Ege Kupası'nda Fransa'ya kafa tutan U16'lar nerede, Pogba, Umtiti nerede?

13.09.2017 - 09:13 | Son Güncellenme: 13.09.2017 - 09:13

Ege Kupası'nda Fransa'ya kafa tutan U16'lar nerede, Pogba, Umtiti nerede?

Milliyet gazetesi yazarı Şansal Büyüka gündemdeki konuları değerlendirdi.

"-2009’da U16 Ege Kupası’nda yer alan Pogba, Digne, Umtiti, Kondogbia, Areola 100 milyon dolarlar ederken, bizim gençlerimiz maalesef Süper Lig’e bile gelememişler, Süper Lig’i bile görememişler

-Kimi suçlayacağız? Organizasyonu kuramayan Türk futbolunu yönetenleri mi, altyapılara angarya niyetine bakan kulüpleri mi, kişisel gelişimlerine saçları kadar özen göstermeyen gençlerimizi mi?"
Eller aya, biz yaya demişler ya, tam o hesap... Ortada çok dramatik bir tablo var. 2009 U16 Ege Kupası’nda oynayan Fransa Milli Takımı’nın oyuncuları ile Türkiye U 16 Milli Takımı’nın genç oyuncularının sonraki yıllarda ortaya koydukları gelişim, aslında Türk futbolunun ve kulüplerin anlayışını çok çarpıcı ve dramatik biçimde ortaya koyuyor.
 
Bakın 2009’da Manisa’da Ege kupasında oynayan Fransa U16 takımının gençleri, nerelere tırmanmışlar, bizimkiler nasıl kaybolmuşlar. O günün Fransa U16’sından bugün 100 milyon euroya Manchester United’e giden Pogba’lar, Barcelona’da, PSG’de, Valencia’da oynayanlar var, bizimkiler ortada yok.
 
İşte iki takımın oyuncularının bugünkü halleri... Türkiye adına durum hazin... Fransa: Pogba (Manchester United), Digne, Umtiti (Barcelona), Kondogbia (Valencia), Areola (PSG)... Daha bu liste uzayıp gidiyor. 
Bir de o gün Fransa ile kafa kafaya oynayan bizim U16 millilerin bugünkü haline bakalım:
 
Türkiye: Günay (Öz Çamdibispor- Amatör), Baran Yardımcı (Payasspor), Emre Pehlivan (Afyonspor), Mahir Aydın (Feriköy), Eren Kartal (Seferhisarspor - Amatör)... Liste böyle uzayıp gidiyor.
 
Fransızlar uçmuşlar, her biri Avrupa’nın en iddialı takımlarında oynar duruma gelmişler, bizim gençlerimiz maalesef Süper Lig’e bile gelememişler, Süper Lig’i bile görememişler. Kimi suçlayacağız? Organizasyonu kuramayan Türk futbolunu yönetenleri mi, altyapılara angarya niyetine bakan ve beş kuruş harcamayan kulüpleri mi, kişisel gelişimlerine saçları kadar bile özen göstermeyen gençlerimizi mi? Bu işte günahı olmayan bir Allah’ın kulu bile yok.

Böyle başlangıç kaçınılmaz

Kaleci Volkan’la “rekabet” edecek değil, “refakat” edecek kaleci alırsan... İki milli bekini gönderdikten sonra yerlerini dolduramazsan... Para gelsin diye savunmanın lideri Kjaer’i bırakırsan... Niçin gittiği hâlâ bilinmeyen Emre ile aynı kalitede oyuncu bulamazsan... Gol için, maalesef sakatlıktan kurtulma şansı olmayan Van Persie’ye bel bağlarsan... Fenerbahçe’ye yakışır, üretken bir santrfor alamazsan... Transferde bu kadar geç kalırsan... Bunun sonucu halen takım olamazsan...  Böyle bir lig başlangıcı kaçınılmaz olur.

Sağlamsa haber! 

Gazetelerde her gün “Van Persie” sakatlandı diye yeni bir haber çıkıyor. Çok uzun süredir Van Persie’nin sakatlık haberlerine o kadar alıştık ki, bir gün “Van Persie sağlam” diye bir haber görürsek gerçekten şaşıracağız ve “işte haber” diyeceğiz.

Başarmak için ayakta kalmalı

Volkan Şen uzun süre gidecek kulüp bulamadıktan sonra yeniden Trabzonspor’a döndü. Volkan’a bir öneri... Geçmiş sezonlarda olduğu gibi her pozisyonda yerde kalma, yere yatma... Her pozisyonda hakeme dalaşma... Unutma, başarı için ayakta kalmak şart... Futbolunu eleştiren yok ama saha içi alışkanlık haline getirdiğin davranışlarından şikayetçi olan çok...

Konuşmak yerine sahada konuşmak 

Emre Belözoğlu, bu ülkenin en fazla tepki gören, çoğu sevimsiz olayın içinde yer alan bir oyuncuydu. (Du) diyorum. Çünkü son  iki senede futbol için ilerleyen yaşına rağmen çok hızlı bir değişime uğradı ve müthiş çıkışıyla milli takımı yeniden yakaladı. Bugün en azılı Emre karşıtları bile tepkilerine rağmen Emre’nin futbolunu takdir etmek zorunda kalıyorlar. Diyeceğim o ki, bir futbolcu kendisine yönelik eleştirilere, sosyal medyadan, ya da gazetelerden, televizyonlardan cevap vermek yerine, sahaya çıkıp Emre gibi futbolunu oynayacak ve herkesin ağzına fermuarı çekecek. Kesin çözüm bu... Tıpkı Emre’nin yaptığı gibi...

Başakşehir ve Avcı’nın marifeti

Başakşehir’in bu sezon sakatlıklar nedeniyle orta alandan stopere çekmek zorunda kaldığı Attamah, ligin ilk dört haftasında ve Avrupa maçlarında müthiş bir çıkış yakaladı. Attamah, menajer Erdinç Şehit’in futbolcularından biri... Yanıldığımı sanmıyorum; Başakşehir’e gelirken, bonservis bedeli sıfır, kendi maaşı yıllık 400 bin euro... Bonservisine 6-7 milyon euro, kendisine yıllık 2-3 milyon euro ödenecek stoperlerden çok daha iyi oynuyor. Futbolcuyu cilalamak, futbolcuyu öne çıkarmak da bir marifet... Başakşehir ile Abdullah Avcı bunu gerçekten iyi beceriyorlar.

Tepeden tırnağa yetenek ama...

Eline gelen hemen her futbolcuya eşik atlatan, yeni bir ivme kazandıran Abdullah Avcı’nın kadrosundaki oyunculardan biri de İrfan Can Kahveci... Tepeden tırnağa yetenek... Bir liranın hesabını yapan Başakşehir’in önemli bonservis bedeli ödeyerek  aldığı bir oyuncu... Abdullah Avcı gibi bir yetenek avcısının elinde olmasına rağmen sanki halen yerinde sayıyor. İrfan Can dikkat; böyle bir fırsat her kula nasip olmaz.

Hariçten gazel okumayalım

Sezon başından beri Şenol Güneş’in ensesinde boza pişiriyorlar ve Lens ile Negredo’yu oynatmadığı için eleştiriyorlar. Karabük’te gördük; Lens, Quaresma’dan, Negredo, Cenk’ten daha iyi değiller. En azından şu anda değiller.
 
Şenol Hoca zamanında Mario Gomez’i de, Aboubakar’ı da çok oturttu. Daha sonra bu iki oyuncunun takıma nasıl katkı sağladığını gördük. Hariçten gazel okumayı bırakalım, takımın ve futbolcuların durumunu Şenol Hoca’dan daha iyi bilecek halimiz yok.

Linç kültürü

Galatasaray lige son yılların en iyi başlangıcını yaptı. Takım iyi, Antalya beraberliğine rağmen sonuçlar iyi... En önemlisi takımın havası iyi...

 Ama şimdi bakıyorum, camia kendi ayağına sıkar gibi... Yok Selçuk kaptanlık bandını niye aldı, Muslera niye verdi, incir çekirdeğini doldurmayacak bir konudan adeta fırtına yaratılıyor. Selçuk bu sezon bir maç sonradan oyuna girdi, Muslera’nın teklifine rağmen kaptanlık bandını almadı. Son Antalya maçında Muslera gene teklif  etti, gene almasa, bu defa da “vay bandı niye almıyorsun, kaptanlık bandını beğenmiyor musun?” diye eleştiriler başlayacak. Selçuk, sosyal medyadaki linç kültürünün hedefi oldu ya, artık ne yapsa kabahat...

Yanal haklı çıktı

Ersun Hoca, Fenerbahçe’yi çalıştırıyordu ve o dönemde büyük yıldız adayı olarak gösterilen Salih Uçan’ı oynatmadığı için eleştiriliyordu. Bir gün hocaya, “Niye oynatmıyorsun?” diye sordum. “Yeteneği Allah vergisi, ama geliştirmek konusunda niyeti yok. Hızlanmazsa, daha çabuk olmazsa, mücadele gücünü arttırmazsa, sportif aklını geliştirmezse maalesef bir şey olmaz. Sıradan oyuncu olarak kalır” demişti. Aradan yıllar geçti, gene maalesef diyelim ki, Ersun Hoca haklı çıktı.

Niye oynattın? Niye oynatmadın? 

Ortada bir Ersun Yanal gerçeği var. Hocanın kulisi, bir piar çalışması olmadığı için görmezden geliniyor ama bu mümkün değil... Hoca, genç takımlardan A takıma geçişlerde müthiş bir hünere sahip... Gerets dönemi Arda, Galatasaray’dan Manisa’ya gönderildi, şansı varmış Ersun Yanal’ın eline düştü. Caner Erkin, Selçuk İnan, Burak Yılmaz ve daha birçokları ilk sıçramalarını ve ciddi anlamdaki gelişimlerini Ersun Yanal’la sağladılar.

 Şimdi Ersun Hoca, Yusuf Yazıcı ile Abdülkadir’i üst düzey oyuncu, hatta yıldız yapma konusunda hızla ve kararlı biçimde ilerliyor. Buna rağmen bakıyorum, “niye oynattın, niye oynatmadın” gibi tartışmalar sürüp gidiyor. Bu kadar oyuncunun yıldız noktasına gelmesini sağlayan Ersun Hoca, bırakalım da Yusuf Yazıcı ile Abdülkadir’i nasıl oynatacağını hepimizden iyi bilsin.

Sosa fark yarattı

Bu transfer döneminde kulüplerimize çok iddialı oyuncular geldi. Özellikle orta sahalara... Ancak şurası kesin; Trabzonspor’a gelen Sosa, daha ilk maçında müthiş bir fark yarattı. Bizim yerli Sosa, Yusuf Yazıcı ile birlikte müthiş ikili oldular. Gençlerbirliği karşısında hücuma çıkışları, adam eksiltmeleri, almaları-vermeleri-kaçmaları, tek kelimeyle kusursuzdu. Futbol keyfimize Trabzonspor’u yeniden katıyor olmamızdan son derece mutluyum.

Kubilay, başkan kadar inat etmedi

Kulüpleri gençlere eğilmiyorlar diye eleştiriyoruz ama, onların da haklı olduğu yerler var. Geçen yıl Bursa Başkanı Ali Ay’a “Niye bir golcü almıyorsunuz, çok ihtiyacınız var” diye sordum, Ali Başkan, “Bunu biz de biliyoruz, ancak bu transferi yaparsak kendi gencimiz Kubilay Kanatsızkuş’u kaybetmekten korkuyoruz” demişti. Başkan inat etti geçen yıl bu transferi yapmadı. Ama Kubilay inat edip, ilk on birde kalıcı olamadı.

Göztepe kalıcı gibi görünüyor

Göztepe ligin yenisi, Tamer Tuna’nın teknik direktör olarak ilk denemesi olmasına rağmen ortada iyi bir başlangıç var. Tamer Hoca’nın maç sonu açıklamalarını dinliyorum, uçmuyor, ayağı yere basıyor. Aslında iyi de bir kadrosu var. Castro ile Scarione gibi iki kalite, Selçuk Şahin’in katılımı ile tecrübe ve güç kazanan orta sahası ve iyi golcüleri ile Göztepe, Süper Lig’de  kalıcı olacak gibi görünüyor. Dileriz yanılmayız.

Senin için hazırladığımız haberler