YAZI DİZİSİ (3): 2000'deki Türkiye mağlubiyeti fitili ateşledi! Belçika'nın futbol atılımı...

10.10.2017 - 22:47 | Son Güncellenme: 10.10.2017 - 22:47

Belçika'nın tıpkı Almanya gibi futbolda yeniden yapılanmaya 2000 yılında karar verdiği düşünülür. Oysa Belçika futbolu için dönüm noktası 1998 Dünya Kupası olmuştur. O turnuvaya gruplarda veda ederlerken alttan pek fazla yetenekli oyuncu gelmediğinin farkına vardılar. Belçika alt yaş milli takımlarında görev alan Bob Browaeys turnuva sonrası altyapılarda herhangi bir ortak vizyon olmadığına dikkat çekti.

1999'da Braacht'ta aralarında Browaeys'in de bulunduğu 20 kadar futbol adamı bir beyin fırtınası toplantısı organize ederlerken ortaya birçok fikir çıktı: Mesela Fransa, Hollanda ve Almanya gibi futbolda ileri olan ülkelerin özellikleri incelenip Belçika futboluna adapte etmek gibi. Sonraları GAG ismini alacak idman sisteminin tohumları aslında burada atılmıştı.

Futboldaki atılımı hızlandıran ise Euro 2000'deki faciaydı. İlk 2 maçta 3 puan toplayan ev sahibi Belçika son maçta Türkiye ile karşı karşıya geldi. Hakan Şükür'ün iki gol attığı (kaleci Filip de Wilde'nin üzerinde attığı gol bir dönem jenerikleri süslüyordu) karşılaşma sonrası Türkiye 4 puana yükselirken gruptan çıkarak Belçika'yı saf dışı bıraktı. Belçika bu turnuvanın ardından projeye bir isim de koydu: "2000 vizyonu"

Projenin baş aktörü ve Belçika futbolunu bugünlere getiren isim Michel Sablon (1999'daki beyin fırtınasında o da bulunuyordu.) 1990 Dünya Kupası'nda Belçika Milli Takımı yardımcı antrenörlüğünü de yapan Sablon, 2001 yılında Belçika Futbol Federasyonu Futbol Direktörlüğü'ne getirildi. 2002'den itibaren Hollanda, Fransa ve Almanya gibi ülkelere ziyaretler yaparak onların altyapıları ve sistemleri hakkında bilgi topladı.

 

Sablon aynı zamanda Louvain Üniversitesi'nde altyapı futboluyla ilgili detaylı bir çalışmaya da başkanlık ediyordu. Burada değişik yaş gruplarından yaklaşık 1500 maç izlendi. Sonrasında kulüplerle ve onların altyapı direktörleriyle fikir alışverişlerinde bulunuldu. Çoğu kulüp mevcut sistemin yeterli olduğunu savunsa da araştırmadan çıkan sonuçlar oldukça çarpıcıydı.

Buna göre 8-9 yaş gruplarında bile gelişime değil kazanmaya önem veriliyordu. Ayrıca bazı çocukların bir maç boyunca topa en fazla iki kere dokundukları ve bunun da gelişimlerini olumsuz etkilediği ortaya çıktı. Sablon kulüplere 100'den fazla sunum yaptı. U7 ve U8 seviyesinde skorboardların kaldırılmasını teklif etti zira bu yaş gruplarında skorun önemi yoktu, önemli olan gelişimdi. U7 takımlarında 2'ye 2, U9'da 5'e 5 ve U11'de de 8'e 8 maçlar organize edildi. Yarı sahadan fazlası kullanılmıyordu. Burada amaç çocukların dripling yeteneklerinin gelişmesi, kısa ve seri paslara adapte olma ve en önemlisi de topla daha fazla vakit geçirmeydi. Ancak U11 seviyesinden sonra tam sahada maçlar yapılıyordu.

90'ların sonunda Belçika Ligi'nde takımlar sahaya genelde 4-4-2 ya da 3-5-2 dizilişiyle çıkıyorlardı. Defansif bir anlayış hakimdi ve en önemli gol silahı kontrataklardı. Ama Browaeys ve Sablon'un yurt dışında yaptığı araştırmalar neticesinde altyapıdaki oyuncuların gelişimi için en iyi dizilişin 4-3-3 olduğuna karar verildi. Kulüplerle tek tek konuşuldu ve onların altyapılarda bu dizilişi kullanmaları yönünde anlaşmaya varıldı. Browaeys neden 4-3-3 sisteminin seçildiğini şöyle açıklıyor: "4-3-3 futbolu öğrenmek için en uygun dizilişti. Dripling yeteneğimizi geliştirmemiz gerektiğini hissettik. Bizim vizyonumuzun kalbinde 1'e 1'ler vardı. Bir erkek ya da kız futbola başladığında ona ilk önce driplingi öğretmelisiniz. Serbestçe oynamalılar."

1998 ile 2002 yılları arasında hükümetin de desteğiyle Belçika genelinde sekiz tane Topsport Okulu açıldı. Burada yaşları 14 ile 18 arasında değişen çocuklar hem normal eğitimlerini görüyor hem de kulüp idmanlarının haricinde federasyonun görevlendirdiği antrenörler eşliğinde haftada 4 sabah 2'şer saat ekstra idmanlar yapıyorlardı. Şu anda milli takımın iskeletini oluşturan Courtois, Mertens, Mignolet, De Bruyne, Dembele, Defour, Witsel, Chadli gibi isimlerin hepsinin yolu bu okullardan geçti.

Tubize'de yeni ulusal futbol merkezi inşa edilirken federasyon antrenörlük kurslarını bedava yapmaya başladı. Böylece normalde 200 seviyesinde olan başvuru sayısı ona katlanarak 2000'ler seviyesine çıktı. Kulüplerin altyapısının incelenmesi ve denetlenmesi için Double-Pass şirketiyle anlaşma sağlandı. (Almanya yazısında da bahsi geçmişti. Onlar da Double-Pass'in hizmetlerinden yararlandılar.)

2004'te yukarıda da bahsi geçen GAG idman sistemi devreye girdi. Fransa'nın fiziksel gücü ve taktik verimliliğine ithafen "Analytique", Hollanda futbolunun tekniğine ithafen de "Global" kelimesi seçildi ve Belçika'ya özgü Global-Analytique-Global sistemi oluşturuldu.

Üç etaptan oluşan bu sistemde bol bol maç yapılması hedefleniyor. İlk etapta takımlar idmana maçla başlıyor. Daha sonra antrenör bir problem gördüğünde oyunu durdurup nerelerde hata yaptıklarını oyuncularına anlatıyor. Sonra ikinci etap devreye giriyor, yani analitik. Burada mesela ilk bölümdeki problem topun yeterince hızlı dolaştırılmaması mı, demek ki pas tekniğinde sıkıntı var deniyor ve buna özel bir egzersiz uygulanıyor. Sonra son etap, yani tekrar global. Bu sistemle birlikte bütün altyapılarda standardizasyon sağlandı.

1998'den bu yana atılan adımlar, 2006'daki "Belçika Futbol Federasyonu'nun Gelişim Vizyonu" isimli kitapçığın hazırlanmasıyla birlikte artık kağıda dökülmüş oldu. Sablon'un basın önünde gururla takdim ettiği bu kitapçık Belçika futbolunun tekrar ayağa kalkmasının bir numaralı kılavuzu olacaktı. Kitapçıkta başarının kısa vadede gelmesinin mümkün olmadığı ve sistemin başarıya ulaşması için zaman gerektiği de özellikle vurgulanıyordu. 2000'deki fiyaskonun ardından bir federasyon yöneticisi Sablon'a, "Tur atlamaktan ziyade oyun sistemine daha çok önem veriyorsun" bile demişti. Ama uzun vadede haklı çıkan Sablon oldu.

Projenin ilk meyvesi 2007'deki U17 Avrupa Şampiyonası'nda alındı. Eden Hazard, Christian Benteke'li takım tarihinde ilk kez yarı final gördü. Ertesi sene Çin'de düzenlenen Olimpiyat Oyunları'nda Kompany, Fellaini, Mirallas, Vertonghen, Vermaelen'li takım 4. oldu. A takım seviyesinde ise 2014'ü beklemek gerekecekti zira Belçika 2004 ile 2012 yılları arasındaki hiçbir büyük organizasyona katılma başarısı gösterememişti.

 

Belçika projesinin başarıya ulaşmasında tıpkı Almanya'da olduğu gibi göçmen ailelerin çocuklarının da büyük payı var. Hükümet tarafından dışlanmayan bu çocuklar milli takımın da iskeletini oluşturdu. Lukaku, Kompany, Benteke Kongo, Fellaini, Chadli Fas ve Witsel de Martinik asıllı Belçikalı futbolcular.

Belçika'nın Almanya'yla benzerlik gösterdiği bir diğer alan da eğitime verdikleri önem. Altyapılarda sadece futbol eğitimi yok zira bu çocukların bir çoğu yüksek ihtimalle profesyonel olamayacak ve başka bir iş bulmak zorunda kalacak. Anderlecht Altyapı Sorumlusu Jean Kindermans bu durumu çok güzel özetliyor: "Anderlecht'te her gün U6'dan U21'e 220 genç idmana çıkıyor ve profesyonel olmanın hayalini kuruyor. Bunlardan maksimum %10'u bu hayalini gerçekleştirebilecek. Geri kalan 200 kişinin durumu benim problemim. Onlara Anderlecht sisteminde mümkün olduğu kadar fazla kalmalarını çünkü sakatlık vs. gibi nedenlerle futbolu bırakırlarsa en azından eğitim olarak bir seviyeye gelip iş bulma avantajı elde edebileceklerini söylüyoruz."

Aslında yukarıda Browaeys'in sözleriyle Belçika futbolunun temelinde 1'e 1'ler yani dripling yapma (Şimdiki jenerasyon göz önüne alındığında savunmasından forvetine hemen hemen herkesin dripling yeteneğinin üst düzey olduğunu görüyoruz. Vertonghen, Alderweireld gibi stoperler bek olarak da oynayabilirlerken, Lukaku güçlü fiziğine rağmen çalım yeteneğiyle de fark yaratıyor. Zaten Hazard, Mertens, De Bruyne, Carrasco gibi isimlerin dripling yeteneklerini konuşmaya bile gerek yok) olduğunu söylemiştik. Ama sanırım bu biraz eksik kaldı. 1'e 1 ya da dripling işin sonuç kısmı. Çocukları buna yönlendirmedeki esas neden onlara sorumluluk vermek ve karar verici olmalarını sağlamak. Dönemin U17 Milli Takım Teknik Direktörü Eric Abrams bunu şu sözlerle açıklıyor: "15 yaşında bir çocuğun 10 yıllık süre zarfında üst düzeyde oynamak için hangi özelliklerinin olması gerekli? Her futbolcu kesinlikle karar verici olmalı. Savunma oyuncusu sadece savunma yapıp top kapmamalı, aynı zamanda pas atmalı ve atak da yapmalı. Günümüzde büyük kulüplerde forvetler savunmanın ilk ayağını oluşturuyorlar."

Yazının sonuna gelirken bu projede emeği olan isimlerin şimdilerde nerelerde olduklarını da paylaşalım. Bu projenin baş aktörü Michel Sablon, 2015'ten bu yana Singapur Futbol Federasyonu için çalışıyor. Bir yıl boyunca bütün ülkeyi gezen Sablon 2016'da projesini basına tanıttı ve hedefini açıkladı: "5-6 yıl içerisinde Singapur stili futbolu oluşturmak." Singapur'u daha dikkatli takip etmekte fayda var.

Eric Abrams ise 2002-2013 yılları arasında Belçika U15 ve U17 Milli Takımlarını çalıştırdıktan sonra 2014'te Avustralya Futbol Federasyonu ile anlaştı. Orada Teknik Sorumlu olarak görev alan Abrams, Avustralya'daki futbol atılımının önemli parçalarından birisini oluşturuyor.

İşte yaklaşık 11 milyon nüfusa sahip Belçika 1998 yılında başlayan ve milenyumla birlikte iyice hızlanan plan ve projelerle birlikte bugünlere geldi. Bugün Premier Lig'in devlerine baktığınızda hepsinde en az iki tane Belçikalı futbolcu görebiliyorsunuz. Bütün bunlar tesadüfen gerçekleşmedi. Sablon, "Tabii ki deliydik. Hiç durmadık. Gündüz başlayıp geceye kadar çalışıyorduk. Buna cumartesi ve pazarlar da dahil" diyecekti. İşin sırrını çok uzakta aramaya gerek yok.

Senin için hazırladığımız haberler