Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’ndaki Trajik Öykü… İkinci Etap
Tour of Türkiye’de kederli bir bisikletçinin onur mücadelesine de tanıklık ediyoruz. Türk takımı adına yarışan Ukraynalı Vitaliy Buts, ülkesinin özgürlüğü hayaliyle pedal basıyor.
Aman Tanrım! Shining’in oteli mi?
Bodrum’da iki gecelik konaklamanın ardından Pazar günü ilk etap yarışı için Kuşadası’na gitmiştik. Bodrum’da turistik tesisler yavaştan açılmış olsa da Kuşadası’nda henüz yeni sezon öncesi tadilatları devam ediyor. Denize nazır olsak da ayağı suya değdirmek henüz mümkün değil. Pazar günü oldukça rüzgârlı geçiyor; hele ki kaldığımız otelin bulunduğu bölge. Esen yelden, özellikle de otelin koridorlarında büyük bir uğultu oluşuyordu. Ses kaydını alıp gruptaki gazeteci arkadaşlar paylaşmaktan kendimi geri alamıyorum. Aklıma, doğrudan Jack Nicholson’ın oynadığı Stanley Kubric’in Shining filmi geliyor. Uğultu, o kadar gerilim yaratıyordu yani…
Alaçatı’ya Güven’li yolculuk
Turistlerin de epey kalabalık olduğu otelden dün sabah ayrılırken rüzgâr daha da şiddetleniyor. Turun ikinci etabı Selçuk-Alaçatı arasında. Ve Alaçatı’nın daha da rüzgârlı olacağı aşikâr. Turu nasıl takip edeceğimiz bizim inisiyatifimizde olmuyor. İkinci etapta gazetecilerin doğrudan Alaçatı terminalindeki bitiş noktasına gideceği haber veriliyor. Sabah dokuzda yola çıkıyoruz. Yaklaşık iki saatlik bir yolculuk. İzmir’e doğru büyük ölçüde manzaramız yeşillik. İzmir’e gelince betonluk… Gözümü kaçırıyorum, elimdeki kitabımı okumaya devam ediyorum. Ne mi okuyorum? Vedat Türkali’nin Güven’inin ikinci cildi. Bisiklet yolculuğunun içinde 40’ların Türkiye’sine ayrı bir yolculuk… Ama bakmayın siz, 80 yıl öncesiyle bugünümüz arasında siyaseten değişen çok fazla bir şey yok. Öyle ki bazen romanın dünde geçtiğini unutuyor, bugün sanıyorum.
Küçük bir molanın ardında yıllardır turu izleyen meslektaşım Mustafa Yaşar Begovic ile laflıyoruz. Bol bol medya gıybeti yapıyoruz. Sonra da bir acemi olarak, Cübbeli Ahmet Hoca’nın dediği gibi, ‘Manyağ manyağ’ sorular soruyorum.
7 kilonun üstü obez bisiklettir
Formula 1’deki gibi yarış aracınızda teknolojik farklar yaratamıyorsunuz. Herkesin bisiklet standardı aynı. Bisiklet ne kadar hafifse o kadar makbuldür. Hani 7 kiloyu aşmamalı. Fazlası obezliktir (!) Yarış esnasında patlayan lastiği değiştirmek Formula 1’deki pit alanındaki lastik değişimi kadar olmasa da epey hızlı yapılıyor. Baktın olmuyor, sporcu yedek bisiklete binip devam ediyor. Saatlerce bisiklet binen bir sürücünün bedenindeki kilit noktayı merak ediyorum. İçimden “Bel” diyorum ama Mustafa Abi, “Bacaklar” diyor. İyi bir bisikletçi, hele ki sprinterler, son düzlüğe acı bir kuvvet saklamasını bilmelilermiş.
Haşmet Babaoğlu’nu göreceksin, şaşırma!
Orhan Veli der ya hani;
Gemliğe doğru
denizi göreceksin
sakın şaşırma
Ben de Alaçatı’ya doğru giderken Haşmet Babaoğlu’nu görüp şaşırmayı umuyorum! Elbet latife yapıyorum! Alaçatı’daki bitiş noktasında küçük bir kalabalık bekliyor.
Tur için Selamsız Bandosu
Bisikletçileri beklerken, Çeşme Belediyesi’nin kurduğu bando takımı pop şarkıları çalıyor. Bando elemanları, The Blues Brothers karakterlerini andırmıyor değil. “Ne zaman kuruldunuz” diye soruyorum. “İki önce”… Belli ki bisiklet turu şerefine kurulmuşlar. Aklıma bu kez de Şener Şen’in bir kez daha devleştiği Selamsız Bandosu geliyor.
Ev kadınlarından zeybekte bis!
Bando finalini İzmir marşıyla yaparken yine belediyenin girişimiyle ev kadınlarının oluşturduğu bir grup da zeybek gösterisi yapıyor. Ağırlıkla 50 yaş ve üstü kadınlardan oluşan grup üyelerinin heyecanı yüzlerinden okunuyor. Alkışlarla tam yerlerini terk edecekken turun sunucusu Başak Koç, onlara seslenip “Durun, durun… Bi daha” diyor. ‘Zeybek bis’inden sonra artık alandaki herkes dev ekrana yansıyan bisiklet turunun ikinci etabının son bölümünü seyre koyuluyor.
Arkın içine düşen Quintana, Tarzan’ı bekliyor
Yine kazalar oluyor. Kazanın birine yol kenarındaki bir vatandaş sebebiyet veriyor. Turun farkın olmaksız yola girip yürüyor. Uyarılar yapılsa da geç kalınıyor. Uluslararası büyük turlarda da bu tür kazalar yaşanabiliyor. Turun kendi içindenkaynaklanan kazalar de eksik olmuyor. Bizim Ahmet Örken, ikinci etapta da düşüyor ama bu, onun yarışı bitirmesine mani değil. Düşenler içinde “Oooo” nidalarını yükselten dünyaca ünlü tırmanışçı Nairo Quintana oluyor. Kolombiyalı, yarışın yavaşladığı bir bölgede bir anda sürüş alanı bulamayınca yol kenarı arkına yuvarlanıyor. Ben irkiliyorum ama yanımdaki bisikletin duayen gazetecileri “Yok bir şey, devam eder” diyor. Öyle de oluyor! Quintana, ilerleyen bölümlerde yine düşüyor fakat gerilerde de olsa yarışı bitiriyor.
Zaten onun için esas olarak yarış, Spil dağı tırmanışında başlayacak ve bitecek. Turun da kaderi Tarzan’ın yollarında çizilecek.
Alçatı’nın rüzgârı bitiş sesini çalıyor
Kuşadası’ndaki gibi Alaçatı’da bitiş çizgisine konuşlanıyorum. Ve bu kez video kaydı yaparak, bisikletçilerin geçişini ve onda bisikletlerinden çıkan sesi kaydediyorum. Ancak Kuşadası’ndaki o güzel sesi duyamıyorum çünkü Alaçatı’nın rüzgârı alıp götürüyor!
Vitaliy’nin bavulundaki trajedi
İlk etapta Türkiye Güzellikleri namına verilen beyaz mayoyu kazanan Sakarya Belediyespor’un Ukraynalı sporcusu Vitaliy Buts’un podyumda göz yaşlarını zor tuttuğunu anlatmıştım. Buts’un trajik öyküsünü de öğreniyoruz. Şubat ayında ülkesine gidiyor. Ve Rus işgaline yakalanıyor. Eşi ve çocuklarını alıyor. Bir de tüm hayatlarını sığdırdıkları tek bir bavulu… Bir aylık sıkıntılı bir yolculuktan sonra Türkiye’ye ancak ulaşabiliyorlar. Temennisi gerçekleşir de savaş biterse şayet, yeniden memleketine dönmeyi istiyor. Bugünse bisikletinin sırtında başarılı olup ülkesine yardımcı olmaktan başka bir şeyin elinden gelmediğini söylüyor.
Ben de temenni ediyorum ki Vitaliy en kısa zamanda ülkesinde özgürce pedal çevirir…