Fenerbahçe - Kayserispor maçı sonrası ne yazdılar?

31.10.2017 - 10:18 | Son Güncellenme: 31.10.2017 - 10:18

Fenerbahçe - Kayserispor maçı sonrası ne yazdılar?

Alay konusu! - Ercan Güven (Milliyet)

Umutsuz vaka sanki!.. Durumu mu idrak edemiyor, gücü mü yetmiyor, kafası mı çalışmıyor, valla anlaşılamıyor. Tepeden tırnağa sevenlerini üzmek için örgütlenmiş bir ekip gibi Fenerbahçe... Üstelik bu işi kendini mahvederek yapacak kadar tuhaf bir ruh halinde.   Asırlık mazisi, milyonlarca seveni ve Fenerbahçe gibi büyük bir adı da olsa, bir İstanbul takımı kendi sahasında sezonun sert ve pırıl pırıl Anadolu elması Kayserispor ile berabere kalabilir. Ama berbat bir sezon başlangıcından sonra ayağına kadar gelmiş üçüncülük şansı ortadayken, kötü günleri bitirecek galibiyet altın tepside sunulmuşken, bu kadar bireysel hatalardan gol yiyip bu kadar şaşkınlaşıp bu kadar son saniyede tüy dikerek iki puan verirse onun ya aklından ya gücünden şüphe etmek, herkesin birinci vazifesidir. En başta onu sevenlerin. Hiç mi işe yaramadı Kayserispor beraberliği? Yaramaz olur mu...

Fenerbahçe hakkında rivayet veya dedikodu boyutunu aşamayan şüphelerin doğruluğunu ispatladı en azından... Teşhisi bu maç koydu. “Giden gitmiş, hüznü ayaklandırmak boşuna” demiş Ahmet Arif... Tamam; hüzün bir kenarda kalıp demlensin... Yeter ki, Fenerbahçe futbol takımı yanlışını iyi bellesin. Tekrar etmesin hiç yoksa. O kadar. Ondan daha fazlasını bekleyen ondan beter olsun birader. Maç başladığında “Fenerbahçe kahrı” kaldığı yerden başladı... Kayseri, özel kuvvetler gibi kale önüne dizilmiş, sadece savunuyordu. Oynayacak olan Fenerbahçeydi; o da sanki bir adım ilerlememişti. Eski hamam eski tas... Durgun, bekleyerek, pas opsiyonu bile yaratamıyordu Fenerbahçe. Dirar bir kere topla sıfıra indi tribünler ayağa kalktı heyecandan; anlayın...

Sadece Valbuena... Bir yandan rakip savunmadan dayak yiyor bir yandan öyle bir çabalıyordu ki Fransız, bilmeseniz ya Kadıköy’ün Caferağa mahallesinde doğmuş ya da Aziz Yıldırım’ın yeğeni falan sanırsınız! Kazansa puan sıralamasında altı basamak yükselecek olan Fenerbahçe değilmiş gibi sakin, hatta miskin giden maçın ayarını bozan, Kayserispor’dan Umut oldu sonunda. Hem de Roman’ın asistiyle. İşte bu golle biraz silkindi Fenerbahçe... “Beraberlik tamam da kazanmak ne oluyor” der gibiydi Kayseri’ye! Beş dakika sonra Valbuena asistiyle Ozan karşılık verdi. Burada bir es var ama... Tüm bu hücum başlayıp biterken Kayserisporlu bir futbolcu sakatlanmış yerde yatıyordu. Dümenden yattığını düşünmedilerse ayıp etti Fenerliler. İkinci yarıya hiç olmazsa rakip kaleye yaklaşmış olarak başladı Fenerbahçe...

Gol atmak için ileri gitmek gerektiğini kavradı sandık! Galibiyeti korumak için pas hataları yapmamak gerektiği gibi... Aldandık. Beş dakika geçmeden Roman’ın golü savunan değil gol peşinde olan Kayserispor’u çıkardı ortaya.  Bu da tuhaf bir şekilde Fenerbahçe’nin hem korkulu rüyası hem de ihtiyacı olandı! Valbuena marifeti Souza takipçiliği ile üçüncü Fenerbahçe golü ve rakibi küçümsemenin cezası olan Neto’nun kendi kalesine attığı gol özetliyor bu durumu. Mehmet Topal tamam da Giuliano orada dururken Valbu ena’nın yerine Alper hamlesi, Aykut Kocaman’ın 3-2’yi tutmak mı yoksa farkı yükseltme çabasıydı mıydı anlaşılamadan rakibin beraberlik golü ile maç bitti, tren kaçtı. Hadi bizin geçin... Kayserispor teknik direktörü diyor ki, “Valbuena kalsa berabere bitiremezdik maçı”! Ne demek bu? Galatasaray’ın puan farkı “suni” değil de Fenerbahçe’nin hocası “çakma” anlamı çıkabilir mi mesela? Ya da alay mı etti Romen Hoca!..

Alay konusu! - Ercan Güven (Milliyet) Umutsuz vaka sanki!.. Durumu mu idrak edemiyor, gücü mü yetmiyor, kafası mı çalışmıyor, valla anlaşılamıyor. Tepeden tırnağa sevenlerini üzmek için örgütlenmiş bir ekip gibi Fenerbahçe... Üstelik bu işi kendini mahvederek yapacak kadar tuhaf bir ruh halinde.   Asırlık mazisi, milyonlarca seveni ve Fenerbahçe gibi büyük bir adı da olsa, bir İstanbul takımı kendi sahasında sezonun sert ve pırıl pırıl Anadolu elması Kayserispor ile berabere kalabilir. Ama berbat bir sezon başlangıcından sonra ayağına kadar gelmiş üçüncülük şansı ortadayken, kötü günleri bitirecek galibiyet altın tepside sunulmuşken, bu kadar bireysel hatalardan gol yiyip bu kadar şaşkınlaşıp bu kadar son saniyede tüy dikerek iki puan verirse onun ya aklından ya gücünden şüphe etmek, herkesin birinci vazifesidir. En başta onu sevenlerin. Hiç mi işe yaramadı Kayserispor beraberliği? Yaramaz olur mu... Fenerbahçe hakkında rivayet veya dedikodu boyutunu aşamayan şüphelerin doğruluğunu ispatladı en azından... Teşhisi bu maç koydu. “Giden gitmiş, hüznü ayaklandırmak boşuna” demiş Ahmet Arif... Tamam; hüzün bir kenarda kalıp demlensin... Yeter ki, Fenerbahçe futbol takımı yanlışını iyi bellesin. Tekrar etmesin hiç yoksa. O kadar. Ondan daha fazlasını bekleyen ondan beter olsun birader. Maç başladığında “Fenerbahçe kahrı” kaldığı yerden başladı... Kayseri, özel kuvvetler gibi kale önüne dizilmiş, sadece savunuyordu. Oynayacak olan Fenerbahçeydi; o da sanki bir adım ilerlememişti. Eski hamam eski tas... Durgun, bekleyerek, pas opsiyonu bile yaratamıyordu Fenerbahçe. Dirar bir kere topla sıfıra indi tribünler ayağa kalktı heyecandan; anlayın... Sadece Valbuena... Bir yandan rakip savunmadan dayak yiyor bir yandan öyle bir çabalıyordu ki Fransız, bilmeseniz ya Kadıköy’ün Caferağa mahallesinde doğmuş ya da Aziz Yıldırım’ın yeğeni falan sanırsınız! Kazansa puan sıralamasında altı basamak yükselecek olan Fenerbahçe değilmiş gibi sakin, hatta miskin giden maçın ayarını bozan, Kayserispor’dan Umut oldu sonunda. Hem de Roman’ın asistiyle. İşte bu golle biraz silkindi Fenerbahçe... “Beraberlik tamam da kazanmak ne oluyor” der gibiydi Kayseri’ye! Beş dakika sonra Valbuena asistiyle Ozan karşılık verdi. Burada bir es var ama... Tüm bu hücum başlayıp biterken Kayserisporlu bir futbolcu sakatlanmış yerde yatıyordu. Dümenden yattığını düşünmedilerse ayıp etti Fenerliler. İkinci yarıya hiç olmazsa rakip kaleye yaklaşmış olarak başladı Fenerbahçe... Gol atmak için ileri gitmek gerektiğini kavradı sandık! Galibiyeti korumak için pas hataları yapmamak gerektiği gibi... Aldandık. Beş dakika geçmeden Roman’ın golü savunan değil gol peşinde olan Kayserispor’u çıkardı ortaya.  Bu da tuhaf bir şekilde Fenerbahçe’nin hem korkulu rüyası hem de ihtiyacı olandı! Valbuena marifeti Souza takipçiliği ile üçüncü Fenerbahçe golü ve rakibi küçümsemenin cezası olan Neto’nun kendi kalesine attığı gol özetliyor bu durumu. Mehmet Topal tamam da Giuliano orada dururken Valbu ena’nın yerine Alper hamlesi, Aykut Kocaman’ın 3-2’yi tutmak mı yoksa farkı yükseltme çabasıydı mıydı anlaşılamadan rakibin beraberlik golü ile maç bitti, tren kaçtı. Hadi bizin geçin... Kayserispor teknik direktörü diyor ki, “Valbuena kalsa berabere bitiremezdik maçı”! Ne demek bu? Galatasaray’ın puan farkı “suni” değil de Fenerbahçe’nin hocası “çakma” anlamı çıkabilir mi mesela? Ya da alay mı etti Romen Hoca!..

Kocaman - Valbuena problemi! - Rıdvan Dilmen (Sabah)

Adamın üç tane golde etkisi var. Oyundan çıkma sebebi koşu mesafesi. Böyle yaparsan gelen fırsatı itersin Fenerbahçe'nin sahasında gol yemediği maç yok... 18 takımlı ligde ilk 5'te yer alıyor, gol yeme bakımından. Bu kadar gol yer mi Fenerbahçe? İç sahada 10 gol yemişsin. Ortalaması 2 gol... Bir de sürekli hücum yapan bir takım değilsin. Kısacası maçın özeti; fıkra gibi bir maç oldu. İlk 30 dakika herkesin izlerken sıkıldığı bir karşılaşmaydı. Fenerbahçe'nin bir özelliği var o da çok güzel gol yiyorlar. Yenilen ilk golde de mükemmel vurdu Umut. Hakem, Ozan Tufan'ın, Deniz Türüç'e yaptığı faulü görmüyor ve eşitlik öyle geliyor. Başlangıç pozisyonu faul ve skor 1-1'e geliyor.

Aslında Umut'un golü canlandırmıştı Fenerbahçe'yi. İkinci golde de Valbuena kesiyor, Ozan sektiriyor ve Neustadter atıyor. Valbuena orta gösterip vuruyor, 3-1. Öne geçiyorsun, 5'e 2 yakalıyorsun bu saatten sonra, burada yana oynuyorsun. Diğer gollere gelelim, Neto göğsüyle atıyor. Son ana gel, Hasan Ali gidip rakibin formasını çekiyor, dakika 94... Niye? O duran top da gol oluyor. Kana Bıyık'ın bir pozisyonu var, kırmızı kart ama görmesi zor hakemin. Bu noktada video hakeme de hak vermemek zor. Türkiye Ligi'nde santrforları en az gol atan takım herhalde Fenerbahçe'dir. Jahovic 11 attı, Gomis 9... Fenerbahçe'nin en baba forveti Janssen 3 gol atmış, 2'si penaltı. Topların daha fazla gelmesi lazım golcülere. Bu istatistikler teknik direktörleri de kandırıyor. Maçı dinlerken de duyuyorum. Fenerbahçe üçüncü bölgede en çok topla buluşan takımmış. Ben maça bakıyorum, Kayseri tek kale top oynuyor. Nasıl bir istatistikse bu artık... Fenerbahçe Giuliano'yu aldı. Bu oyuncu her haliyle bir forvet arkası, içeri girip çıkacak. En çok koşan oyunculardan birisidir mutlaka. Bir oyuncu bu kadar koşup da bu kadar benzin yakabilir. İnanın, bir oyuncu bu kadar az topla buluşabilir. Rakip takımda Deniz üç katı fazla buluşmuştur topla. Peki neden forvet arkası oynamıyor bir türlü, biliyor musunuz?

Hep bu koşu mesafesi yüzünden kanatta oynuyor. Bütün problem şu bilgisayar... Tabii ki futbolda bilim var, her şeyden faydalanın ama bilimi tamamen oyun görüşünün önüne geçirmek hatadır. Valbuena'yı çıkarma sebebi bu koşu mesafesi. Adamın üç tane golde etkisi var. Mesela o duran topta cin gibi... Aykut hoca-Valbuena ilişkisinde böyle bir problem var. Böyle yaparsan eline gelen fırsatı itersin.

Şapkayı öne koyma zamanı! - Ediz Sırapınar (Milliyet) Fenerbahçe adına ilk 45 dakika en hafif tabiri ile tam bir “arızaydı”! Öyle bir arıza ki takımın her tarafı tutukluk yapıyordu. Rot-balans bozuktu... Şanzıman dağınık, dişliler çalışmıyor, motor tekliyordu... Halbuki Galatasaray yenilgisi sonrası zirve yarışı için altın tepside bir şans yakalayan Fenerbahçe’den herkes çok daha farklı bir futbol beklentisi içindeydi... En azından Yeni Malatyaspor maçındaki gibi baskılı, agresif, hareketli bir oyun başlangıcı olmalıydı... Ama nerde? Tam tersi silik, durağan deyim yerindeyse içi geçmiş bir Fenerbahçe takımı vardı sahada... Ve Aykut Kocaman bu futbolu tepkisiz seyretmeyi yeğledi... Tek bir müdahaleye gerek görmeden... Kayserispor tartışmasız Süper Lig’in iyi futbol oynayan dişli takımlarından biri. Savunmayı da hücumu da biliyorlar. Sahaya öyle mükemmel parsellediler ki, zaten oynamaya niyeti olmayan Fenerbahçe’ye top yapacak en küçük bir alan vermediler... 41. dakikada Neustadter’in hatalı geri pasında Umut ile öne geçmeleri de açıkcası ne Kadıköy’de maçı takip edenleri, ne de televizyon başındakileri şaşırttı. Bu arada yeri gelmişken şunu da belirtmek gerek... Neustadter iyi bir profesyonel olabilir. Ama vasat bir yetenek. Gerektiğinden fazla özgüvenle oynuyor. Biri ona Pique olmadığını hatırlatmalı. Yoksa takımın başını daha çok yakar. Fenerbahçe adına işler tam bir çıkmaza girmişken, devre biterken çizgiye mükemmel inen takımın en çalışkan ismi Valbuena’nın “al da at” pasını iyi değerlendiren Ozan Tufan beraberliği sağladı. Bu gol öncesi Ozan’ın darbesi ile yerde yatan Deniz Türüç’ün pozisyonu tartışmaya açıktı. Belki Deniz’e yaralayıcı, oyunu durdurmayı gerektirecek bir darbe gelmemişti ama yine de fair - play adına Fenerbahçeliler topu dışarı bırakabilirdi... Fenerbahçe bu golün getirdiği özgüvenle ikinci yarıya biraz daha arzulu başladı. Duran toptan önce Neustadter, ardından Souza ile gelen iki gol skor tabelasına oynanan futbola baktığınızda kimsenin tahmin edemeyeceği bir skorun asılmasını sağladı... Ardından Neto’nun ters vuruşu sarı-lacivertli ekip adına kötü senaryonun başlangıcıydı... Ve gecenin finalinde gelen santrası yapılmayan Kayserispor’un beraberlik golü Fenerbahçe ve Aykut Kocaman’ın önümüzdeki günlerde çokça tartışılacağı koca bir kapıyı araladı... Bu beraberlik Fenerbahçe’nin zirveye yaklaşma planlarına ağır bir darbe indirdi doğal olarak... Daha 10. haftayı bitirdiğimiz düşünülürse tabi ki hiçbir şey bitmedi... Ancak 10 kişi kalmış bir Galatasaray’ı yenmeyi beceremiyorsanız, evinizde üç gol attığınız bir maçı galip bitiremiyorsanız şampiyonluk konuşmak biraz “suni” kaçıyor... Mesela Kocaman’a göre Giuliano tehlikeli bölgede topla en çok buluşan isim olabilir. Savunmaya da yardım sağlayabilir. Ya sonuç... Maç kazandırmaya gram faydası yok. Sadece Brezilyalı mı? Dirar, Ozan Tufan, iki bek Hasan Ali ve Isla da daha efektif, daha üretken, daha yaratıcı oynamadıkları sürece tüm hayaller, vaadler, sözler lafta kalır... Fenerbahçe’nin artık biraz daha oyuna hükmetmesi, rakiplerini sahada silkelemesi, formanın gücünü, ağırlığını göstermesi şart... Bu taraftar, bu kulüp bu takımı hak etmiyor... Artık birileri için şapkayı öne koyma zamanı...

Cesaret! - Ersin Düzen (Vatan)

LİDERİN mağlup olduğu haftada günün sloganı “kazan da nasıl olursa kazan”dı. Stada giderken yolda görenler, “öyle bir başlarız ki, ilk yarı en az 2 olur” diyordu. İlk yarı 2 gol oldu ama, evdeki hesap çarşıya uymadı!   

F.BAHÇE, Kayserispor’un disiplinli takım savunmasını açamadı çünkü girişimde dahi bulunamadı. Kadıköy’e gelen takım ile evinde oynayan takımın oyun formatı aynı, oyuncu tipleri benzer. F.Bahçe’nin farkı bireysel kalite.  

VALBUENA maça damga vuran oyuncuydu. 3 golde de katkısı var. Üstelik arı gibi çalıştı. Ozan’ı ikiye yazarım, arkasından da Janssen gelir.   

PUAN FARKI SUNİ DEĞİL!   3 futbolcu dışında, sınıfı geçen kimse yok. 11’de 3, bir maçı kazanmaya yetebilirdi ama yetmedi! F.Bahçe’de oynayan stoper, her topa dan-dun vurmaz, böyle goller yenmez. Dün akşam ikisi de felaketti.   

ISLA ve Dirar çok pas hatası yaptılar; De Souza ile Guilano vasattı. Kayserispor sadece yüreğini ortaya koymadı, 9 haftalık performansı ile Kadıköy’den puanla ayrıldı. Hem de sonuna kadar hak ederek! Badji muazzam bir maç çıkardı, Umut-Deniz ikilisi yorulmak bilmedi, takım arkadaşları da öyle.   

TEKNİK direktörü “Şampiyon olacağız” diyorsa, F.Bahçe böyle oynatılmaz, son dakikalarda ecel terleri dökmez! Giden 2 puan, Aykut Hoca’ya yazar. Oyuna müdahalesi, çıkanlar ve girenler ile takıma verdiği mesaj skoru belirledi.   

DEĞERLİ hocam; suni olan lider  G.Saray ile F.Bahçe arasındaki puan farkı değil, sizin bir türlü yenileyemediğiniz ve değiştirmeye cesaret edemediğiniz oyun anlayışınız!

Savunma rezaleti! - Gökhan Dinç (Vatan) 

 YENİ Malatyaspor galibiyeti ile sahadaki düzen ve oyun anlayışı açısında değişim rüzgarlarının estiği F.Bahçe, G.Saray’ın puanlar kaybettiği ve kaybedeceği haftalara girdiğinin bilinci ile mücadeleye başladı. Sakin ve orta sahadaki baskısını arttırdığını düşündüğüm dakikalarda Roman ve Kameni’nin ortaklaşa yaptıkları bireysel hatalar zinciri ile geri düştü F.Bahçe.   

ANCAK maçın adamı olmaya aday Valbuea’nın inadı ve kazanma isteğinin tüm takıma yayıldığı dakikalarda F.Bahçe skoru yedine eşitledi. Atılan gol öncesi Kayserisporlu Deniz’in yerde yatıyor olmasına verilen tepkileri görebiliyorum. Ancak oyuncunun oyuncuya, oyuncunun hakeme, hakemin oyuncuya, teknik direktörün hakeme ve hatta kendi oyuncusuna, başkanı başkana (annesine) bile küfür ettiği bir lig’de fair-play anlayışını beklemek romantiklik olur.  

ZOR KAZANIRLAR!   BAZI maçlar ve anlar vardır ki nasıl oynarsan oyna kazan anlayışı ile oynarsın. F.Bahçe, G.Saray’ın puan kaybettiği her hafta bunu yaşayacak, G.Saray’ı yakalayana kadar. F.Bahçe adına zirve yarışındaki iki rakibine karşılık vereceği bir maçtı. Ancak takımı oluşturan bazı oyuncuların kendisini sorgulaması gerekiyor.   

F.BAHÇE bu savunma oyuncuları, Roman, Hasan Ali, Neto gibi oyuncularla nerede oynarsa oynasın zor kazanır. Atar ama attığı kadar veya attığından da fazlasını yer. Hasan Ali’nin maçın bitiş düdüğü çalınacakken Deniz’in formasını çekmesine ancak amatör maçlarda görürsünüz, yazık.  

PEKİ ama taraftar nerede? F.Bahçe’nin sahada güzel futbol oynamadığı ortada. En azından göze hoş gelen futbol oynamadığı. Ancak artık takım halinde mücadele ediyor ve kazanmayı istediğini gösteriyor. İyi günde kötü günde hem destek tam destek demeli ve F.Bahçe taraftarı takımına sahip çıkmalı.

Şampiyonluk hayal - Ömer Üründül (Sabah)

Kayserispor'un oyunu domine ettiği, karşılıklı iki gol dışında pozisyonsuz bir ilk yarı izledik. Bilhassa orta saha yapısından kaynaklanan organizasyon sıkıntısı yüzünden Fenerbahçe kontrollü anlayışı benimsemek zorunda. Kayseri karşısında Aykut Kocaman'ın taktik planı doğruydu. Bu sezonun modası takım savunmasını arızaya uğratan riskli ofansif anlayıştan vazgeçilmişti. İyi top oynayan rakip karşısında geniş alan bırakılmadı. Neustadter'in kişisel hatasından yenen gol dışında pozisyon verilmedi Devre sonu Ozan'ın golü, hem soyunma odasına moralli gidilmesini sağladı hem de ikinci yarı için mecburi erken riski engellemiş oldu. İkinci devre Fenerbahçe duran toplardan iki gol buldu.

Oyun istediği gibi gidiyordu ama Neto'nun kendi kalesine attığı golle tekrardan telaş başladı. Ondan sonra Kayserispor'un yine yoğun baskısı vardı. Bu baskıya karşı Fenerbahçe geride iyi yerleşiyordu. Yapılması gereken karşı alandaki genişlikten yararlanıp skoru garantiye alacak golü bulmaktı. Bu kontratak başlangıçları yanlış pas tercihleri ile acemice harcandı. Ayrıca top tutacak ve o pasları atacak tek adam Valbuena'yı oyundan almak da hataydı. Sonra son saniyede yine bir duran toptan Fenerbahçe beraberlik golünü yedi ve çok önemli iki puanı kaybetti.

Fenerbahçe dün üç gol yedi ama üçünde de pozisyon yoktu. Biri Neustadter'in hatalı pası, diğeri Neto'nun kendi kalesine, sonuncusu ise uzatmanın son saniyesinde yine bir duran top golüydü. Dünkü maç gösterdi ki Fenerbahçe'nin çok önemli saha içi rahatsızlıkları var. Bir defa iyi futbol oynayan organize bir rakibe karşı kontrolü elinde tutamıyor. Çünkü orta saha yapısından dolayı pas trafiği yetersiz. Büyük ümitlerle alınan Dirar ve Giuliano'da da hiçbir olumlu hareket yok. Bu iki puan kaybı ve takımın bu göstergesi ile şampiyonluk yarışının içinde olmak bana hayal gibi geliyor. Kayserispor'un Rumen antrenörü Sumudica'yı kutlamak gerek. Yeni bir takımda bu kadar erken iyi bir oyun planı oturtmak, tempolu ve etkili bir takım yaratmak hiç de kolay bir iş değil. Deniz Türüç de Kayserispor'un en iyisiydi.

Senin için hazırladığımız haberler