Yorumcu maç kazandırır mı?
Yaklaşık 2,5 yıldır yaygın bir medyada yazmıyor olmak ve üstüste gelen olayların yoğunluğu nedeniyle çok yakın aralıklarla birkaç yazı yazmak gerekiyor. Bunlardan biri de Galatasaray’ın bu sezon Şampiyonlar Ligi’nde oynayacağı son maçla ilgili. Sarı Kırmızılı takım 12 Aralık Salı akşamı evindeki Porto maçıyla defteri kapatıyor.
Cim Bom’un UEFA Avrupa Ligi’nde devam etmesi güçlü bir olasılık. Sarı Kırmızılı takım, ‘gruptan rahat çıkar’ masallarını bir yana bırakırsak, Lokomotiv Moskova’yı 3-0 yenmesinin ardından Schalke 04 maçında da 1 puan alarak grup 3.lüğü için önemli bir avantaj elde etti. Son maçlarda bunu yitirmesi ve grup sonuncusu olması pek akla uygun değil. Galatasaray dışındaki rakipler karşısında içerde-dışarda hiçbir varlık gösterememiş olan Lokomotiv Moskova, gruptan çıkması kesinleşmiş Schalke 04 deplasmanında kazanması çok düşük bir olasılık.
Kaldı ki bütün olumsuzluklara karşın Galatasaray da Porto’yu yenebilir. Zaten içinde bulunduğu perişanlıktan kurtulabilmek için böyle bir şahlanmaya gereksinimi var Cim Bom’un. Sakat ve cezalılardan bazı oyuncuların dönmesi, Terim’in saha kenarında olması ve taraftar desteği, Galatasaray’ın son dönemdeki perişan oyununu yükseltecektir.
Galatasaray gerçekten mucize bir grupta yer aldı ama bununla ilgili olarak spor kamuoyuna doğru bilgi aktarılamadı. Çünkü bunu yapması gereken kişilerin ne olupbittiğini bildikleri çok kuşkuluydu. Zadece 23.000 Avrupa puanı olan L.Moskova gerçekte 5.kategori takım durumunda. Fakat Rusya’nın ülke sıralamasında Avrupa 6.lığına yükselmiş olmasıyla ilgili Şampiyonlar Ligi’nin yeni grup düzenlemesi böyle bir imkan getirdi. Galatasaray da bundan yararlanmış olacak gibi görünüyor.
Geçmişte 78.000 puanla 2.kategoriye kadar yükselmiş olan (2002) ve bundan doğan avantajları kullanan Sarı Kırmızılı takım son yıllardaki başarısızlıklar yüzünden tarihinin en perişan dönemini yaşıyor (Gruba 29.000 puanla 4.kategori takım olarak girdi). Ayrıca, gruptaki takımlardan Porto’nun toplam kadro değeri 213 milyon Euro, Schalke 04’ün 256 milyon Euro ve L.Moskova’nın da 113 milyon Euro. Galatasaray’ınsa 95 milyon Euro ama bu değeri oluşturan oyuncuların büyük bir bölümünden hemen hiç yararlanamadı.
Dolayısıyla somut veriler açısından Galatasaray’ın grupta hiçbirşey yapabilmesi mümkün değildi. Ancak bu konuda konuşan yorumcuların hepsi tarafından Cim Bom gruptan çıkarıldı! Bu, ilk kez ve sadece Galatasaray için yapılan birşey değil, hangi takımımız Avrupa’da bir grupta yer alsa, yorumcular onu hemen yukarı çıkarıyor! Somut veriler, aradaki olağanüstü güc farkı gibi etkenler yorumcuları kesinlikle ilgilendirmiyor, bizim takımlar mutlaka yükseliyor.
Elbette ki bunu anlamak zor değil. Aynı zamanda taraftar olan okur-izleyici bunları okumak-işitmek istiyor. Yorumcu da onlarla bir çatışmaya girer durumda olmak istemiyor. Buna diyecek birşey yok. Gelgelelim, yorumcunun görevi takımlara maç kazandırmak değil. Onu yapmakla görevli bir yığın insan var. Takımların yöneticisi, teknik heyeti, futbolcusu, taraftarıyla milyonlarca kişiden oluşan bir güç bu. Bir de yorumcu palavrasına kimsenin gereksinmesi yok.
Yorumcunun asıl görevi, mevcut durumu daha iyi anlamak ve anlatmak. Örneğin, Avrupa puanı açısından bıçak sırtındayız. Önümüzdeki Belçika’yı geçip 9.sıraya yükselerek bir soluk alma şansımız olabilirdi, onu pek değerlendiremedik. Arkamızdan gelenler arasında Hollanda’nın Şampiyonlar Ligi’nde 2 takımı oluşu (Ajax ve PSV) ve birinin gruptan çıkmayı garantilemiş olması çok tehlikeli bir durum. 11.liğe düştüğümüzde tek takımla Devler Ligi’ne katılma sıkıntısı var. Üstelik o da öneleme oynayacak. Nitekim şu anda 11.sırada olan Avusturya’nın temsilcisi Salzburg bu sezon öneleme oynadı ve elendi, Şampiyonlar Ligi’ne katılamadı.
Dolayısıyla ülke puanı ölümüne önem ve değer taşıyor. Bu bakımdan bütün temsilcilerimiz bundan sonraki her maçlarını kazanmalı. Hatta Akhisarspor’un Belçika temsilcisi Standard Liege ile yapacağı maç çok çok önemli. Göreceksiniz bu maç öncesindeki ve hatta sonrasındaki değerlendirmelerde sadece prestij açısından önemli olduğu yazılacak. Çünkü muhabir ve yorumcuların çok azı gerçekte durumun ne olduğunu biliyor.
Sonuçta biz medya ve yorumcular olarak, kendi görevimizi doğru dürüst yapmadan takımlarımızın nasıl maç kazanacağı üzerinde gevezelik ederek insanları oyalıyoruz. Onunla da kalmayıp maçları mutlaka kazandırıyoruz. Galatasaray 300’e doğru yaklaşan sayıda Avrupa maçı oynadı, galibiyet sayısı sadece 99. Oysa geride kalan maçların hemen hepsini yorumcular Cim Bom’a kazandırmıştı. Peki sonra ne oldu?
Bu boş işleri, büyüklere masalları bırakıp gerçek yorumculuk yapmak hepimizin asıl görevi. Bir ülke ve futbolu, herkesin işini en iyi biçimde yapmasıyla kazanır; her maçı kazanırız palavralarıyla değil.
AHMET ÇAKIR