Yeni dönemin yıldızları hakemler olacak! Nasıl mı?
Koronavirüs salgını nedeniyle maçlar bir süre seyircisiz oynanacak. Peki hakemler bu durumdan nasıl etkilenecek? Böyle bir atmosferde daha iyi kararlar vermeleri beklenir mi? Araştırmalardan çıkan sonuçlar neler? Türkiye'de ilk seyircisiz maçı yöneten Coşkun Kutay'ın o maçtan hatırında kalanlar ve daha fazlası...
2 Şubat 2007 tarihinde Catania ile Palermo, Sicilya derbisinde karşı karşıya geldi ve çıkan olaylar sonucunda bir polis memuru hayatını kaybetti. İtalya Futbol Federasyonu ilk etapta maçları iptal etti. Sonrasında ise gerekli güvenlik önlemlerini sağlayamayan kulüplere seyircisiz oynama cezası verdi.
Bu durumu fırsat bilen İsveçli iki ekonomist- Per Pettersson-Lidbom ve Mikael Priks- bir araştırma yapmaya karar verdi. Stockholm Üniversitesi’nde profesör olan bu iki ismin merak ettiği şey şuydu: “Seyircisiz oynanan spor müsabakalarında seyircili oynananlara göre ne gibi farklılıklar oluyor?”
Araştırmanın sonucunda seyircisiz müsabakalarda görevlerini neredeyse kusursuz yapmaya yaklaşan bir grubun olduğu ortaya çıkmış: Hakemler.
Malum, yeni dönemde maçların neredeyse tamamı seyircisiz bir şekilde oynanacak. Elbette Belarus gibi istisnalar çıkacaktır bu süreçte fakat aşı bulunana kadar tıklım tıklım statlar göremeyeceğiz. Bu durum şüphesiz en çok hakemlerin işine yarayacak. Taraftar baskısı olmadan çok daha adil kararlar vereceklerine şüphe yok. Yapılan araştırmalar da bu öngörüyü destekliyor.
Pettersson-Lidbom ve Priks’in araştırmasında hakemlerin seyircisiz müsabakalarda davranışlarının dramatik bir biçimde değiştiği sonucuna varılmış. Hakemlerin maçlar seyircisiz oynanmaya başlamadan önce daha çok ev sahibi takım lehine karar verdikleri ancak seyircisiz maçlarda bu durumun değiştiğini fark etmişler.
Raporda aynen şu ifadeyi kullanmışlar: “Hakemler tarafsız olmak durumundalar ama İtalyan hakemlerin seyircisiz oynanan maçlarda davranışlarını değiştirdiklerine dair kanıtlar bulduk.”
Örneğin bu süreçte ev sahibi takımdan futbolculara normale göre daha fazla, deplasman takımındaki futbolculara ise daha az kart göstermişler.
Bir başka araştırmada da hakemlerin kararlarına yönelik çarpıcı sonuçlar elde edilmiş. London School of Economics Profesörü Natxo Palacios-Huerta ile Chicago Üniversitesi’nden Luis Garicano ve Canice Prendergast, İspanya La Liga’dan 750 maçı analiz edip şunu fark etmişler: Hakemler, ev sahibinin az farkla önde götürdüğü maçlarda daha az uzatma gösteriyorlar. Eğer ev sahibi gerideyse bu sefer de süreyi uzatıyorlarmış. Yani ev sahibi az farkla öndeyken bir kaza yaşanmasın diye maçı bir an önce bitirmek istiyorlar. Tersi durumda da puan ya da puanlar almaları için maçı uzattıkça uzatıyorlarmış.
Bu üç profesör daha sonra bu araştırmayı İngiltere Premier Lig, İtalya Serie A, Almanya Bundesliga, İskoçya Premier Ligi ve MLS için yapmışlar ve yine aynı sonuca ulaşmışlar. Aynı zamanda ev sahiplerine daha fazla penaltı çalınıp, daha az sarı ve kırmızı kart çıkıyormuş.
Yale’de ekonomist olan Toby Moskowitz ile L. Jon Wertheim da 2011’de hakemlerin davranışlarını araştırdıkları ‘Scorecasting’ isimli bir kitap çıkarmışlar. Özetle denen şu: İş, hakemlerin tarafgirliğinde bitiyor. Moskowitz yeni dönemde hakemlerin çok daha adil kararlar vereceğini düşünüyor.
Ülke olarak alışığız!
Son dönemde stat kapama cezası yerine belirli bloklara ceza veriliyor olsa da biz genel olarak seyircisiz oynanan karşılaşmalara alışkınız.
Türkiye’de bir takımın cezası nedeniyle seyircisiz oynanan ilk lig karşılaşması 22 Şubat 1987’deki Trabzonspor-Denizlispor karşılaşmasıydı. O gün maçı, dönemin FIFA Kokartlı Hakemi Coşkun Kutay yönetti. Ben de kendisine ulaştım ve o maça dair neler hatırladığını sordum. Zira kendisi bu konuda ilk tecrübeyi yaşayan isimdi.
Kutay, “Seyircisiz bir maçı yönetmek yeterince tecrübesi olmayan bir hakem için büyük adaptasyon sıkıntısı yaratır. Ancak o maçı yönettiğim 1987 yılı benim ustalık dönemime rastladığı için konsantrasyon sıkıntısı söz konusu olmadı” diyor.
Trabzonspor o gün maça hızlı bir başlangıç yapmış ve henüz 2. dakikada Hasan Şengün’ün golüyle 1-0 öne geçmişti. İkinci yarıda Şenol Ustaömer ile yine Hasan Şengün sahneye çıktılar. Bordo mavili ekip 3-0’lık skorla rahat bir galibiyet elde etti.
Kutay o maça dair şunları hatırlıyor: “Seyirci olmamasından kaynaklanan sessizliğin; maç öncesinde özellikle Trabzon futbolcularını ve dolayısıyla da bütünüyle müsabakayı önemli derecede etkilediğine bizzat şahit oldum. Zira, zirve mücadelesi yaptığı ligde, rakipleri ile mücadelesini sürdürebilmesi için gerekli itici güç seyirci desteğinden mahrum sahaya çıkan Trabzonlu futbolcuların, sahada aralarında yaptıkları konuşmaları yansıtan boş tribünlere oynamak zorunda kalışları, doğal olarak psikolojileri üzerinde olumsuz etki yaratırken, bu durum oyunun kalitesini de etkiledi. Nitekim ilk dakikalarda attıkları golle maçı baştan kopartan ve rahatlayan Trabzon, bu nedenle maç süresinde sürdürdüğü düşük tempo ve mücadele gücü ile, zevksiz ve kazananın dahi keyif almadığı bir müsabakayı tamamlayarak, “Yasak savmış” oldu.”
İşte önümüzdeki dönemde bizleri bekleyen en büyük sorunlardan bir tanesi bu olacak: Zevksiz ve tatsız maçlar. Diğer seyircisiz maçlardan farklı olarak bir de işin içine virüs kapma endişesi girdiğini düşünün. Bu maçların zevkli, tempolu geçme ihtimali var mı? Bana göre yok.
Hakemler bu durumdan pek şikayetçi olmayacaklardır. Düşük tempo demek daha az hata demek, seyirci olmaması demek kararları verirken atmosferden etkilenmemek demek. Daha özgüvenli olacakları kesin.
Ayrıca, özellikle bizim hakemlerin bu dönemde bir avantajları daha olacak. Biliyorsunuz koronavirüsten korunmanın en önemli yollarından bir tanesi sosyal mesafeyi korumak. Hakemin etrafını sarıp itiraz etmeye, tükürükler saçmaya alışkın olan futbolcularımız yeni dönemde daha dikkatli olmak zorunda kalacaklar. Kim bilir belki itiraz için hakeme 1.5 metreden daha fazla yaklaşan futbolculara sarı kart çıkarılması gündeme gelir.