Ve Nihat Bey 'Fenerbahçe ceketi'ni çıkardı
KENAN BAŞARAN
Özdemir'in tarihi istifası ister istemez bana Gabriel Garcia Marquez'in Kırmızı Pazartesi romanını hatırlattı. Ezcümle, herkes öğleden sonra bir cinayet işleneceğini görür, ancak mani olmak için hiçbir şey sarfetmez. Teşbihte hata olmaz derler, bu meyanda Özdemir'in akıbeti göz göre göre yaşandı. Üstelik bu sonu engelleyebilecek ama bunun için gerekeni yapmayan da bizzat Özdemir'in kendisi oldu. Özdemir'in kulüplerden gelen isimlerin ceketlerini çıkartıp TFF yönetiminde yer almasını talep etmesi çok doğruydu. Sonuna kadar da desteklenmeliydi. Zira TFF yıllardır bu ceket meselesinden çok çekti. Ne var ki "Ceketler dışarıda bırakılsın" denilmesine rağmen bunu riayet edilmedi. Hatta kamuoyuna yansıyan bazı TFF toplantılarında bırakın kulüp ceketini çıkartmayı üzerine kulüp paltosu giyip, atkı sarmalayanlar da olduğu görüldü. Hürriyet gazetesine de manşet olan bir yönetim kurulu toplantısındaki kavga gösterdi ki ortama adete Kulüpler Birliği toplantısı! Her yönetici gönül verdiği takımın hakkını hukukunu savunuyor!
Bahçıvan ceketten mi gitti?
Pandemi sürecinde TFF yönetiminin önemli isimlerinde ve İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan, görevinden istifa etti. Bunun temel nedeni Bahçıvan'ın Galatasaray-Beşiktaş derbisinin seyircisiz oynatılması ve koronavirüs ve futbol konusunda Galatasaray yönetimiyle aynı doğrultuda fikir beyan etmesiydi. Bu durum da Bahçıvan'ın Özdemir ile yollarını ayırmasına neden oldu.
Ceket meselesi, Özdemir için bir noktadan sonra bir nevi 'takıntı'ya dönüştü. Bunu bizzat onun söylemlerinden çıkartmak mümkün. "Fenerbahçe lehine çalışıyor" denilmemesi adına yaklaşık 1 yıllık süreçte en çok üyesi olduğu kulüple karşı karşıya geldi. Ki bunu 'olay yaratan şike' cevabını verdiği programda da dile getiriyor ve kendisinden en çok şikâyteçi olanların Fenerbahçeliler olmasının, ne kadar doğru yolda olduğunu gösterdiği söyledi. Oysa 'adil olmak' böyle bir ölçütle değerlendirilemez. Sizin bir takımı tutuyor olmanız, 'tarafsız görünmek' adına ona haksızlık yapmanızı gerektirmez. Doğrusu şuydu: Fenerbahçeliler şikâyetlerinde haklı mı değil mi? Adalet ölçüsüyle buna cevap vermek yeterli.
Randevu neden Zorlu'da verildi?
Özdemir, 1 yıllık TFF Başkanlık döneminde bir çok sorunla karşılaştı ve bunların en önemlileri de Fenerbahçe ile yaşandı:
- TFF Harcama Limitleri sorunu
- Zorlu Center'da yapılan görüşme
- Şike açıklaması tartışması
En büyük kırılmalardan biri Zorlu Center'da yaşandı. Hakem yönetimlerine dair sıkıntılarını konuşmak isteyen Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'a Zorlu Center'daki özel ofiste randevu verilmesi, sarı lacivertlilere büyük darbe vurdu. Zira bu görüşme medyanın önemli bir kısımnda "Fenerbahçe'ye iltimas geçiliyor" şeklinde algılandı veya algılatıldı!
Türkiye'de futbol ikliminin nasıl olduğunu en iyi bilen isimlerin başında gelen Özdemir'in tüm iyi niyetlerden bağımsız şekilde, olası komplo teorilerini düşünerek, TFF merkezinde randevulaşması lazımdı.
Kıdemine binaen de şunu diyebilirdi:
-Ali'ciğim sen bu başkanlık işlerinde daha toysun. Dedikodulara mahal vermeleyelim, TFF'de görüşelim. Ne me lazım..
TFF Harcama Limitleri konusunda Fenerbahçe'nin yaptığı 'yeniden değerlendirme' talepleri de doğru şekilde yönetilemediği için bu konu da yine kamuoyunda 'Fenerbahçe'ye kıyak geçiliyor' algısına sebep oldu. Sonunda limitlerde yapılan ayarlamayla Fenerbahçe sadece Falette transferini yapabildi. Ama bu iki konuda Fenerbahçe'nin saha dışı birçok tartışmanın içine girmesine sebep olarak enerjisini emdi. Pandemi sürecindeki oynatılan ligin başlamasına da sayılı günler kala Nihat Özdemir, işte o malum şike açıklamasını yaptı...
İki satırlık açıklama yeterdi oysa...
Bu açıklamadan bu yana yaşananlara bakıyorum küçük bir düzeltme metniyle aşılacak sorunun Nihat Özdemir tarafından nasıl da inatla yokuşa sürüldüğünü hayretle izledim!
Evet, hakikaten de Özdemir'in söz konusu şike açıklamasında Fenerbahçe'ye bir imada bulunmadığı kabul edilebilir. O sözleri sarf ederken, konunun Fenerbahçe tarafından böyle yanlış algılanacağını düşünmemiş olabilir.
İyi ama yayından sonra sosyal medyada ortaya çıkan infiale neden kayıtsız kalındı? Bu çağda "Ben sosyal medyayı yok sayıyorum" diyebilir misiniz? Bizzat Özdemir'in danışmanları sosyal medya platformları ve dijital medyada da kendilerini konumlandırmıyorlar mı? Ki bu da normal çünkü sosyal medya artık konvansiyonel medyadan daha etkin. Siyaset bile sosyal medyaya göre birçok kararını değiştirebiliyor. Toplumda kabul görmeyen bir kararı değiştirebiliyor.
Nihat Özdemir, sosyal medyada Fenerbahçeliler'in yansıttığı tepkiler üzerine TFF resmi sitesinde iki satırlık bir açıklama yapsa konu kapanır giderdi. Ancak ısrarla sessiz kaldı. öyle ki ertesi gün Fenerbahçe Kulübü'nün "Açıklama bekliyoruz" açıklamasına rağmen... Taa ki Semih Özsoy'un FBTV'deki ağır açıklamasına kadar...
Özdemir'in Semih Özsoy'a cevabında da bir garip nokta vardı. Açıklamanın son bölümünde Fenerbahçe'nin sportif olarak başarısızlığını belirtip, yönetimin bunun üzerine örtmek için açıklamalarını gündeme taşıdığını söyledi.
Bu böyle olsa dahi, bir kulübün sportif başarısızlığını dile getirmek TFF Başkanı'nın işi olmazdı. Üstelik henüz devam eden bir lig ve oynanmamış bir kupa yarı final rövanşı vardı. Sportif başarısızlık Fenerbahçe'nin iç siyasetidir. TFF Başkanı bu topa giremez. Özdemir, infial yaratan şike açıklamasına dair Fenerbahçe'yi tatmin eden bir cevap vermedi. Israrla insanların yanlış anladığını dile getirdi.
Ne söylediğin değil, ne anlaşıldı!
İletişim kurumanın da temel bir prensibi vardır: Mesaj, sizin ne söylediğiniz değildir. Mesaj anlaşılandır. Yani kaynaktan çıkan değil, alıcı tarafından algılanandır. Velev ki Özdemir'in sözlerinin niyeti dediği gibi olsun. Ama ortada fiili bir durum var o da söylediklerinin hem Fenerbahçeliler hem Trabzonsporlular tarafından 'aynı şekilde' algılandı. Ama hayır, Nihat Bey, milyonlarca insanın ne anladığıyla ilgilenmedi ve ufak bir düzeltme yapmadı. Fenerbahçeliler de Trabzonsporlular da Nihat Özdemir'in sözlerinden aynı şeyi çıkardı: 9 yıl önce şike yapıldı! Nitekim Trabzon yerel medyası '2010-11 Şampiyonu Trabzonspor' manşetleri attı. Özdemir, Trabzon yerel medyasına sözleriyle bunu kast etmediğini söylemedi. Yani oraya da bir yalanlama vs göndermedi.
Özdemir, Koç'u tanımadı!
Fenerbahçe Spor Kulübü'nde nereden bakarsanız bakın en önemli makam başkanlık makamadır. Yüksek Divan Kurulu, bir hürmet makamıdır. Bu noktada TFF Başkanı Nihat Özdemir'in evvela Fenerbahçe Başkanı'ın sorusuna cevap vermesi lazımdı. Ama Özdemir, tüm ısrarlarına rağmen Koç'a doğrudan cevap vermek yerine, Yüksek Divan Kurulu Başkanı Vefa Küçük'e bir mektup yolladı. Bu Özdemir'in "Ali Koç'u tanımıyorum" demesinden başka ne anlama gelebilirdi ki!
Yoksa Trabzon ceketi mi var?
Yoksa ortada bir de 'Trabzon ceketi' mi söz konusu? Nihat Özdemir, 2010-11 sezonunun şampiyonunun TFF kayıtlarında yazıldığı gibi olduğunu ısrarla söylemekten neden kaçındı? Fenerbahçe'nin 'Şampiyon kim' sorusunu yanıtlaması halinde Trabzonspor'u karşısına almaktan mı korktu? Yeni bir cephe açmaktan mı çekindi?
Fenerbahçe ceketini çıkartan Nihat Özdemir, yoksa farkında olmadan 'Trabzonspor ceketi' mi giydi? Bakın UEFA, Trabzonspor'a Avrupa'dan 1 yıl men cezası verdi. Bu cezanın açıklanmasının üzerinden yarım saat geçmeden Nihat Özdemir, TFF olarak Trabzonspor'un arkasında olduklarını söyledi. Daha gerekçeli kararın ne olduğu kamuoyuyla paylaşılmadan. Ha, Özdemir ve yönetimi men cezasından da gerekçeli karardan da günler önce haberdardıysa, onu bilemem!
Ama bir düşünelim: TFF, bu cezadan ötürü neden Trabzonspor'dan yana tutum alıyor? Sonuçta bu mali bir sorun. Sahada bir maç oynanmış olsa ve Trabzonspor'un hakkı yenmiş olsa TFF, bu konuda elbette destek olabilir. Ama finansal bir mevzudan ötürü Trabzonspor'a ceza verilirse, Türkiye'nin Avrupa kontenjanı eksilmiyor ki...
Biz yine Şampiyonlar Ligi'ne bir takım yollayacağız, doğrudan. Bunun Trabzon, Başakşehir veya Galatasaray olması TFF açısından önemli değil. TFF, Türkiye'nin kontenjanıyla ilgilenir.
Sonuç itibarıyla Trabzonspor gider kendini en iyi şekilde savunur. Muhasebe meselesi. TFF, talep edilirse kendisinden istenilen belge ve bilgiyi elbette iletir.
Başakşehir veya Galatasaray, TFF'ye "Siz neden karışıyorsunuz, bu konu Trabzonspor ile UEFA arasında. Eğer finansal kriterlere aykırı bir hareket varsa, bize bir hak doğuyor. Siz bu konuda taraf olamazsınız" derse, ne olacak? Kurumlarda kurumsal devamlılık esastır. TFF yönetimleri daha önce Avrupa'dan men cezası alan Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray'a destek olmuş mu? Olmuşsa nasıl, ne şekilde olmuştur bu da kamuoyuyla paylaşılsın...
Yoksa eğer, bugünkü TFF yönetimi Trabzonspor'a neden her türlü desteği vereceğini detaylı şekilde açıklasın. Hakikaten bir kulübün değil, tüm kulüplerin ortak menfaatine dair 'milli bir mesele' varsa ortada, herkes elini taşın altına koysun.
Trabzon yönetimi topa girmedi!
Bugüne kadar 3 Temmuz'a dair en ufak tartışmada Trabzonspor yönetimleri çarşaf çarşaf açıklamalar yaptılar. Dikkat ettiyseniz, Nihat Özdemir'in olay açıklamalarına Trabzonspor yönetimi hiç girmedi. Oysa bordo mavili pencereden bakıldığında Özdemir şahane bir orta kesti. Fakat Trabzonspor yönetimi bu topa ne ayak uzattı ne kafa!
Nihat Özdemir'in sözlerini görmezden gelen Trabzonspor yönetimi, diğer yandan sosyal medyadan ve kulüp sitesinden '8. şampiyonluk' etiketini kullanıyor. Hasılı, Nihat Özdemir'in, 4 Haziran'da Ekonomist dergisi Instagram yayınındaki "Biz 9 senedir herhangi bir şekilde bir şike olayına rastlamadık" yanıtını verdi" sözlerini iki satırlık yazılı bir açıklamayla bertaraf etmek yerine, Fenerbahçe'den istifaya kadar götürmesine göz yumması çok tuhaf.
Özdemir, bu istifayla bugünkü tüzüğe göre ileride muhtemel bir Fenerbahçe başkanlık adaylığını da ortadan kaldırıyor. Yoksa, bu köprünün altından daha çok sular mı akacak?
Yazıyı Marquez'in Kırmızı Pazartesi romanıyla açtık, Barış Manço'un 'Ahmet Bey'in ceketi' şarkısının söyleriyle biterilim: "Bizim Kul Ahmet bir gün bir ceket diktirdi, diktirir ya..."