdi. Ne yazık ki kapalı gözlük kullanılmasına alışmıştı ve bu alışkanlığı sebebiyle başka türlü koşamıyordu. Bu nedenle Yeltay hiçbir zaman ‘bekleme yarışı’ yapamadı. Ekürimizin bir başka uygulaması da bir tayımız start provasına gidecekse, bir yarışa gidilirken nasıl hazırlık yapılıyorsa tam olarak o şekilde hazırlık yapılıyor. Bu uygulama ile tayımız ilk yarışını start provasında koşmuş oluyor. Tay bir yarış eğerini, küçük kolanı ve yarışta kullanılan tüm diğer aksesuarları start provasında görmüş oluyor ve gerçek yarış günü bir yabancılık çekmiyor. Bu nedenle bizim atlarımız starta sorunsuz girerler, ele tabidirler, asla şahlanmazlar. Bu uygulamanın bir örnek olmasını ve yaygınlaşmasını diliyoruz.”
Önceden bir şey ifade etmiyordu, şimdi onları anlayabiliyorum
“Gazi Koşusu’nu kazandıktan sonra hissettiğiniz duyguları kelimelerle tarif edebilmeniz mümkün değil. Gazi Koşusu kazananların bizlere anlattıkları kadar varmış diyebilirim. Bu zafer öncesinde, Gazi Koşusu’nu kazananlar o andaki duyguları başkalarına aktarmaya çalıştıklarında benim için tam olarak bir şey ifade etmiyordu ama şimdi onları gayet iyi anlıyorum. Bu yarışı kazanmak nasip olmamış her at sahibinin, her jokeyin, her antrenörün, her seyisin kısacası bir atın bütün ilgililerinin hayatlarında en azından bir kez kazanmasını diliyorum.
“Ben 1985 doğumluyum ve 2003 yılında evlendim. 2004 yılında oğlum Selim dünyaya geldi. Daha sonra Allah bana Selma, Semanur, Serra adlarını verdiğimiz üç kız evlat daha nasip etti. Kızlarım da atları ve atçılığı çok seviyorlar ama Selim’den sonra atlara en çok ilgi duyan evladım Serra oldu. Bu konuda küçük yaşlarından itibaren benimle yarışlara gelmesinin etkisi olduğunu düşünüyorum. Tüm evlatlarımı çok seviyorum. Rabbim herkesin evlatlarını bağışlasın. Annem rahmetli Ömer ağabeyimin jokeylik mesleğini icra ederken vefat etmesi dolayısıyla, eşim de hem bu sebeple hem de aileme yeteri kadar vakit ayıramadığım için zaman zaman sitemde bulunsalar da her koşulda destek oldukları için onlara çok teşekkür etmek istiyorum. Fakat bu bir meslek ve her mesleğin zorlukları var. Bugün bir inşaat işçisi yaptığı proje sona erene kadar; bazen aylarca evine gidemiyor. Ya da bir pilot yurt dışı uçuşuna gittiğinde eve iki gün sonra dönebiliyor. Günümüzde bir işçi bile sabah 7’de evden çıkıp akşam 7’de evine dönüyor. Ben bu konuda eğer bir hipodromda ertesi gün yarış yoksa mutlaka o akşam eve dönmeyi prensip haline getirdim. Her ne kadar yorgun veya mutsuz olursam olayım kızlarımı gördüğüm zaman tüm olumsuzlukları unutuyorum.”
Atçılık ile ilgili tecrübelerimi oğluma aktarıyorum
“Ben jokey olduğum için hayatım boyunca jokeylik kariyerim için çalıştım ve çalışmaya da devam ediyorum. Fakat atçı ve kalabalık bir aileden geldiğim için istesem de yetiştiricilikten uzak kalamıyordum. Benim önceliğim jokeylik mesleğine devam etmektir. Oğlumu bir atçı, bir at sahibi, bir yetiştirici olarak yetiştirmemin bir sebebi de budur. Şu anda kendi tecrübelerimi oğluma aktarıyorum. Oğlumun ekürimizin başarılarını daha da üst seviyelere taşıyacağına yürekten inanıyorum. Rahmetli ağabeyim Remazan Kaya vefat ettikten sonra bizim sorumluluğumuz çok daha fazla artmıştı. Onun bize gösterdiği hedef, atçılıkta “en” seviyeye gelmekti. O, Arap atçılığında “pik” seviyeye gelmiş ve yurt dışı açılımı da yapmıştı. Hem Selim ağabeyimin atçılık konusunda mental olarak yorulması hem de yeğenlerimize ve atlarımıza sahip çıkmak istemem nedeniyle de bana çok sorumluluk düşmüştü. Onlara elimden geldiğince yardım ettikten sonra yeğenlerim kendi ekiplerini kurarak yollarına devam ettiler. Hem soyadı olarak gururla taşıdığım hem de sahada mücadele ederek en iyi şekilde temsil etmeye çalıştığım Kaya Ekürisi’nin her ikisi de rahmetli olan Ali Kaya ve Remazan Kaya ağabeylerim ile başlayan ve 40 yıla uzanan bir mazisi var. Hedeflerimize ulaşma konusunda oğluma at sahibi olması ve küçük de olsa bir eküri kurması konularında da yardımcı oldum. Son olarak bugün bu röportajı gerçekleştirmemize vesile olan Gazi Koşusu zaferim için çok mutluyum demek istiyorum. Benimle bu mutluluğu paylaşan dostlarıma, arkadaşlarıma ve tüm yarışseverlere sizin aracılığınızla bir kez daha çok teşekkür ediyorum.”