Yaşıtları yeşil sahanın, o, kulübenin yıldızı. Nagelsmann'ın hikayesi...
Geçtiğimiz sezon Hamza Hamzaoğlu ile yolları ayırdıktan sonra kendisine bir kurtarıcı arayan Galatasaray 66 yaşındaki Mustafa Denizli ile anlaşmıştı. Sezon başında Monaco’ya elendikten sonra sürpriz bir şekilde Vitor Pereira ile yolları ayıran Fenerbahçe de takımın başına 69 yaşındaki Dick Advocaat’ı getirmişti.
Bundesliga ekiplerinden Hoffenheim ise kendisine kurtarıcı olarak kurt bir teknik adam yerine çömez birini tercih etti. 2015-16 sezonunun 20. haftasında Huub Stevens’ın kalbinden yaşadığı sorun sonrası hoca arayışlarına başlayan Alman ekibi, U23 takımının hocası Julian Nagelsmann ile anlaştı (Takım o dönem 17. sıradaydı). İşin ilginci Şubat 2016’da göreve başlayan Nagelsmann tam 28 yaşındaydı.
20 yaşında biten futbol kariyeri ve adım adım başarıya giden yol
Kariyerine 1860 Münih’te başlayan ve onun altyapısında mücadele eden Nagelsmann dizinden yaşadığı ağır sakatlık sonrası 20 yaşında futbolu bırakmak zorunda kaldı. Nagelsmann o dönem için, “İlk başta futbolla ilgili daha fazla bir şey yapmak istemiyordum. Kariyerime bu yaşta son vermek benim için moral bozucuydu” diyor.
Futbolu bırakmasının hemen ardından bir de babasını kaybetmiş Nagelsmann. Bu durumun yaşıtlarına göre daha hızlı olgunlaşmasını sağladığını belirtiyor genç Alman, “Genç olmak için fazla zamanım olmadı. Futbol yüzünden evimden erken ayrılmak zorunda kaldım. Yemek yapmak, alışveriş etmek gibi konuları kendi başıma halletmek zorundaydım. Babam öldükten sonra yaşıma göre anormal şeyler yapmaya başladım. Evimizi sattık ve sonrasında anneme yeni bir ev baktım. Bu tecrübeler benim için çok zordu fakat beni daha olgun ve daha bilinçli birisi yaptı.”
Nagelsmann’ın bugünlere gelmesinde en büyük pay şimdilerde Borussia Dortmund’u çalıştıran Thomas Tuchel. Augsburg rezerv takımını çalıştırdığı 2007-08 sezonunda rakip takım analizlerini yapması için Nagelsmann’ı görevlendirmiş. Daha sonra yine Tuchel’in tavsiyesiyle 1860 Münih’in U17 takımında yardımcı teknik direktör olarak görev almaya başlayan 1987 doğumlu isim adını ilk kez 2012’e duyurdu.
Markus Babbel ile yollarını ayıran Hoffenheim teknik direktörlüğe Frank Kramer’i getirirken Kramer yardımcısı olarak o dönem Hoffenheim U17 takımını çalıştıran Julian Nagelsmann’ı seçti. 25 yaşında Bundesliga’nın en genç yardımcı antrenörü olan Nagelsmann o süreci şöyle anlatıyor: “Frank Kramer aradığında güldüm. Ciddi olduğunu sanmıyordum. O sezon küme düşme hattının oralarda dolaştıktan sonra ligde kalmayı başardık. Benim için pozitif bir deneyimdi. Daha önce futbolda böyle bir krizle karşı karşıya kalmamıştım.”
2013-14 sezonuyla birlikte Hoffenheim U19 takımının başına geçen Nagelsmann, ilk senesinde kulübe ilk ulusal şampiyonluğunu yaşattı. Alman ekibi ertesi ise finalde kaybetti.
Geçen sezonun ortasında deneyimli teknik adam Huub Stevens’ın kalbinde bir sorun olduğu ortaya çıkınca Hoffenheim radikal bir kararla Nagelsmann’ı takımın başına getirdi. Aslında bize göre radikal zira onlar zaten bu sezonun başında takımı ona emanet etmeyi planlıyorlardı. Sadece bunu biraz öne çekmiş oldular.
Böylesi var mı?
Nagelsmann henüz 28 yaş 201 günlükken A takımın başına getirilmişti fakat Almanya ve dünyada bu durumun benzerleri vardı.
23 Ekim 1976’da Bernd Stöber henüz 24 yaşındayken geçici olarak Saarbrücken’in başında sahaya çıkmış ve o maçı 5-1 kaybetmişler.
2014-15 sezonunda Gürcistan Ligi şampiyonluğuna ulaşan FC Dila Gori’yi 25 yaşındaki Ucha Sosiashvili çalıştırıyordu. Ünlü İngiliz teknik adam Roy Hodgson 1976’da henüz 28 yaşındayken Halmstadt’ı çalıştırmaya başlamış ve 29 yaşında lig şampiyonluğu yaşamıştı.
En genç lig şampiyonluğu yaşayan ise Dane John Rodgaard. 1977 yılında Faroe Adaları’nın TB Tvoroyri takımını çalıştıran Rodgaard 22 yaşında şampiyonluk görmüş. Genç isim aynı zamanda ülkesinin satranç şampiyonuymuş.
Küme düşme hattından Şampiyonlar Ligi potasına
Nagelsmann göreve geldiği 20. haftada Hoffenheim, 18 takımlı Bundesliga’da 17. sıradaydı. 14 hafta sonunda 23 puan toplayan Alman ekibi ligi 15. sırada bitirerek büyük bir başarıya imza attı.
Bu sezon aslında Hoffenheim için pek de iyi başlamadı. İlk 4 maçından beraberlikle ayrılan Alman ekibi daha sonraki 4 haftada 4 galibiyet aldı. Son olarak ligin güçlü ekiplerinden Bayer Leverkusen’i 3-0 mağlup eden Hoffenheim 8 hafta sonunda topladığı 16 puanla dördüncü basamakta yer alıyor.
İdolleri Guardiola, Wenger ve Tuchel. İşte taktik sırları…
Tuchel’in yardımcısı olarak başladığı kariyerinde ilk etkilendiği isim tabii ki o olmuş. Onun haricinde Pep Guardiola ve Arsenal’in deneyimli teknik adamı Arsene Wenger, Nagelsmann’ın ilham aldığı diğer isimler.
Genç teknik adam bir dergiye verdiği röportajında oynatmak istediği oyunu net bir şekilde açıklıyor: “Rakiplere kendi yarı sahalarında hücum etmeyi severim çünkü eğer önde oynarsanız rakip kaleyle aranızdaki mesafe çok da uzun olmaz. Schalke 04 karşısında 13 saniyede kaleye gittik. Ingolstadt’a karşı da öyle. Bu iyi bir sayı. Eğer bu süre uzarsa rakip önlem alır ve gol bulmamız daha da zorlaşır. Bunu idmanlarda çalıştırıyorum. Ama bunu otomatik hale getirmeyi düşünmüyorum zira farklı farklı pozisyonlar oluyor ve oyuncular buna alışamıyor. O yüzden ben de sadece prensipler üzerinden bunları anlatmaya çalışıyorum.”
Nagelsmann için taktik dizilişin pek de önemi yok. Geçen sezon ilk maçında Mainz’a karşı 4-2-3-1 oynatan genç Alman daha sonra Dortmund maçında 5-4-1’e dönmüştü. Bu sezon da 3-4-3, 3-1-4-2, 4-4-2 gibi çok sayıda taktikle takımını sahaya sürdü. Hatta maç içinde birçok taktik değişikliğine gitti: “Maç öncesi bir oyun planı hazırlamak teoride galibiyet için önemli. Maçın içinde oyuna müdahale etmek ise büyük bir meydan okuma, hem hoca hem de oyuncular için. Eğer oyun planınızın işlemediğini görüyorsanız başka şeyler demelisiniz. İdmanlarda bunun üzerine çalışıyoruz.”
Nagelsmann aslında taktik dizilişin çok da önemli olmadığını şu sözlerle açıklıyor: “Burada soru 4-4-2 mi yoksa 4-2-3-1 miden ziyade 5 mi yoksa 10 metre mi? Takımları sadece santrada bu dizilişle görüyorsunuz.
Nagelsmann başarının sadece oyunculara verilen taktikle gelmediğinin farkında. Ona göre başarının yüzde 35-40’lık kısmı taktiğe bağlı geri kalanı ise liderlik: “Eğer müthiş bir profesyonelseniz ama sosyal olarak iyi değilseniz biraz başarı elde edersiniz ama bu uzun soluklu olmaz.”
Gelişime açık, donanımlı ve hazırlıklı.
Üniversitede “Spor Bilimi” bölümünü bitiren Nagelsmann, hem kendini hem de oyuncularını geliştirmek için büyük çaba sarf ediyor.
Oyuncuları hem idmanda hem de dışarıda oldukça zorlayan 1987 doğumlu hoca, onlara öğrenmeleri için günde 10 madde veriyor. Ayrıca kendisinin de bir akıl hocası var. Bu kişinin isminin kendisinde saklı kalacağını söyleyen Nagelsmann, “Onunla zaman zaman buluşuyoruz. Bana öğrenme teorisi, motivasyon, liderlik gibi konulardaki son gelişmeleri ve bilimsel bulguları öğretiyor. Her zaman kendinizi geliştirmek için fırsat vardır” diyor.
28 yaşında bir Bundesliga takımını çalıştırmaya başlaması dünyada da büyük yankı buldu. Kulüp dünyanın dört bir yanından (Asya, Amerika, İngiltere dahil birçok yer…) 100’ün üzerinde röportaj talebi almış. Fakat Nagelsmann için her şey normal: “Bu kadar genç bir yaşta Bundesliga’da hocalık yapıyorsan bu önemli bir olaydır. Bu duruma hazırlıklıydım.”
Bu sezonla birlikte Hoffenheim idmanlarını artık bir drone da takip ediyor. Teknolojiye de önem veren genç teknik adam drone’un önemini şöyle anlatıyor: “Futbolcular idmanı izlediğinde daha çok ve daha hızlı öğreniyor. Tecrübe et, izle ve tekrar tecrübe et. Bu kombinasyonda futbolcular daha kolay kavrayabiliyor.”
Sonuç
20 yaşında yaşadığı ağır sakatlık ve sonrasında babasını kaybetmesi onun için bambaşka bir kariyerin kapılarını açtı. Belki futbolcu olarak devam etse yaşıtı futbolcular (Messi, Arda, Pique, Pedro, Fabregas) kadar tanınmayacaktı. Ama o azmetti ve teknik adam olarak tüm dünyanın dikkatini çekmeyi başardı.
Nagelsmann örneğinde de görüldüğü gibi mesele yaş meselesi değil. Mesele hazır ve donanımlı olup olmadığın. Dünyanın bu hikayeden çıkaracağı çok ders var.