Antalya’da bisiklet heyecanı

Antalya’da bisiklet heyecanı

Ahmet ÇAKIR

2.Antalya Bisiklet Turu yarın (21 Şubat Perşembe) başlıyor. Bu heyecanı paylaşmak üzere ben de hazırım.

Geçen yıl ilk kez yapılan organizasyonun başarısı, tadı damağımızda kalan bir yemek gibiydi. Şimdi hedef sadece bu yılki organizasyonun başarısı değil, bu işin köklü ve geleneksel bir özellikle uzun yıllar sürmesi.

Yola çıkarken de hedef buydu, geçen yıl bunun olabileceği görüldü. Bu yıl sağlam bir adım daha atılacak. 28 takımlık bir katılımı ve yeni sponsor desteğini bunun kanıtları olarak görebiliriz.

Aslında bu işleri bilenler, ortada bu kadar büyütülecek birşey olmadığı da düşünebilir. Çünkü bu mevsimde koşulların uygunluğu nedeniyle Antalya’da kamp yapan dünya çapındaki ekipler hazır buradayken yapılan bir yarış bu. Zaten onlar da bunu hazırlık çalışmalarının bir parçası olarak görüyor.

Devrearası kampları nedeniyle Antalya’nın bir futbol kenti olma vurgusu ağır basıyor. Bunu herkes söylüyor ama onun da ne kadar iyi yapılabildiği kuşkulu. Özellikle buraya gelen takımlar arasında bir mini kupa organizasyonu gibi dünyanın dikkatini çekecek işler yapılabilmeli. Bunlar, Antalya’nın doğru-dürüst bir stadı olmadığı zamanlarda bile yapılabiliyordu. Şimdilerde unutulmuş gibi…

Dolayısıyla buraya gelen ya da getirilen spor takımları arasında bu tür yarışlar düzenlenmesi, sanıldığından çok daha büyük bir önem taşıyor. Üstelik, en basit bir organizasyon için bile ne kadar büyük çaba harcanması gerektiğini, bu işlerin içindeki insanlar biliyor.

Başka açılardan da bu tur belli bir önem ve değer taşıyor. Spor dünyamızda -ki yüzde 90 oranında futbol olarak anlamak gerekiyor bunu- hepimizi rahatsız eden sürekli çekişme ve kaos ortamının temel nedenlerinden biri, Türkiye’nin gerçek bir spor ülkesi olmayışı!

Kendimizi aldatmayalım, sporla ilgili bütün rakamlarımız dehşet verici derecede zayıf. Dünyada sporların anası olarak görülen atletizm başta olmak üzere, tenis, yüzme, bisiklet, jimnastik ve benzeri dallarda hemen hiç yokuz.

Bu nedenle spor medyasının içeriği de gerçekte sporla hemen hiçbir ilgilisi bulunmayan hakem tartışmaları, kulüplerarası çekişmeler ve bitmez tükenmez sorunların sürekli önümüze gelmesi şeklinde bir kaos aktarımı.

İşte Antalya Bisiklet Turu gibi organizasyonlar, sporda varolabilmek için atılan adımlar arasında sayılabilir. Biliyorsunuz, Fransa Bisiklet Turu dünyanın en önemli spor olaylarından biri. İtalya ve İspanya da ona eşlik ediyor. Avrupa’nın pek çok ülkesinde geleneksel organizasyonlar var.

Bizim Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu, daha önceki dönemde yapılan atakla ciddi bir gelişme gösterme yolundayken son 2 yılda bir tıkanıklığa düşmüş gibi görünüyor. Nisan’da Ege ve Akdeniz’de 9-10 etaplı bir organizasyondan, şimdi sonbaharda bir yerlere sıkıştırılmaya çalışılan 5-6 etaplı daha zayıf bir noktaya düştük. Antalya turu zaman içinde bundan doğan boşluğu doldurabilecek boyutlar kazanabilir.

Dünyaca bilinen 24 takımın yanısıra bu kez 4 Türk takımı da katılıyor organizasyona. Elbette ki büyük bir başarı beklentimiz yok ama bu sporda bir kıpırdanma oluşturabilmemiz için şimdilik bu kadarına razıyız. Bisiklette 1960’lardaki heyecanın yeniden doğması için çok şey yapmak gerekiyor. Yabancı basından da 18 gazetecinin turu izlemek üzere akredite oluşu önemli.

Antalya’nın yakın zamanda yaşadığı doğa ve iklim felaketi nedeniyle bazı yolların bozulması, etapların yeniden düzenlenmek zorunda kalınması gibi sıkıntılar aşılmış durumda. Halkın her yönden ilgisini sağlamak için son gün onların da yarışması sağlanacak. Bunun için 700 kişinin kayıt yaptırdığı bildirildi, daha fazlasını yarıştırmak şu gün için zor.

Her yönden değilse de bazı bakımlardan dünyanın en büyüğü olduğu belirtilen Antalya’nın dev akvaryumundan da da geçecek bisikletçiler. Çok iyi düşünülmüş bir şov bu. Tabii maliyeti ağır bulunduğundan herhangi bir kanal tarafından naklen yayın yapılmayışı, turun bu yılki talihsizliği.

Biz gazeteciler tur öncesinde bunun bir provasını yaptık. Çok heyecan verici ve keyifli bir düzenleme oldu. Sizlerin de ilgisini çekeceğine inanıyoruz. Hadi bakalım, kolay gelsin.