"Demirören ve Terim söylemedikten sonra..."

13.06.2017 - 12:42 | Son Güncellenme: 13.06.2017 - 12:42

"Demirören ve Terim söylemedikten sonra..."

AJANSSPOR – Türkiye’nin spor ekranı S Sport’ta yayınlanan Sabah Sporu Extra programında gündemdeki gelişmeler masaya yatırıldı. Selçuk Aytekin’in moderatörlüğünü yaptığı programda Radyospor Genel Yayın Yönetmeni Barış Ertül, dikkat çeken tespitlerde bulundu. Ertül’ün S Sport’ta yaptığı açıklamalar şu şekilde :

"Adalet var ise Arda bu işten kolay kolay kurtulamaz"

Oyuncunun doğruları konuşmadığını anlıyoruz. “Düşündüklerimi herkesin yüzüne söyledim. Arkamdan basın toplantısı düzenliyorlar” diye ısrar ediyor. TFF Başkanı Demirören’i telefonla aradığını söylüyor. “Kuş gibi hafifledim, geri adım atacak değilim” dese Yıldırım Demirören’den acaba nasıl bir cevap alır? Milli formayla boş koltukların karşısında konuşmasına müsaade edilir mi? Fatih Terim ile yüzleştiği anda, yaptığının doğru olduğunu düşündüğünü Terim’in yüzüne söylese Terim ne yapar? Demirören sana, “Aferin Arda. İyi yapmışsın” mı diyecek? “Özür dilerim başkanım” demenin dışında ne yapmış olabilir? Bıraksınlar bu işi. Fatih Terim’i de, Yıldırım Demirören’i de tanıyoruz. Akıl var, mantık var. Toplum, Arda’nın umreye gitmesini ne kadar samimi buluyorsa yaptığı açıklamaları da, o kadar samimi buluyor. Arda, eğer adalet varsa bu olaydan kolay kolay kurtulamaz.

"Terim, prime karşı olduğunu söylüyor"

Fatih Terim isim ve mevki vermeden, “Büyük resme bakın” dedi. Terim, prim konusunu da itiraf ediyor ve “Bu primleri ben belirlemedim” diyor. 50 ülke federasyonunun 24’ü şampiyonaya gitti. “50’de 24’e girmek marifet mi?” diye daha önce konuştuk. Lüksemburg, Letonya, Faroe Adaları, Moldova gibi ekipleri zaten çıkaracaksın. Bu takımlar gruplarının averaj takımları. Bu takımlardan her yerde var. O zaman eli ayağı düzgün 40 ülkeden bahsediyoruz. 100 kişi yarışa başlıyorsun ve ilk 60’a girdin diye ödül mü bekliyorsun? Almanya ve Portekiz’in aldığı primler de ortada. Primin rakamı arttı ve ondan sonra da primlerin dağıtılış şekli tartışıldı. Bu bir haberdir. Elime geçse elbette her yerden bu haberi yayınlarım ve kimsenin gözünün yaşına bakmam. Kamuoyu menfaati için çalışıyoruz. Hiç kimse için değil. Terim, prim meselesine de karşı olduğunu söylüyor. Ancak bu TFF’nin kararı. İşverenin takdiri. Bir yere kadar karışabilirsin. Bu taksimi de oynama yüzdelerine göre, herkesin rolüne göre biçimlendirmişler. Futbolcuları bu durum tatmin etmemiş ve Arda’yı sözcü yapmışlar. Arda, daha önce “Keşke çalışan personeller de prim alsaydı” demiş ve bu çıkışıyla da sempatik bulunmuştu.

"İsim verilmezse neyi konuşacağız"

Herkesin konuyu kapattığı bir yerde Arda Turan, bütün prim meselesini sahiplendi ve olmadık bir adama saldırdı. Terim, “Bu olaya sadece prim olayı diye bakılmasın” dedi. Prim konusu gerçektir. Vicdanları sarsmıştır ve bir haberdir. Bu prim konusu bu ülkede bir ekoldür. Bugün çok ağır eleştiri yapanlar arasında, zamanında o primleri isteyenler de var. Milli takım hocasının aldığı para da futbolcuların primleri de habercinin eline geçerse bu bir haberdir ve yayınlanır. Buraları tartışırsın ama konu gerçek olduktan sonra kimsenin gık demeye hakkı yok. Terim, “Oyuncu kullanılmış” diyor. Net şekilde Fatih Terim tavrını belli etti. “Peki kim bu aktörler?” diye de soruldu. Basın mensupları gereken soruları sordu. Terim isim vermedi. İsim verilmezse neyi konuşacağız? Suya yazı yazmak gibi bir şey oluyor.

"Ortaya bir resim atılıyorsa bunu netleştireceksin"

Bu olağan şüpheliler kim? TFF’yi, Terim’i yıpratmak isteyen, oyuncuyu kullanarak ondan sonra da oyuncuyu sahiplenerek bu süreç üzerinden asıl adres Fatih Terim ve TFF’dir diyenler kim? Ortada bir sürü isim geçiyor. Ama bu suya yazı yazmak gibi bir şey. Terim ve Demirören bunları söylemedikten sonra bizim fal bakmamızın bir anlamı yok. Bu soru işaretiyle olağan şüpheliler var. Medyadan olabilir, gazeteden, radyodan olabilir. Kim ya da kimler? Ne oyun oynanıyor?  Spor medyasının Keyzer Soze’si kim? Radyoda bu soruyu sorduğumda dinleyicilerin çoğundan Rıdvan Dilmen ismi cevap olarak geldi. Fatih Terim de böyle bir resim ortaya koyduğunda başka kim konuşuluyor? Dilmen de tabi bu durumdan rahatsız. Şiddetli muhalif ve Arda’ya sahip çıkma konusunda kaç isim var? Terim’in bunu ortaya atıp, “Bu resmi görmeyen kördür” demesi doğru bir yaklaşım değil. Madem bu resmi ortaya atıyorsun, bulanık bir şekilde bırakmayacaksın. Resmi net göremeyenler olabilir.

TFF’de görev yapanlar da, Terim de oyuncular da geçici. Bazen gelen gideni aratır. Bunları da çok gördük. Mezarlıklar vazgeçilmezlerle dolu. Kurumlar kalıcıdır. Bir PR çalışması yapılmaya çalışılıyorsa, seçilmiş TFF’yi yıpratacağım diye milli takım kritik bir noktadayken buralara giriyorlarsa bu durumu netleştirmek gerek. Sporun FETÖ’sü varsa, bunu netleştirmek gerekiyor. Terim’in ifade ettiği gibi gözü dönmüş bir yapı varsa, o zaman bu resmi ortaya atan kişi bir gözlük de verecek. Terim net göstersin. O zaman biz onun avukatlığını yaparız. Milli takım menfaati kamu menfaatidir. Ortada kötü bir niyet varsa, biz seçilmiş Federasyon yanında oluruz.

"Klasik Türkiye formasını isteyenler çok fazla"

Ukrayna maçıyla birlikte önceki formaya döneceğimiz haberinin doğru olup olmadığını net bilemiyoruz. Klasik Türkiye formasını istiyoruz diyenler çok fazla. “Radyospor buna öncülük yapsın” diye mesajlar, telefonlar alıyoruz. Göğsünde, kalbinde ay-yıldızlı bir formamız var. İşte o forma bizim esas formamız. Fenerbahçe’nin çubuklusu, Galatasaray’ın eski parçalı forması, Beşiktaş’ın düz beyaz forması… Bunlar kulüplere mal olmuş, efsaneleşmiş formalar. Her kulüp yeni modeller yapıyor. Bir dördüncü formayı satmak istiyorlar. Bunlar olacak ama elindeki orijinal forma da olmalı. İstediğin kadar forma çıkar, klasik forma yine alınır. Bu milli formanın dışında hiçbir forma kimsenin içine sinmedi. Dayatılan formalar, toplum tarafından elinin tersiyle itilmiştir. Milli Takım, herkesin beklediği formaya dönmeli. O formayı futbolcular giyince belki de eski ruh geri gelir diye bekliyor insanlar… İngiltere’den 8 gol yerken bile milli takım, insanların kalbinden bu kadar uzaklaşmamıştı.

Alex - Valbuena kıyaslaması hakkında...

Alex De Souza, Fenerbahçe’nin yakın çağdaki en kıymetli 10 numarasıydı. Heykeli dikilmiş bir oyuncuydu. Alex’in istatistiklerine ulaşabileni görmek çok zor, hatta imkansız. Aykut Kocaman ile sıkıntı yaşadı. Kocaman, Alex’in her maçta oynamayacağını söylemişti. Bu tartışılacak bir konu. İpler koptu sonra işler çatışmaya döndü. Alex, Fenerbahçe’den hak etmediği şekilde gitti. Fenerbahçe yeni Alex’i aradı. Yeni gelen Diego tam bir hayal kırıklığı oldu. Taraftarın sabrını taşırmıştı. Diego ile Alex arasında biri şimdi Fenerbahçe’ye geldi. Aatif, Alper, Ozan gibi oyuncular bu tanıma tam uymadı. Ne bir Alex, ne de bir Diego… Ortasında bir Valbuena Fenerbahçe’ye yeni transfer olarak geldi. Lyon’da çok başarılıydı. Çizgide de oynayabiliyor, adam eksiltebiliyor ve final paslarını iyi veriyor. Çok yüksek top tekniği var. Kısa boylu, kıvrak, çabuk düşünen ve karar veren bir oyuncu. Bu bakımdan Fenerbahçe’ye faydalı olacağı kesin. Valbuena’da herkesin hemfikir olduğu bir taraf var; lider bir oyuncu. Yenilgiye boyun eğmeyen, isyan eden bir oyuncu. Aykut Kocaman, Kuyt’un yaptıklarını Valbuena’dan da umuyor.

"Valbuena taraftarlara heyecan getirdi"

Valbuena, Lyon’da takımın ihtiyaçları doğrultusunda oynadı. Fenerbahçe’de Mehmet Ekici de olacak. Aykut Kocaman hem Ekici, hem Valbuena’dan takım savunması da bekliyor. Fenerbahçe’nin, rakibin önlem alması gereken bir takım olması gerekiyor. Valbuena’nın karşılanışı, adının anıldığı günden itibaren taraftarlar arasında, bir heyecan oluşturması önemli. Geçen sene Fenerbahçe taraftarları maçlara gitmiyordu. “Gidip de ne seyredeceğiz?”diyordu. Fenerbahçe, Emre’yi de kaybettikten sonra yerini dolduramadı. Valbuena’da, Emre Belözoğlu gibi oyuna isyan eden bir durum da var. Kocaman’ın bir beklentisi de bu. Valbuena’nın getirdiği şey ; heyecan. Taraftara heyecan getirdi ve iklimi değiştirmek için bir adım atıldı.

"Fenerbahçe'nin bu tip bir enerjiye ihtiyacı vardı"

Kocaman’ın takımla ilgili temennileri de ortada. Kocaman, “Bu kadar kaliteli oyuncular nasıl oldu da bu noktaya geldi” demişti. Tribündekiler de bu futbol ikliminin bir parçasıdır. Bunları değiştirmek adına Valbuena çok iyi bir hamledir. Tribünleri 5-6 bin kişiden 15-16 bin kişiye taşır. Futbol ikliminde bulutların arkasından güneş görünmeye başladı. Valbuena, psikolojik anlamda bir sorumluluk yüklendi. Fenerbahçe’nin bu tip bir enerjiye ihtiyacı vardı. Valbuena’nın sosyal medyadan paylaşımları var. Geri sayım yaptı ve taraftarları heyecanlandırdı. Heyecanı, istekli tavrı, çok profesyonelce. Bu pozitif duruma ihtiyaç vardı. Aynı enerjiye Galatasaray’ın da ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Ama Galatasaray henüz kendi Valbuena’sını bulamadı.

"Mitrovic'i bize unutturdular"

Matej Mitrovic haberlerini görünce, Mitrovic kimdi diye bir an çıkaramadım. Beşiktaş’ta oturmuş bir Marcelo-Tosic ikilisi vardı. Tosic yoksa kim oynayacak deniliyordu. Tosic olmadığında başka oyuncular kullanıldı. Necip dahi stoperde düşünüldü. Atınç ile bile gitti. Ama Mitrovic’i bize unutturdular. 4.2 milyon Euro’ya gelen Mitrovic, antrenman futbolcusu oldu. Marcelo-Tosic ikilisinden biri yokken Mitrovic’i gördük mü? Alınan stoperlerden biri olan Mitrovic yedek bile olamadı. Beşiktaş Başkanı “Ben gidip seyrettim. Mitrovic çok iyi oyuncu” demişti. Şenol Güneş bu işe ne diyor? Güneş istemedikten sonra 4.2 milyon Euro verilen bu oyuncunun neyini konuşuyoruz? Mitrovic olmadan bu takım şampiyon oldu. Şenol Güneş istemiyorsa, bu futbolcunun çok kaliteli olduğunu konuşmanın da bir anlamı yok.

"Marcelo giderse sadece Vida yeterli olmaz"

Basında çıkan haberlerden anladığımız kadarıyla Beşiktaş’ın merkez defans bölgesi değişiyor. Fabri’nin önündekiler artık yeni oyuncular olacak. Marcelo’ya 10 milyon Euro verseler normalde vermem ama futbolcu gitmek istiyorsa yapacak bir şey yok. Mitrovic’i nasıl göndereceksin? Bu futbolcuya talip çıkar mı? “Bu bölgeye bir futbolcu daha alacağız” diyorlar. Vida’yı aldıklarını kabul edelim. Tecrübeli bir oyuncu. Kalitesi ortada. Marcelo-Vida, Tosic, kalırsa Ersan… Mitrovic gitse de yeterli değil mi? Bir de Kasımpaşa’dan Titi gündemde. Beşiktaş belli ki Marcelo’yu satmak üzere. Marcelo, ”Ben gitmek istiyorum” dediğinde Beşiktaş’a hiç kimse niye sattınız diye soramaz. 4 milyon Euro veriyorlardır, Marcelo gitmek istiyordur… Bu durumda Beşiktaş oyuncuyu ikna edebilir. Fakat; 10 milyon Euro verirlerse ve Marcelo da gitmek istiyorsa işler değişir. Reddedersen oyuncuyu mutsuz edersin. Daha sonra takımda da bir huzursuzluk oluşabilir. Marcelo giderse, sadece Vida yetmez.

"Sağlam bir Caner varken Adriano'yu aramazsın"

Sol bek pozisyonunda Caner ve Tosic var. Sağlam bir Caner varken Adriano’yu çok aramayabilirsin. Adriano’dan 9 milyon Euro kazanabilirsen satılabilir. Fikret Orman, “Değerini bulan herkes satılabilir” derken, aslında kimse vazgeçilmez değildir mesajını veriyor. Orman, burada doğru bir ifade kullanıyor. Bu ifade, özgüven göstergesidir ve menajer ile kulüplere karşı bir restleşmedir. Kulüp başkanları bunu yapmak zorundadır. Çok acımasız bir piyasada iyi bir kadro kurmak istiyorsun.

Aboubakar Beşiktaş'ta kalmalı mı?

Şenol Güneş’in Aboubakar’ı istediği anlaşılıyor. Çok maliyetli olmuyorsa faydalanmak isteyebilir. Aboubakar, camiada çok büyük heyecan yaratmıyor. Bizim bilmediğimiz B ve C planları da demek ki heyecan verici değil. Heyecan verici olsa B ve C planlarına giderlerdi. Demek ki Aboubakar’dan daha iyisini o fiyatlara bulamıyorlar. 7 milyon Euro’ya sıcak bakamıyorum. Bir de oyuncunun aldığı 3.3 milyon garanti para var. Aboubakar, maliyet çıtasını yukarıya taşıyor ve vazgeçilmez bir oyuncu da değil. Aboubakar’a bu parayı verirsen, Vida da, Quaresma da yüksek fiyat isteyecek. İçinde bulunulan ekonomik şartlarda kulüpler önceliğini belirlemeli. Midyenin iyisi derindedir. Araştırıp bulacaksın. Bu da scouting ile ilgili bir durum. Telefon rehberindeki iki tane menajere bel bağlarsan, hep garip garip oyuncular önüne gelir. Bir de puan başına paralar var. Nereden çıktı bu puan başı paralar? Aboubakar, 3.3 milyon Euro net para alıyor. Gelecek oyuncular için de bu fiyat bir referans olacak. Orası benim için bir karışıklık oluşturuyor. Adriano, Marcelo gibi isimler iyi fiyatlara gidebilir. Ama boşluğunu doldurabilmek kaydıyla. Şenol Güneş için de yeni bir mücadele başlıyor.

Tudor'un Sneijder yorumu hakkında...

Valbuena’nın, Fenerbahçe’ye geldiğinde henüz hiçbir şey yapmadan takıma motivasyon kattığını söyledik. Galatasaray’ın Valbuena’ya  en yakın oyuncusu Sneijder. Sneijder kalsın, Tudor oynatmasın ben de göreyim. Tudor’un geçen yılki tasarruflarını gördük. Alzheimer olsak bile unutmayız. Tudor’un dediği, “Sneijder kalırsa futbol oynatamam” yorumuna ancak gülünür. Galatasaray’a bir Valbuena lazım derken ne anlatıyorum? Senin elinde bir tek Sneijder var ve sen oynatmam diyorsun. Elindeki hangi alternatife güveniyorsun da böyle konuşuyorsun? Bruma gitti diye sen zil çalıp oynuyorsun. Galatasaray’da ortada zar zor çıkan bir 11 var. Rotasyon bile yok. Ama hoca oyuncuların gitmesini istiyor. Tudor da ne kadar yeterlidir, tartışılır. Tudor’un, Bruma ve Sneijder’e hükmetme noktasındaki zafiyetini gördük. Üstüne bir de iddialı konuşunca olmuyor. Ne yapacak sutopu takımında mı oynatacak? Basketbol takımına mı gönderecek? Galatasaray’ın doğru düzgün transfer girişimi de yok.

"Serbest kalma maddesine kimse sıcak bakmaz"

Igor Tudor, Bruma kalırsa ne yapacak? Sneijder için böyle diyorsa… Bruma için Leipzig ile anlaşılmasına kimsenin itirazı yok. Oyuncunun gitmek istemesi ve aklı başında bir teklifle bu iş olur. Galatasaray masadan kalkmış, Leipzig ve Bruma cephesine, “Siz aranızda anlaşın” diyor. Bruma’nın menajeri, Leipzig’e garip garip şeyler söylemiş. Leipzig, Şampiyonlar Ligi’ne gidiyor ve kendilerine göre bir duruşları var. Serbest kalma bedeline hiç kimse sıcak bakmaz. Sen bir kulüp yöneticisini rahatsız etmek istiyorsan, serbest kalma maddesi diye kulağına fısılda. Bu durum kulüplerin elini kolunu bağlıyor.

"Galatasaray'a Bruma'nın parası lazım"

Barcelona, Juventus gibi kulüpler ne yapıyor? Serbest kalma maddesini farklı şekilde belirliyor. Messi de Fenerbahçe’de Galatasaray’da ya da Beşiktaş’ta olsa, tıpkı Bruma gibi davranır. Ama sen Barcelona isen bu bedeli 400 milyon Euro olarak belirliyorsun futbolcu da sesini çıkaramıyor. Bruma, Leipzig’e dayatma yapıyor. Menajer de oyuncunun hakkını korumak için var. İstiyor ki Bruma öyle işler yapsın ki ilerleyen dönemlerde bonservis kendileri için belirleyici bir şey olmasın. Leipzig’in de kendine göre planları var. Kulüp dediğin Ajax gibi olur. Avrupa Ligi’nde finale çıktılar. Takım değeri 30 milyon Euro iken şimdi bir futbolcu 25-30’a gidecek. Galatasaray’a bir an önce Bruma’nın parası lazım.

YASAL UYARI : BU HABER AJANSSPOR.COM TARAFINDAN YAZILMIŞTIR. KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.

Senin için hazırladığımız haberler