1959'dan önceki şampiyonluklar yıldız sistemine dahil edilmeli mi?

04.02.2021 - 04:29 | Son Güncellenme: 04.02.2021 - 08:32

Son yıllarda Türkiye'de 1924 ile 1959 yılı arasındaki şampiyonluklar hakkında ortaya bazı iddialar atılıyor. Son olarak Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Özdemir, "Federasyona gittiğimde ilk işim bizim hukukçu arkadaşlarımı çağıracağım, bu dosya ne durumda soracağım" dedi. Peki 1959 yılından önceki şampiyonluklar sayılmalı mı? İşte detaylar...

1959'dan önceki şampiyonluklar yıldız sistemine dahil edilmeli mi?

Hasan BEGDİLİ-AJANSSPOR

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF Başkanı Nihat Özdemir) geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, 1959 yılından önceki şampiyonlukların yıldız sistemine dahil edilmesi hakkında, "Federasyona gittiğimde ilk işim bizim hukukçu arkadaşlarımı çağıracağım, bu dosya ne durumda soracağım. Bir bakalım, görelim ama ben isterim ki Fenerbahçe eğer dördüncü yıldızını takacaksa taksın, 1 senesi var 20'yi alsın. Beşiktaş'ın da az senesi var onlar da tamamlasınlar. Galatasaray'ın da sayılmayan şampiyonlukları var. Bakacağım dosyaya, arkadaşlarımdan görüş alacağım" demişti.

Peki, 1959 yılından önceki şampiyonluklar yıldız sistemine dahil olmalı mı? Bu soruyu Türk futbol tarihçiliğinin yetkin isimlerinden Melih Şabanoğlu'na yönelttik. İşte o söyleşi...

"Organizasyonlar birbirinden çok farklı"

Melih Şabanoğlu, '1924'ten sonraki şampiyonluklar yıldız sistemine dahil edilmeli mi?' sorusuna şu yanıtı verdi:

"Türkiye Futbol Birinciliği, Milli Küme, Süper Lig ve Türkiye Kupası... Bunları ayrı galaksilere benzetiyorum. Bu organizasyonların statüleri, katılım şartları, koşullar ve içinde bulundukları siyasi ortam çok farklı. Benzetme yapmam gerekirse Samanyolu Galaksisi'nde Güneş Sistemi, burada da Dünya adını verdiğimiz bir gezen var. Bu gezegende hayat var. Birçok galakside Dünya’ya benzer gezegenler var. Şimdi içinde hayat olup olmadığını bilmediğimiz bu gezegenleri sadece ve sadece Dünya’ya benziyorlar diye Güneş Sistemi’ne dahil edemeyiz. Buradan hareketle 'bütün şampiyonluklar yıldız sistemine dahil' demek dünyaya benzeyen diğer gezegenlerin Güneş Sistemi’ne dahil edilmesinden hiçbir farkı yok.

Eskiden gerçekleştirilen ve Süper Lig gibi ulusal oldukları söylenen organizasyonların yıldız sistemine dahil edilmesini savunanlar bize şunu soruyorlar: 'Lefter Küçükandonyadis ve Metin Oktay'ın şampiyonlukları neden sayılmıyor?' Açıkçası kimse bu şampiyonlukları ve başarıları yok saymıyor. Her kulübün şampiyonluklarının yazıldığı bir şeref defterinde başarılar listesinde bu şampiyonluklar yer alıyor. Burada karşı çıkılan eski organizasyonlarda elde edilen başarıları bugün Süper Lig şampiyonluklarıyla eşitleyerek yıldız sistemine dahil etme çabası. Kaldı ki Lefter Küçükandonyadis 1964’e kadar futbol oynadı. Ve bugün Fenerbahçe’nin üç yıldızında bir katkısı var. Yani onun şampiyonlukları yok da sayılmıyor. Bu argümanı ileri süren arkadaşlar Metin Oktay’ın Galatasaray’a 1955’te geldiğini de bilmiyorlar sanırım. Eski şampiyonlukların yıldız sistemine dahil edilmesini doğru bulmuyorum. Eğer böyle bir şey gerçekleşirse bu aleni bir hukuksuzluk olur."

"Ulusal bir ogranizasyon yok"

'1924'ten önceki şampiyonluk neden yıldız sistemine dahil edilmek istenmiyor?' sorusuna yanıt veren Şabanoğlu, "1924 yılından önce ulusal veya şehirlerarası diyebileceğimiz bir organizasyon yok. Sadece şehir ligleri var, İstanbul, Ankara, Eskişehir, İzmir ligleri gibi. Türkiye’de ilk şehirlerarası organizasyon 1924’te düzenlenen Türkiye Futbol Birinciliği. Bu her şeyden önce bir üst turnuva. Yani o zamanki tüm takımlar katılamıyor. Sadece saptanan illerden, ki burada Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’dan şehir göremiyoruz, tek takım katılabiliyor. İkincisi bu organizasyon bir lig değil. Eleme usulüyle oynanıyor maçlar" dedi.

Yıldız sistemine nasıl geçildi?

Yıldız sisteminin kabul edilmesi ile ilgili olayları anımsatan Şabanoğlu, "Bilindiği gibi yıldız sistemi 2002 yılında ortaya atıldı. O dönem Galatasaray ve Fenerbahçe'nin 14 şampiyonluğu vardı. Beşiktaş'ın ise sekiz. Beş şampiyonluğa bir yıldız hesabıyla Galatasaray ve Fenerbahçe'ye ikişer yıldız verildi. Beşiktaş ve Trabzonspor’a ise birer yıldız. Ancak Beşiktaş federasyona başvuru yaparak, 1957'de deneme ligi olarak kabul gören Federasyon Kupası'nın yıldız sistemine dahil edilmesini istedi. Beşiktaş’ın bu isteği Tahkim Kurulu tarafından kabul edildi ve böylece Beşiktaş’ın şampiyonluk sayısı 10’a çıkarak iki yıldız takmaya hak kazandı. İlk hata burada yapıldı. 1957 ve 1958'deki Federasyon Kupası, Milli Lig'in ön provası olsa dahi farklı statüdeydi.Ayrıca bu turnuvanın en temel amacı 1955’te başlayan Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’na Türkiye’den hangi takımın katılacağını saptamaktı.

Eğer Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda Türkiye’yi temsil etmek Türkiye şampiyonu olmak anlamına geliyorsa Türkiye’yi 1956’da Galatasaray temsil etmişti. 2011’de de Trabzonspor. Ayrıca şunu da söylemeliyim. Federasyon Kupası 1958-1959’da farklı bir statüyle oynanmaya başladı. Şahsi görüşüm 2002 yılında Tahkim Kurulu yıldız sisteminin esnetilmesine imkân vermemeliydi. Bilindiği gibi sonradan Fenerbahçe Kulübü başkanı Aziz Yıldırım Beşiktaş’a iki şampiyonluk verilmesine karşı çıktı. Çünkü Fenerbahçe o dönem eski şampiyonlukların derdinde değildi. Ancak ne zaman Galatasaray yıldız savaşında Fenerbahçe'nin önüne geçti o zaman bazı Fenerbahçelilereski organizasyonların da yıldız sistemine dahil edilmesi gerektiğini dile getirmeye başladı. Ve böylece bugüne gelmiş olduk. Burada üzücü olan TFF Başkanı Nihat Özdemir'in tarafsızlığını korumak yerine konuya Fenerbahçeli kimliğiyle yaklaşarak bir anlamda yeşil ışık yakması. Halbuki konumu gereği ihsas-ı reyde bulunmaması lazımdı. Ama maalesef bu da hukuksuzluğun meşrulaştığı bir 'Yeni Türkiye' gerçeği" şeklinde konuştu.

"Bir yılda iki şampiyon çıktığı fikrini kabul edeceksek..."

Türkiye Futbol Birinciliği ve Milli Küme'nin 9 sene boyunca eş zamanlı olarak düzenlendiğini ifade eden Melih Şabanoğlu, "Konuya hukuk açısından baktığımızda önemli aculluklar olduğunu görüyoruz. Bilindiği gibi Süper Lig'den her sene bir şampiyon çıkıyor. Eski şampiyonluklar sayılsın diyenler ise bizim tam dokuz sezon Türkiye’nin ikişer şampiyonu olduğunu kabul etmemizi istiyorlar. Çünkü 1924'te başlayan Türkiye Futbol Birinciliği ile 1937'de başlayan Milli Küme dokuz sezon birlikte düzenleniyor. Dolayısıyla bu dokuz sezondan toplam 18 şampiyon çıkıyor. Oysa yıldız sisteminin mantığı basit; her yılın sadece bir şampiyonu olabilir. Şimdi bizden bu hukuksuzluğu kabul etmemiz bekleniyor. Buna gerekçe olarak da Arjantin Ligi örnek gösteriliyor.

Bilindiği gibi Arjantin'de her yıl iki lig düzenleniyor. Apertura Ligi (açılış ligi) ve Clausura Ligi (kapanış ligi). Arjantin'de takım sayısı az ve rekabeti zamana yaymak için her yıl iki lig düzenleniyor. Ama aynı takımlar arasında ve bu iki ligin de statüsü bire bir aynı. Örnek olarak bu gösteriliyor. Halbuki 1924'teki Türkiye Futbol Birinciliği'nin statüsü Türkiye Kupası gibi, yani eleme sistemine dayalı. Ayrıca bu turnuvaya saptanan illerden sadece bir takım katılabiliyor. 1937’de başlayan Milli Küme ise lig esasına dayalı bir organizasyon. Ve esas itibariyle sadece üç ilden sınırlı sayıda temsilci katılıyor. İstanbul’dan dört, Ankara ve İzmir’den ikişer takım. Görüldüğü gibi örnek olarak gösterilen Arjantin Açılış ve Kapanış ligleriyle hiçbir benzerlik yok Türkiye Futbol Birinciliği’yle Milli Küme arasında. Eğer bir yılda iki şampiyon çıktığı fikrini kabul edeceksek o zaman Türkiye Kupası da yıldız sistemine dahil edilsin" dedi.

"Türkiye Futbol Birinciliği finali önemsenmiyor"

Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın tarihte Türkiye Futbol Birinciliği finalini önemsemediği zamanlar olduğunu da söyleyen Şabanoğlu, "Ayrıca şöyle aculluklar da var. Örneğin 1940 yılında Fenerbahçe Milli Küme'yi kazanıyor ve aynı yıl Türkiye Futbol Birinciliği'nde finale yükseliyor. Finalin ikinci ayağı İstanbul Ligi’ndeki Beşiktaş maçıyla aynı güne denk geliyor. Fenerbahçe ise İstanbul Ligi’ni Türkiye Futbol Birinciliği’nden çok daha fazla önemsediği için finale yedek kadroyla çıkıyor ve yeniliyor. Buradan hareketle şunu görüyoruz. Fenerbahçe Spor Kulübü 1940 yılında, esas turnuva olarak İstanbul Ligi’ni görüyor. Türkiye Futbol Birinciliği’ni önememiyor. Eğer önemseseydi o kupayı da kazanacaktı.

Beşiktaş’ta da benzer bir örnek var. 1950 yılında Türkiye Futbol Birinciliği’ni önemsemeyen Beşiktaş final maçının olduğu tarihte ABD turnesine çıkıyor. Eğer önemsemiş olsaydı özel maçlar yapmak için ABD’ye gitmez, final maçına kuvvetli bir kadroyla çıkar ve kupayı kazanırlardı. Bu örnekler bize bugünkü emeğe saygısızlık yapılmak istendiği söylüyor. Bu yıl en zorlu liglerden biri oynanıyor. Neredeyse üç günde bir maç var, futbolcuların yorgunluktan sinirleri patlama notkasına geldi. Bu sezon pandemi nedeniyle 42 haftalık bir lig oynanıyor ve oyuncular gece-gündüz mücadele ediyor. Sonuçta ligi önde tamamlayan takım bir şampiyonluk kazanacak. Oysa saydırılmak istenen Türkiye Futbol Birinciliği'nde öyle şampiyonluklar var ki sadece üç maç yaparak kazanılmış. Yani bir tarafta üç maç yaparak kazanılan bir şampiyonluk var, diğer tarafta da 42 haftalık lig sonucunda kazanılmış bir şampiyonluk... Ve bizden bugün bu ikisini eşit görmemiz isteniyor. Bunun başka bir galaksideki gezegeni, sırf dünyaya benziyor diye, Güneş Sistemi’ne eklemekten hiçbir farkı yok" şeklinde konuştu.

"Turnuvalar ulusal olarak kabul edilmiyor"

Öte yandan Melih Şabanoğlu, koyucuların dahi bu bahsi geçen organizasyonları ulusal kabul etmediğini belirtiyor:

"Ayrıca şöyle bir durum da var: 1937 yılında Milli Küme oynanmaya başlayınca kanun koyucu şöyle bir karar veriyor: Milli Küme’ye dahil olan üç ili Türkiye Futbol Birinciliği kapsamına almıyor. Türkiye Futbol Birinciliği Milli Küme takımlarının yer aldığı İstanbul, Ankara ve İzmir şehirlerinin dışındaki illerin temsilcileri arasında düzenleniyor. Kanun koyucunun bu kararı bize Milli Küme’nin ulusal bir organizasyon değil, şehirlerarası bir organizasyon olduğunu gösteriyor. Bu çok açık. Kısaca o dönemin kanun koyucusu bu iki turnuvayı da ulusal olarak kabul etmiyor."

"Milli Lig ve Türkiye Kupası temel turnuva"

Bugün Süper Lig olarak oynanan ulusal lige geçiş hakkında tarihsel bilgiler veren Şabanoğlu, "1959 yılında bugün Süper Lig adını alan Milli Lig kurulurken mahalli, yani şehir ligleri ortadan kaldırıldı. Bütün takımlar tek bir sistemin içine alındı. Böylece Milli Lig ulusal temel turnuva haline geldi. Bugün Türkiye’de herhangi bir takım alt liglerden bu sisteme dahil olabilir. Her kulübün böyle bir hakkı var. Aynı şey 1962'de başlayan Türkiye Kupası için de geçerli. O da tüm Türkiye’deki kulüplere açık temel bir turnuva. 1924'te başlayan Türkiye Futbol Birinciliği ve 1937'te başlayan Milli Küme'de ise böyle bir şey yok. Bu iki organizasyon da üst turnuva. Ayrıca Milli Küme küme düşme sisteminin olmadığı bir lig. Sadece şampiyon çıkıyor. Katılan takımlar ise her yıl değişiyor. Milli Küme’yeşehir liglerinin şampiyonları ve ikincileri ile İstanbul Ligi’ni üçüncü ve dördüncü sırada bitiren takımlar katılabiliyor.

Ayrıca bu iddiaları dile getirenlerde şunu görüyoruz. Bazı şeyleri kendi işlerine geldiği gibi kabul etmeye ve kabul ettirmeye çalışıyorlar. Buna Galatasaray'ın Türkiye Futbol Birinciliği'nde 1953'te elde ettiği şampiyonluğu verebilirim. Galatasaray bu organizasyona Turgay Şeren’in de yer aldığı A takımıyla katılmıştı. Ama bugün bize ne deniyor? Bu şampiyonluk kabul edilemez çünkü 1952’den sonra bu turnuva amatörlere yönelikti. Madem eski organizasyonları sisteme dahil ediyoruz, burada niçin amatör, profesyonel ayrımı yapılıyor? Kim böyle bir ayrım yapma hakkına sahip olabilir?" dedi.

"İstanbul'daki 3 takımın birleştirilmesini kim kabul edebilir?"

Melih Şabanoğlu, "Milli Küme, tek parti hükümetinin etkili olduğu bir organizasyon. Dönemin İzmir valisi, İzmir'deki takımları birleştiriyor: Altay, Altınordu ve Bucaspor birleştirilerek Üçok kuruluyor. Göztepe, İzmirspor ve Egespor da birleştirilerek Doğanspor oluşturuluyor. İzmir bu iki takımla katılıyor bazı Milli Küme sezonlarına. Bu takımlar başarısız oluyor. Şimdi bizden tek parti döneminin yol açtığı hukuksuz uygulamaları kabul etmemiz isteniyor. Şimdi örneğin İstanbul'daki üç takımın birleştirilmesini kim kabul edebilir?" diyerek sözlerini noktaladı.

Melih Şabanoğlu kimdir?

Melih Şabanoğlu 1961 yılında doğdu. Eğitimini Üsküdar III. Selim İlkokulu, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde tamamladı. Uzun yıllar medya, reklam ve PR sektöründe çalıştı.

Çok uzun zamandan beri Osmanlı modernleşmesi, Osmanlı döneminde modern sporların tarihi ve Galatasaray Spor Kulübü’nün ilk dönemlerinin tarihi ve Mekteb-i Sultani’nin ilk elli yılı hakkında araştırmalar yaptı. Bu kapsamda, Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü (Black Stocking FC), Mekteb-i Sultani’de sporun gelişimi, Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya savaşlarına katılan futbolcular, Galatasaray Spor Kulübü’nün kurucuları, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün kuruluşu ve İstanbul Futbol Ligi’nin kuruluş tarihi hakkında yazıları yayınlandı

Melih Şabanoğlu, 'Mekteb-i Sultani'den Galatasaray Spor Kulübü'ne Türkiye'deki Futbol'un Erken Çağı' kitabının da yazarıdır.

Yasal uyarı: Bu haber Ajansspor.com tarafından yazılmıştır, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Senin için hazırladığımız haberler