Babam sporu seven bir insandı. Sporcu bir yapısı vardı. Hafta sonları fırsatını düşürdükçe, siyah spor eşofmanlarını giyer, Levent’in yeşil tepelerinde koşar sonra yere uzanır, bir takım cimnastik hareketleri yapardı; omuz genişliğinde, elleri yerde açık, dirseklerini bükerek, gövdesini toprağa değdirir, ellerini başının arkasına alır, vücudunu öne doğru iterdi. Bu iki hareketi büyük bir hevesle, birçok defa tekrarlardı. Bu, bende, büyük merak uyandırmıştı. Henüz ilkokul öğrencisi bir çocuğum; buna rağmen, ondan gördüğüm her hareketi uygulamaya çalışıp dururdum. Başardıkça, nedense kendi dünyamda güçlü, kuvvetli bir çocuk olduğumu düşünürdüm. Hele, o büyük ve sert yayları olan trambolinle, ben havalara uçmaya hazır, yayın gerilip boşalmasıyla sarp dağları devirip, bulutlara değebilecek miydim, değemeyecek miydim? Kadir Kök abimiz, -Yeşilçam’ın emekçilerinden- Levent'teki evimizde bizimle birlikte kalır, hafta sonları bahçeye trambolini kurardı. Sonradan öğrendim ki o trambolinde babam antrenman yapıyormuş. Takla, denge, akrobasi hareketleri... Çekimler öncesi, sahne planlarını tasarlar, planladığı bütün hareketleri, trambolinde çalışırmış!