Fatih Altaylı, Bloomberg HT'de Fatih Kuşçu'nun sunumuyla yayınlanan "Spor Saati" programında spor gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Altaylı, "Arda'nın gelmesinden çok korkuyorum. 'Ben Arda'yım kardeşim' diyerek gelecek bir Arda çok ciddi zarar verir" dedi.
"Arda'nın Galatasaray'a gelmesinden çok korkuyorum"
YASEMİN ADAR'A YAPILAN EVLENME TEKLİFİ
Federasyon başkanı 'Tasvip etmiyoruz' demiş. Güzel, şık bir hareket. Paris, aşıklar şehri, ışıklar şehri falan... Kız dünya şampiyonu olmuş, sevgilisi orada evlenme teklifi ediyor. Bütün dünyanın gözü önünde, herkesin de hoş bulduğu bir şey. Federasyon başkanı, son derece tatsız bir şekilde, 'Biz tasvip etmiyoruz' diyor. Etsen ne, etmesen ne? Sen ister et, ister etme. Gayet şık. 'Kızı alan Üsküdar'ı geçti' diye bir yazı yazdım ben. Hayata lezzet katan bu minik şeyleri, tasvip etmiyormuş... 'Hadi lan git işine' derim yani.Sonra 'Konsantrasyon bozulur diye dedim' demiş. Sürpriz bir kere. Neden konsantrasyonu bozulsun... Bir insan hayatının bir yerinde tatsızsa her yerinde tatsız demektir.
FLOYD MAYWEATHER-CONOR MCGREGOR MAÇI
Bu boks falan değil. Tamamen şov, eğlence, gösteri, biraz soytarılık... Ama büyük olay. Mayweather bu işten kaç para aldı? 300 milyon dolar aldı. McGregor hemen hemen 100 alacak. 400 milyon dolar'ı iki kişi aldı. Yarattığı ekonomiye bak... 500 milyon dolar, televizyon geliri var. 100 milyon dolar, uluslararası yayın satışında gelmiş. 90 milyon dolar ki bu tam zamanları hasılat rekoru, gişe geliri var. Galatasaray ya da Fenerbahçe'nin tüm sezon gelirlerinin 30 milyon dolar olduğunu hesaplarsan anlamı daha çok ortaya çıkar. 20 milyon dolar da markalardan gelir var. Net kasada. Bunun dışında Las Vegas'a normalden 150 bin kişi fazla insan gelmiş. Bunlar Las Vegas'ta otelde kalmış, her biri bin dolar harcamış olsa Las Vegas'ta ki daha fazladır, 150 milyon dolar da oradan geliyor. Amerikalıların tahmini bu maçın bir buçuk milyar gelir yarattığı. Türkiye futbol ligi, 1 sezonda 172 maçta bizim yarattığımız gelir, bunun yarısı kadar. Bu herkese örnek olacak bir öyküdür. Olmayan bir maçtan... Çünkü böyle bir maç yok... Biri kafes dövüşçüsü, biri 2 yıl önce ringlere veda etmiş... Bunları bir araya getirmişler. Boks camiası diyor ki; böyle bir maç olmaz. Ki haklılar. İki tane ayrı cins yaratık karşı karşıya getiriliyor. Bir tanesinin bokstan haberi yok, ilk defa profesyonel olarak ringe çıkıyor. Öbürü iki senedir zevk-ü sefa içerisinde. Ve ortaya bir buçuk milyar dolar'lık bir ekonomi yaratıyorlar. Muazzam bir organizasyon başarısı. Herkese ders olabilecek nitelikte bir iş.
MİLLİ TAKIM KADROSU
Lucescu'nun menajer takımı kuracağını pek sanmam. Lucescu, benim çalıştığım dönemde, tam aksine kulübün menfaatlerini düşünen ve menajerlerden kulübü ciddi bir şekilde kurtaran bir adam olarak gözüme çarptı. Bu takımı menajer mi kurmuştur bilmiyorum ama muhtemelen tek başına kurmamıştır. Federasyondan destek almıştır, Terim'le görüştü, belki ondan fikir almıştır. Ben daha sürpriz bir kadro bekliyordum. Lucescu'nun daha değişik isimler çağırmasını bekliyordum. Biraz daha alışık bir kadro çağırdı. Belli ki olaya daha tam hakim olamamış. Bir dahaki kadroda farklı isimler görebiliriz.
Arda'nın ayağına gidip kadroya çağırması, ikna ettiysen çağırırsın. Çağırman sahaya çıkaracağın anlamına gelme. Ama Arda bu takımda her zaman bulunması gereken bir adamdır. Türkiye'de şu anda kariyer anlamında baktığın zaman, en top kariyere sahip 5 futbolcudan bir tanesi. Her ne kadar takımında uzunca bir süredir oynamıyorsa da bu Arda'nın kötü futbolcu olduğu anlamına gelmez. Arda'daki mesele şu; Arda'dan beklentinin çok yüksek olması... Arda asla bir Maradona, asla bir Zidane, asla bir Hagi, asla bir Pele değil. Oyunda belli fonksiyonu olan, o fonksiyonu da iyi olduğu zaman iyi yerine getiren bir dişli parçası Arda. Arda bir takımın üstün beyni ve her şeyi yapan muazzam yeteneği değil. Çok sıkıştık, gol atsın; Arda 25 kişiyi çalımlasın, gol atsın... Arda hayatında böyle bir futbolcu olmadı zaten. Böyle de ünlenmedi. Barcelona'dan geldi, iyi de Barcelona'da Neymar değil ki... Herif Barcelona'da Messi değil ki... Tam aksine Rakiticlerin falan oynadığı, 30 küsür yaşındaki Iniesta'yı kesemeyen bir adam. Uçanı kaçanı kaleye atsın, ters rövaşata yapsın falan... Arda'nın kendisinden beklenmesi gerekeni karşılayıp karşılamadığı sorusu; zaman zaman karşılıyor, zaman zaman karşılayamıyor. Her futbolcuda olan bir şey. Arda için fazla beklentiye girerseniz Arda asla bunu karşılayamaz. Güçlü bir karakter ama o karakteri taşıyamadı bana sorarsanız. Özellikle Barcelona'da o güçlü karakterde bazı gedikler, bazı eksikler olduğu ortaya çıktı.
PREMIER LİG'İN TUGAY KERİMOĞLU'NUN DOĞUM GÜNÜNÜ KUTLAMASI
'İyi ki doğdun Tugay' diyorlar ve klip geliyor, Premier Lig'in resmi sitesinin açılış sayfasında. Tugay, Premier Lig'i bırakalı kaç sene oldu? 10 yıl oldu neredeyse... Hala hatırlanıyor. Hughes'ün röportajı yayınlandı. 'Oynayıp da unutamadığın isimler kim' diyorlar, Cantona diyor, Tugay diyor... Tugay'ın oynadığı takım Chelsea değil, Manchester United, Liverpool değil. Blackburn Rovers diye sıradan bir takım. Onca yıl sonra Premier Lig tarafından hatırlanıyor, yüzlerce, binlerce futbolcu oynuyor orada. 'Arda kardeşim dönüp baksın, düşünsün' dedim ben. 'Ben İspanya'da niye böyle hatırlanmayacağım?' Tabii ki İngiltere başka bir ülke. Burada bizim federasyona da mesaj var. Bizim federasyon kimi hatırlıyor Allah aşkına... Dandikten böyle lige isim vermekle falan bu işler olmaz. Hele hele İlhan Cavcav'ın da adını verdiysen lige, Türk futboluna ne hizmet yapmış çok merak ediyorum ben yani. Sağlığında her gün teknik direktör değiştirmesiyle, futbolculara, teknik direktörlere yaptıklarıyla, rezilliklerle andıkları bir adamı, kör ölür, badem gözlü olur misali lige hemen adını vermek... Lan kimi anıyorsunuz ya! Bir Hagi'yi, bir Alex'i, geçmişin büyüklerini, kimi anıyorsunuz? Federasyonu geç, hadi onlardan zaten umutlu değiliz de Arda şunu sorsun kendine; bu Tugay ağabeyim benim nasıl iz bırakmış, nasıl bu kadar hayırla anılıyor hala? Arda, çok kullandığı için 'hayırla yad ediliyor'u ondan kullanıyorum. Benim kullandığım bir tarz değildir. Adamlık bu, futbolculuk bu işte. Büyük karakter bu.
ŞENOL GÜNEŞ'İN OĞUZHAN ÖZYAKUP VE MİLLİ TAKIM AÇIKLAMASI
Şenol Güneş'in söylediklerinin altına imzamı atarım. Bir oyuncunun milli takıma seçilmemiş olması o oyuncunun kötü olduğunu göstermez. Seçilmiş olması da muazzam olduğunu göstermez. Bu şunu gösterir; hocanın kafasında bir oyun planı var, ona göre oyuncular alıyor. Ben ne demiştim Lucescu geldiğinde? Bir bakacağız, 2. ligden aklımıza gelmeyen bir oyuncuyu kadroya almış... Açıkçası Oğuzhan'ı almayınca, ben demiştim ki herhalde aklında bir oyun planı var. Çünkü şunu biliyorum, Lucescu'nun geçen haftaya kadar çok ciddi panik olduğunu. Niye panik oldu? Süper Lig'in açılış seviyesinden pek memnun değil. Takımların özellikle yerli oyuncular üzerinden yürümüyor olmasından büyük kulüplerin yerli oyuncuları geriye atmış olması. Bazı mevkilerde yerli oyuncu seçeneğinin olmaması, Lucescu'da bir panik yaratmıştı. Ne yapacağını bilemez haldeydi. Anladığım kadarıyla daha sonra federasyonla çalışmış. İki şey olabilir tekrar çağrılmasında; birincisi hakikaten unutmuş olabilirler insani bir şekilde... Adama zaten bunak diyorlardı diye açıklamamış olabilirler. Hıyarlıktır yani, hıyarlık her zaman olur. Ben de neleri unutuyorum zaman zaman, henüz de alzheimer değilim. Bir de şu olabilir, 'Benim ihtiyacım yok Oğuzhan'a' demiş olabilir.Çağırmasının sebebi de ihtiyacı olmamasına rağmen federasyondan baskı görüp, 'hoca sen şunu çağır, sahaya çıkartır ya da çıkartmazsın ama olması iyi olur dengeler açısından ters olur, yarın sana da eleştiri gelir, sen şunu çağır' da demiş olabilirler. Çok kuvvetle muhtemeldir ikincisi.
FENERBAHÇE'DE SAKATLIĞI NEDENİYLE OYNAMAYAN VAN PERSIE'NİN HOLLANDA'YA GİTMESİ
Van Persie milli takımda iyi oynarsa, Fenerbahçe'ye şunu anlatır: Kardeş siz hakikaten bu takımı kötü yönetiyorsunuz gerek teknik direktör olarak, gerek yönetim olarak, özellikle teknik direktör olarak. Eğer Hollanda'nın oynadığı maçlarda Van Persie ilk 11'de yer bulur, 1-2 gol atar ve 4-5 gol pozisyonuna girerse, bu şu demektir; Van Persie, Fenerbahçe'ye birkaç beden büyük gelmiş, siz bu çocuğu değerlendiremiyorsunuz anlamına gelir.
FENERBAHÇE'NİN VARDAR'A ELENMESİ
Vardar'a elenmek, Fenerbahçe'ye birincisi paraya mal oldu. Bir 10-15 kağıt kasaya koyacaktı. Tabii Şampiyonlar Ligi kadar olmasa da bir geliri var. Beşiktaş geçen sene 18-20 aldı galiba. Diğer tarafta ise onursal taraf Avrupa'da olmak ve olamamak konusu. Avrupa'da olmak Fenerbahçe, Galatasaray gibi kulüpler için önemli bir şey tabii ki. Uluslararası taraftar sahibi olabilmek önemli. İmaj kaybıdır ve kötü bir şeydir. Avrupa'dan herkes elenir. Bazen çok abartılı bahisler olur; mahvolduk, bittik derler ama değil. Tamam elenmek hoş değil. Böyle takımlara elenmek hiç hoş değil ama bu facia değil. Niye facia değil? Şampiyonlar Ligi'nin kuruluşunun ertesi senesinde Galatasaray, Manchester United'ı eledi. Manchester United'ı elendiğinde o gün onlar için Galatasaray Vardar ve Östersunds ayarında takım değil miydi? Onlar için öyleydi. Bunlar olabiliyor futbolda. Oradaki mesele şu; gerek Galatasaray, gerek Fenerbahçe kötü oynayarak elendi. Çıkarsın taş gibi oynarsın, dört topun direkten döner falan... Bunlar olur. Ancak böyle rezil futbolla elenmek, büyük camialara yakışmıyor. Futbolda tabii ki her sonuç var. Her sonuç olduğu için eleme maçları oynanıyor. Yoksa kura çekilir, Galatasaray-Östersunds... Galatasaray geçer... Değil ki böyle. Mühim olan formanın hakkını vermek. Bu rezillikle elenilmez.
Ne dedim ben burada? Aykut çıkmış diyor ki, 'Kaç gol gerekiyorsa atarız Vardar'a...' Ben de burada dedim ki; bu sene kime 3 gol atmışlar, hadi diyelim attı; kimden hiç gol yemeden maç bitirmişler? Çok net ki, Fenerbahçe ilk maçı 2-0 kaybettiği anda kaybedecek.
Fenerbahçe'de mesele şu; bunu söylerken üzülüyorum bir Galatasaraylı olarak Fenerbahçe taraftarı, Süper Lig'de yer alan takımlar arasında en bilinçli taraftar.Şaka yapmıyorum, abartmıyorum da... Fenerbahçe taraftarı görüyor ki; bu takım çağ dışı bir yönetime sahip ve bu takım çok çağ dışı bir futbol anlayışı tarafında yönlendiriliyor. Yani Fenerbahçe kötü oynatılıyor. Elindeki kadronun oynayabileceğinin gerisinde oynuyor. Şimdi Souza'yı satmışlar, öyle deniyor. 12 milyon euro... Nasıl vermişler bilmiyorum. Benim bildiğim West Bromwich Albion vermez. Verdiyse Allah bin bereket versin. O nasıl bir 12 milyon euro bilmiyorum. Ama baktığın zaman Fenerbahçe'nin defans kurgusuna, orta saha kurgusuna... Gençlerbirliği maçında kim iyi oynadı? Valbuena, Ozan Tufan. O tosuncuk Ozan Tufan öne çıkıyorsa, diğerleri tel tel dökülüyorsa bir sorun var demektir. O gol atamıyor, bu gol atamıyor... Kimi getirsen atamaz, böyle bir futbol anlayışıyla gol atılmaz. Senin savunman hücumların içerisinde yok, senin orta sahanda bir tek Valbuena hücum organizasyonu içinde var. Souza gibi bir adam hücuma katılmıyor. Senin orta sahan gol üretmiyor. Orta sahan gol üretecek adamlara top üretmiyor. Bu nasıl bir futboldur?
AYKUT KOCAMAN'IN ELEŞTİRİLERE TEPKİSİ
Sert eleştirilere sert yanıt. Hakikaten bazen biz eleştirmenler de zaman zaman haddimizi aşabiliyoruz. Bunu ben de zaman zaman yaptım. Özellikle kendi takımım Galatasaray'la ilgili olarak. Bazı genç spor yazarı arkadaşlarımız var. Her biri küçük Erman Toroğlu olma yolunda. Erman'ın tarzı o olabilir, idare edersin işte. Tuvalette pastırmadan başlayarak spor yorumu yapabilir. Ama bu herkese yakışmıyor, bazıları cılkını çıkarmış vaziyetteler. İsim vermeyeyim. O açıdan Aykut Kocaman'ın bir nebze hakkı var. Ancak diğer tarafta eleştiri de bu işin gerçeği. O koltukta oturuyorsan eleştirileceksin. Hiçbirimizin birbirimize hakaret etme hakkımız yok. Bazen benim de hakaret maksatlı olmasa da söylememem gereken, haddimi aşan, öfkeyle söylediklerim oluyor. Ben söylüyorsam karşımdakinin de bana söyleme hakkı oluyor.
Aykut Kocaman, gazetecilere yönelik bir şeyler söyledi. Bugün bir gazetede okuyorum, diyor ki; 'Niye Aykut'u eleştiriyorlar, Aykut çok kibardı.' Neymiş kibarlığı, gelmiş 'Konuşacak bir şeyim yok demiş' gitmiş. Bunun savunulacak bir tarafı yok. 'Çok fazla yüklendik' dersin anlarım da ama 'Çok kibardı...' Neyi kibardı? Bizim gazetecilere de müstehak. Hadi git işine. Gazetecilerimiz kendilerini kulüp başkanlarının sözcüleri olarak görmemeli.
GALATASARAY-SİVASSPOR MAÇI
60 dakikada tükeniyor dediğimiz Galatasaray, bu sefer tükenmedi, 60'tan sonra gol atmaya devam etti. Baskısını sürdürebildi. En önemli tarafı oydu maçın. Tribünler fulldü, iki seneden beri ilk kez oldu. Galatasaray 2 senedir ilk defa futbola benzer bir şey oynuyor. Bakalım bu nereye kadar sürecek. Tabii ki puan kayıpları kaçınılmazdır. İnşallah, bu puan kayıpları Galatasaray açısından üst üste yenilgiler şeklinde olmaz. Olursa güven erozyonu olur, sıkıntılı günler başlar tekrar. Ama tedirgin olduğum başka bir şey var. Galatasaray genel kurulunun sonuçlardan gözünün boyanmasından endişeleniyorum. Futbolcuların gayretiyle iyi oyunlar oynamışsa da sorunlar ortadan kalkmıyor, derinleşerek devam ediyor. 3-5 iyi skora bakarak Galatasaray yönetimin bu şekliyle devamına izin verilmez inşallah. Çünkü Galatasaray kötü yönetilmeye devam ediyor.
Galatasaray'da futbol adına olumlu şeyler yok değil. Korkularım da yok değil. Arda'nın gelmesinden çok korkuyorum. Neden dersen; Galatasaray'da bugünkü kadronun temposuna uyacak Arda'ya her zaman yer vardır ama bugünkü kadroyla uyum sağlamayarak 'Ben Arda'yım kardeşim' diyerek gelecek bir Arda çok ciddi zarar verir. Çünkü bu takım koşan, tempo üzerinden yürüyen, topu sürekli ileri taşıyan takım görüntüsünde. Muazzam bir taktik deha yok ama dikine oynayan, hızlı oynayan, pek az çalım atan, dikine bir futbol anlayışı var. Elbette ki bunu bloke eden takımlar olacaktır. Savunmaya yığılan takımlar karşısında ne yapacağı konusunda bir ışık görmüyorum. Ama Galatasaray bu yenilmezlik serisini sürdürüp rakipler de bunları ilk yenen biz olalım derlerse Galatasaray kazanmaya devam eder. Ama durdurayım derlerse ki Samet Aybaba'nın takımı 40 dakika başardı bunu, Galatasaray güzel bir gol buldu ama rakipler de uyanmaya başladıkça Galatasaray'ın işi zorlaşır. Tolga Ciğerci var ama Feghouli geliyor. Rodriguez'i hala eksik buluyorum açıkçası. Çok çaba gösteriyor ama o seviyede değil. Asamoah gelecekmiş, o da zor bir iş. Galatasaray Tolga'yı satarsa yerine Feghouli oynar, biri gelir. Arda'nın transferini pek muhtemel görmüyorum açıkçası, Galatasaray'ın kafayı bu kadar üşütmediğini düşünüyorum. Arda, 'Ben Arda'yım' deyip, eli belinde gelecekse, gelmesin kardeşim.
TUDOR'UN AYKUT KOCAMAN'I ÖVMESİ
Sonuçlar... İlk haftadan beri söylüyorum, Türkiye'de mesele bu. Sonuçlar değişiyor da kulüplerin yazgısı değişiyor mu? O sonuçlar değiştiği anda her şey tepetaklak oluyor. Elbette sonuçlar çok önemli ama bu kadar sonuç odaklı olmak da doğru değil. Fakat büyük kulübün teknik direktörü olduğun zaman sonuçlar kaderini belirliyor. Dünyada hiçbir takım başarısız teknik direktörü uzun süre tutmuyor. Tersine örnek, Arsene Wenger var belki.
ŞENOL GÜNEŞ'İN FİKRET ORMAN'LA ARASININ KÖTÜ OLDUĞU İDDİALARI
Çok doğru söylüyor. Transferi hoca yapmaz. Transferi yönetim yapar, hoca da transfere uygun bir sistem kurar. Yönetim de kafasına göre yapmaz, hocayla konuşur, şartlara bakar. Örnek vereyim, ben HT Bloomberg'e diyorum ki; ben bu programı yaparım ama bir otomobile ihtiyacım var... Diyorlar ki; ne istiyorsun. Ben diyorum Mercedes S Class istiyorum. Onlar da diyor ki, S-Class alamayız ama BMW 7.20 alabiliriz. Şimdi ben ne yapacağım? Olmazsa ona yakın değerde futbolcu alırsın. Hoca da beğenmiyorsa oynatmaz.
Vakti zamanında Galatasaray'a çok önemli bir futbolcu alınacak. Başkan Faruk Süren, dönemin teknik direktörü dedi ki; bu futbolcuyu istemiyorum. Ben de Faruk başkana dedim, böyle böyle. Başkan dedi ki; ya Fatih ben alayım da o oynatmasın. Alındı, yıllarca oynadı. Takımı başarıdan başarıya götürdü. Böyle şeyler olur. Bu dünyanın sonu değil. İlla ki başkan ve hocanın arası iyi olacak diye bir şey de yok. İşini yapar herkes. Hepimiz çeşitli işler yaptık. Gazeteyi yönetirken, gazetenin sahibiyle zaman zaman aramızda gerginlik olur, zaman zaman muhabbetler olur. Diyelim ki, benim problemlerim olabilir, o zaman ben kötü mü yazı yazacağım? Şenol Güneş de böyle. Kariyeri burada bitmiyor ki...
FİKRET ORMAN'IN NET BORÇ ÇIKIŞI
Mali genel kurullarda yapılanlar Türk spor medyasının ve ekonomi medyasının cehaletidir. Çünkü kimse yapıların ne olduğunu bilmiyor. İki tane erken kurulmuş, erken halka arz edilmiş kulüp şirketi var. Biri Galatasaray'ın sportif AŞ'si, biri de Fenerbahçe'nin... Bu iki şirket kurulurken geliri olan ama hiç gideri olmayan şirket gibi kuruldu. Giderler derneğin üstündeydi, gelirler şirketin üstündeydi. Bu ortaya yalancı bir tablo çıkartıyordu. Şirket her zaman karlı, kulüpler ise giderek artan bir borç batağının içerisinde. Çünkü bunun halka açık bölümünde kardan para aldıkları için aslında bu bir nevi borçlanmaydı. Galatasaray şirket birleşmesi yaparak bunu engelledi. Beşiktaş ise bunu daha sonra yaptı, 2001'den sonra açıldı halka. Bu şirketini halka arz ederken daha sağlıklı bir yapı kurdu. Karın da zararın da sportif AŞ'sinin üzerinde olduğu bir yapı kurdu. Bu şirketin bilançosu daha doğru. Bugün bu şekilde olmayan bir tek Fenerbahçe var. Sportif AŞ'si var bir yandan da giderek büyüyen zararları var. Bu ikisini konsolide ederek hesaplamak lazım. Mali genel kurullarda başka bir şey konuşuluyor. Sportif AŞ'lerin bilançoları internette görülüyor. Türk medyasının bunlarla ilgili daha doğru bir değerlendirme yapacak anlayış içinde olması lazım. Kulüplerimiz zaten yalancılar. Mesela Habertürk'te ekonomi servisinde Rahim Ak çok güzel bir haber yapmıştı... Dedi ki; Galatasaray bedelli sermaye arzı yapacak. Galatasaray, alçaklar, yalancılar, bizi karalamak için yapıyorsunuz dedi. Sonra ne oldu? Geçen hafta bedelli sermaye artışını açıkladılar. Kulüpler, yönetimler dürüst değil.
MİLLİ TAKIM'IN UKRAYNA VE HIRVATİSTAN MAÇLARI
Shevchenko konuşmuş, 'Arda Milli Takım'da oynayacak diye bir şey yok' demiş. Ukrayna maçı zor olacak, liglerinin ortası. Bizim kadar yabancı ağırlıklı bir ligleri yok, iyi oyuncuları var. Favori gibi gözüküyorlar. Ama Lucescu gibi önemli bir adamımız var. Hırvatistan Avrupa'nın en iyi takımlarından bir tanesi. Her sonuca açık bir maç. Allah tarafından burada oynuyoruz, Allah yardımcımız olsun. Real Madrid'te Modric'i bu hafta seyrettiyseniz zaten işimizin kolay olmadığını görürsünüz. Modric, Rakitic... Kolay bir maç değil. (HT Spor)