Ankaragücü nereye?

15.01.2019 - 19:25 | Son Güncellenme: 15.01.2019 - 19:28

Ağırlıklı olarak Galatasaray’ı izleme durumu nedeniyle İsmail Kartal’la herhangi bir şekilde yakınlaşma durumumuz olmadı. Doğal meslek radarımız içinde bulunduğundan bugüne kadar yaptıklarını uzaktan izledim. Herhangi bir yerde olupbitenleri ‘uzaktan atışlarla’ anlayıp anlatabileceğini sananlardan olmadım. Fakat İsmail Kartal olayında durum farklı.

Fenerbahçe’de Aykut Kocaman’ın ardından Ersun Yanal döneminde de antrenör olarak görev yaptı. Bu dönemde hiçbir sıkıntıya yol açmadan görevini yerine getirdiğini gördük. Teknik direktörlük döneminde de sayın Aziz Yıldırım’ın onu çok da isteyerek göreve getirmediğini tahmin etmek zor değildi. Başarısı da açıktı; 5-1’lik Çaykur Rizespor galibiyeti sonrasında uğradıkları saldırının yol açtığı psikolojik sıkıntı  nedeniyle çok yakın oldukları şampiyonluğu kaçırdılar.

Sarı-Lacivertli takımın başında bulunduğu 46 maçta 2.17’lik puan ortalaması bugünkü koşullarda şampiyonluğu getirebilirdi. O sezon hemen hiç transfer yapılmadığını, sadece onun istemediği bir oyuncunun alınmasıyla (Diego) ayrıca sıkıntı yaşandığını da hatırlayalım. Gerçekte kesinlikle başarılı olduğu halde hiç duraksamasız görevden alındı. Onun böyle bir derdi asla olmadı ama sonrasında yaşanan başarısızlıkları onun ahı olarak da görebilirsiniz.

Bu yazıyı yazmamın asıl nedeni, bir süre önce Ankaragücü’nden ayrılmak zorunda kaldığında kulüp başkanının onun hakkında yaptığı son derece yakışıksız birtakım açıklamalardı. Elbette ki oradaki gelişmeleri hepimiz uzaktan izliyoruz. Ancak öncelikle İsmail Kartal’ın bu takımın Süper Lige dönmesindeki katkısı, sonrasında da burada tutunabilmek mümkün olabilecek en sağlam adımları attığını hepimiz gördük.

Ancak dayanılmaz hale gelen ekonomik sıkıntının bunu darmadağın edebileceğini de görüyordu. O kadar ki aylardır para alamayan oyuncular arasında intiharı bile düşünenlerin bulunduğu yolunda söylentiler vardı. Kartal, araya girip defalarca kişisel sözler vererek takımın ayakta durmasını sağlamaya çalıştı. Artık dayanılmaz bir noktaya gelindiğinde de bırakmak zorunda kaldı. Böyle bir ortamda arkasından yapılan çirkin birtakım suçlamalar, en hafif deyişle, utandırıcı idi.

Rahmetli Erdal İnönü’ye maledilen şöyle bir söz vardır: Gerçeklerin er geç ortaya çıkma gibi bir huyu vardır… Ankaragücü ve İsmail Kartal’la ilgili gerçekler de çok hızlı biçimde ortaya çıkmaya başladı. Onun binbir çileye göğüs gererek birarada tutmaya çalıştığı takımın ne kadar hızlı bir dağılma sürecine girdiği gözleniyor.

Kendi evlerinde sayılan son lig maçında Göztepe’ye farklı yenilmeleri, transferdeki oyuncu kaybı, teknik direktör Bayram Bektaş’ın çok kısa bir sürede görevi bırakması Ankaragücü için pek hayırlı işaretler değil. Bu tepe-taklak gidişin ne kadar ağır bir maliyetinin olacağını kestirmek de zor sayılmaz.

Ülkemizde kulüp yöneticilerinin yaptıkları hataların ne kadar ağır bedeller ödenmesini gerektirdiğini hepimiz görüyor, biliyoruz. Ankaragücü gibi köklü bir kulübün nerelere kadar düşebildiğine de tanıklık etmenin üzüntüsünü geçmişte yaşadık. Fakat o dönemlerde olupbitenlerden pek ders alınmış gibi görünmüyor.

Gerçekte Ankaragücü yönetiminin en büyük gücü İsmail Kartal’dı. Para dahil olmak üzere hiçbir konuda en küçük bir sorun çıkarmadığından adım gibi emin olduğum Kartal’ın işini ne kadar iyi yaptığı da çok açık biçimde ortada.

Kerameti kendinde sanan ya da ‘Onun yaptığını kim olsa yapar ‘ diye düşünen yönetimin takımı nasıl bir uçuruma götürdüğünü anlaması zor olmaz ama o zaman da iş işten geçmiş olur. Dolayısıyla başlıktaki soruyu sormakta yarar var.

Ahmet ÇAKIR

Senin için hazırladığımız haberler