Serdar Çakman: Hakemler hakkında yalan söylüyorlar... Bu bir cinayet

20.03.2022 - 17:07 | Son Güncellenme: 20.03.2022 - 17:48

Serdar Çakman, MHK Başkanı Ferhat Gündoğdu'dan Serdar Tatlı'ya; Cüneyt Çakır'dan Fırat Aydınus'a kadar birçok hakem hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Serdar Çakman: Hakemler hakkında yalan söylüyorlar... Bu bir cinayet

AHMET UYKAN- MASKESİZ SÖYLEŞİLER

Onun ismini Süper Lig maçlarını yönetirken duyduk. FIFA hakemi olmaya başaran isimlerden biriydi. 1995'te oynanan Kocaelispor- Samsunspor karşılaşmasında tribünlerden edilen küfürler sonucu tarihi bir karara imza atarak maçı tatil etti. Türkiye Futbol Federasyonu'ndan destek alamadığı için hakemliği bıraktı. Aralarında Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus ve Ali Palabıyık gibi hakemlere düdük astırılmasıyla yaşanan gelişmelerin tartışıldığı ortamda Serdar Çakman, 'Maskesiz Söyleşiler'e konuk oldu. 

"HAKEMLİKTE TORPİL GEÇMEZ"

-Futbol dünyası ile yollarınız ne zaman ve nasıl kesişti? Hakemliğe başlamanıza kim vesile oldu?


1977 yılında hakem oldum. Babam da futbol hakemiydi. Her ne kadar şimdiki ‘çakma yorumcular’ baba-oğul hakemlik yapamaz gibi bir öneri ile gelseler ve Kulüpler Birliği de bunu desteklese de; doktorun oğlu doktor, öğretmeninki öğretmen, polisinki polis olabiliyor da hakemin oğlu niye hakem olmasın. Ben de buna bir anlam veremiyorum. Hakemlik işi zor iştir. Pilotluğa benzer. Uçağı kaldırırsın ama eğer başarılı değilsen indiremezsin; havada döner durur. Hakemlik torpil gerektiren ya da torpille yapılacak bir iş değil. Maç yarım kalır. 

"BABAMIN YANINDA YETİŞTİM"

-Birçok hakem gibi size de babanız rol model olmuş o zaman.

 

Evet…Daha orta okul yıllarından itibaren babamın hakem antrenman çantasını Ankara 19 Mayıs Stadyumu’na götürerek  bu camianın içine girdim. 17 yaşına geldiğimde de yönetmelikler gereği hakem olma imkanım doğdu. Futbol dünyası ile yollarımız böyle kesişti ve kısa zamanda yükseldim. Hakemlik kabiliyet, yapı, tecrübe, izleme gerektiren bir branş. Onda da başarılı oldum. FIFA listesine kadar geldim. Ama bizim camia vefasızdır. Kariyerimin bitişinde bu vefasızlığı 25 Ocak 1995’te bizzat yaşadım. Kötü ve çirkin tezahürata karşı geldiğim için Kocaelispor-Samsunspor maçıyla da düdüğü asarak hakemliğe veda etmek zorunda kaldım.

"BABA-OĞUL MAÇ YÖNETTİK"

-O güne ilerleyen sorularda geleceğiz.  Yönettiğiniz ilk maçı hatırlıyor musunuz peki?

 

Aradan çok yıl geçti. Sağlık sebebiyle birkaç ameliyat  geçirdim. Fazla narkoz alınınca geriye çok dönemiyorsunuz maalesef. Ama ilk maçıma amatör kümede babamla birlikte çıktığımı hatırlıyorum. Babam orta hakemdi, ben yardımcı hakemdim. Hatta kaldırdığım ofsayt bayraklarına babam ‘devam’ deyince çok üzülmüştüm.(Gülerek) Mutlaka hatalı bayrak kaldırdım ki babam da oyunu devam ettirdi. İlk profesyonel maçım ise Denizlispor’un bir maçıydı. Rakip takımı hatırlamıyorum.  O maçla ilgili bir anım var hatta. Vaktimiz varsa kısaca anlatayım.


-Tabii ki... Buyurun anlatın...


Bizim zamanımızda İbrahim Acar duayen hocalarımızdandı. Denizlispor’un takım kaptanı da eski Fenerbahçeli Bahtiyar (Yorulmaz) idi.

"DELİ BAHTİYAR’A DERDİMİ ANLATAMADIM"

-Hatırlıyorum Bahtiyar’ı. Hırçın bir golcüydü. ‘Deli Bahtiyar’ lakabı da vardı.


Evet…Bahtiyar’ın oynadığı maçlar genelde kavga dövüş geçerdi. Ben de ilk kez Birinci (Süper) Lig’de bir maça çıkmıştım. Doğal olarak heyecanlıydım. İbrahim Acar’a dedim ki; 'Hocam ben bu hafta Denizli’ye gidiyorum. Ne yapmamı önerirsin ki Bahtiyar  ile sorun yaşamadan maçı kazasız bir şekilde atlatayım' İbrahim abi de, 'Bahtiyar’a selamımı söyle. Yeterli olur’ dedi. İbrahim hoca, daha önceki maçlarda Bahtiyar’ı devamlı oyundan attığı için Bahtiyar ondan çekiniyordu. Maçtan önce sahaya çıkarken Bahtiyar’ı yanıma çağırdım. Kendisine,’ İbrahim Hoca'nın selamı var. Bu maçta bana destek olmanı istedi. Bilgin olsun' dedim. 'Tamam hocam merak etmeyin' dedi. Daha sonra takıma doğru dönerek, 'Arkadaşlar, hakeme hiçbir şekilde itiraz etmeyeceğiz.  Hakem bende’ dedi. (Gülüyor). Ben de ona, 'Bahtiyar, böyle bir şey söylenir mi? Hakem bende ne demek?’ diye çıkıştım. O da 'Hocam yardım edin dediniz ya. Ben de yardımcı oluyorum işte' şeklinde cevap verdi. Öyle bir anıyla hakemlik kariyerime başladım. 

"BİZ DAHA SEVECENDİK"

-Sizin dönemizdeki hakemlerle şu anki hakemler arasında ne gibi farklar var?


Çok fark var. Biz biraz daha sevecendik. Benim yaşım genç olmasına rağmen diğer hakemlerin yaşları daha ileriydi. Şimdi camia gençleşti. Bizim dönemimizde yaş sınırı 50 idi. Genellikle tecrübeli hakemlerdi. Futbolcularla yaş farkından dolayı aralarında saygı, sevgi oluyordu. Sahada ne kadar otorite kursak bile yine sevecen davranırdık. Futbolcularla göz göze geldiğimiz zaman çok iyi anlaşabilirdik. Hakemler de hata yapabilir. Ben hatalı olduğum maçlarda 'Hatalı karar verdim. Kusura bakmayın' diyerek futbolculardan özür dilediğim zamanlar da olmuştur. Futbolcular da bunu anlayışla karşılardı. Şimdi ise hakemler dans grubu gibi. Futbolcu peşine takılıyor, hakemi yardımcısına götürüyor. VAR’a çağrıldığı zaman orada ayrı bir grup oluşuyor. Yani hakeme saygı, sevgi ve otorite şu anda sıfır. O da hakemlik camiasının saygınlığını kaybetmesinden kaynaklanıyor. Çünkü siz her maçta hakemi potansiyel suçlu olarak gösterirseniz, seyircinin önüne atarsınız hakeme saygı ve sevgi kalmaz. Verdiği kararlara itibar edilmez. Bugünkü durumlar yaşanır.

"YÖNETİCİLER KİMİ ARAYACAKLARINI İYİ BİLİR"

-Hakemlik kariyeriniz boyunca sizi maçlardan önce veya sonra arayan kulüp yöneticileri oldu mu?


Ben dernek yöneticiliği yaptım. Buna benzer durumları yaşayan hakem arkadaşlarımız oldu. Biz hem dernek olarak hem de Merkez Hakem Kurulu devreye girerdi. O zamanki MHK Doğan Babacan, Hilmi Ok, Ertuğrul Dilek gibi duayen isimlerin görev yaptığı kuruldu. Onlara biz bu sıkıntıları anlattığımız da anında çözüm getirirlerdi. Şöyle söyleyeyim; bizim camia enteresandır. Kulüp başkanları veya aracılar, arayacakları kişileri bilir. Mesela beni aradıkları zaman telefonun yüzlerine kapanacağını veya söylediklerinin tersi olacağını çok iyi bilirler. Şöyle de bir şey vardır. Ev sahibi ya da  deplasman takımına daha sıcak bakan hakemler olabilir. Bu yapı meselesidir. Futbol oyun kurallarının ruhunda da bazı pozisyonlar hakemlerin kanaatine göre diye başlar. Bana göre faul olan bir hareket size de göre faul değildir. İşte bu tip hakemlerle yola çıkıldığında, 'Ahmet hoca bize deplasmanda gelsin, Serdar hoca içerde gelmesin' gibi ricalarda bulunabiliyorlardı. Şimdi bu durum günümüzde de var. 

"HAKEMLERE KÜFÜR ETME GELENEĞİNİ YIKTIM"

-Gelelim 1995’teki tarihi Kocaelispor-Samsunspor maçına. O karşılaşmada tribünlerden edilen küfürler nedeniyle maçı 38. dakikada tatil ettiniz. Daha sonra da hakemliği bıraktınız. Neden böyle bir karar aldınız?


Ben o tarihte de dernek yöneticisiydim. Tribün terörünün önlenmesiyle ilgili birçok çalışmalarımız oldu. Gerçekten Türk toplumunun örf ve adetlerine uymayan bir tribün geleneği var bizde. Bir görev yapıyorsunuz. O esnada kutsal değerlerinize annenize veya eşinize ya da şahsınıza ağza alınmayacak kötü sözler ve tezahüratlar geliyor. Şimdi size koro halinde küfür edilse doğru karar verme şanınız olabilir mi? Olamaz…Dolayısıyla bizim bu durumumuzu kimse kabul etmiyordu. Hakemliktir, özünde vardır. Bu camiada küfür de olur gibi gerçeklerle bağdaşmayan telkinlerle baş başa kaldık. O dönemde de söyledim. Çirkin tezahürata son verelim diye. 6222 sayılı sporda şiddet sayısının çok önemli maddelerine katkım oldu. O dönem yasayı hazırlayan milletvekilleri beni TBMM'ye davet etti. Bir ay boyunca toplantılara gittim geldim. Tecrübelerimi aktardım. Fakat maalesef yasa tam olarak uygulanmadığı için saha içi ve dışında şiddet devam ediyor. 

"BANA SAHİP ÇIKMADILAR, DÜDÜĞÜMÜ ASTIM"

-Dönemin TFF ve MHK Başkanı sizin bu eyleminize nasıl tepki verdi?

 
O zamanın iyi hakemlerinden sayılırdım. Görevi bırakmamı istemediler. Şenes Erzik federasyon başkanıydı. Bir maçın küfürden dolayı tatil edilmesi. Diğer maçların önünü açacaktı. Bu nedenle yönetici konumundakiler bundan musdarip oldular. Ahmet Güvener, o zamanki MHK başkanı idi. Düşünsenize şimdi ben küfürden maç tatil ettim. Küfür edilmeyen maç yok. Bir hafta sonra maça çıkan hakemler, 'Serdar hoca tatil etti. Hadi biz de tatil edelim' dediklerin de hiçbir maçın tamamlanma şansı olmazdı. Bundan çekindikleri için beni desteklemediler. Daha sonra maçın tekrarına karar verdiler. Benim yasalara, yönetmeliklere uygun davranıp maçı tatil etmem haksız görüldü ve lisansım iptal edildi. Ben de bunun üzerine hakemliğin saygınlığı zedelendiği için  FIFA hakemi olmama rağmen genç yaşta düdüğümü federasyonun kapısına astım. 

"BU OPERASYONU ANCAK FERHAT GÜNDOĞDU’YA YAPTIRABİLİRLERDİ"

-Şu andaki MHK Başkanı Ferhat Gündoğdu’yu tanıyor musunuz? Başkan seçilince şaşırdınız mı?


Ferhat’ı tanıyorum. Benden sonra hakem oldu. Ankara’da yaşadığı için oradan tanışıklığımız var. Hakem antrenmanlarında birbirimize rastlardık. MHK Başkanı olarak ismi anons edildiğinde camiadaki herkes gibi ben de şaşkınlık içinde kaldım. Beklenen bir isim değildi. Geçmişi ve kariyeri itibarı ile MHK başkanlığı yapacak düzeyde bir arkadaşımız değil maalesef. Kişiliğine bir şey söylemiyorum. İyi bir insandır. Ama hakemlik camiasında hiyerarşi önemlidir. En azıdan bu işin duayen konumuna gelmiş, FIFA hakemliği yapmış, bu camianın kahrını çekmiş, hakemliğin içini dışını iyi bilen birisinin MHK başkanı veya üyesi olması gerekir. Şimdiye kadar böyle olmaya gayret edildi. Ferhat Gündoğdu, bu tahammülü yıkan bir arkadaşımız oldu. İkili ilişkiler veya federasyonun tercihi diyelim. 8 Mart’taki operasyonu Serdar Tatlı’ya da teklif ettiler. Ama o bunu kabul etmedi ve istifa etti. Bunu kim yapar? Serdar Çakman gelse yapmaz, Ahmet Çakar veya Mustafa Çulcu gelse yapmaz. En iyisi biz ismi duyulmayan ama sözümüzü dinleyecek bir arkadaşı getirelim dediler. Ve Ferhat bu şekilde MHK başkanı oldu diye düşünüyorum. 

"EL ÇEKTİRİLEN HAKEMLER ÇOCUKLARINA NE DİYECEK?"

-Hakemlere yönelik bu operasyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?


Bir kere çok üzgünüm. Her şeyden önce insan olarak olaya bakmak lazım. Hakem de insan. Futbolcu da antrenör de …Herkesin bir ailesi bir sosyal yaşamı var. Şimdi düşünebiliyor musunuz gözlemcilerle beraber bu 28 arkadaşımızın okula giden çocukları, 'Baba seni niçin işten attılar, yolsuzluğa mı karıştın’ diye soruyor. Eşleri aynı şeyleri soruyor. Camia hiçbir şekilde bu operasyonu hak etmedi. MHK’nin dönem dönem çalışmak istemediği kişiler olmuştur. Onlara az maç verilir. Yavaş yavaş tavsiye edilir. Sezon sonunda da klasman düşürülür. Hakemlikten uzaklaştırılır. Sistem  bütün dünyada böyledir. Bu operasyonu şiddetle kınıyorum. 

"KULÜPLER BİRLİĞİ,  SERDAR TATLI’YI İKNA EDEMEDİ... BU BİR CİNAYET"

-MHK, neden böyle bir kararı almış olabilir?


Bana göre Kulüpler Birliği’nin daha önceden almış olduğu ve eski MHK Başkanı Serdar Tatlı’nın kabul etmediği kararlar uygulanmıştır.  Fırat Aydınus’a dediniz ki; ’Ne olur bırakma hakemliği. Bir yıl daha kal’. Üstüne derbi maçları yönettirdiniz. Yani Fırat Aydınus gibi görevine son verilen hakemler 4 büyüklerin toplam 30 küsur maçını yönetti. Şaka değil. Ve bu arkadaşlara, 'Sizinle çalışmak istemiyoruz. Hakemliğinizi beğenmiyoruz ya da kurumumuzu küçük düşürecek hareketlerde bulunuyorsunuz’ diyorsunuz. Böyle bir şey olamaz. Bu bir cinayet.  

"ÇETELEŞME VAR DİYENLER BUNU İSPATLASINLAR"

-Bir de hakemler arasında çeteleşmeden bahsediliyor.


Şimdi 36 tane kamera ile izlenen bir maçta; hatalı bir taç atışı kararının bile günlerce tartışıldığı bir ortamda çeteleşme olsa şimdiye kadar çıkmaz mıydı ortaya? Olmayan şeyleri biz hakemlere veya futbol camiasındaki unsurlara yüklüyoruz. İşte o maç satıldı, o terör örgütü üyesi…Başka şaibeler…Bunlar söyleniyor. ‘Hadi buyurun gelin savcılığa gidelim. İspat edin’ dediğiniz zaman hiçbir kişi yok ortada. Bunlar kulaktan dolma safsatalar. Çeteleşme mümkün değil. Türkiye devleti çok büyük bir devlet. Çeteleşme olsa şimdiye kadar her terör örgütünün üstesinden gelmiş olan devletimiz buna izin verir miydi?

"KARA LİSTE DAHA EKİM AYINDA HAZIRLANDI, YALAN SÖYLÜYORLAR"

-Peki sizce bu operasyonu kim yaptırdı?


Bu operasyonun düzenlenmesinde doğru davranmayan Kulüpler Birliği’ni kınıyorum. 8 Mart’ta bir açıklama yaptılar. Bu konuyla yakından veya uzaktan ilgimiz yok diye. Halbuki 19 Ekim’de TFF Başkan Yardımcısı Servet Yardımcı ve Kulüpler Birliği, Serdar Tatlı’yı bir toplantıya davet ettiler. Şu anki listeyi o zaman da ortaya çıkardılar. Bu hakemleri istemiyoruz diye. Sebep nedir? Bu hakemler maç mı sattı, eyyam mı yaptılar, birileri rüşvet mi verdi? Böyle bir şey de yok. Hayır istemiyoruz. Bu hakemler tavsiye edildikten sonra yönetilen hakemler de var. Hiç hatasız maç var mı? Yok…Hakemliğin ve futbolunda özünde hata yapmak var. Penaltı kaçırıyor futbolcu. Maçı sattı diyebilir miyiz? Veya kaleci elindeki topu kaçırıp gol oluyor. Kaleci maçı sattı diyebilir miyiz? Hakem de hatalı karar verdi. Ama hakem maçı sattı diyoruz. Böyle bir şey olamaz. Kulüpler Birliği buna alet oluyor. Bunu da iddia ediyor.  Utanmadan çıkıp yalan söylüyorlar. 'Bizim haberimiz yok' diyorlar. Bu listeyi de hazırlayanlar da onlar. Çıksınlar dürüstçe söylesinler. Bizim ilgimiz yok diyerek kamuoyunu yanıltıyorlar. Bunlar koca koca insanlar.Kulüp başkanları. Hiç utanma arlanma da yok. Yapılan toplantı ortada. Verdikleri liste ortada. Ona göre yapılan uygulama belli. Sonra bizim alakamız yok diyorlar. Biz de inandık. Çok komik…

"MHK BAŞKANI, DOĞRULARI SÖYLEMİYOR"

-MHK Başkanı Ferhat Gündoğdu’nun, 'Biz performansa göre ve gençleştirmeye yönelik bir uygulama yaptık' şeklindeki  açıklamaları sizi tatmin etti mi?


Ferhat’ın kendisi tatmin olmadı ki bu açıklamalardan biz tatmin olalım. Ferhat’a yazdılar o kağıdı. 'Sen bunu çık basın toplantısında oku' dediler. Ferhat da bunu yaptı. Onu da kınıyorum. Doğruları söylemiyor. '4 aydan beri bütün maçları ve hakemleri izledik' dedi. 'Ben federasyon başkanımıza her gün rapor verdim. O doğrultuda hazırlandı' dedi. Yalan... Daha ekim ayında federasyonda bu liste hazırlanmıştı. Bu arkadaşların hakemlik yapması istenmiyordu. Ferhat da çıkıp bunu kendisi yapmış gibi açıkladı. Dürüst olmaya davet ediyorum. Doğru beyan veremeyen bu arkadaşların atayacakları hakemler şaibe altına girerler. İki gün sonra küme düşme kaldırılsın diye baskılar başlayacaktır. Bu hakemler yüzünden puan kaybettik demeler artacak. Bunun alt yapısını hazırlıyorlar. 

"CÜNEYT ÇAKIR İÇİN HİÇ VİCDANLARI SIZLAMADI MI?"

-MHK Başkanı, ayrıca ’Bu operasyon için 1 dakika bile bekleyemezdik’ dedi. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?


Bir dakika beklenmeyecek şekilde bu operasyonun gerçekleştirilmesi gerekli ise bu listede olan arkadaşlara bir hafta önce maç verdiniz. Bu güvenmediğiniz hakemlere o zaman nasıl güvendiniz de maç verdiniz? O zaman siz de şaibelisiniz. Fırat Aydınus’a niye yalvardınız hakemliğe yeniden başlattırdınız? Cüneyt Çakır, Şubat’taki FIFA toplantısına Dünya Kupası’na katılmak için gitti. Yazık günah değil mi o çocuğun hakemliğini bitiriyorsunuz? 'Şimdiye kadar hiçbir Türk’e nasip olmamış bir başarıyı elde etmiş, üçüncü kez Dünya Kupası'na gidecek bir arkadaşımızın hakemliğini bitirirken hiç mi vicdanınız sızlamadı?' diye sorarlar adama.

ERMAN TOROĞLU’NUN İDDİALARI…

-Bu operasyonu destekleyen Erman Toroğlu, kumar ve bahis oynayan hakemlerin de olduğunu öne sürdü. Bu iddialar için neler söylersiniz?


Erman, kendine baksın..!

"ABDURRAHMAN ARICI HEM HAKİM HEM SAVCI!"

-Hakemler Derneği Başkanı Abdurrahman Arıcı’dan ise hiçbir açıklama olmadı. Neden suskun kaldı?


Bu da Türkiye’deki en büyük çelişkilerden biridir. Dernek başkanı olan Abdurrahman Arıcı, aynı zamanda şu anki federasyonun temsilciler kurulu başkanı ve maaşlı elemanı. Yani hem hakim hem savcı. Faal Futbol Hakemleri Derneği’nin tüzüğünde faal olmayan hakem ve gözlemcilerin derneğe üye olma şansı yok. Abdurrahman da hem faal gözlemci değil hem de faal hakem değil ve bu derneğin de başkanı. Böyle bir çelişki olabilir mi? Maalesef Türkiye’de yönetmeliklerin alt üst edildiği, kurallara kanunlara uyulmadığının açık bir örneğini yaşıyoruz. Şimdi Abdurrahman Arıcı’nın çıkıp ,'Federasyonun uygulaması yanlıştır, biz hakem arkadaşlarımızı koruyoruz’ dediği anda temsilciler kurulundan gönderilir. Aylık aldığı maaş da kesilir. O da bu riske girmeyeceği için çıkıp tek kelime söyleyemiyor. 8 Mart Kadınlar Günü’nü kutluyor. Diğer sosyal aktivitelere katılıyor. Ama hakemlerin kellesi alındığında ortaya çıkamıyor. Bu da en büyük ayıplardan bir tanesi. 

"İNSANLAR İŞSİZ KALMAKTAN KORKUYOR"


-Liste dışı kalan hakemlere destek veren sadece Mete Kalkavan oldu. Sezon sonuna kadar maç almak istemediğini söyledi.  Buna karşılık hakem camiasında sizin daha önce yaptığınız gibi ses getiren bir tepki olmadı. Bunun sebebi nedir?

Bizim zamanımızda hakemlikten para kazanmıyorduk. Üstüne para harcıyorduk. Ama günümüzde yarı profesyonel uygulamalar var. Maç başına 10-15 bin lira gibi alınan önemli bedeller var. Hakemlerin kariyerlerine göre 40-45 bin lira ödenen maaşlar var. İnsanlar ailelerini geçindiriyorlar. Allaha ısmarladık dediklerinde bunlardan mahrum kalacaklar. Kolay mı?

"HALİL UMUT MELER VE ARDA KARDEŞLERE YAKIŞTIRAMADIM"

-Siz olsaydınız herhangi bir tepkide bulunur muydunuz?


Ben her zaman dürüstlüğün ve doğrunun yanında oldum. Dernek başkanlığı yaptığım dönemde çıkıp tepkimi koydum.  26 yıl önce küfür ediliyor diye düdüğümü astım. Bugün olsaydım kat kat daha fazlasını yapardım. Arkadaşlarımı da yönlendirmeye çalışırdım. Ama maalesef  hakem camiası birlik ve beraberlik içinde hareket edemiyor. Mete Kalkavan’ı tebrik ediyorum. O bir tavır koydu. Aslında Arda Kardeşler ve Halil Umut Meler de bir tepki koydu. Fakat federasyonun ve MHK’nın yalvar yakarışları nedeniyle, 'Peki o halde VAR’da görev alalım’ dediler. Verdikleri karardan döndüler. Onları da eleştiriyorum. İki tane FIFA hakemi olmadan bu maçlar yönetilemez. Bu belli. Kendi arkadaşlarını da yanlarına çekip en azından 1 hafta maçlara çıkmasalardı  veya maçları 15 dakika geç başlatsalardı keşke.

"MAÇLARI YABANCI HAKEMLER DEĞİL; KULÜP BAŞKANLARI YÖNETSİN"

-Yabancı hakem söylemleri için görüşlerinizi de merak ediyorum.


Sadece maçlar Süper Lig’de oynanmıyor ki... Yüzlerce maçlar var. Ben dernek başkanı olsam 6 bin hakemi sahalardan çekerdim. Dışarıdan yabancı hakem getirsinler de göreyim o zaman. Çıksınlar kendileri yönetsinler Kulüpler Birliği olarak. 

"KÜME DÜŞMEMEK İÇİN MAZARET HAZIRLADILAR"

-Yaşanan bu olaylardan sonra ligin şaibeli olduğunu düşünüyor musunuz?


Hayır düşünmüyorum…Çünkü hakemler şaibeli değil. Liste dışı bırakılan hakemlere bu yaftayı yapıştırıp küme düşmenin iptalini isteyecekler. Başta Çaykur Rizespor kulübü olmak üzere. Küme düşmenin mazereti olarak bu hakemlerin yönettiği maçları öne sürecekler. Ama bence ligde şaibe falan yok. Bundan sonra da hakem hataları olacak. Bundan sonra da takımlar haksız yere puan kaybedebilirler. Eğer bunların kasıtlı olarak yapıldığını iddia biri varsa çıksın açıklasın biz hakem camiası olarak o arkadaşı görevden almasını biliriz.

"TÜRKİYE’DE VAR SİSTEMİ YOK!" 

-Türkiye’de VAR sistemi sürekli tartışma konusu. Bunun için neler söylersiniz.


VAR sistemi Avrupa’da uygulanırken maçlar 2-3 dakika uzuyor. Bizde ise 20 dakika. Bu kadar net. Demek ki VAR’ı adaletli bir şekilde kullanamıyoruz. 

"BEŞİKTAŞ’IN GOLÜNÜ İPTAL ETTİĞİM İÇİN VİCDAN AZABI ÇEKTİM"

-VAR sistemi demişken sizin 1992’de yönettiğiniz ve 1-1 berabere biten maçta Konyaspor-Beşiktaş maçında Sergen Yalçın’ın golünü iptal etmiştiniz. Hatta maçtan sonra foto muhabirine bakarak böyle bir karar verdiğiniz  söyleniyor. Bu doğru mu?


Hakemlik hayatımda üzüldüğüm ve vicdan azabı çektiğim tek olaydır. O pozisyonda Sergen’in arkasında kaldım. Sergen çok kıvrak bir oyuncu olduğu için topu koluyla düzeltti gibi geldi bana. Topu da 90’da taktı. Çok güzel bir gol attı. Biz bazen doğruyu bulmak adına taç atışında top toplayıcı çocuklara bile sorarız. Yeter ki doğruyu bulalım. Yardımcı hakem bayrak kaldırmamıştır veya pozisyonu görememişizdir. Tabii ki tecrübe kazandıkça bu işler ortaya çıkıyor. Halbuki zaten tacı atan çekilir, diğeri gelip kullanır. Hiç karar vermeseniz bile futbolcular doğruyu kendileri bulurlar aslında.

"KAZIM KANAT, SERGEN’İN ELİYLE OYNADIĞINI ONAYLADI"

-O pozisyonda neler yaşanmıştı?


O maçta foto muhabirlerinden biri de Allah rahmet eylesin Kazım Kanat idi. Golü iptal ederken başımla ona bakarak,’Sergen, koluyla aldı değil mi?’ diye sordum. O koyu Beşiktaşlı olduğu için yalan söylemez dedim. O da kafasını öne eğerek benim kararımı doğru olduğunu ima etti. Ona güvendim ve golü iptal ettim. Sonra televizyondan baktığımda Sergen’in topu göğsü ile aldığın gördüm. Üzüldüm tabii... Hemen bir basın toplantısı yaptım. 'Beşiktaş kaybettiği puanla şampiyonluğu kaçırırsa ben hakemliği bırakırım' dedim. Allah selamet versin o zamanki başkanlar çok kıymetliydi. Rahmetli Süleyman Seba da İstanbul’da bir açıklama yaptı. ‘Biz Serdar hocanın dürüstlüğüne, namusluğuna inanıyoruz. Hakemliği bırakmasını istemeyiz’ dedi. Ben de hakemliğime devam ettim ama hayatım boyunca istemeden yaptığım en büyük hataydı. O zaman VAR olsaydı Sergen’in topu göğsüyle kontrol ettiği tespit edilir ve gol geçerli sayılırdı.

"TÜRK FUTBOLUNU MÜTEAHHİTLER YÖNETİYOR"

-Sizce Türk futbolunun en büyük sorunu nedir?


Ayaklar baş oldu.(Gülerek) Kesinlikle böyle…Hakemi potansiyel suçlu gösteriyoruz. Yıllarca yurt dışında maç yönettim. İnsanlar tiyatro izler gibi maç seyrederler. İspanya’da küfür yoktur. Hakemi protesto etmek için beyaz mendil sallarlar. Bizde kutsallarımıza küfür edilir. Maalesef ülkemizde yöneticilerimizin yanlış seçimleri bu işleri buralara getirdi.  Bakıyorsunuz eskiden eyyam yapanları, federasyon yönetimlerine, Merkez Hakem Kurulu'na getirmeye çalışıyorlar. Bir de futbolun içine siyaset girdi. Federasyon üyelerinin yarısı müteahhit. Gidin işinizi yapın kardeşim. Futbol oynadınız mı, hakemlik yaptınız mı? Yok. Müteahhitler geldi, işlerini güçlerini bıraktılar. Federasyonun içine girerek bundan nemalanma gayreti içindeler. 'Biz büyük şirketleriz, paraya pula ihtiyacımız yok' diyerek masa altı oyunlarla hakemleri de işin içine katarak kendi çıkarlar doğrultusunda hareket ediyorlar. Yani bizde gerçek yönetici yok, Bu işi bilenler işin başında değil. Onun için Türkiye’de futbol bir adım ilerleyemez.

"HAKEMLERE DE GÜVENMEMİZ LAZIM"

-Benim sorularım bu kadardı. Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?


Hakemlik camiası önemli bir camiadır. Hakemler futbolun olmazsa olmazıdır. Çok sıkıştıklarında biz dışarıdan hakem getiririz diyorlar. Türk insanına her alanda nasıl güveniyorsak hakemlere de o şekilde güvenip destek olmamız gerek. Alttan gelen gençlere iyi bir eğitim verilirse bu iş düzene girer. Ama bunu yapacak dirayetli, kaliteli, kültürlü, seviyeli, hiyerarşiyi bozmayan yapıda yöneticilerin iş başına getirilmesi lazım. 

KİMLİK KARTI

Adı soyadı: Serdar Çakman

Doğum tarihi: 1958

Doğum yeri: Tekirdağ

Eğitim durumu: Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bölümü

Mesleği: Eski FİFA Hakemi, Avukat

Senin için hazırladığımız haberler