TFF Süper Lig ekiplerinden Fenerbahçe ve A Milli Takım kaptanı Emre Belözoğlu, Habertürk'e açıklamalarda bulundu. Belözoğlu, koronavirüs salgını ve yapılan bağışlar ile ilgili neler söyledi? İşte detaylar...
"Aniden sahaya girip 'Haydi lig başlıyor' diyebileceğimiz bir süreç değil"
"KÖTÜ BİR TARİHE TANIKLIK EDİYORUZ"
İnsanlık tarihi boyunca hep bu tarz sınavlara maruz kalmış. İnsanlık tarihine baktığınızda bu tarz olayları kulaktan dolma ya da kitaplar aracılığıyla bir şekilde öğreniyorduk. Ama şu an bir tarihe tanıklık ediyoruz yani bütün insanlık olarak. Ne yazık ki çok iyi bir tarihe de tanıklık etmiyoruz ülke olarak da, dünyadaki gelişmelere baktığımızda da... Açıkçası çok üzgünüz. Bu süreç başlamadan 2-3 hafta önce düşünsek, böyle bir şey olacak dense dünyada birçok insan belki buna inanmazdı. Artık teknoloji ilerledi. Tıbbın geldiği nokta, sağlık anlamında dünyadaki büyük ülkelerin yaptığı yatırımları düşündüğümüzde insanlığın böyle bir problem yaşayabileceği kimsenin aklına gelmezdi. Belki de insanlığın silkelenmesine, bir kendimize gelmemize vesile olması için bunlar yaşanıyor. Ben kadere inanan bir insanım. Herkesin kendi inançları var kendisine göre. Bunu da bir imtihan olarak görüyorum kendi adıma, ailem adına, beni seven ve sevdiklerim adına... Bu şekilde dile getirmeye çalışıyorum. Bu süreç kolay bir süreç olmayacak gibi gözüküyor. Özellikle bunu şu an yaşıyoruz. Bunun sıkıntısı var. Bir de ne yazık ki bu hastalık sona erdiğinde bunun sosyal, kültürel, ekonomik faturası olacak. Bunu da düşündüğümde şu an insanoğlu olarak bence çok değişik, birçok insanın görmediği bir tarihe tanıklık ediyoruz.
"EVİMİZDE OLMAMIZ GEREKİYOR"
Aslında benim hayatım genelde evimle antrenman arasında gidip geliyordu. Ben evcimen bir insanım. Yaşım gereği de aslında ciddi dinlenme ihtiyacım olduğu için de genelde hayatım bir 7-8 yıllık periyotta evde geçiyordu. Ama tabii ki bu anlamda, yani konsantrasyonunuzun hiçbir şekilde işinize olmadığı, sadece insanlığın sağlığına, ülkemizdeki insanların sağlığına ya da ailenin bireylerinin sağlığına konsantre olup evin içinde 2-3 haftalık bir süreç hiç hayatımda geçirmemiştim. Hiçbirimizin herhalde böyle bir tecrübesi yoktu. Bizim için şöyle; evlatlarımla beraberim. Onlarla vakit geçiriyorum. Eşimle beraber vakit geçiriyorum. Sitemizin içinde beraber yürüyüş yapmaya çalışıyoruz. Beraber kaliteli vakit geçirmeye çalışıyoruz. Sosyal mesafemizi olabildiğince insanlarla korumaya çalışıyoruz. Mesafemizi sosyal medyaya karşı da korumaya çalışıyoruz :)... Onu ne kadar beceriyoruz bilmiyorum. Benim için de yeni bir süreç oldu. Ama değişik zor bir süreç diyebilirim. Çünkü çalışmayı seven, hayatında ailesinden beslendiği kadar yaptığı işten de keyif alan bir insan için kolay bir süreç değil. Evimizde olmamız gerekiyor. Bir de işin evinde olamayacak, çalışmak zorunda olan insanlar tarafı da var. Onu da düşündüğünde o insanlara da bir şekilde üzülüyorum kelimesi doğru olmaz ama hayatın gerçekleriyle karşılaştırdığımızda, bizim ve onların hayatını karşılaştırdığımızda ne yazık ki herkes için zor bir süreç. Çalışanlar için zor bir süreç. Bizler için evimizde kalma şansı olanlar için de farklı açıdan zor bir süreç. Büyük fotoğrafta hepimiz için gerçekten kolay değil.
"ANİDEN SAHAYA GİRİP 'HAYDİ LİG BAŞLIYOR' DİYEBİLECEĞİMİZ BİR SÜREÇ DEĞİL"
Açıkçası antrenmanların ne zaman başlayacağı, ligin tekrar oynanıp oynanmayacağı ya da ne zaman başlayacağı, özetle bu belirsizlik ortamından kimse beslenemez. Hiç kimse bu süreçten mutlu olamaz. Ben de bu anlamda mutlu değilim. Ama ülkenin gerçekleri, bu yaşadığımız sağlık sürecinin gerçeklerini düşündüğümüzde tabii ki bu belirsizliğin olmasını da doğal karşılamamız gerekiyor. Çünkü inşallah ülkemizde bir tane bile hasta kalmaz, inşallah bir tane daha ölüm haberi daha almayız ve bir an önce başlarız. Ama bu süreç uzadıkça, sporcuların hayatını düşündüğümüzde sadece evden antrene olmuş bir sporcu grubunun bir an önce sahaya girip "Haydi maçlar başlıyor deyip" bir an önce başlayamayacağı bir süreç gerçeği de var önümüzde. Böyle de düşünürsek yani gerçekten 5 gün sonranın, 10 gün sonranın belki 1 ay sonranın bile hesabını yapamayacağımız bir süreç olduğu için psikolojik anlamda da çok yorucu.
Hepimiz, oyuncular hep bunun kendi aramızda istişaresini de yapıyoruz. Kulübümüzün bize vermiş olduğu antrenman programını evde yapıyoruz. Canlı video antrenmanlarımız var. Onlar en azından biraz keyifli oluyor, eğleniyoruz, gülüyoruz. Ama tabii ki herkes bir an önce sahada olmak ister, sahada antrenman yapmak ister, maç oynamak ister... Tribünde taraftarla karşılaşmak ister, taraftarının önünde bu işi yapmak ister. Ama bu sağlık problemleri, dünyadaki ölüm haberlerinin gelmesi, ne yazık ki Türkiye'de de artarak bu ölüm haberlerinin gelmesi futbolun, kendi mesleğimiz dışına çıkıp, ondan uzaklaşıp dünyanın gerçekleriyle meşgul olmamıza sebep oluyor. Gerçekçi olmak lazım.
"İTALYANLAR BİZE BENZEYEN İNSANLARDIR"
İtalyanlar bize çok benzerler. Duygusaldırlar, onlar da Akdeniz insanı. İtalya'da yaşadım, gerçekten bize benzeyen insanlardır. İnşallah toparlanırlar.
"BİZ BU SÜREÇLERİ BİR OLARAK ÇOK ATLATMIŞ BİR TOPLUMUZ"
Öncelikle kendi ülkemizin coğrafyası, bu coğrafyada genlerimizde olan gerçekler var. Geçmişten bugüne baktığımızda hep zor dönemlerde, sıkıntılı dönemlerde Anadolu'nun tertemiz insanını, o birleşme ihtiyacı olan dönemdeki samimiyetini belki dünyadaki hiçbir insan topluluğu gösteremez. Hep bunla karşılaştık. Sayın Cumhurbaşkanımızın söylemiş olduğu şeye de paralel bir şey söyleyeyim. Belki birçok ülke var, birçok insan var dünyada ama bu süreçleri biz bir olarak, beraber olarak çok atlatmış bir toplumuz.
"MEVZU TÜRKİYE OLDUĞUNDA İNSANIMIZI HİÇBİR ŞEYE DEĞİŞMEM"
Bunlar genlerimizde var derken bunu samimice söylüyorum. Ülkemizin içinden geçmiş olduğu süreç ne olursa olsun, sporcu olarak ben, medya mensubu olarak sizler, kendi işinin başında olun patronundan tutun da bir şirkette çalışan işçisine kadar herkesin taşın altına elini sokması gereken bir süreç varken biz de sporcular olarak bunun gerisinde duramazdık. Zaten bireysel olarak çok sosyal medyayı takip etmesem de bazen televizyonlarda, haberlerde altyazılar geçiyor. Bireysel olarak birçok sporcu, birçok davranışta bulunuyor. Hepsini de takdir etmemiz gerekiyor. Birebir hepsine teşekkür etmemiz gerekiyor. Topluma örnek olan insanlarız. Sahanın içerisinde bazen eleştirilebilir profillerimiz vardır. Bunlardan bir tanesi de benimdir insanların gözünde ama mevzu Türkiye olduğunda, bayrağımız olduğunda, insanımız olduğunda ben hiçbir şeye değişmem bu ülkenin insanını.
"BAĞIŞ TOPLARKEN GENÇ-YAŞLI, YERLİ-YABANCI DEMEDEN YEK VÜCUT OLDUK"
O yüzden ben de arkadaşlarımla konuştuğumda, birçok takım arkadaşımda bu tavrımı destekleyerek bir fon oluşturma kararı verdik. Yabancı oyuncular, Türk oyuncular, en genç oyuncu, en yaşlı oyuncu, kim varsa inanın bana o kadar çok istekli bir şekilde bunu yapmak istediler ki duygulanarak bu süreci yönetmeye çalıştık. Başkanımıza bildirdik, başkanımız bundan çok mutlu oldu. Daha sonra onların gerçekten destekleri oldu. Şunu tekrar söyleyebilirim; oyuncu grubunun en küçüğünden en büyüğüne kadar hepimiz ülkemiz için, yaşadığı ülke için -Bir yabancı oyuncunun gözünde de kolay değildir bunu yapmak- herkes bir yek vücut oldu. İnşallah diğer kulüplere, diğer branşlardaki teknik adamlara, sporculara, futboldaki sporculara, teknik adamlara, hakemlere, bütün paydaşlara doğru örnek olabilecek bir başlangıç oldu bu.
"FENERBAHÇE'YE BU YAKIŞIRDI, ÖVÜNÜLECEK BİR DURUM YOK"
Fenerbahçe'ye de zaten bu yakışırdı. Fenerbahçe gerçekten zor süreçlerde her zaman sosyal sorumluluk anlamında taşın altına elini sokmuş bir camiadır. Ama oyuncuların bunu başlatıp, başkanımızla devam eden bir sürecin olması bence çok örnek oldu. İnşallah devamı gelir. İnşallah bunu destekleyen diğer kulüplerden de, diğer oyuncu gruplarından da adımlar gelir. Çünkü artık olayın bireyden çıkıp birazcık daha kolektif bir şuurla devam etmesi gerekiyor. Bu yüzden kolektif hareket etmek adına da ben bunun iyi bir başlangıç olabileceğine inanıyorum. Hepimiz bunu ülkemizin birliği, dirliği için yapıyoruz. Hepimizin kendi ihtiyaçları var, ailemizin kendi ihtiyaçları var. Onlar için mücadele ediyoruz, onlar için yaşıyoruz ama mevzu öyle bir yere geldi ki herkesin taşın altına elini sokması gereken bir süreç. Bizim adımıza övünülecek bir durum yok ortada yani.
"BU SÜREÇTE SOSYAL MEDYAYA KARŞI MESAFELİ OLMALIYIZ"
Kimse beni yanlış anlamasın haddimi de aşmak istemiyorum ama sosyal medyayla yaşayan birisi değilim. Sosyal medyayı da yine kimse beni yanlış anlamasın ama çok fazla ciddiye alan birisi değilim. Sosyal medyanın da hayatımızdaki gerçeğini kabul ediyorum. Tekrar söylüyorum beni kimse yanlış anlamasın ama çok ciddi de mesafeliyim. Şu süreç hele herkesin çok ciddi mesafeli olması gereken bir süreç. Devletimizin, bakanlıklarımızın yapmış olduğu uyarıları dikkate alaraktan beraber hareket etmemiz gereken bir süreç. Bu şöyle değil. Birisi Türkiye ile alakalı doğru olmayan bir bilgiyi ortaya attığında ve o bilgiyi yaydığında ülkemize vermiş olduğu zarar bir kenara, kendi içimizde bize vermiş olduğu zarar bir kenara...
"BAKANIMIZIN MÜCADELESİNE KARŞI KENDİMİ SORUMLU HİSSEDİYORUM"
Hatta şimdi Tutunamayanlar diye bir dizi var. Oradaki başroldeki çocuğun bir yaşam koçu var. Mezarlıkta yaşıyor... "Ölüme yüzünüz olsun" diyor. Yani gerçekten ölüme yüzümüz olsun. Ne olursa bir gün hayatımız bitecek. Hele bu mevzu devletse, bu mevzu Sağlık Bakanlığı ise... Sağlık Bakanımızın şu yapmış olduğu mücadeleyi, elimden geldiğince orada televizyondaki gördüğüm samimiyetini, yani ona karşı bile kendimi sorumlu hissederekten bunu söylüyorum. Yani birazcık insaf ya... Birazcık lütfen beraberlik şuuru. Birazcık daha birlikte hareket etmekten mutlu olmak...
"BİRLİK OLURSAK BUNU DÜNYADAKİ HERKESTEN ÇOK ÖNCE AŞARIZ"
Lütfen yanlış anlamayın, sosyal medya var, gerçek ama ayrıştırmak için var. İnsanları yalnızlaştırmak için var. Neden çok fazla türedi ya bu kadar, herkese bir hayat mesajı ulaştıracak... Herkes meğersem şairmiş, herkes bir anda filozof olmuş... Herkesin her konuda bilgisi varmış... Gerçekçi olalım burada mevzu eğer vatanımızsa, milletimizse, birliğimizse, dirliğimizse biz beraber olacağız. Sonra içeride kendi hesaplaşmamızı yaparız. Kim hangi yöne gitmek istiyorsa, hangi tarafa gitmek istiyorsa, hangi görüşe sahip olmak istiyorsa zaten olabilir. Ama şu an bunun, hangi görüşe sahip olduğumuzun konuşabileceği bir ortam yok. Sosyal medya ayrıştırıyor. Yanlış anlamasınlar beni, sosyal medya hiç kimseyi birleştirmiyor. Hep yalnızlaştırıyor, karamsarlaştırıyor. Birazcık gerçekçi olalım. Ülkenin, dünyanın yaşamış olduğu çok büyük bir problem var ortada. Lütfen biraz daha el-insaf ya... O dizi de söylediği gibi yaşam koçunun... Ya ölüme yüzümüz olsun ya. Şu hayat geliyor geçiyor... Hiçbirimizin iki ay önce böyle bir gerçekle karşılaşacağımız aklımıza geliyor muydu, gelmiyordu. Ama geldi. Beraberce aşabileceğimiz, beraberce olmadan aşamayacağımız bir problem var önümüzde. Ama biz beraber olmayı tercih edersek de bunu dünyadaki herkesten çok daha önce aşarız.
"DOKTORLARIMIZIN KIYMETİNİ KAFAMIZA TEKRAR TEKRAR SOKAN BİR SÜREÇ"
Ülkemizin toprakları içinde yaşayan -çok samimice söylüyorum- memleketimizin varlığı, birliği, dirliği, sağlığı, huzuru, rahatça sokakta gezebilmesi, rahatça evde yatabilmesi için kim bir dakika bile harcıyorsa yemin ediyorum ayaklarına Allah taş değdirmesin. Polislerimizin, askerlerimizin, doktorlarımızın, sokakta çalışan bir sürü devlet görevlilerinin kim varsa hepsinden Allah razı olsun. Yani bu süreç öyle bir şey oldu ki, ülkemizdeki bazı insanlar belki doktorlarımızın, belki polislerimizin, inanıyorum ki terörle mücadele eden askerlerimizin kıymetini anlayabileceğimiz bir süreç oldu. Devletimiz için çalışanlar adına çok büyük bir saygıyla ne kadar kutsal bir görev yaptıklarını kafamıza böyle tekrar tekrar sokan, bunları hatırlamamızı sağlayan bir süreçten geçiyor ülkemiz.
"BİR İNSAN İÇİN BUNDAN DAHA BÜYÜK BİR ŞEREF OLABİLİR Mİ?"
Çok sevdiğimiz bir ağabeyimiz hastanede şu an. Tedavi görüyor. Onu tedavi eden doktor, çok ünlü bir profesör... O da koronavirüse yakalandı. Ve hala katında bulunan herkesi tedavi etmeye devam ediyor. Biz buradan bu hastalığı beraber yenerek çıkacağız diyor bütün hastalarına. Koskoca bir hastanenin katında, orada bulunan herkese moral vermeye çalışan doktorumuz, o büyüğümüz, o ağabeyimiz, şu an koronavirüsle mücadele ediyor. Hala ayakta... Ayaktayken serum taktırıyor, hala hastalarına yardım etmeye çalışıyor. Bu ne kadar büyük bir şey? Bundan daha büyük bir şeref olabilir mi bir insan için? Kim ne derse desin, kim ne konuşursa konuşsun bizim ülkemizde böyle insanlar var. Yüreği tertemiz olan, ülke aşkıyla, meslek aşkıyla dolu insanlar var. Biz anca böyle insanları da çoğalttıkça zaten ülke olarak da büyürüz, başarılar da böyle gelir... Her meslekte böyle insanların olması gerekiyor. Allah onların ayaklarına taş değdirmesin... İyi ki varlar... Allah sayılarını artırsın. Söyleyebileceğim bir vatandaş olarak bu.
"DIŞARI ÇIKMAK ZORUNDA OLANLARIN ALLAH YARDIMCISI OLSUN"
Bir olduğumuz sürece beraber olduğumuz sürece inşallah bunları da atlatacağız. Ama akıllı olmamız gerekiyor. Bundan sonra bunları yaşamamamız için ne yapmak gerekiyorsa öyle davranmamız gerekiyor. Uyarılara uymamız gerekiyor, nasihatlere, devletimizin vermiş olduğu uyarılara uymamız gerekiyor. Ve bu 1-2 haftalık süreçte hastalığın bir yükseliş süreci olabilir. O yüzden evde kalan herkesin kalmaya devam etmesi gerekiyor. Dışarı çıkmak zorunda olan insanların Allah yardımcısı olsun. Çalışmak zorundalar, hayatın da devam etmesi gerçeğini düşündüğümde söylediğimiz doktorlarımız, polislerimiz, askerlerimiz, çalışan kim var ise hepsini de Allah hepsini korusun. Onlar da ellerinden geldiğince dışarıda sosyal mesafeyi korumaya, izole olmaya çalışsınlar. Söyleyebileceğim bu, inşallah bir an önce hem dünya hem ülkemiz bu süreci atlatırız. Bu beladan kurtuluruz. İnşallah sonrasında daha çok futbol konuşacağımız, futbol tartışacağımız, futbolun gelişimine yönelik sohbetlerimiz olur. Herkese bir kez daha selamlar. İnşallah ülkemiz en yakın süre içerisinde bu durumu atlatır ve herkes sokaklarda istediği gibi yaşamını sürdürmeye devam eder.