Ozan, Yunanistan yerine, 'Hey Pelkas' dediğinde olacak
Fenerbahçe, Süper Lig'in 9. haftasında konuk olduğu Gençlerbirliği'ni 5-1 gibi farklı bir skorla geçti. Fenerbahçe'ye galibiyeti getiren golleri Perotti (2), Mert Hakan Yandaş, Sosa ve Ozan Tufan kaydetti. Daha önce ülkemizde de görev yapan Kosovalı teknik adam Naci Şensoy karşılaşmanın analizini Ajansspor için kaleme aldı. Şensoy, geçtiğimiz haftalarda Ozan Tufan'ın Pelkas'a 'Yunanistan' diye seslenmesini de değerlendirdi. İşte Naci Şensoy'un maç analizi...
EROL BULUT, RİSKLİ ROTASYONA MECBUR KALDI
Milli maçlardan yorgun dönen Caner ve Ozan'nın dinlendirilmesi normaldi. Ancak sağ bekler Gökhan Gönül ve Nazım Sangare'nin sakatlığı, Erol Bulut'u riskli bir rotasyona sevk etti. Bu mevkiye çektiği stoper Lemos, savunma görevlerini fazlasıyla yaptı ama aynı sözleri ofansif görevleri hakkında söylemek mümkün değil! Keza sol bek pozisyonunda Caner'in yerine oynayan Novak da etkisizdi. Dolayısıyla, santrfor pozisyonunda oynayan Fenerbahçe'nin gerçek pivot forveti Cisse, etkisiz kaldı. (FENERBAHÇE'NİN ANKARA ŞİFRESİ: 5-5-5)
CANER YOKLUĞUNU HİSSETTİRDİ
Caner'in savunma yönünü eleştirebiliriz ama hücüma katkısını asla... İkinci yarıda oyuna girer girmez merkezden rakip savunmanın arkasına koşu yapan Samatta'ya attığı milimetrik pasla kaleciyle karşı karşıya bıraktı. Ama Samatta bu fırsatı değelendiremedi. Caner, ilk yarıda maça başlasaydı Cisse bu kadar etkisiz olmazdı diye düşünüyorum. (EROL BULUT, GENÇLERBİRLİĞİ MAÇININ ARDINDAN NELER SÖYLEDİ?)
SADECE OZAN'IN GOLÜ ÖZELDİ
Fenerbahçe'nin atmış olduğu 4 golün analizini yaparsak, bireysel yeteneklerin kalitesi ön plana çıkıyor. Mert Hakan, Perotti ve Sosa'nın gollerini göz önüne getirelim. Sadece 5. gol bir takım organizasyonu sonucu gerçekleşti. Yani Gustavo'nun attığı uzun topu arka direkteki Serdar Aziz, kafasıyla kale önünde boştaki Ozan'a indirdi. O da ince bir dokunuşla topu yakın mesafeden ağlarla buluşturdu. Fenerbahçe, böyle golleri çoğaltmalı.
TAKIM OYUNU İÇİN ZAMAN LAZIM
Her takımın, maçı kazanma şekli vardır. Tıpkı kurdun dişleriyle, boğanın da boynuzlarıyla saldırdığı gibi... Fenerbahçe'nin şimdiye kadar en büyük eksiği burada yatıyor. Henüz kendine mahsus bir oyun şekli ve oyun felsefesi yok. Bu hususta itiraf etmeliyiz ki Erol Hoca'ya biraz zaman lazım. Çünkü dünyanın hiçbir gelişmiş futbol ülkesinde 18 transfer sezon başında yapılmaz. Yapılırsa da söz konusu sezon için hedefe ulaşma konusunda takıma baskı yapılmaz. Bu konuda sağlanacak iki birliktelik çok önemlidir: Biri sosyal, diğeri de görev birlikteliği...
HEY SEN YUNANİSTAN!
Henüz bir sosyal birliktelikten bahsedemeyiz. Bakın Ozan, ilk oynadığı maçta Pelkas'a adını unuttuğunu ve ona ''Hey sen Yunanistan'' diye seslendiğini söylemişti. Buna Ozan dahil herkes çok güldü ama profesyonel açıdan bakıldığında esasen sıkıntılı bir durumdur bu.
Sosyal birlikteliğini henüz sağlamamış bir takım da görev birlikteliğini başarılı şekilde yerine getiremez. Bu birliktelikleri sağlayayamayan da 'takım' olamaz. Takım olabilmek ve takım gibi oynamak günümüz futbolunda çok önemli. Ne demiş atalarımız? "Kurdun gücü kurtta değil, sürüde yatarmış."
MAÇI KADRO DERİNLİĞİ KAZANDIRDI
Evet, Fenerbahçe, Ankara'da farklı kazandı. Balkanlar'da çok güzel bir deyim vardır: ''Bahşiş (hediye edilmiş) atın dişlerine bakılmaz.' Ama itiraf etmek zorundayız ki, Fenerbahçe bunu henüz takım oyunuyla yapmadı. Tamamıyla geniş kadrosunda bulunan bireysel yetenekleri üst seviyede olan oyuncularıyla kazandı. Fenerbahçe için takım oyunu, hâlâ antrenmanlarda çok çalışılması, ısrar edilmesi ve üzerinde durulması gereken bir olgu tüm gerçekliğini koruyor.
Sonuçta Fenerbahçe, Gençlerbirliği deplasmanında istediğini aldı. Bir yandan sarsılan özgüvenini geri kazandı diğer yandan Beşiktaş derbisine de gereken morali depoladı.
Bir diğer önemli husus da ülkemizde alınan böyle yüksek skorların bir iyi yanı vardır: Galip olan takım pek fazla hakemlerden şikâyet etme nedenleri bulamaz!