Wolfowitz'in çorabı, Şenes Erzik'in gururu...
Koronavirüs ile mücadele ettiğimiz şu günlerde futbolseverler olarak topun dönmesini sizler kadar bizler de gerçekten özledik. Sizleri, geçmişte iz bırakan maçlara ve olaylara götüren Ajansspor'da yeni başlayan serinin bir başka hikâyesi bekliyor. Radyospor programcısı ve Ajansspor editörü Emrah Karalinç'in kaleminden Geçmişe mektup serisi sizlerle. İşte serinin üçüncü hikâyesi...
2007: Mevlana Yılı...
"Gel, gel, ne olursan ol yine gel" sözüyle gönüllerde taht kuran ve doğumunun 800. yılı sebebiyle UNESCO'nun Mevlana Yılı ilan ettiği 2007 yılında sporda da birçok olay oldu hafızalarımıza kazınan...
Her yılın bir başka hikayesi var...
Bugün; zamanı geriye sarıp, 2007 yılına götüreceğim sizleri. Herkesin kendi gözünden bir 2007 değerlendirmesi elbette vardır. Ayrıca herkesin, kendine göre gördüğü doğru olabilir.
Milli Takım bizi epey korkutmuştu...
Meslekte ilk yıllarını yaşayan ve mesai saati olmadan çalışan genç bir gazeteci olarak 2007 yılında Türkiye A Milli Takımı'nın EURO 2008 Elemeleri'nde çok zorlanmasına karşın, son 2 kritik maçını kazanarak tarihte 3. kez finallere adını yazdırması kadar, Şampiyonlar Ligi'nde Fenerbahçe'nin gruptan çıkması ve 11 puana ulaşan ilk Türk takımı olmasını unutulamaz görmüştüm.
Büyük kulüpler birbirleriyle kupa için yarıştı
Elbette futbolda da hararetli hakem tartışmaları bugünkü gibi devam ediyordu. 2006-2007 sezonu şampiyonluğunu Fenerbahçe kazanırken, Beşiktaş ikinci, Galatasaray ise sezonu 3. sırada tamamlıyordu. Tabi ki Türkiye Kupası'nda da Beşiktaş'ın imzası vardı. Süper Kupa'ya da Fenerbahçe talip olmuş ve Beşiktaş'ı yenerek müzesini bu kupayla süslemişti. Yani; büyükler birbirleriyle kupa yarışı içindeydi.
Alex, Alex, Alex...
Türk futbolunda o günler, ülkemize gelmiş geçmiş en iyi yabancı futbolculardan biri olan Alex'in yaptığı şovlar sıkça tartışılıyor ve sarı-lacivertlilerin unutulmaz kaptanı sezonu 19 golle gol kralı olarak tamamlıyordu. Alex'in krallığı, elbette bizim spor servisinde arkadaşlarımızla girdiğimiz iddiada bu satırların sahibini galip ilan etmişti.
Milan ve Sevilla'nın şampiyonlukları
Avrupa'da da yaşanan bazı şampiyonluklar çok anlamlıydı. Dünyada kulüpler bazındaki en büyük organizasyon olan Şampiyonlar Ligi'nde Milan, Liverpool'u İnzaghi'nin yıldızını daha da parlattığı maçta Atina'da 2-1 devirdiği yıl, eski adıyla UEFA Kupası'nda ise Sevilla, uzatmalara giden ve hafif yağmurlu bir havada oynanan maçta Espanyol'u eleyerek üst üstte ikinci şampiyonluğunu ilan ediyordu. İtalya ve İspanya'nın ambargosu şaşırtmamıştı beni.
Kadınlar Dünya Kupası'nda nefis maçlar oynanmıştı
Hava kirliliği ve şimdilerde koronavirüs salgınının başladığı yer olarak dillerde tüy bitiren Çin'de, 2007 yılında Kadınlar Dünya Kupası vardı. Kadın cinayetlerinin ve tartışmalarının olduğu o günlerde, erkek futbol takımı kadar başarılı olup olmadıkları tartışılan Brezilya, Almanya karşısında 2-0 ile beyaz bayrak sallamıştı.
Derwall'i uğurladık, Şenes Erzik ile mutlu olduk
Dost meclislerinde hep anlatılırdı Derwall... Galatasaray'da iz bırakan eski teknik direktörlerinden Jupp Derwall'i 80 yaşında ebediyete uğurlarken, gözüm kulağım o yıl UEFA başkanlığı seçimlerindeydi. Fransız futbolunun efsanesi olan şimdilerde ise farklı mevzularla anılan Michel Platini, başkanlığa seçiliyor ve bu durum aslında Türk futbolu adına da önemli bir haberi müjdeliyordu: Şenes Erzik'in üst düzey pozisyonu...
Şenes Erzik, bir plaketten daha fazlasını hak etti elbette...
Türk futbolunun akil adamı olarak görülen Şenes Erzik, başkanvekili olduğunda bunun aslında tarihi bir olay olduğunu o dönem çalıştığım spor servisinde dile getiriyordum. Erzik ile sonrasında yaptığım röportajlarda ufkunun ne kadar geniş olduğunu da yakından gözlemleme fırsatını birçok kez yakaladım. O günlerde TSYD Başkanı Esat Yılmaer ile konuşuğumda, "Sevgili kardeşim, yoğun olacağım. Sonra görüşelim. Şenes Erzik ile buluşacağız" dediğinde plaket verileceğini anlamıştım akil adama...
FIFA'da ise Sepp Blatter, Zürih'teki genel kurul sonrası bir kez daha başkanlığı kutluyordu. İtici açıklamaları ve samimiyetsiz tavrı konusunda çokça spor programının konusu olmuştu.
Kulağa küpe olacak çağrı ve spor kültürü gerçeği
"Sadece futbolu takip etmek yok. Bu işi yapacaksan tüm spor branşlarına hakim ol" şeklindeki çağrısı elbette benim için kıymetliydi. Nitekim sonrasında tüm branşlarda aktif bir şekilde rol alıp spor kültürü adına temellerimi atmak için harekete geçmiştim. Teşekkürler müdürüm!
Nevin Yanıt sevindirdi, basketbolda şoke olduk
Dünya Şampiyonası'nda 100 metre engellide yarı final koşarak bir ilke imza atan Nevin Yanıt beni ne kadar mutlu ettiyse, A Milli Basketbol Takımı da bir o kadar üzdü. Maalesef basketbolda takımlarımız final turları görememiş ve 12 Dev Adam da Avrupa Şampiyonası'nda tek galibiyet çıkarabilmişti. Yani; hem kulüplerimiz hem de Milli Takım düzeyinde potayı pas geçtik.
Kendi küçük, yüreği büyük adam Massa...
O dönemde Formula 1 yarışlarının İstanbul'da olması büyük bir şanstı. Nitekim, yüreği ve aklı boyundan büyük olan Ferrari'nin Brezilyalı pilotu Felipe Massa'nın Türkiye Grand Prix'sini üst üste 2. kez kazanmasına yarışı yerinden izleyerek şahitlik ettim. O gün, motor sesleri kulağımı sağır edecek sansam da beni büyülemişti.
Perşembe gününün gelişi...
Beşiktaş Hentbol Takımı'nı izlerken, herhalde bir 10 yıl herkesi geride bırakırlar diye içimden geçirmiş ve siyah-beyazlıları mercek altına almıştım. Bu görüşümde yanılmamış olduğumu görmek ayrıca mutlu etmişti beni. Sonrasında sporseverleri bekleyen birçok hentbol röportajı da beraberinde geldi tabii...
Sen neymişsin Sofuoğlu!
Kenan Sofuoğlu'nun Dünya Süpersport Şampiyonası'nda 276 puanla elde ettiği birincilik, Türkiye'ye ilk uluslararası başarıyı kazandırmış ve markalar birinciliği de ayrı bir gurur verilesi olmuştu. Dile kolay tam 1 sezonda Sofuoğlu, 8 yarış kazanarak rekora imzasını atmıştı. Genç pilotların hayaline, kendi imzasını atıyordu Sofuoğlu...
Simone Laudehr ve o an...
2007 yılında Özbekistan'da yaşanan 8 şiddetindeki deprem sanırım herkeste bir özgüven eksikliği oluşturmuştur. O yılın cesaret ödülü kimindi diye sorsanız, vereceğim cevap 2007 Kadınlar Dünya Kupası finalinde Brezilya'ya karşı elde edilen galibiyetin ardından spontane bir şekilde formasını kaldıran kadın futbolcu Simone Laudehr olur.
Samimiyettir, güzel olan...
21 yaşındaydı ve samimi bir gol sevinci yaşamıştı. Yalnız, Simone Laudehr'in Brezilya galibiyetinde formasını kaldırdığında Türkiye'de müstehcen yorumlar yapılırken, başkaları sporcunun sixpackleri ile daha çok ilgileniyordu.
EMRAH KARALİNÇ
BİR SONRAKİ YAZIDA 2008 SENESİ SİZLERİ BEKLİYOR. ÖNCEKİ YAZILARI OKUMAK İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKLERE TIKLAYABİLİRSİNİZ...
EMRAH KARALİNÇ'TEN GEÇMİŞE MEKTUP 1
EMRAH KARALİNÇ'TEN GEÇMİŞE MEKTUP 2