Yanılgılar ve gerçekler!
Beşiktaş, Ricardo Quaresma'yı geri getirerek bence büyük bir yanılgıya düştü.
Sezona şampiyonluk iddiası ve parolasıyla giren takımların tel tel döküldüğü, kağıt üstündeki kalitenin "sahaya yansımadığı" günleri yaşıyoruz. Sezon başı olmasından ötürü, ileride telafi edilebilir puan kayıplarını değerlendirirken bazı şeyleri elbette iyi ölçüp, tartmak gerek...
Türkiye'de 1 maçta "adam harcamak" yapılan en kolay şeylerden biri olduğu gibi, sadece 1 maçta bir takım göklere de çok rahat çıkarılabiliyor. Geçtiğimiz haftaki yazımda bu konuya biraz değinmiş, deyim yerindeyse iğleneme yapmıştım. Teknik direktörleri, futbolcuları, takımları yerden yere vururken; biraz daha sabırlı olmamız gerektiğini düşünüyorum.
Quaresma yanılgısı...
Rakip takımların (Fenerbahçe) yaptığı flaş transferlerin gölgesinde kalmak istemeyen, ancak; söz konusu yıldız transferleri gerçekleştirmek için şartları fazlasıyla zorlaması gereken Beşiktaş, Ricardo Quaresma'yı geri getirerek bence büyük bir yanılgıya düştü. Quaresma, Gomez, Tosic ya da Beck'e hiç benzemiyor.
Bu cümleleri, Quaresma'nın Trabzonspor maçındaki disiplinsiz davranışlarından çok önce kurduğumu söyleyeyim. Bilenler bilir. Siyah-beyazlı yönetim Portekizliyi takıma geri getirerek, gölün maya tutabileceğini umdu. Quaresma'yı, disiplin konusunda taviz vermeyen Şenol Güneş is-te-me-miş-ti!
Quaresma'nın Beşiktaş'a döneceği basına yansıdığında Şenol Güneş'in yaptığı yorumlara dikkat edin. Ayrıca, Şenol hocanın bir hafta önce Quaresma'ya ne kadar sabrettiğine bir göz atın. Quaresma, yönetimin istediği, direttiği ve Şenol Güneş'in de onay vermek zorunda kaldığı bir transferdir. Kısacası; ne yapacağı bilinen ancak yine de düzelebileceği umulan bir sevgili misali...
Q17'yi sadece bu maçla yargılamayın. Kariyer özetine bir göz atın. Neden gerçek bir star olamadığını, neden Avrupa'nın gözde ekiplerinin yedek kulübesine hapsolduğunu düşünün. Mesele; Quaresma'nın Trabzonspor maçında yaptıkları değil, "kendi içinde" değişim yaşamadığı ve bu bozuk iklime 2 günde nasıl ayak uydurabildiğidir. Quaresma'yı ya olduğu gibi kabulleneceksin, ya da takımında tutmayacaksın. Bu kadar net!
Eyyam ve hakemler...
Profesyonel hakemlik uygulaması benim de desteklediğim uygulamalardan. Ama bu uygulamanın altının doldurulması gerekiyor. Geride kalan 2 haftada "profesyonel" olan hakemlerin performansları sizleri tatmin etti mi? Açıkçası beni tatmin etmedi. Çifte standart aynen devam ediyor.
Gördüğünü çalan, formaya ya da futbolcuya göre ayrım yapmayan hakemler her eve lazım! Hakemlerin profesyonel olması güzel, lâkin önce eyyamdan kurtulmaları gerek. Zihniyetlerin profesyonel olması her şeyden önemli!
İşin ilginç bir yanı da, TFF ve kurullarını destekleyen yönetici elitlerin şu anda veryansın etmeleri. Sizler, bu Tff'ye ve kurullarına güvenmediniz mi, oyunuzu bu Tff'den yana kullanmadınız mı diye sormak gerek? Ne hakem hatalarından, ne de Tff'nin uygulamalarından yönetici elitlerin memnun olmama ihtimali yok.
Hamzaoğlu kriz yönetemiyor...
Son şampiyon Galatasaray'da belli başlı sıkıntılar var. Özellikle Hamzaoğlu-Burak sorunsalı da gözler önünde. Sarı-kırmızılı takımın teknik patronu, garip demeçler veriyor. Tutarsızlık diz boyu. Gerçek sorunun ne olduğu tüm çıplaklığıyla anlatılmalı. Burak Yılmaz'ın kafasının sadece Galatasaray'da olması sağlanmalı. Bu takımda markalaşan Burak, kolayca harcanmamalı.
Cüneyt Tanman'a dair...
İyi bir futbol adamı, kaliteli bir birey ve Galatasaray efsanesi... Kalitesinin sorgulanması bile çok gereksiz. Yönetim kurulu üyeliğinden de istifa eden Tanman'ın tecrübesiz ve işbilmez bir yönetimle anlaşamaması oldukça doğal. Tanman'ın yavaş yavaş geri çekilmesi de ayrıca incelenmeli. Önce bazı şeylerden elini çekti, sonra da yönetim kurulu üyeliğinden de ayrıldı.
Dursun Özbek, Galatasaray'ı toparlamak yerine daha büyük krizlere götürebilecek bir görüntüde maalesef. Tanman gibi kaliteli birinden neden faylanılamıyor diye sorgulanmalı. Tanman, nasıl gelip geçici olabiliyorsa, başkan için de aynı şey geçerli. Aynı cümleler, sayın Özbek için de kurulabilir. Gerçek olan; kişilerin değil, kulübün ve camianın büyük olduğudur. Öyle değil mi ?