Vesayet
Galatasaray'da tutarsızlıklarla dolu bir yönetim anlayışı, genel kurul iradesinin ortaya çıkmasıyla nihayet son buldu.
Dursun Özbek'in yapmaya çalıştığı, bir baskın seçimdi; Fatih Terim'le anlaşarak "sürpriz seçim"de bitirici hamleyi vurduğunu düşündü ancak evdeki hesap çarşıya uymadı.
"Liseciler" olarak tarif edilen statükocu anlayış, Galatasaray iradesi tarafından bertaraf edildi.
Zaten Galatasaray Lisesi adına hareket ettiği iddiasında bulunan bu dar grup neye istinaden Özbek'e oy vermeyi salık veriyordu, anlamak mümkün değil.
Ortada tam bir sportif başarısızlık söz konusu. Riva ve Florya gibi hayatî önemdeki asetlerin nasıl değerlendirildiğiyle ilgili net bir açıklama hiçbir bir zaman yapılmadı. Bir antrenör, teknik direktör sirkülasyonudur gidiyor, önü bir türlü alınamadı. Kendi yakınlarıyla, özel mülkiyetçi bir anlayışla, kulübü yönetmeye çalışan bir "başkan" profili...
İki buçuk yılı bulan başkanlık döneminde kulüp 470 milyon TL zarar etti.
Sanırım bu dar grup, bunun devamını arzu etti ancak kongre Özbek'in tasarladığı "ince planı" tersine çevirdi. Bu haliyle baktığımızda sorunların çözülmesi yolunda engelin ortadan kaldırıldığını görüyoruz.
Son iki yıldır yaşanan ifade etmek, eyleme geçmek, tutarlı icraatta bulunmak ve doğru karar almak gibi temel meselelerde bütünüyle sınıfta kalan bir "başkanlık" örneğiydi.
Son kongre göstermiştir ki, buna benzer ya da yakın bir yönetim anlayışı, artık kongrelerde, varlığını hâlâ sürdürmekte olan, "dar grup" tarafından telkin edilemeyecektir. Daha da önemlisi Galatasaray, hiçbir grubun ya da menfaatin vesayeti altında kalmayacaktır.