Birisi "DUR" desin!

06.05.2017 - 22:32 | Son Güncellenme: 06.05.2017 - 22:32

Kasımpaşa mağlubiyeti bir kez daha gösterdi ki, birkaç oyuncu dışında Galatasaray'ın gerçek standardında birisi bulunmuyor. 

Tabii ki cüretkârlığın sınırı yok. Son anlarda oyundan alınan bir futbolcu, yeni menajerine "Beni Atletico Madrid'e götür!" diyormuş. Oranın semtinden geçemeyeceği için, yeni menajeri de sadece tebessüm etmekle yetiniyor. 

TUDOR HAYATININ ÖDÜLÜNÜ KAZANDI; BUNU HAYAL BİLE EDEMEZDİ 

Teknik direktör olarak atanan Tudor, Galatasaray'a gelerek hayatının piyangosunu yakaladı.  Küçük ölçekli bir firmada 9-6 mesai yapan bir çalışanın şehrin diğer yakasındaki büyük sermaye grubunun patronu olması gibi bir şey Galatasaray'ın Tudor'a emanet edilme hikâyesi. 

Biraz PAOK'u çalıştırmış, 17 maç Karabükspor'u; sonra menajeri telefon ediyor ve bir anda Galatasaray'ın teknik direktörü oluyor. 

İlk icraatı Bruma'yı kesmek; Sneijder'e, sonrasında Podolski'ye gözdağı vermek, bu konuda da başarılı olamadığın söyleyelim, oynadığı tüm derbileri kaybetmek, son 4 maçın üçünü mağlubiyetle tamamlamak... Devam eden icraatları, son iki maçın ikisinde oyunu Galatasaray'ın lehine çevirebilecek oyuncuyu, Eren Derdiyok'u 70 dakika ısındırıp, 76. dakikalarda oyuna almak; Kasımpaşa maçında 18 dakikada yine "olağanüstü otoritesini gösterip" Bruma'yı oyundan almak... ki Bruma dangur dungur oynadığı maçlarda dahi skor yapabilecek aksiyonlara sahip... İcat ettiği üçlü savunma nedeniyle kaybettirdiği puanları hiç saymıyor. 

YOLUN SONU GELDİ 

Onun için yolun sonu geldi; fakat sadece onun için değil. Ondan daha önce bu yönetim kurulu başkanı Özbek ve etrafındakilerin ve tabii ki yönetim için yolun sonu gözüktü. 

Çok merak ediyorum, ısmarlama açıklamalar yaptığı yayın kuruluşlarına futbol takımı ve kulübü getirdiği bu durumla ilgili ne söyleyecek. Kendisi adına söylenebilecek bir şey kaldı mı? 

Galatasaraylılara göre kalmadı.  

Fakat Özbek Çin sermayesinden bahsediyor; hâlâ hikmetine eremediğimiz Florya ve Riva anlaşmalarından dem vuruyor, kendisine yakın olanlar "kulübe 8 milyon TL'sini verdi" diyor. Acaba hibe mi edecek (?)  Yazarken bile gülüyorum. 

ÖZRÜ KABAHÂTINDAN BÜYÜK 

Özet: bütün bunlar tek kelimeyle özrü kabahatinden büyük diye açıklanır. 

Özbek'in de bundan böyle açıklayabilecek hiçbir şeyi kalmamıştır. 

Avrupa'da şampiyon olmuş tek Türk futbol takımını getirdiği nokta işte burası: bir tek derbi bile kazanılamadı, 1 galibiyet üç mağlubiyetle ilerleyen haftalara mahkûm edildi, Avrupa Ligi'ne bile gitme olasılığı sıfıra yakın seviyelere indi.  

Özbek geçmişten bahsederken doğru söylüyor; ancak geçmişle ilgili işaret ettiği yerler tam olarak doğru değil. "Geçmiş yönetimlerin yarattığı ekonomik bunalımın sorunlarını yaşıyoruz" diyor. 

Yanlış; ancak doğru söylüyor sorun geçmişle ilgili... Geçmişte kalan, seçildiği kongreyle ilgili...

Sorun geçmiş yönetimlerin yarattığı kötü ekonomi değil; fakat, sorun, asıl sorun, son kongrede sizi, "Duygun Yarsuvat yönetiminin devamı gerekir" diye gerekçelendirip seçenlerin yarattığıdır.

BİLE BİLE LADES DEDİLER 

Bugün Galatasaray bu vebalin ceremesini çekiyor. 

Ne futbolda ne ekonomide, ne amatör branşlarda ne de diğer konularda hiçbir programı olmadığı halde; çözüm üretecek, iş yapabilecek yönetim kadrosuna sahip olmadan, bırakın başkanlığı, yöneticilik için dahi yeterli birikime ve yapıya sahip olmamasına karşın Özbek'in Galatasaray'a başkan yapılması bile bile lades demekten başka bir anlam ifade etmiyordu. 

Bile bile lades dediler. Yapamayacağı su götürmez bir gerçekti. Lokomotif olan futbolla ilgili bir tane planı yoktu. Cüneyt Tanman'ı listesine aldı; o da gördüğü korkunç manzara karşısında dayanamadı, bıraktı. 

Bilanço ortada: Şaibeli Çinli yatırımcılardan konuşulmaya başlandı. Avrupa şampiyonu takım, uluslararası düzeydeki imajını hızla kaybediyor, daha da ilerisi, çıkıp bu yönetime "Dur" denilmezse, dünyada artık çok fazla hatırlanmayan bir kulüp olma yolunda koşar adımlarla gidiyor.   

Senin için hazırladığımız haberler