İdolleri Aragones ve Gerets, tarzı Vitor Pereira! İşte karşınızda Bjelica...
Dinamo Zagreb'den neden ayrıldı?
Bjelica’nın çalıştırdığı Dinamo Zagreb, 28 haftası geride kalan Hırvatistan Ligi’nde 18 puan farkla birinci sırada yer alıyordu. Takım iki senedir şampiyondu ve koronavirüs izin verirse bir şampiyonluk daha yaşayacaklardı. Ancak 16 Nisan’da sürpriz bir şekilde karşılıklı anlaşma sonucu Bjelica ile yollar ayrıldı. Kulağa pek mantıklı gelmeyen bu ayrılığın ardında ise bambaşka bir şey yatıyordu. Yönetim; futbolcu ve teknik ekibin görüşünü almadan maaşlarda kesintiye gitti. Kesinti miktarına karşı çıkan Bjelica, yönetimle ters düştü ve ayrılık kaçınılmaz oldu.
Neden çok takım çalıştırdı?
Bjelica ile ilgili dikkat çeken konulardan bir tanesi çok fazla takım çalıştırması. Gerçi Türkiye şartları için bu pek de anormal sayılmaz. 2007’den bu yana 7 kulüpte görev almış. Dinamo Zagreb ve Lustenau ile karşılıklı anlaşma sonucu ayrılmış. Karnten’den ise kulüp iflas ettiği için ayrılmış. Wolfsberg onu 300 bin euro bonservis bedeliyle Austria Wien’e göndermiş. Spezia, Lech Poznan ve Austria Wien’de ise görevine son verilmiş.
Bjelica çalıştığı eski takımlar için şunu söylüyor: “Bu kulüplerdeki insanlarla hala iyi ilişkilerim var.” Örneğin eski takımı Spezia’nın taraftarları, bu sezon Şampiyonlar Ligi’nde Atalanta ile oynadıkları maçta Dinamo Zagreb’i desteklemek için stada gitti.
Vitor Pereira ekolünden! Aynı metodu kullanıyorlar...
İdman metodu
Vitor Pereira denince Fenerbahçeli taraftarların aklına pek iyi şeyler gelmiyor. Çok iz bırakamadan ve belki de kendini anlatamadan ayrılmak zorunda kaldı Portekizli. Hatırlayın o dönemi, Pereira’nın idman metodu çok tartışılıyordu. Sezon başı ormanda yapılan koşular, topsuz salon çalışmaları rafa kaldırılmış, fizik kondisyon toplu çalışmalarla kazanılıyordu. İşte Bjelica da tıpkı Vitor Pereira gibi topsuz çalışmanın saçma olduğunu düşünenlerden.
Sadece topla yapılan idman anlayışına “Taktiksel periyodikleştirme (Tactical Periodization)” deniyor. Portekizli bir profesör Vitor Frade’nin geliştirdiği bu yöntem birçok Portekizli teknik adamı etkiledi. Bu yöntemi uygulayan belli başlı teknik direktörler arasında Jose Mourinho, Andre Villas-Boas, Brendan Rodgers, Leonardo Jardim, Carlos Carvalhal gibi isimler var.
Bjelica verdiği bir röportajda bu idman anlayışı için şunları söylüyor:
“Topsuz idmanların vakit kaybı olduğuna inanıyorum. İşin fiziksel kısmı topla da yapılabilir. Biraz zor ama topla birlikte bütün taktiksel, ofansif ve defansif varyasyonları çalışabilirsiniz. İşte bu yüzden ilk günden itibaren takımımı toplu çalışmalara adapte etmeye çalışırım. Benim takımlarımda çalışmalar spor salonlarında başlamaz. Dağ koşuları yoktur. Bunlar verimli zamanlarınızı boşa harcamanıza neden olur. Futbolcular maç esnasında yaşayabilecekleri pozisyonlara idmanda iyi bir şekilde çalışmalı. Çalıştırdığım hiçbir takım antrenman metodu nedeniyle çok fazla sakatlık yaşamadı.”
Vitor Pereira döneminde medyaya ve taraftara iyi anlatılamayan bu yöntem bu sefer kamuoyuna sağlıklı bir şekilde anlatılmalı ki Bjelica, Portekizli teknik adamın yaşadığı sıkıntıların benzerini yaşamasın.
Chelsea’nin efsane isimlerinden John Terry, Mourinho’nun göreve ilk geldiği zaman taktiksel periyodikleştirmeyi kendilerine nasıl açıkladığını şöyle anlatmıştı:
“Ben hiç, bir piyanistin piyano etrafında koştuğunu görmedim. Piyanisti piyano üzerinde çalışırken görürsünüz.”
(Taktiksel periyodikleştirme nedir? Bununla ilgili üç sene önce detaylı bir yazı yazmıştım. Meraklıları bu linki tıklayarak o yazıya ulaşabilir.
Nasıl bir teknik direktör?
Bjelica buralara tırnaklarıyla kazıya kazıya geldi. Avusturya 2. Ligi’nde oyuncu-teknik direktör olarak başlayan macerası, İtalya Serie B, Polonya derken Hırvatistan’la devam etti. Lech Poznan ve Dinamo Zagreb dönemleri onun adına etkileyici.
Bir kere çok esnek bir taktik anlayışı olduğunu söylemek gerek. Bu sezon Şampiyonlar Ligi’nde Atalanta’yı 4-0 yenerlerken üçlü savunmaya geçiş yapmış. Bunun nedeni de rakibin çok etkili üç hücum silahının (Ilicic, Gomez ve Zapata) olması. Keza Manchester City maçında da benzer bir anlayışla sahaya çıktılar.
Bjelica’ya göre taktikten daha önemli şeyler var:
“Benim için önemli olan oyun sistemi değil, sistemi elinizdeki oyunculara adapte edebilme becerisidir. Aslında bağlılık, özveri, sahada her şeyini verme isteği herhangi bir sistemden daha önde gelir.”
Hırvat teknik adam için futbolcularla iletişim ve onları doğru bir şekilde yönetmek çok önemli. Günümüzde bir teknik direktörü en iyi yapan şeyin sadece taktik dehası ya da en iyi idman programına sahip olması değil futbolcularla iyi bir iletişim kurup onları en iyi şekilde yönetmesi olduğunu düşünüyor. Bu alanda Klopp, Guardiola ve Ancelotti’yi diğerlerinden ayrı tutuyor.
NENAD BJELİCA KAÇ DİL BİLİYOR? BİLDİĞİ DİLLER HANGİLERİ? İŞTE YANITI...
İdolleri tanıdık
Teknik direktör olarak Türkiye’de çalışmış iki teknik direktörden, Luis Aragones ve Eric Gerets’ten çok şeyler öğrenmiş.
“Eric Gerets ve Luis Aragones’in antrenörlük konusunda bana büyük yardımları oldu. Gerets’te beni en çok etkileyen şeyler liderliği ve idman kalitesiydi. Aragones’te ise futbolculara yol gösterme şekli. İlginç olan bu iki teknik adam dönemlerinde pek fazla forma giyemiyordum.”
1997-98 sezonunda Real Betis’te Aragones’le 2002-2004 arasında da Kaiserslautern’de Gerets ile çalışmış.
Büyük takım baskısını kaldırabilir mi?
Hem evet hem hayır. Hayır çünkü daha önce bu konuda başarısız oldu.
Dinamo Zagreb’den önce çalıştırdığı Lech Poznan ateşli taraftarlarıyla ünlü bir takım. Orada görev aldığı iki sezonda Legia Varşova ve Jagiellonia’nın gölgesinde kaldılar ve ligi iki kez üçüncü bitirdiler. O dönem yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Lech Poznan’da çok fazla baskı vardı. Dinamo’daki gibi bir imkan yoktu. Polonya’nın en iyisi Legia’ydı. Podyum için Jagiellonia ile çekişiyorduk.”
Dinamo Zagreb’de ise işler görece rahattı. Üzerinde büyük bir baskı yoktu. Geçen sezon ligi 25 puan farkla şampiyon tamamladılar. Bu sezon ise 18 puan farkla liderlerdi. Fenerbahçe’de işler çok daha karmaşık olacak. 6 senelik şampiyonluk hasreti bir yana takım iki sezondur şampiyonluk yarışının çok uzağında kaldı. Ali Koç görev süresinin son senesinde mutlak başarı istiyor. Lech Poznan'dakinden çok daha büyük bir baskı onu bekliyor.
Evet çünkü o hiç pes etmeyen ve hatalarını sürekli olarak analiz eden birisi. Saha kenarındaki agresif hareketlerinin imajına zarar verdiğini görüp artık daha barışçıl bir tutum sergiliyor. Eminim Legia’da yaşadıklarından dersler çıkarmıştır.
Erken yaşta kaybettiği babasının şu sözlerini düstur edinmesi de gelişmeye ne kadar aç olduğunu gösteriyor: “Diğerleri öne ve geriye giderken orta yuvarlakta bekleyenler hiçbir zaman ileriye gidemezler.”
Hedefi var mı, yoksa önceliği para mı?
Türkiye’ye gelen yabancılardaki en büyük sorunların başında doymuşluk ve hedefsizlik geliyor. Bjelica ise kendini sürekli geliştiren ve gözü yüksekte olan bir teknik adam.
Amacının dünyanın en iyi liglerinde görev almak olduğunu söyleyen Hırvat hoca, “13 yıllık teknik direktörlük kariyerim ve 470 maçta sonra zamanımın geldiğini düşünüyorum. Hırvatça’nın yanında İspanyolca, İtalyanca, Almanca, İngilizce ve Lehçe konuşabiliyorum. Bu bana birçok kapıyı açacaktır” diyor.
Ayrıca Fransızca öğrenmeye de başlamış. Bu da birçok oyuncuyla kendi dilinde iletişim kurabileceği anlamına geliyor. Bir teknik direktör için çok büyük bir avantaj.
Son dönemde başta Birleşik Arap Emirlikleri, Çin, Katar, Suudi Arabistan olmak üzere birçok ülkeden teklif almış ama paranın önceliği olmadığını söyleyerek bu teklifleri kibarca reddetmiş.
Kısa kısa...
"Sadece kendi davranışlarımı değil başka teknik direktörlerin davranışlarını da analiz ediyorum. Bazı teknik adamlar takımları öndeyken ayakta ve hareketliyken geriye düştükleri anda hemen yedek kulübesine oturup ellerini başları arasına alıyor. Ben takımım önde ya da geride olsun hiçbir zaman yedek kulübesinde oturmam."
"Her zaman söylerim analiz önemli ama enerji, davranış ve liderlik çok daha önemli. O yüzden bir teknik direktörün enerjisi bir hayli belirleyici. Atalanta ile oynadığımız maçların taktiği aynıydı. Ama sonuçlar çok farklı oldu çünkü enerjiler farklıydı."
“Ben oyuncularıma, onlara güvendiğimi söylemem. Onlara bunu gösteririm.”
"Ben eşi doğum yapacak futbolcuma izin vermeyen hocalardan değilim. Bana özel bir sorunla gelirseniz sizi anlamaya çalışırım. Ama siz de en iyinizi vermek durumundasınız. Benim anlamayacağım şey idmanda en iyisini vermeyen futbolcudur.”
"Boş vakitlerimin her bir saniyesini ailemle geçiriyorum. İdmandan bittikten sonra soluğu hemen onların yanında alıyorum. Ailem benim en büyük gücüm, en büyük motivasyonum ve yaptığım her şeydeki en büyük destekçim."
Son söz...
Ben, özellikle büyüklerde, naif teknik direktörlerin işinin çok zor olduğunu düşünüyorum. Burada atmosfer sert. Basınla ayrı uğraşmanız gerekiyor, taraftarla ayrı, başkanla ayrı. Buranın kültürü Avrupa’nın geneline göre çok farklı. Ama Bjelica sert bir mizaca sahip ve tüm bunları tecrübe etmiş birisi. Lech Poznan gibi baskının yüksek olduğu bir takımda görev almış. Dinamo Zagreb’de Mamic gibi bir başkan figürüyle çalışmış. Eminim bu tecrübelerinden dersler çıkarmış bir şekilde göreve gelecektir.
Futbolcularla iletişime önem veriyor. Ve en önemlisi hedefi yüksek. Buraya sadece para kazanmaya değil kendini kanıtlamaya geliyor. Obradovic gibi Yugoslav ekolünden olması ve saha kenarında hiç oturmadan maçı takip etmesi taraftarlarla arasında bağ kurmasını sağlayabilir. Ben Bjelica’yı mevcut isimler arasında en uygun aday olduğunu düşünüyorum.