Vasatlık kader midir?
Ahmet Çakır haberleri... Ahmet Çakır yazdı: Vasatlık kader midir? Çakır, Galatasaray - Neftçi Bakü eşleşmesi hakkında ne dedi? İşte detaylar...
Ahmet ÇAKIR
Gelişmemiş ülkelerin en büyük sorunlarından birinin vasatlık olduğu bilinir. Hemen hiçbir şeyi tam bilmeyen ama her konu hakkında bir fikri varmışcasına sürekli konuşan, söylediklerinden hemen hiçbir anlam çıkmayan ama sürekli bunları anlatabilme olanağını bulabilen ve onları izleyen-dinleyen milyonlarca insanla birarada yaşamak zorundayız.
Televizyonların sokak röportajlarında çok basit birtakım sorulara dahi yanıt veremeyen vatandaşlardan tutun da yarışma programlarında bir bölme işlemini bile yapamayan düzeyde bilgisizliği ve yetersizliği içeren öğretmenlere kadar dehşet verici bir yaygınlık sözkonusu vasatlık konusunda. Sevgili ve acılı yurdumuzun en üretken olduğu nokta galiba burası.
Televizyon yorumcuları arasında da böyleleri hiç az değil. Koronavirüs mikrobundan tutun da Akdeniz'de yaşanan sorunlara kadar çok değişik konuların uzmanları büyük ölçüde aynı adamlar… Hemen her akşam onları konuk etmek zorunda kalıyoruz. Kuşkusuz aralarında çok değerli bilimadamları ya da uzmanlar var ama pek ilgi gördükleri söylenemez. İzleyenler de vasatlıktan hoşlanıyor.
Bizim dünyamızda bu durum çok daha çarpıcı biçimde kendini gösteriyor. Futbolla ilgili her konuyu derinlemesine biliyormuş gibi yapan ama gerçekte neyi ne kadar bildiği çok kuşkulu bir yığın adam gece-gündüz çeşitli kanallarda karşımıza çıkıyor. Ancak onların söylediklerinden hemen hiçbir sonuç çıkmıyor!
Her yıl Avrupa kupalarıyla ilgili kuralar çekildiğinde neredeyse yüzdeyüz oranında aynı sözler tekrarlanıyor. Takımlarımız güçsüz bir rakiple eşleşmişse tur atlama şansı elbette ki yüksek bulunuyor ama ‘ummadığın taş baş yarar' durumuna da dikkat etmek gerektiği söyleniyor. Eh, bununla ilgili olarak çok çarpıcı örnekler de var.
Ardından da takımlarımızın şu eksiği var, bu yanlışı var şeklinde hep aynı laflar sürüp gidiyor…
***
Vasatistan yorumcularınca en çok tekrarlanan sözler, takımların hazır olmadıkları ve mutlaka birkaç transfere daha gereksinmelerinin bulunduğu yolundadır. Nedense bizim takımlarımız sadece bu dönemde değil sezonun hemen hiçbir aşamasında tam hazır olamıyor. Bir Alman takımını niye her zaman hazır oluyor da bizimki olmuyor diye merak eden de çıkmıyor. Takımlarımızın hazır olmadığı mazereti hemen herkes tarafından kolaylıkla kabulleniliyor. Sanırsınız ki içerde ve dışarda oynanacak maçlar sanki piyangodan çıkıyor. Yani bunların tarihleri filan bilinmiyor da birdenbire federasyon ya da UEFA, ‘Bu maçı oynayacaksınız!' deyiveriyor, siz de ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz…
Buna karşılık takımlarımızdan biri, aslında bunları oynamak zorunda kalmanın utandırıcı sayılabileceği ön elemelerden 1-2'sini aştığında, bu kez bambaşka şarkılar çalınmaya başlanıyor. Artık takımımız o kupayı kazanmaya aday takımdır. Buradaki son 30 maçın sadece 2'sini kazanabilmiş bir takımımızın bile Şampiyonlar Ligi'ni kazanma olasılığına ilişkin değerlendirmeleri bizim Vasatistan'da bolca bulabilirsiniz…
Düşünün, toplam kadro değeri sizin herhangi bir oyuncunuz kadar olan rakipten çekinmek gerektiğini söyleyenler de aynı insanlar, Real Madrid, Bayern Münih gibi devleri geçebileceğinizi ileri sürenler de onlar. Bu tür yağlayıp yıkamaları çok seven taraftar-okur-izleyici de ‘Hadi ordan be!' filan demiyor, ‘Neden olmasın?' diye bakıyor. Zaten vasatlığı besleyen temel kaynaklardan biri de bu. Söylediğiniz en akılsızca ve geçersiz sözlerin bile milyonlarca alıcısı var!
***
Vasat yorumcuların ilginç yanlarından biri de bu zaten: Ne yapıp yapıp bizim takımlarımızı mutlaka gruplardan çıkarıyor hatta çeyrek final ve yarı finallere kadar götürebiliyorlar. Gerçekte böyle birşey asla olmuyor ama hemen her sezon bunun olabileceği yolunda değerlendirmeleri bıkmadan-usanmadan tekrarlıyorlar. Hemen hiç kimse de ‘Yahu, sizin söylediğiniz hiçbirşey doğru çıkmıyor ama sürekli konuşma olanağı buluyorsunuz. Bu nasıl oluyor?' gibisinden bir sitemde bile bulunmuyor.
Geçmişte 78.000 puana kadar yükselebilmiş (2002) olan bir takımımızın bugün nasıl olup da 21.500 puana düştüğünü ve bundan ne gibi sonuçlar doğduğunu Vasatistan yorumcuları bilmiyor ve umursamıyor. Kura çekimlerinde herşeyin kader-kısmet işi olduğunu sanıyorlar. Bununla ilgili yığınla kategorik düzenleme ve hesap-kitap işini yok sayıyorlar. Seslendikleri kitle de bunları umursamadığından ben sana hayran/sen cama tırman yaşayıp gidiyorlar.
Takımların aldıkları puanlarla oluşan ülke puanının ne kadar önemli olduğunu son yıllarda pek çok insan öğrendi. Gelgelelim, bu hesapların nasıl yapıldığını çok az kişi biliyor. Oysa UEFA sitesine girip bunların hepsini görmek mümkün. Ancak Vasatistan yorumcuları bu tür yorucu işlerden hoşlanmıyor, ortalama laflarla vaziyeti idare etmek varken, biraz hamasetle de işin içinden çıkmak mümkünken, kim uğraşır böyle şeylerle…
***
Yazının bu bölümü vasatlıkla doğrudan ilgili değil ama onun sonuçlarından biri sayılabilir. Azerbaycan'dan yazan bir gazeteci kardeşimiz Galatasaray'ın rakibi Neftçi'nin bizim yorumcular tarafından küçümsendiğini belirterek kırgınlığını gizlemiyor. Doğrusu, ben pek böyle bir duruma tanık olmadım. Bugünün futbolunda kimsenin kimseyi küçümseme şansı yok. Üstelik çok uzak sayılamayacak bir zamanda Östersund rezaleti ve biraz daha ilerde Tromsö faciası varken hangi rakibi küçümseyebilirsiniz.
Kaldı ki Neftçi, salgın sonrasında Cim Bom'un yıkımını başlatan Ç.Rizespor'un yaptığını tekrarlayabilir. Maçın başındaki 15 dakikalık bir sertliğe hakemin hoşgörü göstermesi halinde SarıKırmızılı takım o maçta olduğu gibi dağılıp gidebilir. Ayrıca, yıllar öncesinde kimsenin böyle bir olasılığı aklının kıyısından bile geçirmediği dönemde Galatasaray, Manchester United gibi bir devi nasıl safdışı bırakabilmişse Neftçi de bunu yapabilir.
Bunların hepsi önceden düşünülüp ona göre önlemler alınıyormuş gibi görünse de futbolcularınız oynuyormuş gibi yaparak bu maçın kazanılabileceğini örneklemeye çalışırsa utandırıcı bir olay daha tarihinize yazılabilir. Bu tür başarılara ‘açlık' hiç yabana atılacak bir motivasyon değildir. Karabağ'ın yaptıklarının biraz gerisinde kalmış olan Neftçi de böyle bir motivasyonla sahaya çıkacaktır. Galatasaray da illa hazır olmadığından onların çok istediği bir durum ortaya çıkabilir