Beşiktaşlı ünlü yönetmenden sert tepki: Bu salaklığa...

17.04.2021 - 00:28 | Son Güncellenme: 17.04.2021 - 00:48

Beşiktaş taraftarı olması ile tanınan yönetmen Zeki Demirkubuz, 2-2 biten Ankaragücü maçının ardından siyah beyazlı takımı çok sert ifadelerle eleştiren bir tweet attı. İşte detaylar…

Beşiktaşlı ünlü yönetmenden sert tepki: Bu salaklığa...

AJANSSPOR-HABER

Süper Lig’in 35. haftasında Ankaragücü ile karşılaşan Beşiktaş’ın 2-0 öne geçtiği maçta 2-2 berabere kalarak puan kaybı yapması siyah beyazlı taraftarları üzdü. Karşılaşmanın ardından teknik direktör Sergen Yalçın dahi takımını eleştirirken, Kartal’a bir isyan da Zeki Demirkubuz’dan geldi. 

'Beşiktaş böyle şampiyon olamaz'

Demirkubuz'un Beşiktaş aşkı

“Kader” başta olmak üzere filmlerinde sık sık Beşiktaş göndermeleri bulunan siyah beyazlı takımın taraftarı yönetmen, Twitter hesabından “Beşiktaş bu tembellik, şımarıklık, aymazlık ve salaklığa bir çözüm bulmazsa şampiyon olamaz” mesajını paylaştı.

 

Ünlü yönetmenin sert ifadeler barındıran bu yaklaşımı sosyal medyada çok konuşuldu. Beşiktaş’a olan tutkusunu gizlemeyen Zeki Demirkubuz, daha önce Radikal’de ‘Che ya da Feyyaz...’ başlıklı bir yazı yazmıştı. Demirkubuz büyük ilgi göre yazısında şunları dile getirmişti…

Yıllar önceydi. Bir akşam uzun zamandır görmediğim annemleri ziyarete gittim. Gece, o zaman 12 yaşlarında filan olan kardeşimin odasını paylaştık. Yerimi yadırgadığım için sabah ezanında uyanmışım. Evdekileri uyandırmamak için kalkamadım tabii ve yatağımda, sessizlik içinde beklemeye başladım... Sıkıntıdan yıllar önce benim, artık kardeşimin olan odamızı incelemeye, burada geçmiş yıllarımı, gençliğimi, anılarımı düşünmeye başladım. Benden sonra pek bir şey değişmemişti. Köşede eski bir büfe, üstünde yattığımız karşılıklı iki çekyat, yerde çocukluğumdan beri kullandığımız Isparta halısı ve boyaları dökülmüş duvarda bir benim, bir de Che'nin gençlik fotoğrafları... Tek değişiklik, ikisinin ortasına özenle asılmış büyükçe bir posterden yarısı ayakta, yarısı oturarak bana bakan, üstlerinde siyah beyaz çubuklu formalarıyla Beşiktaşlı futbolculardı... Ben de Beşiktaşlı sayılırdım ama o zamanlar futbolla da, futbolcularla da pek aram yoktu. İçlerinden bir tek arada bir üniversitede gördüğüm Metin Tekin'i tanıdım. Tam posteri incelemeye başlamış, futbolculara, formalarına filan dalmıştım ki bir anda içim ürpererek tam karşımda yatan kardeşimi fark ettim. Bana doğru yan yatmış ve gözleri açıktı. Ne bir kıpırtı, ne de bir hayat belirtisi olmadan öylece bana, aslında beni de aşıp ötelere bakıyordu. Nasıl korktuğumu anlatamam... Uzun süre hareket edemeden, bir tek kelime söyleyemeden, aklıma gelen binbir kötü düşünceyle bekledim. Ve sonunda kendimi toparlayıp usulca "Cemil" diyebildim. Cemil bir ölünün canlanışı gibi yavaşca kıpırdadı ve daldığı yerden sıyrılıp sessizlikte fısıldadı.
"Efendim abi". Rahatladım. "Napıyorsun sen, uyumuyor musun...?" "Yok abi".
"Oğlum n'oldu, korkutma beni, sabahın bu vaktinde ne düşünüyorsun?" Cemil biraz bekledi ve seslendi. "Abi, Feyyaz na'pıyodur şimdi?.."

 

Che kıskanırdı
Cemil'in ne kadar kendine dönük, ne kadar saf bir çocuk olduğunu biliyordum, ama duyduğuma yine de inanamadım. Uzun süre cevap veremeden öylece yüzüne baktım. Sonra başımı kaldırıp duvardaki postere... Önce bu Feyyaz'ın, bu siyah beyaz çubuklu formalının içlerinde hangisi olduğunu bulmaya, sonrada bir futbolcu parçasının beni, belki Che'yi bile kıskandıracak biçimde bir çocuğun kalbine, düşlerine, hayallerine böylesine nasıl girebildiğini anlamaya çalıştım... Ama bunu anlamak zordu. Hele benim gibi kendini beğenmiş bir solcunun anlaması daha da zordu. Çünki bunu anlamak için maç sabahları erkenden ve kalbin ağrıyarak uyanmak gerekiyordu. Sıkıntı içinde, sinirle maç saatini beklemek, çubuklu olmasa bile siyah ya da beyaz bir forma giyip kar demeden, çamur demeden yollara düşmek gerekiyordu. Bunu anlamak için Dolmabahçe'ye yakınlaşıp tezahüratları duyduğunda panik olmak, geç kaldım endişesi ile adımları sıklaştırmak gerekiyordu. Bunu anlamak için yağmurda bilet kuyruğu beklemek, en acısı yemeden içmeden bütün hafta biriktirdiğin harçlıklarınla açıktan da olsa bir bilet alıp İnönü'de, mümkünse Kadıköy'de ya da başka bir yer, mesela İzmir'de, bir FB maçında Beşiktaşlı bir taraftar olmak gerekiyordu...
Neyse. Cemil şimdi 30'unun üstünde. İşsiz. Onun bu Feyyaz sevgisi yetmezmiş gibi üstüne bir de Sergen Yalçın, Tümer Metin, İlhan Mansız ve Pascal Nouma sevgisi de eklenince kaldıramadı çocuk. Kendisi de çok çekti, bize de çok çektirdi. Beşiktaş'ta oynayabilmek için çok ter döktü, çok çalıştı, stad kapılarında ömrünü yedi. Ama bu a...na koyduğumun hayatı Fener'e bir gol atma fırsatı vermedi çocuğa. Olsun, hiç önemli değil. İyi, dürüst ve namuslu bir adam oldu Cemil. Hiç yoldan çıkmadı. Bendeniz abisi, arkadaşları ve ailesi onu seviyor. Ama bu aralar sabahları pek erken kalkmıyormuş. Duyduğuma göre 4 Mayıs sabahını bekliyormuş...

 

Madem bu hikâyeyi anlattım şunu da eklemeden geçemiyeceğim. Biz, Cemil büyüdükten sonra birbirimize ilk kez İnönü'de, kapalıda, bir FB maçında Carew gol attığında uzun uzun sarıldık. Ve ikimiz de neredeyse ağlayacaktık.
Büyük Beşiktaşımızın sevgili futbolcularına...

Senin için hazırladığımız haberler